BU ŞEYLE KOŞACAKSIN… MİLYONER ALAY ETTİ AMA KALABALIK İMKANSIZI GÖRDÜ

.
.

Kemal Yılmaz, Rio de Janeiro’nun en zarif hipodromu olan Çeşme Hipodromu’nun ana avlusunda, karşısındaki sıska, topallayan atı olan 12 yaşındaki Ahmet’e gülerek seslendi: “Bu şeyle mi yarışacaksın?” Kahkahaları hipodromda yankılanırken, etraftakiler merakla olup biteni izlemeye başladı. Kemal, atın sol arka bacağındaki topallığı fark etmişti ve bu yarışın bir şaka olduğunu düşünüyordu. Ancak Ahmet’in gözlerinde korku değil, yaşına göre büyük bir azim vardı.

Ahmet, atı Şimşek’i dedesinden miras almıştı. Dedesinin adı Mehmet Yılmaz’dı ve Kemal’in geçmişte iş hayatında karşılaştığı bir isimdi. Ahmet, yarışa katılmak istediğini ve Şimşek’in kalbinde büyük bir güç olduğunu söyledi. Kemal, diğer katılımcıların parlak, kaslı ve güçlü atlarını işaret ederek, bu atlarla rekabet etmenin imkânsız olduğunu düşündü. Ancak Ahmet, dedesinin ona hep yüreğin en önemli şey olduğunu öğrettiğini söyledi.

Yarış günü geldiğinde, hipodromda herkes büyük heyecan içindeydi. Ahmet ve Şimşek, diğer deneyimli jokeyler ve güçlü atların yanında küçük ve yıpranmış görünüyordu. Kalabalık arasında fısıltılar yükseldi, bazıları Ahmet’i küçümsüyor, bazıları ise bu cesaret karşısında hayranlık duyuyordu. Yarış başladığında ise herkes şaşkına döndü; Şimşek, topallığını bir anda unutarak adeta yıldırım gibi pistte fırladı ve öne geçti. Ahmet, atıyla mükemmel bir uyum içindeydi ve dedesinin öğretilerini uyguluyordu.

Ancak yarışın ortasında Şimşek aniden topallamaya başladı ve hızını kaybetti. Diğer jokeyler bu durumu fırsata çevirmeye çalıştı. Ama Ahmet sakinliğini koruyarak atına güvenmeye devam etti. Şimşek, Ahmet’in sakin sesiyle tekrar toparlandı ve hızla rakiplerini geçmeye başladı. Yarışın sonunda Ahmet ve Şimşek, 2 metre farkla zaferi kazandı. Tribünler coşkuyla alkışladı, Kemal ise şoktaydı. Ayşe, tribünden koşarak piste inip Ahmet’i tebrik etti.

Yarıştan sonra Ahmet, dedesi Mehmet Yılmaz’ın itibarını geri kazandırmak için bir binicilik okulu kurmak istediğini açıkladı. Bu okul, maddi durumu ne olursa olsun tüm çocuklara açık olacak ve atlarla dostluğu öğretecekti. Nurten Akar adında, Mehmet Yılmaz’ı iyi tanıyan ve atçılık çevresinde saygı gören bir kadın, Ahmet’e destek oldu ve ona yardım teklif etti.

Zamanla binicilik okulu büyüdü, bölgede birçok çocuk atlarla tanıştı ve Ahmet onlara eğitim vermeye başladı. Ayşe veteriner olarak destek verdi, Nurten ise yönetimde aktif rol aldı. Kemal ise hipodromu satıp elde ettiği geliri sosyal projelere bağışlayarak, Ahmet’in okuluna destek oldu.

Ahmet, ulusal çapta tanınan bir figür haline geldi. Sosyal projelerle çocukların hayatlarını değiştirdi, atların sabır, sorumluluk ve kararlılık gibi değerleri öğrettiğini gösterdi. Üniversitede işletme okudu, sosyal liderlik alanında kendini geliştirdi ve projeyi Türkiye’nin farklı bölgelerine yaydı.

Yıllar sonra Kemal, Ahmet ve Ayşe ile yeniden bir araya geldi. Kemal, geçmişte yaptığı hatalar için özür diledi ve Ahmet’e dedesinin masumiyetini kanıtlayan belgeleri teslim etti. Ahmet ve ailesi bu affı kabul etti ve birlikte geleceğe umutla baktılar.

Ahmet’in hikayesi, imkânsız görünenin mümkün olduğunu, azim ve sevginin her engeli aşabileceğini gösterdi. Onun ve Şimşek’in yolculuğu, sadece bir yarış zaferi değil, aynı zamanda hayatları değiştiren bir sevgi ve adalet mücadelesiydi. Bugün, Ahmet’in kurduğu binicilik okulları binlerce çocuğa umut verirken, onun hikayesi nesiller boyu anlatılmaya devam ediyor.

.