Küçük Kız, Annesi Bayılınca Yanlış Acil Numarayı Aradı — 10 Dakika Sonra Korkulan Bir Mafya Babası..
.
.
Küçük Kız, Annesi Bayılınca Yanlış Acil Numarayı Aradı — 10 Dakika Sonra Korkulan Bir Mafya Babası
Olayın Başlangıcı
İstanbul Havalimanı’nın devasa çelik ve camdan oluşan modern kubbesi altında yankılanan bu haykırış, bir anlığına on binlerce yolcunun ulusunu, anonsların metalik sesini ve tekerlekli valizlerin ritmik takırtısını bıçak gibi kesti. “Babamı sen öldürdün!”
Havalimanının temizlik personeline ait gri üniformayı giyen, 50’li yaşlarının ortasında, yüzündeki her bir çizginin zorlu bir hayatın haritasını çizdiği bir adam, elindeki paspası yere fırlatmış, gözleri kan çanağına dönmüş bir halde sade giyimli, vakur duruşlu bir kadının boğazına sarılmıştı. O kadın Tu General Asena Albayrak’tı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihinde bu rütbeye ulaşan ilk kadınlardan biri. Bir efsane.
Ama o an rütbeleri, başarıları, üniformasının ardındaki gücü bir hiçti. O sadece beklenmedik bir nefretin pençesinde, şok içinde nefes almaya çalışan bir insandı. Adamın parmakları sanki 20 yıllık bir zehri akıtırcasına boğazını sıkıyordu. Bu iki insan arasında 20 yıl önce İstanbul’un arka mahallelerinden birinde çıkan bir yangının külleri altında kalmış korkunç bir sır vardı. Ve o sır şimdi ülkenin dünyaya açılan en modern kapısında binlerce kameranın önünde yeniden alev almak üzereydi.
Havalimanında
O gün havalimanında gerçekte ne olmuştu? Her şey o saldırıdan sadece birkaç saat önce başlamıştı. Geçen Mart ayının serin bir sabahıydı. Saat sabahın 6.30’u. İstanbul Havalimanı Dış Hatlar Terminali yeni bir güne uyanmanın o kendine has telaşı içindeydi. Tu General Asena Albayrak, üzerinde askeri kimliğini belli etmeyen şık ama sade gri bir kaşmir palto ve siyah bir kumaş pantolonla terminalin kapısından içeri girdi. Elinde büyükçe bir tekerlekli valiz çekiyordu.
Yüzünde rütbesinin gerektirdiği o kararlı ifadenin ardına gizlenmiş derin bir keder vardı. Bir gece önce Hakkari’deki birliğinden aldığı telefon, uykusunu ve huzurunu çalmıştı. Dağ komando tugayında yapılan bir tatbikat sırasında 21 yaşındaki gencecik bir Mehmetçik, Assubay Çavuş Mehmet Yılmaz şehit düşmüştü. Asena bütün gece gözünü kırpmamıştı. Bir tugay komutanı olarak emrindeki o fidan gibi delikanlıyı koruyamamış olmanın vicdani yükü çelik bir zırh gibi göğsüne oturmuştu.
Cenevre’de Birleşmiş Milletler’in düzenlediği önemli bir barışı koruma konferansına katılmak üzere yola çıkmıştı ama adımları sanki tonlarca ağırlık taşıyormuş gibi yorgundu. Normalde bu tür görevler için askeri bir uçak tahsis edilir ya da en azından business class bir bilet alınırdı. Ama Asena bu sabah bilinçli olarak ekonomi sınıfında sıradan bir biletle uçmayı tercih etmişti. Halkının arasında olmak, onların gündelik telaşlarını, hayatın o saf akışını hissetmek istiyordu. Özellikle de yüreğinin böyle karmakarışık olduğu zamanlarda bu sıradanlık ona iyi geliyordu.

Temizlik Görevlisi Kenan
Havalimanının gidiş salonu sabahın erken saatlerine rağmen mahşer yeri gibiydi. İş gezisine çıkan takım elbiseli adamlar, tatile giden neşeli aileler, yurt dışına okumaya giden heyecanlı gençler. Herkesin bir hedefi, bir hayali vardı ve hepsi kendi koşturmacasının içindeydi. Asena, bu insan manzaralarını seyrederken bir anlığına kendi derdini unuttu. Hafif bir teselli buldu.
Çekkin kontuarının önünde uzun bir kuyruk oluşmuştu. Asena sıranın en sonuna geçti. Önünde 10’dan fazla yolcu vardı ve yer hizmetleri personeli mekanik bir hızla işlemleri yapıyordu. Asena çantasından pasaportunu ve biletini çıkarıp kontrol etti. “İstanbul-Cenevre uçuşu saat 11.30’da.” Sırada beklerken yanında duran 70’li yaşlarındaki tonton bir amcayla göz göze geldi. Adam, kızını ziyaret etmek için Almanya’ya gittiğini söyledi.
“Sen asker misin, evladım?” diye sordu amca. Asena’nın sivil kıyafetlerine rağmen omuzlarının dik duruşundan, bakışlarındaki keskinlikten, bir askere has o özel aurasından etkilenmişti. Asena hafifçe tebessüm etti. “Evet amca, öyleyim.” Ah be kızım, duyuyoruz şimdi gencecik askerlerimiz ne zorluklar çekiyor. Benim torun da seneye askere gidecek. İçim içimi yiyor vallahi.
Amcanın iç çekerek söylediği bu sözler Asena’nın yüzündeki tebessümü bir anda sildi. Dün gece şehit olan Mehmetçik’in hayali tekrar gözlerinin önüne geldi. “Merak etmeyin amca.” dedi. Sesini olabildiğince güven veren bir ton katmaya çalışarak, “Bizler o gençlere gözümüz gibi bakarız.” Ama bu cümleyi kurarken kalbinin bir köşesinde ince bir sızı hissetti.
Kenan’ın Görüşü
O sırada havalimanı koridorunun bir köşesinde temizlik şirketinin üniformasını giymiş orta yaşlı bir adam yerleri paspaslıyordu. Adam 55 yaşlarındaydı. Adı Kenan Demir’di. Sabah 5’te mesaiye başlamış, 3 saattir aralıksız çalışıyordu. 3 yıldır İstanbul Havalimanı’nın temizlik şirketinde görevliydi. Kenan her günkü gibi koridorun mermer zeminini siliyordu. Önünden geçen her yolcu için kenara çekiliyor, sessizce işine devam ediyordu.
Ama sonra uzaktan gelen bir kadın silueti gözüne takıldı. Grip altı çektiği valiziyle o kadının duruşunda, yürüyüşünde tuhaf bir aşinalık vardı. Kenan elindeki paspası durdurdu. Dikkatle kadına baktı. O yürüyüş, o omuzların açısı sanki daha önce bir yerlerde görmüş gibiydi. Kadın yaklaştıkça Kenan yüzünün profilini seçebildi ve o an sırtından aşağı soğuk bir ter boşandı. O yüzdü. 20 yıl önce o alevler içindeki evde son kez gördüğü o zamanki genç kızın yüzü şimdi olgun bir kadının çehresine bürünmüştü. Tam önünden geçip gidiyordu. Asena Albayrak.
Kenan farkında olmadan o ismi fısıldadı. Sesi titriyordu. 20 yıl boyunca bir gün bile aklından çıkmayan o isim. Rüyalarına giren, kabuslarına sinen o yüz. Kesinlikle Asena Albayrak’tı. Fakat Asena Kenan’ın varlığından tamamen habersizdi. Güvenlik kontrol noktasına doğru yürümeye devam etti. Kenan olduğu yerde dona kalmış, kadının arkasından bakıyordu. Kalbi bir savaş davulu gibi göğsünü dövmeye başladı. 20 yıl sonra onunla yeniden karşılaşmıştı. Hem de böyle bir yerde.
Kenan temizlik aletlerini yere bıraktı. Mesai arkadaşlarının ne diyeceği umurunda değildi. Şu anda tek önemli şey o kadının gerçekten Asena Albayrak olup olmadığını teyit etmekti. Yanılıyor olabilir miydi? Ama o yüzü nasıl unutabilirdi ki? 20 yıldır nefrette andığı, bütün felaketlerinin sebebi olarak gördüğü o yüzü.
Korkunç Sır Ortaya Çıkıyor
Asena güvenlik kontrolünden geçmek için sıraya girmişti. Kenan uzaktan onu izliyordu. Yüzünü bir kez daha yandan görmek istiyordu ama çok yaklaşırsa şüphe çekebilirdi. Bir temizlik görevlisinin bir yolcuyla bu kadar ilgilenmesi tuhaf kaçardı. Güvenlikten geçen Asena, gümrüksüz satış mağazalarının olduğu bölüme girdi. Kenan dikkatlice onu takip etti. Neyse ki havalimanı temizlik personeli her yere girebiliyordu. Duty-free alanı da temizlenmesi gereken yerlerden biriydi.
Temizlik arabasını alıp Asena’yı görebileceği bir noktada temizlik yapıyormuş gibi davrandı. Asena birkaç mağazaya göz gezdirdikten sonra havalimanının içindeki bir kafeye girdi. Bir Americano sipariş edip pencere kenarındaki bir masaya oturdu. Telefonunu çıkardı ve birliğini aradı. “Namı albayım benim Asena.” Kısa bir sessizlik oldu. “Abla bu saatte neden aradın? Bir sorun mu var?” Kardeşi Selin’in sesi endişe doluydu.
Geri döndü. Dedi Asena sesi titreyerek. Telefonun diğer ucundan kesik bir nefes alma sesi duyuldu. “Kim yoksa o mu?” Kenan Demir bugün beni havalimanında tanıdı. 20 yıl sonra Selin’in dili tutulmuştu. Bu haber bir şok dalgası gibiydi. Nasıl olur? O hala hayatta mıydı? Hapisten ne zaman çıkmış? Asena gözlerini kapadı. 20 yıl önceki o uğursuz gecenin anıları tüm canlılığıyla zihninde canlandı. Unutmak istediği ama asla unutamadığı o korkunç gece.
O Korkunç Gece
Abla iyi misin? Çok korkmuş olmalısın. Selin’in endişeli sesi onu kendine getirdi. İyiyim, iyiyim. Sadece biraz ani oldu. 20 yıl sonra tekrar karşılaşmayı beklemiyordum. Peki ne dedi? Durup dururken ortaya çıkıp Selin dikkatle sordu. Beni bu hale benim getirdiğimi söyledi ve katil olduğumu. Asena’nın sesi alçaldı. Hala öyle mi düşünüyor? O günü hala yanlış mı anlıyor? Selin içini çekti. “Selin sen o günü hatırlıyor musun?” Tabii ki abla. Nasıl unuturum? O gece hepimizin hayatını tamamen değiştirdi. Selin’in sesi hüzün karışmıştı.
Ki kardeş bir süre sessiz kaldılar. İkisi de zihninde o geceyi yeniden yaşıyordu. 1999 yazı. İstanbul’un Gazi Osmanpaşa semtinde sanayi bölgesine yakın tek katlı bir gece kondu. O zamanlar 19 yaşındaki Asena, 12 yaşındaki kardeşi Selin ile birlikte babalarının çalıştığı tekstil atölyesinin yanındaki bu evde yaşıyorlardı. Babaları Hasan Usta çalışkan bir adamdı ama anneleri hastalıktan vefat ettikten sonra ailenin ekonomik durumu iyice bozulmuştu. O dönemde Hasan Usta’nın bir hayali vardı. Kızlarına daha iyi bir hayat sunmak için küçük bir konfeksiyon atölyesi açmak istiyordu ama sermayesi yoktu. Bankalar ipotek gösterecek bir malı olmadığı için kredi vermeyi reddetmişti. Sonunda çaresizce tefecilerin kapısını çalmak zorunda kalmıştı.
İşte o zaman 25 yaşındaki Kenan Demir ortaya çıkmıştı. Kenan bölgedeki bir kabadayının yaralı yüzme insan koluydu ama aynı zamanda tefecilik işlerine de bakıyordu. Hasan Usta, Kenan’dan büyük bir miktar o zamanın parasıyla 100 milyon lira borç almıştı. Faiz oranı ayda %30’dı. Tam bir soygun demekti ama Hasan Usta’nın başka çaresi yoktu. İlk birkaç ay her şey yolundaydı. Hasan Usta’nın işleri yavaş yavaş yoluna giriyor, faizini zamanında ödüyordu. Ama 1997’de başlayan ve etkileri süren ekonomik kriz her şeyi altüst etti. Ülke ekonomik bir kaosun içindeydi. Küçük atölyeler bir bir kapanıyordu. Hasan Usta’nın atölyesi de bu fırtınadan nasibini aldı. Siparişler kesildi. İşçileri çıkarmak zorunda kaldı. Sonunda atölye kapandı ve borcunu ödeyecek hiçbir yolu kalmadı.
Kenan başta biraz daha zaman tanıyacağını söyledi ama sonra baskıyı artırmaya başladı. 100 milyon liralık ana para, faizin faizi ile birlikte 500 milyonun üzerine çıkmış devasa bir rakama ulaşmıştı. O zamanlar Asena aile bütçesine katkıda bulunmak için ek işler yapmak zorundaydı. Geceleri bir markette kasiyerlik yapıyor, gündüzleri ders veriyordu. Selin ise o zamanlar 7. sınıfa gidiyordu ve çok başarılı bir öğrenciydi. Asena en azından kardeşinin iyi bir üniversiteye gitmesini istiyordu ama babasının borcu yüzünden evdeki hava giderek kararıyordu.
.
Alevler İçinde Kalan Gece
Baba, merak etme, ben daha çok çalışırım.” diye teselli ediyordu Asena babasını. “Ah kızım, affedin beni. Yanlış hesap yaptım. Sizi de bu sıkıntıya soktum.” diye kendini suçluyordu. Hasan Usta değil miyiz? Ne zorluk olursa olsun birlikte aşarız. Asena her zaman güçlü görünmeye çalışırdı. Küçüklüğünden beri sorumluluk duygusu çok gelişmişti ve ailesini korumanın kendi görevi olduğunu hissederdi. Ama durum giderek kötüleşiyordu. Tehditler artıyor, telefonlar sıklaşıyordu. Hasan Usta, “Bu hafta sonuna kadar parayı bul.” Oğlum biraz daha müsaade et. Yeni bir iş arıyorum. Bulur bulmaz bu masalları çok dinledim. Kaçıncı kez aynı şeyi söylediğinin farkında mısın?
15 Mayıs 1999 gecesi. O gece hava özellikle boğucuydu. Asena marketteki gece vardiyasından çıkmış, eve doğru yürüyordu. Saat gece 2’yi geçmişti ama yaz mevsimi olduğu için hava hala sıcaktı. Eve yaklaştıkça içine bir sıkıntı çöküyordu. Son birkaç gündür babasının yüzü çok tuhaftı. Her geldiğinde salonun ışığının yandığını gördü. Babası tek başına oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı. “Baba, neden uyumadın?” diye sordu Asena usulca. “Asena, geldin mi kızım? Gel şöyle otur biraz.” Hasan Usta’nın sesi ağırdı.
Ne oldu baba? Asena endişeyle babasının yanına oturdu. “Kızım, ben büyük bir hata yaptım galiba.” Taşınmamız gerekecek. Taşınmak mı? Neden bu kadar ani baba? Borçlar yüzünden. Burada kalırsak tehlikeli olacak. Hasan Usta başını öne eğdi. O sırada Selin odasından çıktı. “Gürültüye uyanmış olmalıydı. Baba, ne oluyor bu saatte?” Selinim sen de gel otur. Hasan Usta kızına da ciddi bir ifadeyle baktı. “Size üzücü bir şey söylemem gerekiyor. Ben iş kurmak için aldığım borcu ödeyemiyorum.”
Adamlar giderek tehlikeli olmaya başladı. Bu yüzden başka bir yere gitmemiz lazım. Ki kardeş babalarının sözleri karşısında dona kaldı. Borç ne kadar baba?” diye sordu Asena. Faizleriyle birlikte 500 milyonun geçti. Faiz çok yüksek. 500 milyon mu?” diye haykırdı Selin şaşkınlıkla. “Bir ortaokul öğrencisi için bu hayal bile edilemeyecek bir paraydı. Peki nereye gideceğiz baba? Benim okulum ne olacak?” diye sordu endişeyle. “Şimdilik İzmir’deki dayınızın yanına gideceğiz. Bir süre orada kalıp her şeyi yeniden düzenleyeceğiz.”
İzmir mi? Peki benim işim, Selin’in okulu. Affedin beni kızlarım. Gerçekten çok özür dilerim. Hasan Usta’nın hayatını mahvettiği için kalbi parçalanıyordu. Asena babasının elini tuttu. Olsun baba. Birlikte aşarız. İzmir’e gider yeniden başlarız. Ama planları asla gerçekleşemeyecekti. O gece Kenan Demir ve adamları eve baskın yaptı. Gece 3 sularında kapının vahşice çalınmasıyla bütün aile uyandı. Hasan Usta kapıyı. Dışarıdan boğuk bir ses geliyordu. Hasan Usta, kızlarına odaya girmelerini söyleyip kapıyı açtı. Kenan Demir ve üç adamı kapıda duruyordu. Hepsinin yüzünde acımasız bir ifade vardı.
“Hey ihtiyar, sana borcunu öde demiştim. Yeterince zaman tanıdık.” dedi Kenan soğuk bir sesle. “Oğlum biraz daha zaman ver. Bu ay içinde mutlaka bir yolunu bulacağım.” Hasan Usta diz çöküp yalvardı. “Çok geç ihtiyar. Şimdi bedel ödeme zamanı.” Kenan adamlarına işaret etti. Adamlar eve dalıp her yere benzin dökmeye başladılar. Asena ve Selin odada olan biteni dehşet içinde izliyorlardı. “Baba!” diye haykırdı Selin ablasına sarılarak. “Şşt ses çıkarma.” Dedi Asena kardeşini sakinleştirmeye çalışarak. Ama kendi kalbi de korkudan yerinden fırlayacak gibiydi.
O sırada Hasan Usta’nın feryadı duyuldu. “Ne olur kızlarıma dokunmayın. Onların bir suçu yok.” “Kızların mı?” Kenan manidar bir şekilde güldü. “Kızların da bu işin bir parçası. Borç bütün ailenin borcudur.” Asena daha fazla yerinde duramadı. Kardeşinin elini tutup arka kapıya doğru koşmayı düşündü ama hareketleri Kenan’ın dikkatini çekti. “Nereye gidiyorsunuz bakalım? Siz de burada kalacaksınız.” Kenan Asena ve Selin’e doğru ilerledi. İşte tam o anda dökülen benzinden bir alev parladı. Bir anda alevler içinde kaldı.
Asena Selin’in elini sımsıkı tutarak can havliyle arka kapıya koştu. Bütün ev alevler içindeydi ve babasının çığlıkları duyuluyordu. “Baba!” Selin geri dönmek istedi ama Asena onu çekip koşmaya devam etti. Arkadan gelen çığlıklar sadece babasına ait değildi. Bir başkasının daha feryadı duyuluyordu. Güvenli bir yere ulaştıktan sonra Asena arkasına döndü. Ev tamamen alevlere teslim olmuştu ve uzaktan itfaiye sirenleri duyuluyordu. Ama yanan evin önünde dizlerinin üzerine çökmüş acı acı bağıran biri vardı. Bu Kenan Demir’di. “Baba, baba!” diye haykırıyordu.
Asena o an bir gerçeği fark etti. Kenan, Kenan da babasının oğlu. Babasının ilk eşinden olan oğlu. “Abla o Kenan abi değil mi? Babamın oğlu.” Selin’in sesi titriyordu. Asena şimdi hatırlamıştı. Kenan küçüklüklerinde kısa bir süre onlarla yaşamıştı. “Bilmiyorum Selin. Ama şimdi buradan hemen gitmeliyiz.” Asena kardeşini oradan uzaklaştırdı. Arkalarında itfaiye ve polis sirenleri giderek yaklaşıyordu. O gece Hasan Usta yangında hayatını kaybetti ve Kenan Demir kundaklama suçundan tutuklandı. Ama gerçek bundan daha karmaşıktı. Kenan da babasını kurtarmak için yanan eve dalmış ama dumandan zehirlenip bayılmıştı ve tam o sırada Asena ortaya çıkmıştı. Babasını kurtarmak için eve geri dönmüştü. Ve çok geç olduğunu anladığında baygın halde yatan Kenan’ı kurtarmaya çalışmıştı. Ama Kenan bunların hiçbirini hatırlamıyordu. Dumandan zehirlenmesi geçici bir hafıza kaybına yol açmıştı.
Havalimanındaki Kaza
Rachel, annesi bayıldığında panik içinde yanlış acil numarasını aramıştı. Birkaç dakika içinde, herkesin korktuğu mafya babası Dominik Russo’nun sesi telefonda yankılandı. “Kimsin sen?” dedi. “Lütfen, anneme yardım edin! O bayıldı!” dedi Rachel, sesi titreyerek. Dominik, Rachel’ın çaresizliğini duyduğunda, geçmişteki acı anıları aklına geldi. “Neredesin?” diye sordu. Rachel adresi söyledi. Dominik, “Tamam, hemen geliyorum,” dedi ve telefonu kapattı.
Dominik, Rachel’ın adresine doğru yola çıktı. Gözleri kararlıydı. Geçmişte yaşadığı olayların izleri hala zihninde canlanıyordu. O gece Rachel’ın ailesinin başına gelenleri unutamamıştı. Şimdi, bir çocuğun hayatını kurtarmak için harekete geçmeliydi.
Zamanla Yarış
Dominik, Rachel’ın evine doğru giderken, aklında bir plan oluşturuyordu. “Eğer bu durumu kontrol altına alabilirsem, Rachel ve kızı için bir güvenlik sağlayabilirim,” diye düşündü. Yol boyunca hızla ilerlerken, geçmişte yaşadığı pişmanlıkları ve kayıpları hatırlıyordu. Ama bu kez, bir çocuğun hayatını kurtarmak için her şeyi göze almıştı.
Eve vardığında, kapıyı hızla açtı. Rachel ve Lily’nin bulunduğu odaya yöneldi. “Rachel!” diye seslendi. Rachel, Dominik’in sesini duyduğunda şaşırmıştı. “Sen buraya nasıl geldin?” diye sordu. “Yanlış numarayı aramışsın. Beni aradığın için buradayım,” dedi Dominik, Rachel’a yaklaşarak.
Geçmişle Yüzleşmek
Rachel, Dominik’in yanında durduğunu görünce içindeki korku ve endişe biraz azaldı. “Annem nerede?” diye sordu Lily. Dominik, Rachel’ın yanına doğru ilerledi. “Merak etme, her şey yolunda. Annene yardım edeceğim,” dedi. Rachel, Dominik’in güven veren sesine biraz rahatladı ama hala içindeki korku geçmemişti.
Dominik, Rachel’a dönerek, “Bu durumu kontrol altına almalıyız. Kenan’ın geçmişteki hatalarından dolayı bu duruma düşmemeliyiz,” dedi. Rachel, Dominik’in sözlerine katılıyordu. “Ama Kenan’ın intikam peşinde olduğunu biliyoruz. Bizi bulmaktan vazgeçmeyecek,” dedi. Dominik, “Bunu önlemek için elimizden geleni yapmalıyız. Birlikte hareket edersek, bu durumu aşabiliriz,” dedi.
Plan Yapmak
Dominik ve Rachel, birlikte bir plan yapmaya karar verdiler. “Öncelikle, Kenan’ın nerede olduğunu bulmalıyız. Onunla yüzleşmeden önce güvenli bir yer bulmalıyız,” dedi Dominik. Rachel, “Belki de eski arkadaşlarıyla iletişime geçebiliriz. Onlar bize yardımcı olabilir,” dedi.
Dominik, “Evet, ama dikkatli olmalıyız. Kenan’ın kimseye güvenmediğini biliyoruz. Bu yüzden kimseyle iletişim kurmadan önce iyi düşünmeliyiz,” dedi. Rachel, “Tamam, ama Lily’nin güvenliğini sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Geçmişin İzleri
Zaman geçtikçe, Rachel ve Dominik, Kenan’ın geçmişteki hatalarını anlamaya çalıştılar. Rachel, “Kenan, o gece bizimle birlikte yaşadığı travmayı asla unutmadı. Bu yüzden intikam peşinde,” dedi. Dominik, “Evet, ama biz de onun geçmişini değiştirebiliriz. Ona bir şans vermeliyiz,” dedi.
Rachel, “Ama bu çok tehlikeli. Kenan’ın ne yapacağını bilemeyiz,” dedi. Dominik, “Biliyorum ama eğer onu durdurmazsak, bu döngü asla sona ermeyecek,” dedi. Rachel, Dominik’in haklı olduğunu biliyordu ama yine de korkuyordu.
Kenan ile Yüzleşme
Bir gün, Rachel ve Dominik, Kenan ile yüzleşmeye karar verdiler. “Bunu yapmalıyız. Kenan’a karşı durmalıyız,” dedi Rachel. Dominik, “Tamam, ama dikkatli olmalıyız. Onun ne yapabileceğini asla bilemeyiz,” dedi. Rachel, “Evet, ama bu bizim için bir fırsat. Kenan’a geçmişteki hatalarını hatırlatmalıyız,” dedi.
Kenan’ın bulunduğu yere gittiğinde, Rachel’ın kalbi hızla çarpıyordu. “Hazır mısın?” diye sordu Dominik. Rachel, “Evet, hazırım. Ama ne olursa olsun, Lily’yi korumalıyız,” dedi. Dominik, “Söz veriyorum, onu koruyacağım,” dedi.
Gerçekle Yüzleşmek
Kenan, Rachel ve Dominik’in karşısına çıktığında, Rachel’ın içindeki korku yeniden alevlendi. “Seninle konuşmamız lazım, Kenan,” dedi Dominik. Kenan, “Beni neden rahatsız ediyorsunuz? Geçmişi unutun!” diye bağırdı. Rachel, “Geçmişi unutamayız. Ama bu durumu değiştirebiliriz,” dedi.
Kenan, “Beni asla anlayamazsınız! O gece her şeyimi kaybettim!” diye haykırdı. Rachel, “Ama biz de kaybettik. Ama bu acıyı birlikte aşabiliriz,” dedi. Kenan, Rachel’ın gözlerindeki samimiyeti gördüğünde, içindeki öfke biraz azaldı. “Ama nasıl?” diye sordu.
Birlikte İlerlemek
Rachel, “Birlikte geçmişle yüzleşmeliyiz. Bu acıyı birlikte aşabiliriz,” dedi. Kenan, “Ama bunu nasıl yapacağız?” diye sordu. Dominik, “Birlikte çalışmalıyız. Geçmişin yüklerini paylaşmalıyız,” dedi.
Rachel, “Aynen öyle. Birbirimize destek olmalıyız,” dedi. Kenan, “Tamam, deneyeceğim. Ama bu kolay olmayacak,” dedi. Rachel, “Biliyorum ama birlikte daha güçlü olacağız,” dedi.
Yeni Bir Başlangıç
Zamanla, Rachel, Kenan ve Dominik, geçmişin yüklerini daha hafif taşıyarak geleceğe umutla bakmaya başladılar. Kenan, Rachel ve Dominik’in desteğiyle yeni bir hayat kurmaya karar verdi. “Artık geçmişin pençesinden kurtulmak istiyorum. Sizlerle birlikte yeni bir başlangıç yapmalıyım,” dedi.
Rachel, “Birlikte her şeyi başarabiliriz. Geçmişin izlerini silmek zorundayız,” dedi. Ve böylece, Kenan, Rachel ve Dominik, geçmişin acılarını geride bırakarak yeni bir başlangıç yapmaya karar verdiler. Birbirlerine destek olmanın verdiği güçle, geleceğe umutla bakmaya başladılar.
News
कैदी की आख़िरी ख्वाहिश ने पूरे सिस्टम को हिलाकर रख दिया—फिर जो हुआ, वो इतिहास बन गया!
कैदी की आख़िरी ख्वाहिश ने पूरे सिस्टम को हिलाकर रख दिया—फिर जो हुआ, वो इतिहास बन गया! . . कैदी…
Dharmendra Death News: धर्मेंद्र हुए पंचतत्व में विलीन, फुट – फुटकर रोती दिखीं Hema Malini!| Video
Dharmendra Death News: धर्मेंद्र हुए पंचतत्व में विलीन, फुट – फुटकर रोती दिखीं Hema Malini!| Video . . धर्मेंद्र पंचतत्व…
89 साल के Dharmendra ने कहा अलविदा, सुबह घर पर ली आखिरी सांस। लंबे वक्त से वेटिंलेटर पर थे।
89 साल के Dharmendra ने कहा अलविदा, सुबह घर पर ली आखिरी सांस। लंबे वक्त से वेटिंलेटर पर थे। ….
अंतिम विदाई में सबसे बड़ी नाइंसाफी: हेमा मालिनी और ईशा देओल केवल 2 मिनट में क्यों निकल गईं?
अंतिम विदाई में सबसे बड़ी नाइंसाफी: हेमा मालिनी और ईशा देओल केवल 2 मिनट में क्यों निकल गईं? मुंबई: बॉलीवुड…
💔 धर्मेंद्र की अंतिम इच्छा: 40 साल बाद दो सौतनों का आमना-सामना, सनी देओल ने उठाया सबसे बड़ा क़दम
💔 धर्मेंद्र की अंतिम इच्छा: 40 साल बाद दो सौतनों का आमना-सामना, सनी देओल ने उठाया सबसे बड़ा क़दम I….
सिग्नल पर पानी बेच रही थी गरीब विधवा लड़की… करोड़पति विधुर लड़के ने जो किया, इंसानियत हिल गई
सिग्नल पर पानी बेच रही थी गरीब विधवा लड़की… करोड़पति विधुर लड़के ने जो किया, इंसानियत हिल गई कभी-कभी जिंदगी…
End of content
No more pages to load






