Alman Genera.. Atatürk’ün ‘DELİCE’ Gece Manevrasını Hafife Aldı — Sabah Olduğunda Tüm Planları Çöktü

.
.

“Atatürk’ün Delice Gece Manevrası: Alman Generali Şaşırtan Zafer”

I. Çanakkale’nin Kaderi

24 Ağustos 1915, saat 19:30. Gelibolu Yarımadası, Conk Bayırı. Güneş batarken kızıl ışıklar tepeleri aydınlatıyor. Ancak bu güzellik aldatıcı. Çünkü Conk Bayırı’nda 11 gündür süren şiddetli bir savaş var. Türk savunması artık çökme noktasında. Osmanlı ordusu, Anzak kuvvetlerinin yoğun saldırılarıyla boğuşuyor. Durum kritik. Eğer düşman birlikleri Conk Bayırı’nı ele geçirirse, Kilitbahir ve Çanakkale Boğazı düşecek. İstanbul tehlikeye girecek ve Osmanlı İmparatorluğu’nun sonu gelecek.

Yarbay Mustafa Kemal, çadırında haritaya bakıyor. 34 yaşında, zayıf, yorgun, gözlerinde derin halkalar var. Son 11 gündür neredeyse hiç uyumamış, gece gündüz cephede askerleriyle birlikte savaşmış. Çadırda bir sessizlik hakim. Dışarıdan gelen top sesleri ve askerlerin bağırışları bu sessizliği bozuyor. Mustafa Kemal, başını ellerinin arasına alıyor. Çözüm bulmak zorunda. Çünkü düşman sabah saldıracak ve Türk savunmasının bu saldırıya dayanma şansı çok az.

Bir asker çadıra giriyor:
“Yarbay Bey, Alman komutan geldi.”
Mustafa Kemal başını kaldırıyor:
“Gönder.”

II. Alman Generallerle Karşılaşma

Çadıra Osmanlı ordusunun Gelibolu’daki genel komutanı, 60 yaşındaki Alman General Liman von Sanders giriyor. Yanında, sert bakışlı bir taktik uzmanı olan Albay Hans Kannengiesser var. Von Sanders, yavaş bir Türkçeyle Mustafa Kemal’e sesleniyor:
“Mustafa Kemal, durum kritik. Anzak çok güçlü, bizim askerler çok yorgun. Ne düşünüyorsun?”

Mustafa Kemal haritayı işaret ediyor:
“Efendim, şu ana kadar savunma yaptık. Ama artık savunma yetmez. Saldırmalıyız.”
Bu sözler, çadırda bir sessizlik yaratıyor. Albay Kannengiesser, Almanca bir şeyler mırıldanıyor. Von Sanders, tercüme ediyor:
“Albay diyor ki, askerlerimiz çok yorgun. Cephane az. Saldırı çok riskli.”

Mustafa Kemal kararlı bir şekilde cevap veriyor:
“Ama savunmak daha riskli. Eğer beklersek, Anzak takviye alır ve daha güçlü olur. Yarın saldırırlarsa onları durduramayız.”

Von Sanders, bu sözler karşısında düşünceli bir şekilde başını sallıyor:
“Peki, ne öneriyorsun?”
Mustafa Kemal, haritayı işaret ederek planını anlatıyor:
“Gece saldırısı yapacağız. Gece yarısı, ay tutulması olacak. Gökyüzü tamamen karanlık. Sessizce ilerleyeceğiz ve sabah olmadan, Anzak kampına ulaşacağız.”

Bu sözler, çadırdaki havayı bir kez daha geriyor. Kannengiesser, Almanca bir şeyler söyleyerek itiraz ediyor. Von Sanders, bu itirazı Mustafa Kemal’e iletiyor:
“Albay diyor ki, gece saldırısı çok tehlikeli. Karanlıkta askerler birbirini göremez. Koordinasyon kaybolur. Kendi askerlerimize bile ateş edebiliriz.”

Mustafa Kemal, sakin bir şekilde dinliyor. Von Sanders devam ediyor:
“Ayrıca arazi çok zor. 2 kilometrelik açık alan var. Karanlıkta askerler yönlerini kaybeder. Eğer sabaha kadar hedefe ulaşamazsak, Anzak bizi görür ve yok eder.”

Mustafa Kemal, bu itirazların haklı olduğunu biliyor. Ancak başka bir seçenek yoktur. Çadırda derin bir sessizlik oluşur. Ardından Mustafa Kemal, sakin ama kararlı bir sesle konuşur:
“Efendim, risk büyük. Ama bu araziyi ben biliyorum. 3 aydır buradayım. Her tepeyi, her çukuru, her taşı ezbere biliyorum. Ve askerlerimiz de biliyor. Onlar da bu toprakları ezbere biliyor.”

Von Sanders, şüpheyle sorar:
“Koordinasyonu nasıl sağlayacaksınız?”
Mustafa Kemal cevap verir:
“İplerle. Askerler ipleri tutacak, birbirini takip edecek. Konuşmak yasak. Sessizlik şart. Süngüler ışık yansımasın diye bezle sarılacak. Karanlıkta hayaletler gibi ilerleyeceğiz.”

III. Planın Onaylanması

Von Sanders, Mustafa Kemal’in kararlılığı karşısında etkilenmiştir. Ancak hala şüpheleri vardır. Yine de, Mustafa Kemal’e güvenir.
“Tamam Mustafa Kemal, bu senin planın. Sorumluluk tamamen sende. Ama dikkatli ol. Bu askerler sadece senin değil, Türkiye’nin askerleri. Kaybedersek, kayıp büyük olur.”
Mustafa Kemal:
“Kaybetmeyeceğiz, efendim.”

Von Sanders ve Kannengiesser çadırdan ayrılırken, Kannengiesser içinden düşünür:
“Bu adam deli mi yoksa dahi mi?”

IV. Gece Hücumu

Saat 02:00’da harekat başlar. Mustafa Kemal, 5.000 askeriyle birlikte, sessizce Conk Bayırı’ndan Anzak kampına doğru harekete geçer. Her asker, bir iple önündeki askere bağlıdır. Karanlıkta ip, onların rehberidir. Ay tutulması başlamıştır ve gökyüzü tamamen karanlıktır. Türk askerleri, hayaletler gibi sessizce ilerlemektedir.

Açık bir araziye geldiklerinde, askerler yere yatarak sürünmeye başlar. Saniyede sadece birkaç santimetre ilerlerler. Toprak soğuktur, ıslaktır. Ancak hiçbir asker ses çıkarmaz. Öksürmek, konuşmak, hatta nefes almak bile neredeyse yasaktır. Çünkü en ufak bir ses, ölüm demektir.

V. Sabahın İlk Işıkları ve Zafer

Saat 04:30’da, Mustafa Kemal’in düdük sesiyle birlikte 5.000 Türk askeri, bir anda hücuma kalkar.
“Allah Allah!” nidalarıyla, süngüleriyle Anzak kampına saldırırlar. Anzak askerleri, uykularından uyanır. Tam bir kaos yaşanır. Türk askerleri, süngü hücumuyla düşmanı şaşkına çevirir. Anzak askerleri, ne olduğunu anlayamadan geri çekilmeye başlar.

Conk Bayırı’nda, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Türk bayrağı dalgalanmaya başlar. Anzak kuvvetleri, panik içinde geri çekilir. Mustafa Kemal, tepeye çıkar. Yorgun ama mutludur. Çünkü başarmışlardır. Conk Bayırı, Türklerin kontrolüne geçmiştir.

VI. Alman Generallerin İtirafı

Von Sanders, sabah haberi aldığında şaşkınlık içindedir. Hemen Conk Bayırı’na gider. Mustafa Kemal’i tebrik eder:
“Sen muazzam bir iş başardın. Ben yanıldım, sen haklıydın. Bu harekat, tarihe geçecek.”
Kannengiesser ise utanarak özür diler:
“Yarbay, sizin taktiğiniz benim bildiğim tüm doktrinleri altüst etti. Siz tarihe geçtiniz.”

VII. Tarihe Geçen Taktik

Conk Bayırı’ndaki bu gece hücumu, sadece bir zafer değil, aynı zamanda askeri tarih için bir ders oldu. Alman Harp Akademisi, bu harekat üzerine detaylı bir rapor hazırladı. Mustafa Kemal’in liderliği ve Türk askerinin disiplini, Alman subaylar tarafından hayranlıkla karşılandı. Rapor, yıllarca Alman askeri okullarında ders olarak okutuldu.

VIII. Bir Kahramanın Doğuşu

Conk Bayırı’ndaki zafer, Mustafa Kemal’i bir kahraman yaptı. O artık “Anafartalar Kahramanı” olarak anılıyordu. Bu zafer, sadece bir tepenin kazanılmasını değil, Türk milletine olan inancın yeniden doğmasını sağladı. Mustafa Kemal, bu zaferle, liderlik ve cesaretin ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

IX. Sonsuz Minnet

Bugün, Çanakkale’de Conk Bayırı’nda bir anıt yükseliyor. O geceyi ve Mustafa Kemal’in liderliğini anlatan hikayeler, nesilden nesile aktarılıyor. Çünkü o gece, sadece bir savaş kazanılmadı. Türk milletinin iradesi ve cesareti, tüm dünyaya gösterildi.

Bu hikaye, Türk askerinin ruhunu, liderlik ve cesaretin gücünü anlatan bir destandır. Ve bu destan, asla unutulmayacaktır.

Son.

.