“Öğretmen Hanım, dedem yine yaptı…” – Öğretmen hemen polisi arar

.
.

Zeynep’in Umudu: Karanlıktan Aydınlığa Uzanan Yol

İstanbul’un kalabalık ve karmaşık sokaklarından birinde, küçük bir mahallede Zeynep adında dokuz yaşında bir kız çocuğu yaşıyordu. Zeynep, genellikle sınıfının en neşeli, en hareketli çocuklarından biriydi. Arkadaşlarıyla oyunlar oynar, öğretmenlerinin sözünü dinler, okulda başarılı olmaya çalışırdı. Fakat son zamanlarda Zeynep’in yüzünde bir hüzün vardı. Gözlerindeki o parlaklık, gülüşündeki samimiyet azalmış, yerine sessizlik ve korku gelmişti.

Bir sabah, okulun Türkçe öğretmeni Ayşe Hanım sınıfa girdiğinde sessizliği fark etti. Zeynep, masasında oturuyor, başını öne eğmiş, minik elleri titriyordu. Defterinin üzerine gözyaşları damla damla düşüyordu. Ayşe Hanım, yılların deneyimiyle böyle durumların arkasında genellikle derin acılar olduğunu biliyordu. Yavaşça yanına yaklaştı ve “Zeynep, bir sorun var mı?” diye fısıldadı.

Zeynep başını kaldırdığında Ayşe Hanım’ın yüreği sıkıştı. Küçük kızın sol gözünün altında morluklar, dudağında şişlikler vardı. Fakat en kötüsü, o küçük gözlerdeki umutsuzluktu. Zeynep, uzun süre cevap vermedi. Sınıftaki diğer çocuklar materyallerini hazırlarken, Ayşe Hanım onun omzuna hafifçe dokundu. Küçük kız irkildi ve geri çekildi. Bu tepki, Ayşe Hanım’ın şüphelerini doğruluyordu.

Ders başlamadan önce müdür yardımcısı Melike Hanım’ı çağırdı ve durumu anlattı. Zeynep’i müdür odasına götürdüler. Orada, sakin ve güven verici bir ortam oluşturmaya çalışarak, Zeynep’in kendini açmasını sağladılar. Zeynep, sonunda yaşadıklarını anlattı: Dedesi onu tekrar dövmüştü. Annesi evde yoktu, o markete gitmişti. Dedesi sinirliydi ve televizyondan çıkan sesler onu rahatsız etmişti.

Ayşe Hanım, hemen 112’yi arayarak durumu bildirdi. Polis ve sosyal hizmetler müdahale için harekete geçti. Okul hemşiresi Sevim Hanım, Zeynep’in yaralarını belgeledi. Komiser Kemal ve çocuk psikoloğu Elif Hanım okula geldi. Komiser Kemal, deneyimli ve çocuklarla iletişim konusunda uzman bir polis memuruydu. Elif Hanım ise çocuk psikolojisi alanında profesyonel bir uzmandı.

Zeynep, komiser ve psikologla konuşurken dedesinin davranışlarının son zamanlarda çok değiştiğini, geceleri kabuslar gördüğünü, sinirli ve huzursuz olduğunu anlattı. Annesi Fatma Hanım, temizlik işlerinde çalışıyor ve evin geçimini sağlıyordu. Zeynep’in babası ise üç yıl önce bir inşaat kazasında hayatını kaybetmişti. O günden beri Zeynep ve annesi dedeleriyle birlikte yaşıyorlardı.

Müdür Necmettin Bey, Zeynep’in son aylarda okulda çok sessizleştiğini, arkadaşlarından uzaklaştığını, derslere konsantre olamadığını ve hatta bir gün sınıfta uyuyakaldığını anlattı. Bu bilgiler doğrultusunda sosyal hizmetler, Zeynep’in acilen korunması gerektiğine karar verdi.

Ancak beklenmedik bir gelişme yaşandı. Hasan Dede, yani Zeynep’in dedesi, okula gelerek torununu almak istedi. Durumu kontrol altına almaya çalışan güvenlik görevlileri onu durdurmaya çalıştıysa da dede okula girmiş ve koridorlarda bağırmaya başlamıştı. Polisler müdahale etti fakat Hasan Dede kaçmayı başardı.

Mahallede herkes bu olaydan haberdar olmuştu. Komiser Kemal ve ekibi, dedeyi bulmak için yoğun bir arama başlattı. Hasan Dede’nin psikolojik durumu çok kötüydü. Savaş sonrası stres bozukluğu (PTSD) teşhisi konmuş, ancak tedavisini yarıda bırakmıştı. Son zamanlarda davranışları daha da kötüleşmişti.

Zeynep ise koruma altına alınmıştı. Sosyal hizmetler ona geçici bir koruma merkezi sağladı. Burada psikolog Elif Hanım’ın desteğiyle travmalarını atlatmaya başladı. Arkadaşlarıyla oyunlar oynuyor, yavaş yavaş gülebiliyordu. Annesi Fatma Hanım da hastanede babasının yanında kalıyor, psikolojik destek alıyordu.

Hasan Dede ise hastanede tedavi görüyordu. Psikiyatristler, onun savaşta yaşadığı travmaların ve suçluluk duygusunun yıllar içinde biriktiğini, bunların son dönemde şiddetlendiğini belirtiyordu. Doktorlar, Hasan Dede’nin uzun süreli psikoterapi ve ilaç tedavisine ihtiyacı olduğunu söylüyordu.

Zeynep’in hikayesi mahallede büyük yankı uyandırdı. Muhtarlık, çocuk koruma konusunda farkındalık seminerleri düzenlemeye başladı. Komşular ve mahalle sakinleri, çocukların korunması için daha duyarlı olmaya çalışıyordu.

Ayşe Hanım, Zeynep’i hiç yalnız bırakmadı. Yeni okulunda da onu takip etti, düzenli olarak ziyaret etti. Zeynep’in yeni sınıf öğretmeni Nurcan Hanım, çocuk psikolojisi konusunda eğitim almıştı ve Zeynep’e özel ilgi gösteriyordu. Zeynep, yeni okulunda kendini çok daha güvende hissediyordu.

Hasan Dede’nin tedavi süreci zorlu geçti ama zamanla iyileşmeler başladı. Aile terapileri yapıldı. Zeynep, dedesinin hastalığını anlamaya başladı ve ona karşı öfkesini biraz olsun azaltabildi. Hasan Dede de pişmanlıklarını dile getirdi ve ailesinden af diledi.

Bir yıl içinde Zeynep, annesi ve dedesi ile birlikte yeni bir hayata başladı. Zeynep, okulda başarılı bir öğrenci oldu, sınıf başkanı seçildi ve arkadaşlarına destek veren bir lider haline geldi. Annesi Fatma Hanım, düzenli bir işe başladı ve maddi durumlarını iyileştirdi.

Zeynep’in doğum günü partisi mahallede büyük bir sevinçle kutlandı. O artık sadece kendi değil, diğer çocukların da sesi olmuştu. Yaşadığı zorluklara rağmen umutla doluydu.

Bu hikaye, sadece Zeynep’in değil, toplumun da çocukları koruma ve onlara sahip çıkma sorumluluğunu anlatıyordu. Travmaların iyileşmesi mümkün, yeter ki yanında sevgi, destek ve anlayış olsun.