ВАВА, ÇОСUКLАRl 9 YlL tаvаn аrаsınа kіIіtIеdі… İtfаіуе kарıуı аçınса NUTКU ТUТULDU!

.
.
.

Sheffield’in Karanlık Çatı Katı: 12 Yıl Kayıp, 12 Yıl Sessizlik

Güneşi görmemiş, karanlığın ne olduğunu bilmeyen iki genç, 12 metrekarelik bir odada, penceresiz, kelimesiz, isimsiz yıllarını geçirmişti. Tepelerindeki lambalar, gece gündüz hiç sönmeden yanıyordu. Yardım çağırmak için kelimeleri bile bilmiyorlardı. Zaten çağıracak kimse de yoktu. Uzun yıllar boyunca onlara yemek getiren adam dışında kimse uğramamıştı.

Derken bir gün, büyük bir gürültüyle o kilitli kapı aniden devrildi. Kapı aralığında tuhaf giysili insanlar belirdi. Yüksek sesle konuşuyor, fenerlerle ışık tutuyorlardı. Ne olduğunu anlayamayan gençler, korkudan köşeye sinip yüzlerini elleriyle kapattılar. İçlerinden biri, korktuğunda yaptığı gibi, sallanmaya başladı.

Bu insanların tüm hayatları, 12 metrekarelik o küçücük odada geçmişti. 27 Haziran 2008’de, ilk kez başka yüzler gördüler. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bir şehrin ortasındaki sıradan bir evde insanlar nasıl bu kadar uzun süre saklanabilirdi? Cevap, ince bir duman şeridi ve itfaiyecileri ikinci kata çıkarmak istemeyen bir adamda gizliydi.

Sheffield, Kuzey İngiltere. Öğle saatlerinde itfaiye merkezine bir ihbar geldi. Bir komşu, müstakil bir evin çatı katı penceresinin altından hafif gri bir duman sızdığını fark etmişti. Siyah ya da yoğun değildi, iç yanan plastikten çıkan hafif bir duman gibiydi. Küçük bir ayrıntıydı ama komşu yine de aramıştı.

Ekip olay yerine üç dakika içinde ulaştı. Ev sahibi, orta yaşlı, nazik bir adamdı. Gülümsüyor, ellerini iki yana açıyor, “Mutfakta bir tost yanmıştı, çoktan her şeyi kapattım, pencereleri açtım, rahatsızlık için özür dilerim,” diyordu. Ancak ekip şefi bir tutarsızlık fark etti. Mutfak pencereleri kapalıydı ve evden gelen koku yanmış ekmek kokusuna hiç benzemiyordu. Ağır, tatlımsı kimyasal bir koku vardı. Bu, aşırı ısınmış elektrik tesisatı ve eriyen plastik kokusuydu.

Ekip şefi kararlıydı. Yangın ve kurtarma yasasına göre, görgü tanıkları tarafından tespit edilen duman kaynağı bulunmalıydı. Evi kontrol etmeliydiler. Birinci kat temizdi, mutfakta ne kırıntı ne duman ne de çalışan bir cihaz vardı. Ev sahibi onları takip ediyor, nezaketi çatırdamaya başlıyordu. İtfaiyeciler merdivenlere yöneldiğinde adam yollarını kesti. Yukarıda hasta karısının uyuduğunu, onu korkutmamak gerektiğini söyledi. Orada ateş olmadığını ısrarla belirtti.

Ekip şefi gerçekleri işaret etti: Duman, komşuların gördüğü yerden, yani çatı katından geliyordu. Ev sahibine kenara çekilmesi emredildi. Polis çağrıldı. Ev sahibiyle yaşanan çatışma incelemeyi engelliyordu. Durum gerginleşti. Adam sakinmiş gibi davranmıyordu. Özel mülkiyetin dokunulmazlığını öne sürerek arama emri istedi. Ancak polis tartışmaya son noktayı koydu: Birleşik Krallık’ta yangın şüphesi durumunda acil durum hizmetlerinin arama emrine ihtiyacı yoktu. Can kurtarma ve güvenliği sağlama hakkı, özel hayatın gizliliğinden üstündü.

Adam kenara itildi. İkinci katta koridor boştu ama çatı katına açılan nasif bir kapı vardı. Sadece kapalı değil, ek bir asma kilitle güçlendirilmişti. Kapının altındaki aralıktan yakıcı kimyasal koku sızıyordu. Ekip şefi kapıyı kırma emri verdi.

Kapı kırıldı ve içeri girildiğinde, yıllardır saklanan dehşet ortaya çıktı. Odayı dolduran keskin, amonyak gibi yakıcı koku, boğucu havası, floresan lambaların soğuk ışığı, kirli, yırtık şilteler, plastik şişeler, konserve kutuları, dışkıyla karışmış çöpler… Bu, insanlık dışı bir hapishaneydi.

Duvarda derin oluklar vardı, yıllarca tırnaklarla kazınmış gibiydi. İçeride iki genç adam sıvaya yaslanmış, çömelmiş haldeydi. Hareket etmiyor, tek kelime etmiyorlardı. Korkunç derecede zayıflamış, solgun ve şeffaf derileriyle, uzun, keçeleşmiş saçlarıyla, delik deşik tişörtler ve eşofman altlarıyla oradaydılar.

Polis iletişim kurmaya çalıştı ama cevap yoktu. İki genç, büzülmüş, sessiz, anlaşılmaz sesler çıkarıyordu. Biri monoton bir şekilde sallanıyordu. Normal iletişim mümkün değildi. Takviye çağrıldı; sağlık görevlileri ve sosyal hizmetler geldi.

Ambulansla hastaneye kaldırıldılar. Orada yapılan muayenelerde, boyları ortalamanın altında, vücut kitle indeksleri kritik derecede düşük, kas kütlesi neredeyse yok, kemikleri deforme olmuştu. Dişleri çürümüş, saçları kırılgandı. D vitamini ve güneş ışığı eksikliğinden kaynaklanan raşitizm belirtileri vardı.

Konuşma yetileri gelişmemişti. Sosyal izolasyon nedeniyle kelimeleri telaffuz etmeyi unutmuşlardı. Psikologlar, göz temasından kaçınma, monoton hareketler, parlak ışığa panik tepkisi gibi belirtiler kaydetti. Uzun süreli tecrit ve duyusal yoksunluk yaşamışlardı.

Polis, ev sahibini gözaltına aldı. Adam, Peter Carrigan, 23 yıldır aynı evde yaşıyordu ve hiçbir suç kaydı yoktu. Komşular onu sessiz, kendi halinde biri olarak tanımladı. Düzenli çalışıyor, evini temiz tutuyordu. Ancak neden itfaiyecilere bu kadar direnmişti, neden ikinci kata çıkmalarını engellemişti, kimse anlayamadı.

Soruşturma derinleştikçe, Carrigan ailesiyle ilgili korkunç gerçekler ortaya çıktı. Evin içinde iki kişinin yasa dışı olarak alıkonulduğu, yıllarca kimsenin fark etmediği ortaya çıktı. Kadın ve kızının da bu sisteme dahil olduğu anlaşıldı.

Müfettişler, DNA testleri ve detaylı incelemelerle aile bireylerinin biyolojik bağlarını doğruladı. Ancak genetik analizler, ebeveynlerin çok yakın akraba olduğunu gösteriyordu. Bu durum, aile içinde yasak bir ilişkinin varlığını işaret ediyordu.

Soruşturma ilerledikçe, ailede yaşananların korkunç gerçekliği ortaya çıktı. Kadın, yıllarca kocasının baskısı altında yaşadığını, çocuklarının doğumlarının gizlendiğini itiraf etti. Kızları sokağa çıkamıyor, sosyal izolasyon içinde yaşıyordu.

Mahkeme süreci başladı. Peter Carrigan, insanlık dışı bir sistemin mimarı olarak suçlandı. Mahkeme, müebbet hapis cezası verdi. Kadın ise işbirliği nedeniyle ertelenmiş hapis ve zorunlu psikiyatrik yardım aldı. Kızları özel rehabilitasyon merkezine yerleştirildi.

Bu dava, İngiliz hukukunda modern kölelik ve yasa dışı alıkoyma konularında önemli dönüm noktası oldu. Parlamento ve ilgili kurumlar, benzer vakaların önlenmesi için kapsamlı reformlar başlattı.

Sheffield’in o karanlık çatı katı, yıllarca gizlenen acıların, suskunluğun ve insanlık dramının simgesi oldu. Ancak sonunda adalet yerini buldu. Ve iki genç, yeni hayatlarına umutla adım attı.