FAKİR GENÇ YAŞLI KADINA YARDIM EDER, İŞİNİ KAYBEDER… KADIN TEKLİFLE GELİR
.
.
Fakir Genç Yaşlı Kadına Yardım Eder, İşini Kaybeder… Kadın Teklifle Gelir
İstanbul’un kalbi sayılan İstiklal Caddesi, o Perşembe sabahı her zamanki gibi hareketliydi. Araçların gürültüsü, kalabalığın telaşı bir saniye bile durmuyordu. Ahmet Yılmaz, genç bir kurye olarak motosikletini araçların arasından ustalıkla sürerken, teslim edilmesi gereken siparişlerle dolu termal çantasını sıkıca tutuyordu. Hayat onun için zorluklarla doluydu; 23 yaşında, annesi Fatma Demir’in kemoterapi masraflarını karşılamak için canla başla çalışıyordu.
Tam o sırada, kaldırımda yere düşmüş beyaz saçlı yaşlı bir hanımefendi gördü. Alışveriş poşetleri etrafa saçılmış, etraftaki insanlar ise umursamazca yanından geçip gidiyordu. Ahmet, tereddüt etmeden motosikletini durdurdu ve yanına koştu.
“Hanımefendi, iyi misiniz?” diye sordu diz çökerek.
Kadın acıyla titreyen sesiyle, “Bileğim burktum sanırım,” dedi.
Ahmet, alışverişlerini toparlayıp poşetlere yerleştirirken, kadının yürümekte zorlandığını fark etti. “Sizi hastaneye götürmem gerekiyor. Motosikletim uygun değil ama taksi çağıracağım,” dedi.
Kadın nazikçe reddetti. “Hayır evladım, zahmet etmene gerek yok. Geçer.”
Ama Ahmet ısrar etti. “Sizi böyle bırakamam. Daha ciddi olabilir.”
Ayşe Hanım’la acil serviste geçirdiği iki saat boyunca Ahmet, işyerinden gelen aramaları almayı sürdürdü ama hepsini görmezden geldi. Kadının iyi olduğundan ve ailesinden birinin onu almaya geleceğinden emin olunca oradan ayrıldı.
Teslimat şirketine döndüğünde, yönetici Mehmet onu öfkeden kıpkırmızı olmuş bir yüzle bekliyordu. “Neredeydin Ahmet? Üç müşteri teslimatların geciktiğinden şikayetçi oldu.”
Ahmet sakin bir sesle, “Sokakta düşen yaşlı bir hanımefendiye yardım etmek zorundaydım. Yaralanmıştı.”
Mehmet sertçe, “Bahane duymak istemiyorum. İşini bıraktın, şirkete zarar verdin. Kovuldun.”
Ahmet’in dünyası başına yıkılmıştı. Bu, o yıl içinde kaybettiği üçüncü işiydi ve bu sefer doğru olanı yaptığı için cezalandırılmıştı. Annesinin tedavi masraflarını karşılamak için çalışıyordu ve şimdi ne yapacağını bilmiyordu.
Akşam üzeri, Kadıköy’deki iki odalı küçük evine döndüğünde, komşusu Zeynep Kaya annesine bakıyordu. “İş nasıl geçti evladım?” diye sordu.
Ahmet, zayıflığını gizlemeye çalışarak, “İyi geçti anne, sen dinlen,” dedi. Ama içinde işini kaybettiğini söylemeye cesaret yoktu. Kirasını, faturalarını nasıl ödeyecekti? Cebinde sadece 2.000 lira vardı.
O gece, Ahmet zar zor uyuyabildi. Masraflarını hesapladı, iş ilanlarına baktı. Bir çıkış yolu arıyordu. Umuda ihtiyacı vardı.
Ertesi sabah, kahvaltıyı hazırlamak üzereyken kapı çaldı. Ahmet şaşırdı; ziyaret için çok erkenti. Kapıyı açtığında, dün yardım ettiği beyaz saçlı hanımefendi duruyordu. Ancak bu kez şık ve zarif kıyafetler içindeydi, duruşu tamamen farklıydı.
“Ahmet, nerede yaşadığını nasıl öğrendim? Öğrenmenin yollarım var. Girebilir miyim? Seninle konuşmam gerekiyor,” dedi gülümseyerek.
Ahmet utangaçça, evinin mütevazılığı nedeniyle mahcup olarak onu içeri davet etti. Ayşe Hanım, etrafa yargılayıcı bir ifade göstermeden bakıyordu.
“Kim o evladım?” diye sordu mutfaktan Fatma Hanım.
“Dün yardım ettiğim bir hanımefendi. Annen hasta mı?” diye sordu Ayşe Hanım, mutfak masasındaki ilaçları fark ederek.
“Evet, tedavi görüyor,” dedi Ahmet. “Ama endişelenmeyin, Ayşe Hanım. Benimle ne konuşmak istiyordunuz?”
Ayşe Hanım basit bir sandalyeye oturdu ve birkaç saniye sessiz kaldı. Sanki sözlerini tartıyormuş gibiydi.
“Dün benim yüzümden işini kaybettin,” dedi.
Ahmet şaşırdı, “Nasıl öğrendiniz?”
“Beni hastanede bıraktıktan sonra bana yardım eden gencin kim olduğunu merak ettim. Nerede çalıştığını öğrendim ve patronunla konuştum.”
“Şirkete mi gittiniz?”
“Evet, ve o adam bana sizi işi terk ettiğiniz için kovduğunu gururla anlattı. Sanki kahramanmışsınız gibi.”
Ahmet’in yüzü utançla kızardı.
“Size karşılık beklemeden yardım ettim. Doğru olanı yapmak için yaptım,” dedi Ayşe Hanım.
“Biliyorum evladım. İşte bu yüzden buradayım.”
Ayşe çantasını açıp katlanmış bir kağıt çıkardı.
“Özel bir şoföre ihtiyacım var. Maaş ayda 4.000 lira, artı yakıt ve yemek için harcırah.”
Ahmet’in nefesi kesildi.
“4.000 lira mı?”
“Aynen öyle. Ama bazı şartlar var. Bugün başlamanız ve hafta içi benim mülkümde yaşamanız gerekecek. Hafta sonları eve dönebilirsiniz.”
“Mülkünüzde mi yaşayacağım?”
“Bebekte büyük bir evim var. Çok rahat personel odaları var ve ben dışarı çıkmam gerektiğinde hazır olmanız gerekecek.”
Ahmet önce annesinin olduğu odaya, sonra Ayşe’ye baktı. 4.000 lira, kuryelik yaparak kazandığının dört katıydı.
“Bunu bana neden teklif ediyorsunuz? Beni tanımıyorsunuz bile.”
“Yeterince tanıyorum. Dün bir yabancıya yardım etmek ile işini korumak arasında seçim yaptın. Yardım etmeyi seçtin. Bu bana karakterin hakkında bilmem gereken her şeyi söylüyor.”
“Ama cevabını şimdi almalıyım. Bu öğleden sonra taahhütlerim var.”
Ahmet tekrar annesinin odasına baktı. O parayla annesi için daha iyi bir sağlık sigortası yaptırabilir, ilaçlarını sıkışmadan alabilir, hatta onunla daha iyi ilgilenecek birini bile tutabilirdi.
“Kabul ediyorum.”
“Harika. Eşyalarını topla. Şu anki şoförüm dışarıda beni bekliyor. Bizi eve götürecek ve sen hemen başlayabilirsin.”
Ahmet küçük bir bavul hazırlarken, Ayşe Fatma Demir ile durumu açıklayarak sohbet etti. Kadın endişelendi ama oğlunun iyi bir işi olacağını bilerek rahatladı.
“Ona iyi bakın Ayşe Hanım. O iyi bir çocuktur.”
“İyi bakacağımdan emin olabilirsiniz.”
Onları bekleyen araba, kendini Mustafa Aydın olarak tanıtan orta yaşlı bir adamın kullandığı siyah bir Audi’ydi.
“Bu Ahmet, önümüzdeki hafta senin yerini alacak,” dedi Ayşe.
“Memnun oldum genç adam. Ayşe Hanım için çalışmaktan hoşlanacaksın. O adil bir işverendir.”
Bebek yolculuk boyunca Ahmet, manzaradaki kademeli değişimi gözlemledi. Merkezdeki hareketli caddelerden, eski binalardan giderek daha ağaçlıklı ve düzenli bir bölgeye ulaştılar.
Ayşe’nin evi hayal ettiğinden bile daha etkileyiciydi. Büyük bir elektronik kapı, bakımlı bir bahçeye açılıyordu ve iki katlı yapı abartılı olmadan zarifti.
“Burası artık senin evin, en azından hafta içi,” dedi Ayşe odaları gösterirken. Ona ayrılan oda sade ama rahattı. Kendi banyosu ve arka bahçeye bakan küçük bir balkonu vardı. Annesiyle yaşadığı tüm evden daha büyüktü.
Mustafa bugün sana rutini öğretecek. Yarın gidecek ve sen devralacaksın.
Ayşe Hanım, “Bir şey sorabilir miyim? Mustafa neden ayrılıyor?”
“Emekli olacak. Benimle uzun yıllar çalıştı ve dinlenmeyi hak ediyor.”
Ahmet hikayede başka bir şey olduğunu hissetti ama ısrar etmek istemedi.
Günün geri kalanında Mustafa temel sorumlulukları gösterdi. Arabaya bakmak, Ayşe’nin sık sık gittiği yerleri bilmek, evin bazı kuralları. Hepsi oldukça basitti.
“Genç adam,” dedi Mustafa yalnız kaldıklarında, “Ayşe Hanım iyi bir kadındır ama çok fazla hüzün taşır. Ona karşı sabırlı ol.”
“Ne tür bir hüzün?”
“Bunu anlatmak bana düşmez. Zamanla anlayacaksın.”
O gece, akşam yemeği sırasında Ahmet, Ayşe Hanım’ın büyük bir masada tek başına yemek yediğini fark etti. O ise mutfakta yiyordu. Ev tek bir kişiye göre fazlasıyla sessizdi.
“Ayşe Hanım’ın ailesi var mı?” diye sordu Mustafa’ya.
“Bir oğlu var ama uzun zamandır konuşmuyorlar.”
“Neden?”
“Aile kavgası işte, bilirsiniz bu tür şeyler çok acıtır.”
İlk haftasında Ahmet hızla rutine alıştı. Ayşe Hanım nadiren dışarı çıkıyordu. Genellikle doktor randevularına veya bankaya gidiyordu. Kibar ama mesafeli bir işverendi. Az konuşur ve hep düşünceli görünürdü.
Onun dikkatini çeken şey, Ayşe Hanım’ın yaptığı tuhaf istekler oldu. “Beni Bağdat Caddesi’ne götürmeni istiyorum,” dedi bir pazartesi günü.
“Orada bir işiniz mi var?” diye sordu Ahmet.
“Pek sayılmaz.”
Sokağa vardıklarında Ayşe Hanım, özel bir okulun önünde durmasını istedi. Neredeyse bir saat orada kaldılar. O girişe dikkatle bakarken, “Birini mi bekliyorsunuz?” diye sordu Ahmet.
“Sayılır. Saat 5.30’a doğru öğrenciler çıkmaya başladı. Yaklaşık 16 yaşlarında okul üniforması giymiş ve sırtında çantası olan bir kız göründüğünde Ayşe Hanım Ahmet’in kolunu tuttu.
“O işte,” diye fısıldadı. “Torunum.”
Ahmet’in göğsüne bir sıkıntı çöktü. Kız, at kuyruğu yapılmış kahverengi saçları ve genç, hayat dolu yüzüyle güzeldi. Yürürken arkadaşlarıyla neşeyle sohbet ediyordu.
“Sizin için durup onunla konuşmamı ister misiniz?”
“Hayır. Sadece onu görmek istiyorum.”
Kızı bir otobüse binene kadar uzaktan takip ettiler. Ancak o zaman Ayşe Hanım eve dönmelerini istedi.
Bu rutin o hafta üç kez tekrarlandı. Hep aynı saatte, hep aynı kızı uzaktan izleyerek.
“Ayşe Hanım,” dedi Ahmet, “Neden onunla konuşmuyorsunuz? Bu karmaşık evlat. Ama o sizin torununuz. Kesinlikle sizi tanımaktan mutlu olurdu.”
Ayşe Hanım birkaç dakika sessiz kaldı.
“Hayatta geri dönüşü olmayan şeyler var Ahmet. Bazı yakılmış köprüler yeniden inşa edilemez.”
“Her köprü yeniden inşa edilebilir Ayşe Hanım. Sadece insanların isteğine bağlı.”
Sen gençsin. Hala her şeyin bir çözümü olduğuna inanıyorsun.
O gece Ahmet işin nasıl gittiğini anlatmak için annesini aradı. Fatma Hanım tedaviyle zaten daha iyi hissediyordu ve bu onun yüreğini hafifletti.
“Evlat, bu Ayşe Hanım sadece bir şoför için bu kadar iyi para ödediğine göre çok yalnız bir insan olmalı.”
“Doğru anne, ev kocaman ama yalnız yaşıyor. Bazen para gerçekten önemli olan tek şeyi satın alamaz.”
“O nedir?”
“Aile, evlat, gerçek sevgi.”
Annesinin sözleri Ahmet’in kafasında yankılandı.
Sonraki hafta okul ziyaretleri devam etti. Ama bu sefer Ayşe Hanım başka yerlere de gitmek istedi. Nişantaşı’nda bir alışveriş merkezi, insanları izlerken yemek alanında oturdukları, Cihangir’de bir park.
Yavaşça yollarda yürüdüğü sırada, “Başka birini mi arıyorsunuz?” diye sordu Ahmet.
“Oğlum,” diye yanıt verdi. “İlk kez konu hakkında direkt olarak. Kızın babasını mı?”
“Evet.”
“Peki neden ona telefon açmıyorsunuz?”
Ayşe Hanım yürümeyi bıraktı ve bir banka yaslandı.
“Çünkü söylediğimiz bazı şeyler geri alınamaz Ahmet. O kadar acıtan kelimeler vardır ki yara izine dönüşürler. Aranızda ne oldu?”
Ayşe Hanım derin bir nefes aldı. Sanki anlatıp anlatmamaya karar veriyormuş gibi.
“Kemal her zaman zor bir çocuktu. Zeki ama dürtüsel. 10 yıl önce babası vefat ettiğinde her şeyi otomatik olarak miras alacağını düşündü.”
“Almadı mı?”
“Bir kısmını aldı ama kocam vasiyetinde bazı şartlar bıraktı. Kemal tamamen devralmadan önce aile şirketinde en az 5 yıl çalışmak zorundaydı.”
“Ve o istemedi mi?”
“Sadece istemedi. Aynı zamanda aldığı parayı alıp şüpheli işlere yatırdı. Neredeyse hepsini 6 ayda kaybetti.”
Ahmet durumu anlamaya başladı ve daha fazla para istemeye mi geldi?
“Buraya bağırarak geldi. Onu aşağılamak için her şeyi planladığımı söyledi. Ona hiç inanmadığımı, korkunç şeyler söyledi.”
“Ya siz?”
“Ben de söylememem gereken şeyler söyledim. Babası gibi sorumsuz olduğunu söyledim. Kendi kızına hiçbir zaman doğru düzgün bakamayacağını ve sonra iletişimi kesti. Elif’i alıp o gün evden çıktı. Benimle her türlü teması yasakladı. Telefonunu değiştirdi, adresini değiştirdi. İki yıl boyunca nerede yaşadıklarını bile bilmiyordum.”
Ahmet sesindeki acıyı hissetti.
“Şimdi nerede olduklarını nasıl öğrendiniz?”
“Özel bir dedektif tuttum. Sadece torunumun iyi olup olmadığını bilmek istiyordum.”
“Peki iyi mi?”
“Öyle görünüyor. Kemal bir teknoloji şirketinde iş bulmuş. İstediği bu değil ama ailesini geçindiriyor.”
“O zaman neden onunla konuşmaya çalışmıyorsunuz?”
“Çünkü korkuyorum Ahmet. Elif için daha fazla soruna neden olmaktan korkuyorum. Benim hakkımda kötü şeyler duyarak büyümüş olmalı.”
Sessizce arabaya döndüler. Ahmet nasıl yardım edeceğini düşünüyordu ama nereden başlayacağını bilmiyordu.
.
News
एक युवती नंगे पैर जूते की दुकान में घुस गई, दुकान मालिक ने जो किया उसे देखकर हर कोई अवाक रह गया…
एक युवती नंगे पैर जूते की दुकान में घुस गई, दुकान मालिक ने जो किया उसे देखकर हर कोई अवाक…
मासूम बच्चे ने सिर्फ खाना मांगा था,पति–पत्नी ने उसे घर बुलाकर जो किया… पूरी इंसानियत रो पड़ी
मासूम बच्चे ने सिर्फ खाना मांगा था,पति–पत्नी ने उसे घर बुलाकर जो किया… पूरी इंसानियत रो पड़ी अहमदाबाद के एक…
KAPICI OĞLUNU KUCAĞINDA TAŞIYARAK BİNAYA GİRDİ… VE BİNA SAHİBİ İNANILMAZ BİR ŞEY YAPTI
KAPICI OĞLUNU KUCAĞINDA TAŞIYARAK BİNAYA GİRDİ… VE BİNA SAHİBİ İNANILMAZ BİR ŞEY YAPTI . . Kapıcı Oğlunu Kucağında Taşıyarak Binaya…
MİLYONERİN OĞLU ÇALIŞANINI ISIRDI… AMA SONRA YAPTIĞI ŞEY HERKESİ ŞAŞIRTTI!
MİLYONERİN OĞLU ÇALIŞANINI ISIRDI… AMA SONRA YAPTIĞI ŞEY HERKESİ ŞAŞIRTTI! . . Milyonerin Oğlu Çalışanını Isırdı… Ama Sonra Yaptığı Şey…
Üvey Baba HASTANEDE küçük KIZI Ziyaret Etti — HEMŞİRE bir GARİPLİK fark ETTİ ve hemen 113’ü ARADI
Üvey Baba HASTANEDE küçük KIZI Ziyaret Etti — HEMŞİRE bir GARİPLİK fark ETTİ ve hemen 113’ü ARADI . . Üvey…
MİLYONER, GARSONUN TEKERLEKLI SANDALYEDEKI ÖZEL İHTİYAÇLI ÇOCUĞUNU BESLEDİĞİNİ GÖRÜNCE DONUP KA…
MİLYONER, GARSONUN TEKERLEKLI SANDALYEDEKI ÖZEL İHTİYAÇLI ÇOCUĞUNU BESLEDİĞİNİ GÖRÜNCE DONUP KA… . . Bursa’nın meşhur Uludağ Caddesi’nde, Marmara Alışveriş Merkezi’nin…
End of content
No more pages to load