“DİLENCİYİ SERBEST BIRAKIN, SİZE GERÇEK SUÇLUYU GÖSTERECEĞİM” – HERKES GÜLDÜ, AMA O MİLYONERİ İ…

.
.

“Dilenciyi Serbest Bırakın, Size Gerçek Suçluyu Gösteriyorum”

İzmir’de, Meles çayı kıyısındaki görkemli Rıza Kaya Adliyesi önünde, yerel gazetelerin yılın davası olarak adlandırdığı bir olay için kalabalık bir izleyici toplanmıştı. 60’lı yaşlarındaki Ali Rıza Bey, yıpranmış giysileriyle sanık sandalyesinde oturuyordu. Buruşuk ve nasırlı elleri, mahkeme memurunun Yargıç Emre Aksoy’un geldiğini anons etmesiyle hafifçe titredi. Uğultu anında kesildi ve herkes ayağa kalktı. Yargıç, kararlı adımlarla içeri girdi.

Duruşmanın başında, Arda Vural, İzmir’in en güçlü iş adamlarından biri olarak, mülküne zarar vermekle suçladığı Ali Rıza Bey’i dava ediyordu. Avukat Murat Demir, Arda Vural’ı temsil ediyordu ve davanın başında, Ali Rıza Bey’in vandalizm ve özel mülke tecavüz suçlamalarıyla karşı karşıya olduğunu açıkladı. Ali Rıza Bey, suçlamaları duyduğunda başını öne eğdi, yüzünde derin bir hüzün vardı.

Duruşma devam ederken, izleyici sıralarının arkasında 11 yaşındaki Caner Yılmaz, her şeyi dikkatle izliyordu. Öğretmeni Ayşe’nin ısrarıyla duruşmayı izlemek için ailesini ikna etmişti. Caner, eski bir cep telefonunu sıkıca tutuyordu. Duruşma ilerledikçe, Ali Rıza Bey’in suçlamaları reddetme çabaları yetersiz kalıyordu. Arda Vural’ın eşi Zeynep Vural, tanık olarak dinlendi ve Ali Rıza Bey’in mülküne zarar verdiğini iddia etti.

Caner, tanıkların ifadelerini dinlerken içindeki öfke ve endişe karışımı duyguları kontrol edemedi. Ali Rıza Bey’in masum olduğuna inanıyordu. Bir an cesaretini topladı ve ayağa kalkarak, “Dilenciyi serbest bırakın, size gerçek suçluyu göstereceğim!” diye bağırdı. Mahkeme salonunda bir sessizlik oldu, ardından kahkahalar yükselmeye başladı. Avukat Murat, alaycı bir gülümsemeyle, “Bu çocuk kim? Bu bir mahkeme değil, bir televizyon programı değil mi?” dedi.

Caner, “Hayır, bu gerçek!” diye ısrar etti. “Ali Rıza Bey, beni kurtardı!” Yargıç Emre, bu ani müdahaleye şaşırmıştı ama merakla Caner’i dinlemeye karar verdi. Caner, cep telefonunu çıkararak, “Lütfen bu videoyu izleyin!” dedi. Mahkeme teknisyeni, Caner’in telefonunu odanın sistemine bağlayarak görüntüyü yansıttı.

Ekranda, üç gün önce çekilmiş bir video belirdi. Caner, “Bu video, Ali Rıza Bey’in beni kurtardığı anı gösteriyor. O gün dereye düştüm ve bilincimi kaybettim. Ali Rıza Bey beni kollarında taşıdı.” dedi. İzleyiciler şok içinde kalmıştı. Video, Ali Rıza Bey’in güvenlik görevlilerinden yardım istediğini gösteriyordu. Fakat güvenlik görevlileri onu görmezden gelerek dışarı itti.

Caner, “Mülke girmesinin sebebi beni kurtarmak içindi. Diğer taraf elektrikliydi ve o yoldan geçmek 10 dakika daha sürerdi.” dedi. Ali Rıza Bey, video boyunca gözyaşlarını tutamadı. Caner, “Ali Rıza Bey bana yardım etmek için oradaydı.” diye devam etti. O an mahkeme salonunda bir sessizlik oldu. Herkes olan biteni anlamaya çalışıyordu.

Arda Vural, çaresizlik içinde, “Bu bir montaj! Bu çocuk videoyu manipüle etti!” diye bağırdı. Ancak Ali Rıza Bey, “Hayır, bu gerçek. Ben sadece iyi bir insanın yapması gerekeni yaptım.” dedi. Caner, “Siz sadece intikam almak istiyorsunuz!” diye karşılık verdi. Arda, “Hayır, ben sadece haklıyım!” diye yanıtladı.

Caner, “Gerçek galip geldi!” diyerek Arda’nın yüzüne baktı. “Bu hikaye burada bitmeyecek. Adalet kazanacak!” İzleyiciler, Caner’in cesaretine hayran kaldı. Ali Rıza Bey, “Bugün burada sadece bir insanın hikayesi değil, birçok insanın hikayesini anlatıyoruz.” dedi.

Arda Vural, çaresiz kaldı. “Benim geçmişimden utanmam gerekmez mi?” diye sordu. Ali Rıza Bey, “Hayır, önemli olan geçmiş değil, gelecektir. Bizim için önemli olan, birbirimize yardım etmek ve doğru olanı yapmaktır.” dedi.

Duruşma sonunda Yargıç Emre, “Ali Rıza Bey, beraat ediyorsunuz. Arda Vural hakkında yalan tanıklık ve adaleti engelleme suçlamasıyla dava açılmasına karar veriyorum.” dedi. İzleyiciler alkışlamaya başladı. Ali Rıza Bey, gözyaşlarını tutamayarak Caner’e sarıldı. “Hayatımı kurtardığınız için teşekkür ederim.” dedi. Caner gülümsedi, “Ben de size teşekkür ederim. Sizi savunmak benim görevimdi.”

O gün, İzmir’de adaletin kazandığı bir gün olarak hatırlanacaktı. Caner ve Ali Rıza Bey, birbirlerinin hayatlarını değiştirmiş ve gerçek dostluklarının değerini anlamışlardı. Bu hikaye, insanların birbirine yardım etmesinin, cesaretin ve adaletin önemini vurgulayan bir ders haline gelmişti.

.