“ANNEMİN DE SİZİNKİ GİBİ BİR YÜZÜĞÜ VAR,” DEDİ GARSON MİLYONERE… TEPKİSİ ŞOK EDİCİ!

.
.

Sarmaşık Desenli Yüzük

Kenan Soykan, Bolu dağlarının kıvrımlı yollarında ağır ağır ilerlerken, aklında geçmişin gölgeleri dolaşıyordu. Bir zamanlar Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin başında olan Kenan, artık yalnız bir adamdı. Üç yıl önce, karısı Leyla’yı bir trafik kazasında kaybetmiş, ardından kendini işine gömmüştü. Yalıdaki sessizlik, hastanelerin ve üniversitelerin tabelalarındaki adı, hiçbir şey Leyla’nın bıraktığı boşluğu dolduramamıştı.

O gün, rastgele bir mola verdi. Yol kenarında küçük bir lokanta gördü: Dağ Esintisi. Arabasını gölgeye park etti, içeri girdi. İçeride Anadolu’ya özgü kareli masa örtüleri, yanmakta olan bir şömine, samimi bir hava vardı. Kenan köşe bir masaya oturdu, sipariş almak için yaklaşan genç garsonu izledi. Elif Yılmaz, yorgun ama sıcak bir gülümsemeyle “Ne alırdınız beyefendi?” diye sordu. Kenan, “Sert bir kahve ve bir öneri,” dedi. Elif, “Kuru fasulye gururumuzdur, ama mantarlı bonfile de hafiftir,” diye cevapladı. Kenan bonfileyi seçti, garson mutfağa uzaklaştı.

Kenan, pencereden turuncuya dönen gökyüzünü izlerken Leyla’yı düşündü. Cebinden telefonunu çıkardı. Kilit ekranında Leyla’nın gülümsediği bir fotoğraf vardı. Parmağıyla resmin üzerinde gezindi, istemsizce sağ elindeki sarmaşık desenli gümüş yüzüğü aradı. Bu yüzük, Leyla ile paylaştıkları sevginin sembolüydü; bir alyans değil, bir dostluk ve sadakat işareti. Leyla’nın aynısından bir yüzüğü şimdi İstanbul’daki bir kutuda duruyordu.

Kahvesi geldiğinde Elif adını söyledi. Kenan teşekkür etti, sohbetleri kısa sürdü. Elif’in samimiyetinde Kenan’ı çeken bir şey vardı. Kızının, Canan’ın, büyüdüğü yerin, askerden döndükten sonra buraya gelişinin hikayesini anlattı. Kenan, iş dünyasının yapay saygısından uzakta, sıradan bir adam olabildiği bu dünyada bir huzur buldu.

Yemeğini bitirdikten sonra Elif, “Tatlı ister misiniz?” diye sordu. Kenan reddetti, parmağındaki yüzüğü çevirirken Elif’in bakışlarının yüzüğe takıldığını fark etti. Elif bir an duraksadı, “Annemin de sizinkiyle aynı olan bir yüzüğü var,” dedi. Kenan şaşırdı, garsonun ifadesi değişmişti. Elif uzaklaştı, Kenan lokantadan ayrıldı.

O gece, otel balkonunda vadinin ışıklarını izlerken ilk defa bir huzur hissetti. Bu mutluluk değildi, sadece acıya bir ara, bir nefes alma anıydı. Kız kardeşi Pelin’den gelen mesajı okudu. “İyiyim, sakin bir yer. Yarın ararım.” Kenan, Leyla’nın “Gerçek dünyayla bağ kurmalısın,” sözlerini hatırladı. O gece uzun zamandır ilk kez derin uyudu.

Sabah, Abant’ta kalmaya karar verdi. Birkaç gün boyunca lokantaya uğradı, Elif’in çalıştığını gördü. Bir gün Elif’in boynunda gümüş bir zincir dikkatini çekti. Lokantanın kalabalığında Elif’in verimliliğini, müşterilerle sıcak sohbetini izledi. Akşam, Elif yorgun evine döndü. Kızını, Canan’ı, yaşlı komşusuna bıraktıktan sonra faturalarla boğuştu. Elif’in en değerli hazinesi, annesinden kalan sarmaşık desenli gümüş yüzüktü. Annesi Sema Yılmaz, gençliğinde barlarda şarkıcılık yapan, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele eden bir kadındı. Elif, 16 yaşında annesinin bıraktığı bir not ve yüzükle baş başa kalmış, orduya katılmıştı.

Kenan, Elif’in hayatındaki zorlukları öğrenmeye başladı. Bir gün, Elif’in kızının ateşi çıktı. Kenan, eczaneden çocuk ilacı aldı, Elif’in evine kadar götürdü. Elif, gururuyla yardım teklifini önce reddetti ama kızının ihtiyacı ağır bastı. Kenan, Canan’ı dikkatle yatağa yatırdı. Evdeki detayları, çocuk kitaplarını, çizimleri fark etti. Elif, Kenan’a kahve teklif etti. Kenan, “Yüzüğünüz benimkine çok benziyor,” dedi. Elif, zincirinden yüzüğü çıkardı. “Annemin de sizinkiyle aynı olan bir yüzüğü var,” dedi. Kenan’ın kalbi hızlandı. “Annen bu yüzüğü nasıl elde etti?” Elif, “Bilmiyorum, bana bıraktı,” dedi. “Adı neydi?” “Sema Yılmaz.” Kenan, Leyla’nın en iyi arkadaşı Sema’yı hatırladı.

Sonraki günlerde Kenan, Elif’in hayatına daha fazla dahil oldu. Canan’a hediyeler getirdi, akşam yemekleri yaptı. Elif’in hayatına giren zengin adam, restoranda dedikodu konusu oldu. Kenan, Elif’in annesiyle ilgili sorular sordu. Sema ve Leyla’nın dostluğunu, sarmaşık desenli yüzüklerin hikayesini anlattı. Elif, annesinin karmaşık geçmişini, babasının kimliğiyle ilgili belirsizliğini paylaştı.

Bir gece, Kenan Elif’e gerçeği anlatmaya karar verdi. “Annenle tek gecelik bir birlikteliğimiz oldu,” dedi. “Senin babanım.” Elif, şok içinde tepki verdi. “Neden şimdi?” diye sordu. Kenan, “Bilmiyordum. Sema kayboldu, Leyla bana hiçbir şey söylemedi. Dün yüzüklerimizin bağlantısını araştırırken öğrendim.” Elif, zincirindeki yüzüğe baktı. “Bir gün anlayacağımı söylemişti,” dedi. Kenan, “Yüzükler, Leyla ve Sema’nın dostluğunun sembolüydü. Biri Leyla’da, biri Sema’da. Şimdi biri sende, biri bende.”

Elif, Kenan’a inanmakta zorlandı. DNA testi istedi. Kenan, “Ne zaman istersen,” dedi. Aralarında temkinli bir diyalog başladı. Elif, “Canan için seni hayatımda tutabilirim,” dedi. Kenan, minnetle kabul etti. Birlikte Düzce’ye gidip DNA örnekleri verdiler. Sonuçlar geldiğinde Kenan’ın babalığı %99,8 doğrulandı.

Kenan, Elif ve Canan’ın hayatına yavaş yavaş dahil oldu. Elif’in annesi Sema’nın hikayesini, Leyla’nın sakladığı sırrı, aralarındaki karmaşık bağları birlikte keşfettiler. Kenan, Abant’ta bir daire tuttu, aileye yakın olmaya başladı. Pelin, Elif ve Canan’ı tanıdı, aile yavaş yavaş genişledi.

Bir yıl sonra, Kenan, Elif ve Canan, Karaçay Deresi kenarında piknik yaptılar. Canan, savaşçı prenses oyuncaklarıyla oynuyor, Kenan ve Elif sohbet ediyordu. Kenan, “Aile olmak, hak etmekle ilgili değil. Hayatın bize sunduklarını kabul etmekle ilgili,” dedi. Elif, “Geçmişin var olmadığını varsaymak için değil, olabileceklerin kalıntıları üzerine yeni bir şeyler inşa etmek için,” diye ekledi.

Sarmaşık desenli yüzükler, aralarındaki bağı sembolize ediyordu. Canan, “Siz ikiniz gibi mi?” diye sordu. Elif, “Bizim gibi,” dedi. Kenan, Elif ve Canan, geçmişin acılarını ve sırlarını geride bırakıp yeni bir başlangıç yaptılar. Aile, kan bağıyla değil, seçimlerle, birlikte olma isteğiyle kuruldu.

Kenan, Elif ve Canan için hayat, artık kayıpların değil, umutların ve yeni başlangıçların hikayesiydi. Sarmaşık gibi, ne kadar ayrı kalsalar da birbirlerine bağlıydılar.

.