ESKI KARISININ 3 KIZIYLA SEFALETTE YAŞADIĞINI GÖREN MİLYONER, GÖZYAŞLARINA BOĞULUP PİŞMANLIK DUYDU!
.
.
Küllerinden Doğan Bir Aile
İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde, yol kenarındaki küçük lokantanın mutfağında Elifnur, elleri sabunlu suda yaralı ve nasırlı parmaklarıyla bulaşıkları yıkıyordu. Arkasında, eski bir bankta üç kızı; Lale, Beliz ve İrem bir parça ekmeği paylaşıyordu. Hiçbiri, sokağın karşısında duran siyah arabayı fark etmedi. Ama o arabada bir adam, Orhan Demiral, gözleri yaşla dolu, kalbi paramparça halde onları izliyordu.
Orhan, beş yıl önce ölene dek seveceğine yemin ettiği kadını, Elifnur’u, ihanete uğradığını sanarak evden kovmuştu. Mahkeme acımasızdı; sahte fotoğraflar, yalan mesajlar, satın alınmış şahitler. Elifnur’a ne nafaka bağlandı ne de kızlarını görme hakkı verildi. O günden sonra Elifnur, toplumdan dışlandı; ailesi bile ona sırt çevirdi. Bir zamanlar lüks bir hayat süren kadın, şimdi ucuz bir tişörtle mutfakta çalışıyordu.
Elifnur’un kızı Lale, kardeşi Beliz’in elini tutuyordu. İrem ise annesine yardım etmek istiyordu ama Elifnur, “Sen ablalarının yanında kal,” diyerek onu korumaya çalışıyordu. Lokantanın sahibi Halim, onları izliyordu. Çocukların varlığı gözünü rahatsız ediyordu. “Burası lokanta kreş değil,” dedi tehditkar bir sesle. Elifnur, gözleri dolsa da kızlarının önünde ağlamamaya kararlıydı.
Siyah arabada oturan Orhan, boğazını sıkan kravatını gevşetti. Elifnur’u ve kızlarını izlerken geçmişin acısı üzerine çöktü. Bir zamanlar Elifnur’un ellerinde parlayan pırlanta yüzük şimdi yoktu; yerini sabun köpüğü ve kan almıştı. Kızları ise, bir zamanlar babalarının kucağında gülen çocuklar, şimdi ekmek kırıntılarına muhtaçtı.
Orhan, beş yıl önce sahte delillere inanmış, gururunu sevgisinin önüne koymuştu. Kardeşi Aziz’in düzenlediği iftiralara kanmış, Elifnur’u hayatından çıkarmıştı. Oysa üç ay önce bir dedektif gerçeği ortaya çıkarmıştı: Aziz, fotoğrafları montajlamış, mesajları klonlamış, şahitleri satın almıştı. Orhan, kardeşini hayatından kovdu ama asıl kaybettiği Elifnur ve kızlarıydı.
O sabah, tesadüfen lokantada Elifnur’u ve kızlarını görünce dünyası altüst oldu. Saatlerce arabada oturdu, ağladı. Sonunda kararını verdi; ne pahasına olursa olsun, onları bulacak, af dileyecek ve hayatlarını onaracaktı.
Lokantanın kapısı çaldı. Orhan, ağır adımlarla içeri girdi. Elifnur başını kaldırmadan çalışmaya devam etti. Ama kızları, kapıdaki uzun boylu adamı hemen fark etti. İrem, “Baba mı?” diye fısıldadı. Lale’nin kalbi hızla çarptı, Beliz ise korkuyla yerinde kaldı. Orhan, gözleri Elifnur’da, “Onunla konuşmaya geldim,” dedi.
Elifnur dönüp Orhan’a baktı. Beş yıl önceki o kadından geriye sadece gölgesi kalmıştı. “Burada olamazsın,” dedi kısık bir sesle. Orhan, “Gerçeği öğrendim,” dedi. Fotoğrafların, mesajların, şahitlerin hepsinin sahte olduğunu anlattı. Elifnur, “Bu bilgiyle ne yapmamı bekliyorsun?” diye sordu. Orhan, “Düzeltmek istiyorum. Size bakmak istiyorum,” dedi.
Elifnur, “Bakmak mı? Beş yıl önce beni hamileyken evden kovdun. Mahkemede bana yalancı dedin. Sonra başka bir kadınla evlendin,” dedi. Her kelimesi Orhan’ın kalbine bıçak gibi saplanıyordu. O ana kadar sessiz kalan İrem, babasına yaklaştı. “Sen annemi güldüren adam mısın fotoğraflarda?” diye sordu. Orhan diz çöktü, “Evet, ben senin babanım,” dedi. “Peki neden gittin?” diye sordu İrem. “Çünkü çok kötü kararlar verdim,” dedi Orhan, çıplak bir dürüstlükle.
Lale, “Bizim için en iyi karar bizi terk eden kimseye ihtiyaç duymamak,” dedi. Elifnur, “Kızını duydun Orhan. Biz sensiz yaşamayı öğrendik,” dedi. Orhan, “Bir ev aldım. Her biriniz için ayrı odalar, Lale’ye kütüphane, Beliz’e resim köşesi, İrem’e salıncak… Bu sadaka değil, ödeyemeyeceğim bir borç,” dedi. Elifnur, “Suçluluğunu eşyaya dönüştürmeni istemiyoruz,” dedi. “O halde ne istiyorsunuz?” diye sordu Orhan. “Saygı,” dedi Elifnur. “Biz saygı istiyoruz.”
Üç hafta sonra Elifnur, kızları için evi kabul etti. Ama katı şartlar koydu; Orhan, sadece hafta sonları ve onun gözetiminde ziyaret edebilecekti. Ev mütevazı ama güvenliydi. Lale kitap okuyor, Beliz resim yapıyor, İrem oyuncaklarıyla oynuyordu. Elifnur, mutfakta kahve hazırlarken Orhan’a geçmişlerini anlatmasını istedi. Orhan, babasının katı disiplininden, Aziz’in zehirli fısıltılarından, Elifnur’a inanmayışından bahsetti. “Hayatımın en kötü seçimi,” dedi. “Gurur, kibir, korkaklık…”
İrem, babasının kucağına çıktı, “Yine bizim babamız olabilirsin… Bir daha gitmeyeceğine söz verirsen,” dedi. Orhan, “Söz veriyorum,” dedi. Elifnur, gözyaşlarını tutamadı ama güçlü durdu. Orhan, “Evden gittikten sonra neler yaşadınız?” diye sordu. Elifnur, “Sığınaklarda uyudum, gündelik işlerde çalıştım, İrem’i devlet hastanesinde doğurdum. Ama hayatta kaldık, birbirimize tutunduk,” dedi.
Orhan, “Daha iyi seçimler yapmak istediğini söyledin. Kanıtla,” dedi Elifnur. Pazartesi sabahı Orhan, yeni kuracağı mali danışmanlık şirketinin %40’ını Elifnur’a ortaklık olarak teklif etti. “Senin stratejik vizyonuna ihtiyacım var,” dedi. Elifnur, “Neden şimdi?” diye sordu. Orhan, “Çünkü en zor zamanlarda bile onurunu kaybetmedin, yardım istemedin, kızlarından vazgeçmedin,” dedi. Elifnur, “Düşüneceğim,” dedi ama cevabını zaten biliyordu.
İki ay sonra Elifnur, Levent’te bir plazanın 20. katında, mali raporları inceliyordu. Artık profesyonel bir kadındı. Toplantılarda kararlı, özgüvenli ve dik duruşuyla dikkat çekiyordu. Kızları, annelerinin başarısıyla gurur duyuyordu. Orhan ile ilişkileri profesyoneldi ama aralarında söylenmemiş bir yakınlık vardı.
Bir lansman davetinde Elifnur, siyah ipek elbisesiyle salona girdi. Orhan, ona hayranlıkla baktı. Eski rakibi Hanzade, alaycı sözlerle onu aşağılamaya çalıştı ama Elifnur, “Benim konumum yeteneğime bağlı. Medeni durumuma değil,” diyerek ona ders verdi. Orhan, “Artık gitme vakti geldi,” dedi Hanzade’ye. O gece, Elifnur ve Orhan, gerçek bir ortaklık kurduklarını anladılar.
Aylar geçti, şirket büyüdü. Elifnur’a Boğaziçi Üniversitesi’nden tam burslu bir MBA programı teklif edildi. Orhan, “Bu fırsatı kaçırmamalısın. Seni seviyorum ve hayallerinin peşinden gitmeni istiyorum,” dedi. Elifnur, kızlarıyla konuşup kabul etti. İki yıl boyunca yurt dışında eğitim aldı, başarılarıyla ülkeye döndü.
Yılın kadın iş lideri ödül töreninde Elifnur, sahneye çıktı. “Bu ödül, kadınların yeniden doğabileceğini, en zor anlarını en büyük güçlerine çevirebileceğini kanıtlıyor,” dedi. Gözleri Orhan’ı buldu. “Bana gerçek gücün sevgiden geldiğini öğreten üç kızım ve ikinci şansların ilkinden daha güzel olabileceğini kanıtlayan adamla…” dedi. Sahneden indi, Orhan’a sarıldı. “Seni bekledim,” dedi Orhan. “Artık beklemene gerek yok. Çünkü buradayım ve kalmak istiyorum,” dedi Elifnur.
O gece, yıldızların altında, Elifnur ve Orhan ellerini kenetledi. “Zor olacak,” dedi Elifnur. “Değerli hiçbir şey kolay olmaz,” dedi Orhan. “Birlikteysek her şeyi başarabiliriz.” Küllerinden doğan bir aile, sonunda gerçek mutluluğu bulmuştu.
.
play video:
News
बच्चे ने सिर्फ एक कचौड़ी मांगी थी.. कचौड़ी वाले ने जो दिया, पूरी इंसानियत हिल गई
बच्चे ने सिर्फ एक कचौड़ी मांगी थी.. कचौड़ी वाले ने जो दिया, पूरी इंसानियत हिल गई मित्रों, यह कहानी एक…
वृद्धाश्रम में ससुर को छोड़ने गई बहू… वहीं अपनी मां मिली तो पैरों तले ज़मीन खिसक गई
वृद्धाश्रम में ससुर को छोड़ने गई बहू… वहीं अपनी मां मिली तो पैरों तले ज़मीन खिसक गई जिस वृद्धाश्रम में…
माँ के गुजरने के बाद बेटे ने पिता को वृद्धाश्रम छोड़ दिया, मगर भगवान का खेल देख रूह काँप गई
माँ के गुजरने के बाद बेटे ने पिता को वृद्धाश्रम छोड़ दिया, मगर भगवान का खेल देख रूह काँप गई…
गरीब लड़का करोड़पति की बेटी के सामने हस रहा था फिर जो हुआ…
गरीब लड़का करोड़पति की बेटी के सामने हस रहा था फिर जो हुआ… अरे तेरी इतनी हिम्मत कि तू मेरी…
FAKIR ADAM TERKEDILMIŞ KULÜBE SATIN ALIR… OĞLUNUN ORADA BULDUĞU ŞEY HAYATLARINI DEĞIŞTIRIR
FAKIR ADAM TERKEDILMIŞ KULÜBE SATIN ALIR… OĞLUNUN ORADA BULDUĞU ŞEY HAYATLARINI DEĞIŞTIRIR . . Dut Ağacının Altındaki Miras Ahmet Yılmaz,…
KAYINVALİDESİ DÜĞÜNDE GELİNİ AŞAĞILADI, TA Kİ ANNE BABASININ MÜLTİMİLYONER OLDUĞUNU ÖĞRENENE KADAR..
KAYINVALİDESİ DÜĞÜNDE GELİNİ AŞAĞILADI, TA Kİ ANNE BABASININ MÜLTİMİLYONER OLDUĞUNU ÖĞRENENE KADAR.. . . Aşkın İki Yakası İstanbul’un en gösterişli…
End of content
No more pages to load