Milyoner 10 yıldır nedensiz hastaydı… Ta ki temizlikçi yatağın altında BİR ŞEY bulana kadar…

.
.

Yatağın Altındaki Sır: Bebek’te Bir Adalet Hikayesi

1. Malikanede Sessiz Bir Gölge

Bebek’teki Kaya Malikanesi’nin ikinci katındaki yatak odası, İstanbul’un en lüks semtlerinden birindeki zenginliğin sessiz bir şahidiydi. Kristal avizeler tavandan sarkıyor, İtalyan mermerden yapılmış zemin parlıyordu. Geniş pencerelerden Boğaz’ın masmavi suları görünüyordu. Fakat bu güzelliğin arasında garip bir hava vardı. Sanki bu odanın duvarları bir sır saklıyordu.

Aylin Öztürk, 34 yaşında, mavi ve kırmızı temizlik üniformasıyla, sarı eldivenlerini takmış, rutin işini yapıyordu. Son üç aydır bu evde çalışıyordu. 8 yaşında bir kızı vardı, Leyla. Hayat onun için kolay olmamıştı, ama bu iş iyi maaş veriyordu. Aylin, hayatında ilk kez düzenli bir nefes alabiliyor, kirasını zamanında ödeyebiliyordu.

Evdeki diğer hizmetçilerle ilişkisi mesafeliydi. Kimse uzun süre kalmıyordu bu evde. Bir ay, iki ay sonra istifa ediyorlardı. “Hava ağır,” diye fısıldamıştı yaşlı aşçı Fatma teyze bir gün. “Bu evde bir şeyler doğru değil.” Aylin başta kulak asmamıştı. Ama zamanla o da hissetmeye başlamıştı. Evin sessizliği boğucuydu. Selin Hanım, malikanenin hanımefendisi, soğuk ve mesafeliydi. Hiç gülmez, hizmetçilere emirler verir ve kaybolurdu.

Ama asıl gariplik evin sahibi Deniz Bey’deydi. 42 yaşındaydı ama 60 gibi görünüyordu. Solgun yüzü, çökmüş yanakları, yorgun gözleriyle her zaman yataktaydı. 10 yıldır hastaydı. Dünyanın en iyi doktorları gelmiş, testler yapmış, ama hiçbir teşhis koyamamışlardı.

2. Yatağın Altındaki Cihaz

O gün, Deniz Bey doktordaydı. Aylin için nadir bir fırsattı. Yatağın altını temizlemeye karar verdi. Ağır yatağı itmek zor oldu. Dizlerinin üzerine çöktü, aşağı baktı ve gördü: Duvara yakın, küçük, metalik, siyah bir cihaz. Garip bir mavi ışık yayıyordu. Kablolar prize bağlıydı.

Aylin’in kalbi hızla atmaya başladı. “Allah’ım bu ne?” Cihazı çıkarmak için uzandı, ama tereddüt etti. Belki bir tıbbi cihazdı. Ama neden yatağın altında, neden kimse bahsetmemişti? Fotoğrafını çekti, cihazı inceledi. Üzerinde hiçbir marka, hiçbir etiket yoktu. Sadece küçük bir açma-kapama düğmesi ve mavi ışık.

O akşam evine döndüğünde Leyla’yı yatırdıktan sonra telefonundaki fotoğrafa baktı. İnternette arama yaptı: “mavi ışıklı elektronik cihaz, gizli cihazlar, elektromanyetik cihazlar.” Karşısına çıkanlar onu dondurdu. Düşük frekanslı radyasyon yayıcı cihazlar, deneylerde kullanılan, kronik hastalıklara sebep olabilen, uzun sürede vücudu zayıflatan aletler…

Aylin’in tüyleri diken diken oldu. Mümkün müydü? Deniz Bey’in hastalığının sebebi bu cihaz olabilir miydi? Ama kim yerleştirmişti oraya ve neden?

3. Şüphe ve Korku

Eğer doğruysa bir adam yavaş yavaş öldürülüyordu. Ama yanlışsa işini kaybedebilirdi. Büyük bir iftira atarsa hapse bile girebilirdi. O gece sabaha kadar uyuyamadı.

Ertesi sabah işe gittiğinde her şeye dikkat etti. Selin Hanım sabah kahvaltısını yalnız yiyordu. Deniz Bey yukarıdaydı. Doktor Mehmet Bey geldi. 55 yaşında, saçları grileşmiş, saygın bir adamdı. Aylin, Fatma teyzeye yaklaştı. “Deniz Bey’in hastalığı tam olarak nedir?” diye sordu. Fatma teyze başını salladı. “Kimse bilmiyor kızım. Doktorlar bir şey bulamadı ama ben biliyorum. Bu evde kötü ruhlar var.”

Aylin gülümsedi ama içini rahatsız bir duygu kapladı. “Deniz Bey hep böyle miydi?” diye sordu. “Hayır,” dedi Fatma teyze. “Eskiden çok güçlüymüş. Selin Hanım’la evlendikten sonra her şey değişmiş. Evlilikten bir yıl sonra hastalanmaya başlamış.”

Bu bilgi Aylin’in aklına yeni sorular getirdi. Evlilikten sonra mı başlamıştı? Tesadüf müydü?

4. Gece Yarısı Operasyonu

O gece, Selin Hanım iş gezisine gitmişti. Aylin, elektrik sistemine bakmak gerektiğini söyleyerek gece kalmaya izin aldı. Herkes uyuduğunda, Deniz Bey’in odasına çıktı. Kapıyı aralık bıraktı. Deniz derin uykudaydı. Yatağın altına baktı. Cihaz hâlâ oradaydı. Mavi ışığı yanıp sönüyordu. Aylin daha fazla fotoğraf çekti, sonra aşağı inip bilgisayarı açtı.

Saatler boyunca araştırma yaptı. EMF yayıcı cihazlar, düşük frekanslı radyasyon, İngilizce makaleler, bilimsel forumlar… Karşısına çıkan bilgiler korkunçtu. Düşük frekanslı elektromanyetik radyasyon uzun süre maruz kalındığında vücutta kronik yorgunluk, bağışıklık sistemi bozukluğu, kas zayıflığı, uyku bozuklukları yaratabiliyordu. Testlerde bir şey görünmezdi. Sadece sonuçlar vardı: Hasta bir vücut, çökmüş bir sistem.

Aylin’in elleri titredi. Demek ki Deniz Bey zehirleniyordu. Yavaş, sessiz, görünmez bir şekilde. Ya da biliyorlar ve susuyorlardı. Ama kim yapmıştı bunu? Aklına hemen Selin Hanım geldi. Evlendikten sonra başlamıştı. Şirket yönetimi ona geçmişti. Hayat sigortası… Eğer Deniz Bey ölürse her şey Selin Hanım’a kalacaktı.

5. Doğru Olanı Yapmak

Aylin bu bilgileri kime götürebilirdi? Polise gitse delil var mıydı? Sadece bir fotoğraf ve internet araştırması. Ama sonra Leyla’yı düşündü. Kızına ne öğretmişti? “Doğru olanı yap her zaman.” Eğer şimdi susarsa bir adam ölecekti ve o sessizce izlemiş olacaktı.

Sabah olduğunda Aylin kararlıydı. Önce Doktor Mehmet Bey’i ikna etmeliydi. Öğlen doktor geldi. Aylin onu koridorda yakaladı. “Doktor Bey, sizinle özel bir konu hakkında konuşabilir miyim?” dedi. “Deniz Bey’in hastalığı hakkında belki de çevresel bir faktör var. Elektromanyetik radyasyon. Uzun süreli maruziyet.”

Doktor Mehmet Bey başını salladı. “Bunu zaten düşündük. Test yaptık. Evde normal seviyeler vardı.” “Ama belki belirli bir cihaz var. Sadece yatak odasında…” Doktor düşündü. “Pekala, bir EMF ölçer getireceğim. Yarın ölçüm yapalım.”

Aylin rahat bir nefes aldı. Ama Selin Hanım yarın dönecekti. Zaman daralıyordu.

6. Gerçeğin Ortaya Çıkışı

Ertesi sabah Doktor Mehmet Arslan konağa geldi. Elinde küçük bir çanta vardı. İçinde EMF ölçer, radyasyon dedektörü… Deniz Bey uyanıktı. Doktor cihazlarını çıkardı, odanın genel seviyesini ölçtü. Normal. Sonra yatağa yaklaştı. Aylin araya girdi: “Belki altına da bakmak lazım.” Doktor eğildi. Ölçeri aşağı tuttu ve cihazın ekranı kırmızıya fırladı. Tehlike seviyesi.

Doktor dondu. “Bu mümkün değil,” dedi. Aylin el feneriyle altı aydınlattı. “İşte burada,” dedi. Doktor cihaza baktı. “Allah’ım. Bu ne kadar süredir burada?” “Bilmiyorum,” dedi Aylin. “Ama sanırım 10 yıldır.”

Deniz Bey şaşkınlıkla onları izliyordu. “Ne buldunuz?” diye sordu. Doktor yatağın altından cihazı çıkardı. “Bu cihaz yüksek seviyede EMF radyasyon yayıyor. Uzun süre maruziyet sizin semptomlarınızı açıklayabilir.” Deniz’in gözleri büyüdü. “Ama bu nasıl buraya geldi?”

Doktor Mehmet hemen harekete geçti. Polisi aramamız lazım. Ama o sırada aşağıdan bir kapı kapanma sesi duyuldu. Selin Hanım erken dönmüştü.

7. Yüzleşme

Selin içeri girdi. Elinde bavul. “Neler oluyor burada?” diye sordu soğuk bir sesle. Doktor Mehmet cihazı çıkardı. “Bu cihaz 10 yıldır kocanızın yatağının altındaydı ve onu öldürüyordu.” Selin güldü. “Saçmalık. Ben böyle bir şeyi hiç görmedim. Belki hizmetçilerden biri koydu. Belki de siz koydunuz.”

Aylin dayanamadı. “Ama Selin Hanım, sadece siz ve Deniz Bey bu odaya giriyordunuz. Kim başka yerleştirebilirdi?” Selin Aylin’e döndü. “Sen kimsin ki bana soru soruyorsun? Bir temizlikçi. Belki sen koydun. Belki de para için.”

Ama bu sefer Deniz Bey araya girdi. “Selin, sen mi yaptın bunu?” Selin kocasına baktı. “Hayır,” dedi düz bir sesle. “Ama sen de biliyorsun ki evliliğimiz bitmişti. Şirket benim kontrolümdeydi. Belki de sen beni suçlamak istiyorsun çünkü başarısızlığını kabul edemiyorsun.”

Doktor Mehmet polisi aradı. Cem Bey, Deniz Bey’in avukatı, konağa çağrıldı. Cem Yıldız durumu dinlediğinde yüzü karardı. “Bu çok ciddi. Eğer bu cihaz gerçekten 10 yıldır buradaysa ve kasıtlı yerleştirildiyse bu cinayet teşebbüsüdür. Deniz, senin hayat sigortan vardı değil mi?” “Evet. 10 milyon dolar. Lehdarı Selin.”

8. Adaletin Peşinde

Polis konağa geldi. Dedektifler, teknisyenler, cihazı dikkatle incelediler. Cihaz kanıt torbasına yerleştirildi. Selin Hanım avukatıyla konuşuyordu. Ama avukatın gözlerinde endişe vardı. Çünkü deliller güçlüydü.

Dedektif Deniz Bey’e sordu: “Bu cihazı daha önce hiç gördünüz mü?” “Hayır.” “Eşiniz bir cihaz kurmak istediğinden bahsetti mi?” “Evet. Uyku kaliteni artıracak demişti. Ben kabul etmiştim.” “Sonra ne oldu?” “Birkaç hafta sonra hastalanmaya başladım.”

Dedektif aşağı indi, Selin ile konuşmak için. “Eğer bu cihazı siz yerleştirdiyseniz ve bu kanıtlanırsa çok ciddi suçlamalarla karşı karşıyasınız. Cinayet teşebbüsü, en az 15 yıl hapis.”

9. Mahkeme ve Hesaplaşma

Teknik inceleme tamamlandı. Cihazın üreticisi bulundu. Satın alma kaydı sahte isimle ama IP adresi Selin’in bilgisayarına aitti. Dijital iz, kredi kartı kayıtları, her şey Selin’i işaret ediyordu.

Mahkeme süreci üç ay sürdü. Medya olayı büyüttü. “Zengin kadın kocasını yavaşça öldürmeye çalıştı.” Başlıkları her yerdeydi. Aylin istemese de ünlü oldu. Ama o hepsini reddetti. “Ben sadece doğru olanı yaptım,” diyordu. “Bu bir kahraman hikayesi değil, bu bir adalet hikayesi.”

Tanıklıklar, deliller, doktorların raporları… Mahkeme heyeti uzun süre görüştü ama karar netti: Suçlu. Selin Kaya kasıtlı cinayet teşebbüsünden 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

10. İyileşmek ve Yeni Hayatlar

Deniz Bey cihaz ortadan kalktıktan sonra hızla iyileşti. Kilo aldı, eski sağlığına kavuştu. Şirketi geri aldı, yeni bir felsefeyle yönetti: “Artık sadece para için çalışmıyoruz. İnsanlık için çalışıyoruz. Etik, dürüstlük, şeffaflık.”

Aylin ve Leyla, Taksim’de yeni bir eve taşındılar. Leyla iyi bir okulda burslu okumaya başladı. Aylin hemşirelik kursuna yazıldı, insanlara yardım etmenin profesyonel yolunu seçti. Deniz Bey ona şirkette sosyal sorumluluk projelerinde yer verdi.

Selin Hanım cezaevindeydi. Hayatının en güzel yılları hapiste geçecekti. Ama belki de en büyük ceza, kendi içindeki boşlukla yüzleşmekti.

11. Gerçek Zenginlik ve Umut

İki yıl sonra, Deniz Bey tam olarak iyileşmişti. Şirketi büyümüştü. Aylin hemşirelik diplomasını aldı, bir klinikte çalışıyor ama hâlâ şirkette danışmanlık yapıyordu. Leyla 10 yaşındaydı, parlak bir öğrenciydi.

Bir akşam Deniz ve Aylin, İstanbul’un ışıkları altında çatı terasında oturdular. “Siz benim hayatımı kurtardınız,” dedi Deniz. “Ama daha önemlisi bana hayatın ne olduğunu hatırlattınız.”

Aylin gülümsedi. “Ben sadece dikkatli biriydim. Ama gerçek kahraman sizsiniz. Çünkü siz hayata geri döndünüz.”

Hayat böyleydi. Bazen bir temizlikçi bir milyoneri kurtarır. Bazen küçük bir dikkat büyük bir felaketi önler. Bazen adalet yerini bulur, bazen bulmaz. Ama önemli olan yaşamaktır, umut etmektir. Gerçek zenginlik para değil, sabahları umutla uyanmak ve akşamları huzurla uyumaktır.

Ve belki de en önemlisi, aynaya baktığında kendinden utanmamaktır.

Son

Bu hikaye, cesaretin, adaletin ve insanlığın zaferidir. Bir temizlikçi, bir milyoneri kurtardı; bir kadın, bir adamı hayata döndürdü. Ve İstanbul’un ışıkları altında, gerçek özgürlüğün sağlık, dürüstlük ve sevgi olduğunu anladılar.

.