“BİR HAFTA KIZIM OLMAK İSTER MİSİN?” ÖLÜMCÜL HASTA MİLYONER DİLENCİ KIZA SORUYOR..

.

Bir Hafta Kızım Olmak İster Misin?

İstanbul’un kalabalık ve gösterişli Nişantaşı semtinde, bir gökdelenin en üst katında Kerem Yılmaz pencereden dışarı bakıyordu. Türkiye’nin en büyük inşaat şirketinin sahibi olan Kerem, ölümcül bir hastalığın pençesindeydi: ileri evre pankreas kanseri. Altı haftalık ömrü kalmıştı. Yıllarca çalışmış, servet ve başarı kazanmıştı ama şimdi yalnızdı. Eşi Leyla onu yıllar önce terk etmiş, hiç çocuğu olmamıştı. Hayatının anlamını kaybetmişti.

Bir sabah, alışılmışın dışında bir şey yaptı. Lüks arabasını ve şoförünü bıraktı, sade kıyafetlerle sokaklara indi. Şehrin yoksul arka sokaklarında yürürken, bir köşe başında küçük bir kız gördü. Aylin, sekiz yaşında, kirli elbiseleriyle kaldırımda oturuyordu. Yanında “Lütfen yardım edin, açım” yazılı bir karton vardı. Kerem ona yaklaştı ve sohbet etmeye başladı. Kızın ailesi yoktu, babası bir yıl önce inşaat kazasında komaya girmiş, annesini hiç tanımamıştı. Teyzesi Defne ise onu sokağa atmıştı.

Kerem, Aylin’e yemek ısmarladı ve birlikte lokantaya gittiler. Kız utangaçtı ama açlığı gözlerinden okunuyordu. Yemek sonrası Kerem ona tuhaf bir teklif yaptı: “Bir hafta boyunca benim kızım olmak ister misin? Sana sıcak bir yuva, yemek ve güvenlik vereceğim. Sonra ne istersen yapabilirsin.” Aylin önce şaşırdı, sonra kabul etti.

Kerem’in lüks dairesine geldiklerinde Aylin gözlerine inanamadı. Temiz bir oda, sıcak duş, yeni kıyafetler… Kerem ona bir oda hazırladı, Zeynep’ten uygun kıyafetler istedi. Aylin ilk kez bir yatağa uzanıp huzurla uyudu. Kerem ise uzun zamandır hissetmediği bir sıcaklık ve mutluluk duygusuyla doldu.

Ertesi gün birlikte kahvaltıya gittiler, alışveriş yaptılar, oyuncak ve kitaplar aldılar. Kerem, Aylin’in hayatına dokunurken kendi ruhunun da iyileştiğini fark etti. Hastalığının acıları hafifliyordu. Doktor kontrolünde, tümörün küçüldüğünü öğrendi. Doktorlar şaşkındı; bu tıbben açıklanamaz bir iyileşmeydi. Kerem bunun sebebinin Aylin olduğuna inanıyordu.

Aylin’in babası Ahmet’in hala hastanede komada olduğunu öğrendiler. Kerem, avukatı Mert Bey ile görüşerek Aylin’in vesayetini almak için çalışmalara başladı. Ancak teyzesi Defne, tazminat parasını alıp Aylin’i terk etmiş, şimdi geri dönüp tehditler savuruyordu. Kerem, Aylin’i korumak için mahkemeye başvurdu. Hakim, geçici vesayet ve koruma kararı verdi. Defne yaklaşamıyordu ama tehdit hâlâ devam ediyordu.

Kerem ve Aylin, Defne’den uzaklaşmak için Beykoz’daki yazlık eve taşındılar. Orada yeni bir hayat kurdular. Sabahları birlikte kahvaltı yapıyor, bahçede oynuyor, akşamları hikaye okuyorlardı. Kerem’in sağlığı hızla iyileşiyordu. Doktorlar bu mucizeyi açıklayamıyordu ama Kerem biliyordu: Sevgi iyileştiriyordu.

Bir gün hastaneden haber geldi: Ahmet’in beyin aktivitelerinde artış vardı. Komadan çıkma ihtimali doğmuştu. Kerem ve Aylin hastaneye gittiler. Ahmet’in uyanış süreci yavaş oldu ama sonunda kızının sesini duydu, parmaklarını oynattı ve ilk kelimesini söyledi: “Aylin.” Kız babasına sarıldı, Kerem ise köşede bu duygusal anı izledi.

Ahmet’in iyileşmesi zaman aldı. Konuşması ve hareketleri geri geldi. Kerem, Ahmet’in rehabilitasyonunu finanse etti, en iyi terapistleri tuttu. Bir gün Ahmet, “Beykoz’daki eviniz büyük mü?” diye sordu. “Belki ben de orada kalabilirim.” Kerem şaşırdı ama kabul etti. Böylece üçlü, tuhaf ama sevgi dolu bir aile oldu.

Aylin okula başladı. İlk günü iki babası onu okula götürdü. Diğer veliler şaşkın bakışlarla izledi ama Aylin mutluydu. Kerem iş temposunu azalttı, Ahmet şirkette idari işlere başladı. Evde huzur, sevgi ve güven vardı.

Bir yıl sonra, Aylin’in hayatlarına girdiği günün yıl dönümünde boğaz kenarında piknik yaptılar. Kerem, “Bugünü her yıl kutlamalıyız. Aylin’in hayatımıza girdiği gün,” dedi. Ahmet, “Ben de şanslıyım. Kızım ve dostum var,” dedi. Aylin ise iki babasına sarıldı: “Sizi seviyorum.”

Kerem düşündü: Bir hafta kızım olmak ister misin? diye sorduğunda sadece altı haftalık ömrü kalmıştı. Şimdi ise önünde uzun, mutlu bir hayat vardı. Ahmet, Kerem ve Aylin… Üç kırık hayat, sevgiyle birleşmiş, gerçek bir aile olmuştu.

Bazen hayatın en karanlık anlarında, beklenmedik kişiler bize ışık olur. Bir haftalığına sorulan bir soru, bir ömür boyu sürecek bir cevaba dönüşebilir. Kerem, Aylin ve Ahmet’in hikayesi, sevginin ve umudun gücünü gösteriyordu.

.
.