1968’de gelin pastadan sonra kayboldu — 51 yıl sonra video her şeyi gösterdi

.
.

I. Bölüm — Marmara’nın Sessiz Öğleden Sonrası

1968 yılının Ekim ayıydı. Gemlik Körfezi, sonbaharın yumuşak ışığıyla parlıyordu. Deniz, rüzgârla hafifçe dalgalanıyor; zeytin ağaçlarının yaprakları, kıyıdan gelen tuzlu havayla usulca hışırdıyordu. Körfeze bakan beyaz badanalı küçük bir otelin bahçesinde, o gün bir hayatın başlangıcı kutlanacaktı.

Aylin Korkmaz yirmi bir yaşındaydı. İlkokul öğretmeniydi. Öğrencileri onu sakin sesi, sabırlı bakışları ve hiç eksilmeyen tebessümüyle tanırdı. O gün ise yüzündeki gülümseme, sanki Marmara’nın ışığını içine almış gibi daha parlaktı. Gelinliği sade ama zarifti; annesinin elleriyle diktiği dantel başörtüsü omuzlarına düşüyordu.

Kemal Demir yirmi altı yaşındaydı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun bir inşaat mühendisiydi. Dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla tanınırdı. Aylin’le iki yıl önce, bir okul inşaatının denetimi için Gemlik’e geldiğinde tanışmıştı. O günden sonra, ikisi için de hayat başka bir ritme girmişti.

Bahçede toplanan misafirler, müzik eşliğinde sohbet ediyordu. Kemal’in annesi, oğlunun yakasını düzeltiyor; Aylin’in babası, kızının elini titreyerek tutuyordu. Nikâh memuru soruları sorduğunda, iki genç de tereddütsüz “Evet” dedi. Alkışlar yükseldi. Deniz, sanki o anı onaylarcasına daha mavi görünüyordu.

Kimse, bu düğünün yarım kalacağını bilmiyordu.

II. Bölüm — Torta ve Sessizlik

Nikâhtan sonra davetliler, bahçenin ortasına kurulan uzun masalara geçti. Müzik çalıyor, çocuklar koşuyor, yaşlılar geçmişten hikâyeler anlatıyordu. Gün batımına yakın, büyük beyaz düğün pastası ortaya getirildi. Üzerinde iki küçük porselen figür vardı: el ele tutuşan bir gelin ve damat.

Aylin ve Kemal, bıçağı birlikte tuttular. Fotoğraf makineleri ardı ardına patladı. Aylin gülerek, “Sonra deniz kenarına inelim mi?” diye fısıldadı. Kemal başını salladı: “Beş dakika yeter.”

Pasta kesildikten sonra Aylin, annesine “Birazdan geliyorum” dedi. Başörtüsünü düzeltti, denize bakan patikaya doğru yürüdü. Bu, onu son görüşleri olacaktı.

Beş dakika geçti. On dakika geçti. Kemal, önce telaşlanmadı. Misafirlerle ilgilenmeye devam etti. Yirmi dakika sonra, Aylin hâlâ yoktu. Kemal, deniz kenarına indi. Patika boştu. Ayakkabılarının izleri, kumda kısa bir süre sonra silinmişti.

O an, Marmara’nın sesi kesilmiş gibiydi.

III. Bölüm — Arayış Başlıyor

Aylin’in kaybolduğu haberi, önce fısıltıyla yayıldı, sonra panik oldu. Otelin çalışanları, sahil boyunca arama yaptı. Balıkçılar uyarıldı. Jandarma çağrıldı. Gece çökerken, projektörler denizi taradı.

Kemal, kıyıda sabaha kadar bekledi. “Belki denize düşmüştür” diyenler oldu. Dalgıçlar indi. Hiçbir iz yoktu. Ertesi gün gazeteler küçük bir haber yaptı: “Gemlik’te Gelin Düğün Gününde Kayboldu.”

Aylin’in ailesi perişandı. Annesi, kızının odasındaki defteri polise verdi. Son sayfada şu cümle yazılıydı: “Bazen insan, en mutlu gününde bile geçmişten kaçamaz.”

Bu cümle, yıllar boyunca Kemal’in aklından çıkmayacaktı.

IV. Bölüm — Şüpheler ve Fısıltılar

Küçük bir kasabada sır saklanmaz. Günler içinde söylentiler yayıldı. “Aylin, eski bir sevgilisiyle kaçtı.” “Ailesi zorla evlendirmişti.” “Bir tehdit almıştı.” Hiçbiri kanıtlanamadı.

Kemal, sorguya alındı. “Aranızda sorun var mıydı?” sorusuna, “Hayır” dedi. Gerçekten de yoktu. Ya da o, öyle sanıyordu.

Aramalar haftalarca sürdü. Sonra aylar geçti. Dosya, “kayıp” olarak kapatıldı. Hayat, herkes için devam etti; Kemal hariç.

V. Bölüm — Bekleyiş

Kemal, evlenemedı. İstanbul’a döndü, çalıştı, terfi aldı. Ama her Ekim ayında Gemlik’e geldi. Aynı otele bakar, aynı patikada yürürdü. Annesi, “Oğlum, hayatını yaşa” derdi. O ise her defasında, “Aylin dönecek” diye cevap verirdi.

Yıllar geçti. 1970’ler, 80’ler, 90’lar… Türkiye değişti, şehirler büyüdü. Kemal’in saçlarına ak düştü. Ama bekleyişi hiç değişmedi.

VI. Bölüm — Eski Bir Film

2019 yılında, Gemlik Belediyesi eski arşivleri dijitalleştirmeye başladı. Bir depoda, tozlu bir kutu bulundu. İçinde Super 8 film makaraları vardı. Etiketlerden birinde şu yazıyordu: “Gemlik Otel — Ekim 1968.”

Film restore edildi. Görüntüler titrek ama netti. Düğün, misafirler, pasta… Ve sonra kamera, bahçenin kenarına doğru döndü.

Aylin görünüyordu.

Ama yalnız değildi.

VII. Bölüm — Gerçek Ortaya Çıkıyor

Filmde, Aylin’in yanına orta yaşlı bir adam yaklaşıyordu. Yüzü tanıdıktı: Otelin eski ortağı Haluk Erdem. Kamera, ikisini patikaya kadar takip ediyordu. Ses yoktu ama Aylin’in yüzündeki ifade netti: korku.

Sonraki karede, Haluk’un arabası görünüyordu. Kapı açıldı. Aylin içeri girdi.

Film burada bitiyordu.

VIII. Bölüm — İtiraf

Haluk Erdem, yıllar önce yurt dışına taşınmıştı. Görüntüler basına sızınca, Interpol devreye girdi. Haluk, Almanya’da yakalandı.

Sorguda her şeyi itiraf etti. Aylin, yıllar önce ona karşı tanıklık yapmıştı. Haluk, büyük bir kaçakçılık dosyasından ceza almamak için tehdit etmişti. Düğün günü, son bir kez konuşmak bahanesiyle onu yanına çekmişti.

Aylin’i Almanya’ya kaçırmış, yıllarca baskı altında tutmuştu. Aylin, 1980’lerde hastalanmış ve hayatını kaybetmişti. Mezarı, sahte bir isimle küçük bir kasabadaydı.

IX. Bölüm — Kemal’in Vedası

Kemal, gerçeği öğrendiğinde yetmiş yedi yaşındaydı. Almanya’ya gitti. Aylin’in mezarının başında saatlerce oturdu. “Geç kaldım” dedi. “Ama seni unutmadım.”

Döndüğünde Gemlik’e son kez gitti. Denize baktı. Marmara yine sakindi.

X. Bölüm — Son

Bu hikâye, bir kayboluşun değil; yarım kalan bir hayatın hikâyesidir. Aylin, bir düğün gününde susturuldu. Kemal, elli bir yıl boyunca bekledi.

Gerçek, geç de olsa ortaya çıktı. Ama bazı bekleyişler, insanın ömründen daha uzundur.

Ve Marmara, her şeyi hatırlar.

.