ÇEVİRMEN OLARAK ÇALIŞABİLİRİM, 9 DİL BİLİYORUM… VE MİLYONER GÜLMEYE DEVAM ETTİ

.
.

Dokuz Dili Konuşabilen Küçük Çevirmen — Bir Milyonerin Hayatını Değiştiren Ziyaret

Ahmet Yılmaz, İstanbul’un en büyük ithalat ihracat şirketlerinden birinin sahibi ve ülkenin en zengin iş insanlarından biriydi. Fakat o gün, hayatının en kötü iş gününü yaşıyordu. Uluslararası sözleşmelerde yapılan çeviri hataları nedeniyle milyonlarca lira kaybetmiş, şirketinin itibarı sarsılmıştı. Ofisinde, dağılmış belgelerin arasında çaresizce çözüm ararken kapı alışılmadık bir şekilde açıldı.

İçeri giren, 7 yaşında bir kız çocuğuydu. Tekerlekli sandalyesini kararlılıkla itiyor, pembe peluş ayıcığını sıkı sıkı tutuyordu. Ahmet, şaşkınlıkla başını kaldırdı. Kız, net ve kendinden emin bir sesle konuştu:
“Bayım, ben çevirmen olarak çalışabilirim. Dokuz dil konuşuyorum.”

Ahmet, önce gülmeye başladı. “Kaç yaşındasın sen? 5 mi? Ben bazen Türkçeyi bile zor anlıyorum, sen gelmiş dokuz dil diyorsun!” dedi. Sekreter Ayşe telaşla kapıda belirdi, “Bay Yılmaz, özür dilerim, kız çok ısrar etti…” Kız ise sandalyenin tekerleklerini sıkıca tutarak, “Hayır, onunla konuşmam gerek. Bu önemli!” dedi.

Ahmet, eğlenceyle karışık bir küçümsemeyle, “Hadi bakalım, beni etkile. O dokuz dilden birinde bir şey söyle!” dedi. Kız, önce mandarin Çincesiyle konuşmaya başladı, ardından Arapça, Rusça, Almanca, Japonca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca… Her dilde öylesine akıcıydı ki, Ahmet’in gülümsemesi yavaş yavaş kayboldu. Ofiste bir sessizlik oluştu.

Ahmet’i asıl etkileyen ise, kızın Rusça söylediği bazı teknik terimlerdi. Bunlar, masasında duran gizli bir sözleşmeye ait kelimelerdi. “Sen bunları nereden öğrendin?” diye sordu. Kız, “Hastanede tedavi için çok zaman geçiriyorum. Farklı ülkelerden doktorları ve hastaları dinleyerek öğrendim,” dedi.

Ayşe, “Ne tür bir tedavi?” diye sordu. Kız, “Fizyoterapi. Yeniden yürümeyi denemek için,” dedi. Ahmet’in kalbi sızladı ama profesyonel duruşunu koruyarak, “Adın ne?” diye sordu. “Zeynep Kaya. Annem bu binada temizlikçi olarak çalışıyor,” dedi.

Ahmet, bir an düşündü. Şirketinin çeviri hataları nedeniyle yaşadığı milyonluk kayıpları hatırladı. “Gerçekten belgeleri çevirebileceğini mi düşünüyorsun?” dedi. Zeynep, “Deneyebilirim,” diye yanıtladı. Ahmet, Almanca bir sözleşmeyi uzattı. Zeynep, birkaç dakika inceledikten sonra cümle cümle çevirmeye başladı. Ahmet’in resmi çevirmeninin yaptığı hatayı hemen fark etti ve doğruyu gösterdi. Ahmet, hayrete düştü. 7 yaşındaki bir çocuk, üç profesyonel çevirmenin göremediği hatayı tespit etmişti.

“Bazen çocuklar detaylara daha çok dikkat eder,” dedi Zeynep. Ayşe, “Bu kadar dili nasıl hatırlıyorsun?” diye sordu. Zeynep, “Sanki her dil kafamın bir köşesinde duruyor. İhtiyacım olduğunda oradan alıyorum,” dedi.

Ahmet, “Burada çalışmak zor olur, çok küçüksün,” dedi. Zeynep, “Ayrıca tekerlekli sandalye kullanıyorum. Ama anneme yardım etmek istiyorum. Tedavim için paraya ihtiyacımız var,” dedi. Ahmet, ona evde çevirmenlik için bazı belgeler verdi. “Yarına kadar getir, bakalım nasıl yapacaksın,” dedi.

O gece Ahmet, Zeynep’i ve azmini düşünmeden edemedi. Kendi çocukluğunu hatırladı; zor şartlarda büyümüş, çok çalışmıştı. Ama Zeynep’in karşılaştığı fiziksel zorluklar bambaşkaydı.

Ertesi gün Zeynep, annesi Elif ile geldi. Dosyayı uzattı. Her belge özenle çevrilmiş, kenar notlarıyla açıklamalar eklenmişti. Ahmet, İspanyolca bir sözleşmeyi inceledi. Çeviri sadece doğru değil, aynı zamanda zarifti. Zeynep, orijinal metindeki tutarsızlıkları da işaretlemişti.

Ahmet, “Bu olağanüstü. Bunu tek başına mı yaptın?” dedi. Zeynep, “Evet. Annem sadece kağıtları düzenlememde yardım etti,” dedi. Ahmet, çalışmaları muhasebe müdürü Mehmet’e ve uluslararası sözleşmeler müdürü Seda’ya gösterdi. Onlar da hayran kaldı.

Seda, “Bu çeviriler uzman ajanslardan aldıklarımızdan daha iyi. Tek başına yaptığından emin misin?” diye sordu. Zeynep, “İsterseniz şimdi bir şey çevireyim,” dedi. Fransızca bir sözleşmeyi aldı ve anında çevirdi. Herkes şaşkındı.

Ahmet, Zeynep’e özel danışman pozisyonu teklif etti. Evden, annesinin gözetiminde çalışacak, maaşı tedavi masraflarını karşılayacaktı. Elif, gözyaşlarıyla kabul etti. Zeynep’in hayatı değişmişti.

İlk resmi projede Zeynep, Japonca bir sözleşmeyi bir gecede çevirdi. Sadece çeviri değil, risk ve fırsat analizleri de ekledi. Japon şirket yöneticileri, Zeynep’le tanışmak istedi. Ofise geldiklerinde, 7 yaşındaki bir kızın bu işi yaptığını görünce hayranlıkla ona teşekkür ettiler.

Zeynep’in ünü hızla yayıldı. Diğer şirketler de onun hizmetlerini istemeye başladı. Ahmet, Zeynep’in çocukluğunun zarar görmemesi için haftada sadece üç proje sınırı koydu. Ayrıca şirkette bir dil kursu başlatıldı; Zeynep çalışanlara dil öğretiyordu.

Bir gün, Zeynep’in tedavisini takip eden nörolog, onun olağanüstü dil yeteneğini fark etti. Beyninin motor kısıtlamasını dil alanında telafi ettiğini, egzersizleri farklı dillerde yapmanın iyileşmeyi hızlandıracağını keşfetti. Fizik tedavi ve dil egzersizleri birleşince Zeynep’in iyileşmesi hızlandı. Birkaç ay içinde bacaklarını hareket ettirmeye başladı.

Üç yıl sonra, Zeynep ilk bağımsız adımlarını attı. Ahmet, “Kimse inanmazken bana inandığın için teşekkür ederim,” dedi Zeynep. Ahmet, “Sen bana neden başladığımı hatırlattın,” diye yanıtladı.

Zeynep’in hikayesinden ilham alan Ahmet, şirketinde “Özel Yetenekler Programı” başlattı. Fiziksel veya sosyal sınırlamaları olan onlarca kişi işe alındı. Zeynep, programın elçisi oldu; konferanslarda konuşmalar yaptı.

Zeynep’in beyin yapısı üzerine yapılan bilimsel araştırmalar uluslararası dergilerde yayınlandı. Diğer özel çocuklarla tanıştı, arkadaş oldu. Sonunda Ahmet’e bir fikir sundu: “Benim gibi çocukların bir araya gelip hem ders çalışabileceği hem oyun oynayabileceği bir merkez açsak?”

Ahmet, Zeynep’in fikrini hayata geçirdi. İstanbul’da “Özel Yetenekler Geliştirme Merkezi” kuruldu. Farklı yeteneklere sahip çocuklar burada eğitim aldı. Zeynep, merkezin ilk mentoru oldu. Elif, idari koordinatörlüğe terfi etti.

Merkez kısa sürede ulusal ve uluslararası başarıya ulaştı. Zeynep, 15 yaşında 22 dil konuşuyor, danışmanlık yapıyor, yüzme yarışmalarına katılıyor ve ülkenin en iyi üniversitelerine kabul ediliyordu.

Mezuniyet töreninde Zeynep sahneye çıktı. “Bir iş insanının ofisine girdiğimde bana güldü. Ama yıllar boyunca öğrendim ki, hepimizin imkansız görünen yetenekleri var. Farklı olduğunuz için özelsiniz. Yetenekleriniz dünyaya sunacağınız hediyelerdir,” dedi.

Ahmet gözyaşlarıyla alkışladı. Elif gururla parlıyordu. Zeynep’in hikayesi, binlerce özel çocuğa umut oldu. O gece Zeynep, “Hayatımda hiçbir şeyi değiştirmek istemem. Her zorluk beni buraya getirdi,” dedi.

Ve hikaye burada bitiyor: Bazen en olağanüstü değişimler, en beklenmedik yerden gelen bir cesaretle başlar. Zeynep’in hayalleri, Ahmet’in inancı ve Elif’in sevgisiyle bir hayat, binlerce hayatı değiştirdi.

.
Videoyu izleyin: