“Yaşlı kadın bozuk paraları sayıyordu… ama kasiyerin beklenmedik hareketi HERKESİ ağlattı!”
.
.
Bozuk Paralar ve Bir Mucize: Kadıköy’de Bir Sabah
Soğuk bir Şubat sabahıydı. İstanbul Kadıköy’deki Carrefour’un kapısı açılır açılmaz, 78 yaşındaki Fatma Hanım ağır adımlarla içeri girdi. Üzerinde eski bir palto, elinde yılların yıprattığı bir deri çanta vardı. Gözlerinin kenarında derin çizgiler, ellerinde titrek bir yorgunluk… Ama yüzünde, hayatın tüm zorluklarına rağmen sönmeyen bir umut ışığı parlıyordu.
Fatma Hanım, Sultanbeyli’deki iki odalı küçük dairesinde, yalnız yaşıyordu. Eşi Hasan amca iki yıl önce vefat etmiş, çocukları olmamıştı. Hayatının büyük kısmını Kastamonu’nun bir köyünde öğretmenlik yaparak geçirmişti. Şimdi ise, 2.500 liralık emekli maaşıyla ay sonunu getirmeye çalışıyordu. Her kuruşun hesabını yapmak, onun için bir alışkanlıktan öte, bir yaşam biçimi haline gelmişti.
O sabah çantasında tam olarak 25 lira 73 kuruş vardı. Son günlerde ısıtıcıyı açmamış, biraz daha tasarruf ederek üç temel ihtiyacını karşılamak için bu parayı biriktirmişti: Bir somun ekmek, bir konserve fasulye ve küçük bir kavanoz bal. Bal, onun tek lüksüydü; memleketinden getirdiği çiçek balını hatırlatan, akşam çayında bir kaşıkla kendini şımarttığı küçük bir mutluluk.
Kasada, 23 yaşındaki Mehmet Öztürk vardı. Genç kasiyer, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde gece mühendislik okuyordu. Gündüzleri kasada çalışıyor, hafta sonları başka işlerde koşturuyor, kazandığı paranın bir kısmını Sivas’taki ailesine gönderiyordu. Mehmet, Fatma Hanım’ın mağazaya girdiği andan itibaren dikkatini çekmişti. Onun rafların önünde uzun uzun durup, fiyatları karşılaştırmasını, ürünlerin en ucuzunu seçmesini izledi. Bu dikkat, ona kendi anneannesini hatırlattı.
Fatma Hanım kasaya geldiğinde, Mehmet her zamanki sıcaklığıyla “Günaydın teyze, nasılsınız?” dedi. Fatma Hanım utangaç bir gülümsemeyle karşılık verdi ve çantasından bozuk paralarını çıkarmaya başladı. 25 kuruş, 10 kuruş, 5 kuruş… Ellerinin titremesi, soğuğun mu, heyecanın mı, yoksa yaşlılığın mı etkisiydi, bilinmez. Arkasında ise sabırsız bir kuyruk oluşmuştu. Müşteriler saatlerine bakıyor, iç çekiyor, bazıları ise alaycı bakışlarla Fatma Hanım’ın yavaşlığını izliyordu.
Bir müşteri yüksek sesle, “Hadi teyze, paran yoksa alma!” diye bağırınca, Fatma Hanım’ın yüzü kızardı, elleri daha da titremeye başladı. Bozukluklar yere düştü, eğilip toplamaya çalışırken mağaza müdürü Selçuk Bey de kasaya doğru yaklaştı. O anda, Mehmet’in aklından bir yıldırım gibi bir düşünce geçti: “Bu kadına bir utanç daha yaşatmayacağım.”
Mehmet, yere düşen bozuklukları hızlıca topladı, kasanın altına eğilip Fatma Hanım’a yardım etti. Sonra cüzdanından 50 liralık bir banknot çıkardı, kasaya gizlice koydu. Kulağına eğilip yavaşça, “Teyze, bugün özel müşteriler için indirim var. Ürünleriniz 25 liraya geliyor. Size kalan 5 lirayla eve gidince sıcak bir çay için,” dedi.
Fatma Hanım şaşkınlıkla Mehmet’e baktı. “Ama bal 19 lira 75 kuruş, toplam 25 lira değil ki…” diye fısıldadı. Mehmet gülümsedi: “Bugün siz bizim günün müşterisisiniz, 25 kuruş indirim kazandınız.” Fatma Hanım’ın gözleri doldu. Bu, utançtan değil, şükran ve insan yerine konmanın getirdiği bir gözyaşıydı.
Mehmet, ürünleri dikkatlice poşete koydu, el yazısıyla “Sadakatiniz için teşekkürler Fatma Teyze” yazılı bir not ekledi. Kuyruktaki müşteriler aniden sustu. Birkaç dakika önce sinirlenen, aceleci olan insanlar, şimdi bu küçük iyiliğin etkisiyle duygulanmıştı. 50 yaşlarında bir kadın yaklaşıp, “Oğlum, yaşlı teyze için ne kadar ödedin?” diye sordu. Mehmet, “50 lira kadar,” dedi. Kadın, cüzdanından 100 lira çıkarıp, “Başka ihtiyaç sahipleri için de kullanırsın,” dedi. Ardından bir adam geldi, “Ben de katkıda bulunmak istiyorum,” diyerek 75 lira verdi. Birkaç dakika içinde Mehmet’in kasasında 500 lira birikti. Müşteriler, yardıma ihtiyacı olanlar için küçük bir fon başlatmıştı.
Fatma Hanım, gözyaşlarıyla Mehmet’e döndü: “Neden oğlum? Benim için neden yaptın bunu?” Mehmet, “Sivas’taki anneannem de sizin gibi bozukluk sayıyor, en ucuz ürünü seçiyor. Ona yardım edemiyorum ama burada size yardım edebilirim. Kendime söz verdim, anneannem gibi birini görünce yardım edeceğim,” dedi.
Bu küçük iyilik, zincirleme bir mucize başlatacaktı. O gün alışverişte bulunan Zeynep Koçak, bir gazeteciydi. Eve döner dönmez Facebook’ta yaşadıklarını yazdı. “Bugün Carrefour’da gördüğüm insanlık dersi… Genç kasiyer, yaşlı bir kadının alışverişini cebinden ödedi. Gösteriş için değil, kalpten yaptı…” Paylaşım hızla yayıldı, binlerce yorum ve beğeni aldı. Televizyonlar, gazeteler Mehmet’in hikayesini haber yaptı.
Mehmet, bir anda Türkiye’nin en çok konuşulan insanı oldu. Carrefour Genel Müdürü arayıp teşekkür etti. Televizyon kanalları röportaj yapmak için sıraya girdi. Ama Mehmet için en önemli şey, Fatma Hanım’ın iyi olduğundan emin olmaktı. Onun izni olmadan hiçbir medya röportajına çıkmadı.
Kısa sürede, “Mehmet ve Fatma Teyze’ye Yardım” adıyla sosyal medyada bir kampanya başlatıldı. Binlerce insan yardım etmek istedi. İlk gün 25 bin lira, bir hafta sonra 500 bin lira toplandı. Ama asıl mucize, Fatma Hanım’ın geçmişinin ortaya çıkmasıyla yaşandı.
Muhabirler, Fatma Hanım’ın 40 yıl köy öğretmenliği yaptığını, yüzlerce çocuk yetiştirdiğini öğrendi. Eski öğrencileri, doktorlar, mühendisler, öğretmenler onu buldu. “Fatma öğretmenim, bana insan olmayı öğrettiniz,” diyerek ziyaretine geldiler. Fatma Hanım, artık yalnız bir yaşlı değil, nesiller boyu iyilik tohumları ekmiş bir kahraman oldu.
Bir gün, ünlü gazeteci Ahmet Hakan, hikayeyi okuyunca Mehmet’i buldu. “Tüm üniversite masraflarını karşılıyorum, yayınevimizde part-time iş teklif ediyorum,” dedi. Fatma Hanım için ise yan daireyi satın alıp yeniletti, rahatça yaşayabileceği bir ev sundu. Ayrıca, zor durumda olan emekli öğretmenlere yardım etmek için “Fatma Hanım Vakfı”nı kurdu.
Fatma Hanım, 40 yıl boyunca yaşadığı öğretmenlik anılarını yazmaya başladı. Kitabı kısa sürede çok satanlar listesine girdi, geliri köy okullarına ve burslara aktarıldı. Mehmet ise üniversiteyi dereceyle bitirdi, mezun olunca yaşlılar için uygun fiyatlı konutlar inşa etmeye başladı.
Her ay, Kadıköy Carrefour’daki 3 numaralı kasada buluşmaya devam ettiler. O ilk gün aldıkları gibi ekmek, fasulye ve bal aldılar. Bir yıl sonra, ulusal bir televizyon programında hikayelerini anlattılar. Fatma Hanım, “İyilik hiçbir maliyeti yok ama her şeye değer,” dedi. Mehmet ise, “Bir kalbe dokunursan, binlerce hayat değişebilir,” diye ekledi.
O gün mağazanın kapısında bir plaket asıldı:
“Burada, 15 Şubat 2024’te Mehmet Öztürk ve Fatma Hanım, en küçük iyiliğin en büyük mucizeyi başlatabileceğini gösterdi.”
Ve herkes biliyordu ki, iyilik asla kaybolmaz; bir kalpten diğerine, nesilden nesile büyüyerek devam eder.
.
play video:
News
मासूम बच्ची ने || ठेले पर समोसे बेचने वाले से कहा आप मेरी मम्मी से शादी कर लो
मासूम बच्ची ने || ठेले पर समोसे बेचने वाले से कहा आप मेरी मम्मी से शादी कर लो पटना शहर…
पटरी पर मरने जा रही थी लड़की… अजनबी लड़के ने बचाया | फिर जो हुआ, इंसानियत रो पड़ी
पटरी पर मरने जा रही थी लड़की… अजनबी लड़के ने बचाया | फिर जो हुआ, इंसानियत रो पड़ी उत्तर प्रदेश…
जब अमेरिका में सब लोग उसे भारतीय लड़की होने के कारण हँसाते थे हिंदी कहानी
जब अमेरिका में सब लोग उसे भारतीय लड़की होने के कारण हँसाते थे हिंदी कहानी उत्तर प्रदेश के बलिया जिले…
KİMSE MİLYONER İKİZLERE YEMEK YEDİREMİYORDU. TA Kİ DUL BABA BİR BAKICI TUTTU. VE ŞOKE OLDU
KİMSE MİLYONER İKİZLERE YEMEK YEDİREMİYORDU. TA Kİ DUL BABA BİR BAKICI TUTTU. VE ŞOKE OLDU . . Milyoner İkizler ve…
Kimse bana hayır diyemez, zavallı!— diye bağırdı milyoner kadın, ama mütevazı tamirci ona ders verdi
Kimse bana hayır diyemez, zavallı!— diye bağırdı milyoner kadın, ama mütevazı tamirci ona ders verdi . . Kimse Bana Hayır…
“Milyoner oğluna anne aramak için fakir rolü yaptı… fakir temizlikçi herkesi şoke etti”
“Milyoner oğluna anne aramak için fakir rolü yaptı… fakir temizlikçi herkesi şoke etti” . . Gerçek Sevgi: Zengin Adamın Mütevazı…
End of content
No more pages to load