İşsiz adam Ferrari’yi görmek için atölyeye girdi… Ve tesadüfen sahibinin arabasını tamir etti.
.
.
İşsiz Adam Ferrari’yi Görmek İçin Atölyeye Girdi ve Tesadüfen Sahibinin Arabasını Tamir Etti
I. Maslak Oto Sanayi’nin Kasvetli Günü
İstanbul’un gri gökyüzü, Kasım ayının kemikleri sızlatan soğuk havasıyla Maslak Oto Sanayi Sitesi’nin dar sokaklarına yağmur boşaltıyordu. Egzoz dumanı, yanık yağ ve ıslak asfaltın karışımı genzi yakan bir koku yayıyordu. Sanayi, modern çağın demir atlarının tamir edildiği bir hastane, bazen de son nefeslerini verdikleri bir mezarlık gibiydi. Ve bu mezarlığın gölgeleri arasında, geçmişiyle hesaplaşan bir hayalet dolaşıyordu.
Kemal Soylu, ya da eski dostlarının ona verdiği isimle Maestro, ağır adımlarla sanayinin sokaklarında yürüyordu. Üzerinde birkaç beden büyük, yakası kirden kararmış eski bir asker paltosu vardı. 50 yaşına merdiven dayamıştı, ancak yüzündeki derin çizgiler, sakallarındaki beyazlar ve omuzlarındaki yük, onu olduğundan çok daha yaşlı gösteriyordu. Ayakkabılarının tabanı aşınmış, tıpkı ruhu gibi yıpranmıştı. Ama Kemal’in kömür karası gözlerinde bir dilencinin boş bakışları yoktu. O gözlerde bir mühendisin analitik zekası ve tahtından indirilmiş bir hükümdarın sönmeyen öfkesi parlıyordu.
Karnındaki açlığı bastırmaya çalışarak adımlarını hızlandırdı. İki gündür yediği tek şey, sanayinin çay ocağında bulduğu bayat simitlerdi. Ama onun gerçek açlığı ekmeğe değil, motorlara, pistonların ritmik senfonisineydi. Adımları farkında olmadan onu Maslak Oto Sanayi’nin en prestijli binasının önüne getirdi: Royal Garage. Sanayinin diğer dükkanlarından farklı olan bu yer, cam cephesiyle içerideki milyon dolarlık araçları bir mücevher gibi sergiliyor, zeminindeki epoksi kaplama bir balo salonunu andırıyordu. Ancak Kemal için burası bir tamirhane değil, bir tiyatro sahnesiydi. Ve bu sahnenin başrolünde, Kemal’in eski çırağı, şimdi ise garajın kibirli şefi olan Kenan vardı.
II. Ferrari’nin Gelişi
Kemal, Royal Garage’ın önünde dururken, bir çekicinin sesi dikkatini çekti. Sarı renkli devasa bir çekici, garajın önüne yanaşıyordu. Çekicinin üzerinde, yağmur damlalarının altında bile bir yakut gibi parlayan kıpkırmızı bir Ferrari 812 Superfast yatıyordu. Normalde V12 motorunun gürültüsüyle sokağı inleten bu canavar, şimdi sessiz ve hareketsizdi. Gücü elinden alınmış, kaderine boyun eğmiş bir asilzade gibi duruyordu.
Garajın içinden bir koşuşturmaca başladı. Kenan ve ekibi, ellerinde şemsiyelerle dışarı fırladılar. Ancak onlar arabayı değil, arabanın sahibini karşılamak için sıraya girmişlerdi. Çekiciden inen kadın, yağmurun griliğine inat, ateş kırmızısı bir elbise ve siyah kaşmir paltosuyla dikkat çekiyordu. Leyla Demirkan, babasından devraldığı ünlü yarış takımı mirasını omuzlarında taşıyan genç bir kadındı. Ancak bugün o omuzlar, ağır bir yükün altında eziliyordu.
Leyla, Ferrari’ye bakarak çekici operatörüne bağırdı:
“Dikkat edin! Ona bir çizik bile gelmemeli. Yarın sabah pistte olmak zorunda.”
Kenan, yapışkan bir gülümsemeyle öne atıldı:
“Merak etmeyin Leyla Hanım, biz hallederiz. Gerekirse motoru indirir, yeniden yaparız.”
Leyla, Kenan’a sert bir bakış attı:
“Yeniden yapmak mı? Yarın bu araba ihaleye çıkacak ve performans testine girecek. Eğer çalışmazsa her şeyimi kaybedeceğim. Babamın mirası yok olacak. Anlıyor musunuz?”
Kenan, kibrinden ödün vermeden cevap verdi:
“Merak etmeyin. Hallederiz.”
Ama Kenan’ın yüzündeki ifade, Leyla’ya güven vermekten çok uzaktı. Araba çekiciden indirildiğinde, Kemal istemsizce garajın kapısına doğru yürüdü. Yağmur, eski paltosunu sırılsıklam etmişti. Ama o an, o arabaya dokunmak için dayanılmaz bir arzu duyuyordu. Sanki Ferrari, Kemal’i çağırıyordu.

III. Kaderin İlk Adımı
Garajın kapısında genç bir çırak duruyordu. Ali, 19 yaşında, gözlerinde sanayinin kirli ticari hırsı bulaşmamış saf bir çocuktu. Kemal’i tanıdı. Daha önce ona birkaç kez gizlice sandviç ve çay getirmişti. Ama bugün durum farklıydı. Patronu Kenan oradaydı ve Kemal’in içeri girmesi felaket olabilirdi.
Ali, Kemal’in önüne geçti:
“Kemal amca, yapma. Git buradan. Kenan usta görürse ikimizi de yakar.”
Kemal, yağmurla ıslanmış kirpiklerinin altından Ali’ye baktı. Sonra bakışlarını Ferrari’ye çevirdi.
“Duymuyor musun evlat?” dedi Kemal. “Araba ağlıyor.”
“Ne?” dedi Ali şaşkınlıkla.
“O makine ağlıyor. Onu anlamayan ellerin ona dokunmasından korkuyor. O bir metal değil, bir ruh taşıyor.”
Ali, Kemal’in yüzündeki ifadeyi görünce dona kaldı. Bu adamda sokaktaki diğer evsizlerden farklı bir şey vardı. İçeriden Kenan’ın sesi yükseldi:
“Ali, ne dikiliyorsun? Getir şu bilgisayarı!”
Ali, Kemal’e son bir kez baktı ama gitme diyemedi. Kenara çekildi. Kemal, bu sessiz daveti kabul etti ve bir gölge gibi garajın aydınlık ama ruhsuz dünyasına adım attı.
IV. Arabanın Sessiz Çığlığı
Garajın içinde Ferrari’nin kaputu açılmış, Kenan ve ekibi çaresizce motorun etrafında dönüp duruyordu. Ellerinde son model tabletler ve diyagnoz cihazları vardı. Ancak hiçbir şey işe yaramıyordu. Kenan öfkeyle tableti tezgaha fırlattı:
“Bağlantı kuramıyoruz. Ana beyin kilitlenmiş. Bu araba bitkisel hayatta, Leyla Hanım.”
Leyla’nın yüzü solmuştu.
“Ne demek bitkisel hayatta?” diye sordu.
“Dün gece çalışıyordu. Sadece sabah marş almadı. Bir gecede ne olmuş olabilir?”
Kenan omuzlarını silkti:
“Ferrari bu, Leyla Hanım. Elektronik beyin yanmış olabilir. Buradaki imkanlarla yapamayız. Bu araba fabrikasına, İtalya’ya gitmek zorunda.”
Leyla, Kenan’ın bu sözleri karşısında çaresizce başını öne eğdi. Gözlerinden bir damla yaş, epoksi zemine düştü. Umut bitmişti. İşte tam o anda, garajın karanlık köşesinden bir ses duyuldu:
“Motor ölmedi. Sadece boğuluyor.”
Herkes, sesin geldiği yöne döndü. Eski paltosuna sarınmış, saçı sakalı birbirine karışmış bir adam, gölgelerden yavaşça aydınlığa çıktı. Kemal Soylu.
Kenan, bu sefil adamı tanıyamadı ama varlığından rahatsız oldu:
“Sen de kimsin be? Çık dışarı!”
Kemal, Kenan’a aldırmadan Leyla’ya döndü:
“Küçük hanım, o adam yalan söylüyor. Motor ölmedi. Eğer şimdi müdahale edilmezse, o pistonlar sonsuza kadar susacak.”
Leyla, bu adamın sesindeki kendinden emin tonu fark etti. Babasının sesi gibi, bilen bir ses.
“Nereden biliyorsunuz?” diye sordu Leyla.
Kemal hafifçe gülümsedi:
“Makineler, onları dinlemeyi bilenlere fısıldar.” dedi. “Onlar dilsiz değildir. Sadece insanlar sağırlaşmıştır. İzin verin.”
V. Maestronun Geri Dönüşü
Kemal, Ferrari’nin motoruna doğru eğildi. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı:
“Marşa bas, Ali.” dedi. Motor çalışmadı. Ama Kemal, o metalik sesi dinleyerek sorunu bulmuştu. Elini motorun derinliklerine soktu ve gevşemiş bir sensör soketiyle arasına sıkıştırılmış bir bakır tel çıkardı.
“Bu araba bozulmamış.” dedi Kemal. “Bu araba zehirlenmiş. Biri bu motorun susmasını istemiş.”
Leyla’nın gözleri kocaman açıldı:
“Sabotaj mı?”
Kemal başını salladı:
“Evet. Ama şimdi bu güzel kızı uyandırma vakti.”
10 dakika sonra Ferrari’nin motoru kusursuz bir şekilde çalışıyordu. O muazzam ses, garajın camlarını titretti. Leyla, gözyaşları içinde Kemal’e sarıldı:
“Siz efsanevi maestrosunuz. Babamın hep anlattığı o adam sizsiniz. Neden bunca yıl saklandınız?”
Kemal acı bir tebessümle cevap verdi:
“Çünkü bir kral tahtından indirildiğinde sarayda soytarı olarak kalamaz. Gitmek zorundadır.”
VI. Yeni Bir Başlangıç
Kemal, Leyla’nın teklifine rağmen garajda kalmayı reddetti. Ancak giderken Leyla’ya ve genç çırak Ali’ye bir miras bıraktı:
“Bu garaj artık sizin. Ali, sen metale saygı duymayı unutma. Ve Leyla, babanın mirasını koru. Arada sırada o Ferrari’nin motorunu çalıştır. O ses, benim sana mirasım olsun.”
Kemal, garajdan ayrıldığında, eski bir kral gibi değil, bir dervişin huzuruyla yürüyordu. Ama bıraktığı miras, Leyla ve Ali’nin ellerinde büyüyerek yaşayacaktı.
VII. Maestronun Mirası
6 ay sonra, Royal Garage’ın adı değişmişti: Demirkan & Soylu Garajı. Tabelanın altında, cam bir muhafaza içinde Kemal’in o gün kullandığı paslı 13 numara anahtar sergileniyordu. Altında şu yazıyordu:
“Bu anahtar, bize makinelere değil ruhlara dokunmayı öğreten Ustaların Ustası Kemal Soylu’ya aittir.”
Kemal, garajın önünden geçerken tabelaya baktı. Gözleri doldu. Sürgündeki kral, tahtına oturmamıştı belki ama ismi, o krallığın kapısına altın harflerle yazılmıştı. Leyla, garajın kapısından çıktı ve elinde iki bardak çayla Kemal’e yaklaştı:
“Çay taze, usta.” dedi gülümseyerek.
Kemal, çayı aldı ve gülümseyerek cevap verdi:
“Belki bir gün buraya tekrar uğrarım. Motorların ne zaman şarkı söyleyeceği belli olmaz.”
Kemal, sanayinin sokaklarında yürümeye devam etti. Ama artık bir hayalet gibi değil, bu şehrin onurlu bir parçası gibi. Arkasında ismini taşıyan bir garaj, onu seven bir kız evlat ve yetiştirdiği bir çırak bırakarak.
Son.
.
News
2000’de jandarma konvoyu kayboldu — 14 yıl sonra DRONE’un kaydettiği SIR herkesi dondurdu!
2000’de jandarma konvoyu kayboldu — 14 yıl sonra DRONE’un kaydettiği SIR herkesi dondurdu! . . “2000’de Kaybolan Jandarma Konvoyu: 14…
Alman Genera.. Atatürk’ün ‘DELİCE’ Gece Manevrasını Hafife Aldı — Sabah Olduğunda Tüm Planları Çöktü
Alman Genera.. Atatürk’ün ‘DELİCE’ Gece Manevrasını Hafife Aldı — Sabah Olduğunda Tüm Planları Çöktü . . “Atatürk’ün Delice Gece Manevrası:…
İki savaş pilotu 1987’te kayboldu — 31 yıl sonra radar verileri gerçeği gösterdi…
İki savaş pilotu 1987’te kayboldu — 31 yıl sonra radar verileri gerçeği gösterdi… . “1987’de Kaybolan İki Savaş Pilotu: 31…
O Yarbay, Kadın Generali Aşağıladı – Herkesin Önünde Yediği O Tokatla Gelen İtiraf
O Yarbay, Kadın Generali Aşağıladı – Herkesin Önünde Yediği O Tokatla Gelen İtiraf . . “Kadından Paşa Olur mu?” –…
Derin Denizde MiG-17 Restorasyonu — Midye Kabuklarıyla Kaplı Bir Enkazı Yüksek Teknolojili Bir Savaş Uçağına Dönüştürmek!”
Derin Denizde MiG-17 Restorasyonu — Midye Kabuklarıyla Kaplı Bir Enkazı Yüksek Teknolojili Bir Savaş Uçağına Dönüştürmek!” . . Derin Denizde…
“Babam Onu Tamir Edebilir” Dedi Çocuk, Ferrari’siyle Yolda Kalan Milyarder Kadına
“Babam Onu Tamir Edebilir” Dedi Çocuk, Ferrari’siyle Yolda Kalan Milyarder Kadına . . “Babam Tamir Edebilir”: Ferrari’siyle Yolda Kalan Milyarder…
End of content
No more pages to load






