Hizmetçi Sandılar – Şampanyayla Yıkadılar – Omuzundaki O Tek Yıldızı Görene Kadar
.
.
Hizmetçi Sandılar – Şampanyayla Yıkadılar – Omuzundaki O Tek Yıldızı Görene Kadar
O gün, Ankara’nın en prestijli otellerinden birinin balo salonunda, muhteşem bir düğün töreni için hazırlıklar yapılıyordu. Kalabalık, şık giyinmiş davetlilerle doluydu. Ancak, salonun köşesinde, garsonluk yapan Asya, başına geleceklerden habersiz, işine odaklanmıştı. O an, salonun atmosferini bir bıçak gibi kesen bir ses yankılandı: “Olamaz. Şu köşedeki Asya değil mi? Aman Allah’ım şu haline bak!”
Bu sözler, üç orta yaşlı kadının alaycı bakışlarıyla birlikte yükseldi. Selin, Berna ve Aylin, okul yıllarından kalma paslı yaralarla dolu ifadeleriyle Asya’ya yaklaşıyorlardı. Selin, grubun lideri olarak öne çıktı. “Vay vay vay. Hasya Yılmaz demek hala yaşıyorsun. Ha ben de seni çoktan bir köşede unutulup gittin sanmıştım,” dedi ve geçerken omuzuna bilerek sertçe çarptı.
Yanındaki Berna ve Aylin, Asya’nın üzerindeki mütevazı zümrüt yeşili döpiyesini süzüyorlardı. Elbisesi, defalarca giyildiği için rengi biraz solmuştu. Omuzlarına hayatın tüm yorgunluğuyla oturmuştu bu kıyafet. Berna, etrafa küçümseyen bir bakış atarak dilini şaklattı. “Bu ne biçim düğün salonu böyle? Mahalledeki dernek lokali bile daha şıktır. Oğlunu evlendiriyorsun. Bula bula burayı mı buldun? Paran yoksa söyleseydin, acır da 3 be kuruş takardık altına.”
Aylin ise daha da ileri gitti. Parmağının ucuyla Asya’nın ceketinin eteğini ittirerek kahkaha attı. “Bunu ulustaki bit pazarından mı aldın canım? Rengi kadar da köylü işi. Bizim evdeki hizmetçi bile senden daha şık giyiniyor.”

Asya, bu zehirli okları sessizce göğsüne kabul etti. İçinde bir volkan kaynıyordu ama hayatı boyunca öğrendiği bir şey vardı: Duygularını belli etmek, zayıflığını göstermektir. Tek dileği, bu utanç dolu anların bir an önce bitmesi ve oğlunun en mutlu gününe gölge düşürmemesiydi. Ancak onun bu sessizliği, akbabaları daha da cesaretlendirdi.
Selin, yakındaki bir masadan buz gibi bir şampanya şişesini kaptı. Kadehine doldurur gibi yaparak Asya’ya yaklaştı. “Neyse neyse, oğlunu evlendirmek yine de kutlanacak bir şey. Kaldır bakalım şu başını Asya. Senin gibi bir kadın için bile olsa özel bir kadeh kaldıracağım.”
Selin’in gözlerinde şeytani bir pırıltı belirdi ve zalim bir gülümsemeyle şişeyi doğrudan Asya’nın başının üzerinde eğdi. Buz gibi sarı sıvı, bir şelale gibi döküldü. Asya’nın özenle topladığı saçları sırıl sıklam oldu. Yüzünden aşağı süzüldü ve zümrüt yeşili ceketini, ipek pantolonunu mahvetti. Şampanya köpükleri mermer zeminde küçük bir gölet oluşturdu. O an, salondaki tüm sesler kesildi.
.
Az önce neşe ile sohbet eden davetliler şok içinde dona kaldı. Herkesin gözü, bu akıl almaz sahneye kilitlendi. Balo salonunun ortasında ölümcül bir sessizlik hüküm sürüyordu. Asya, yerinden kımıldamadı. Gözlerini bile kırpmadı. Başına dökülen sıvının soğukluğunu, burnuna dolan keskin alkol kokusunu, her şeyi hissetti. Sanki çocukluğuna dönmüştü. Köydeki diğer çocukların üzerine çamurlu sular döktüğü, onu taşladığı o günlere. Damarlarında utançtan kanı kaynarken bile bir heykel gibi hareketsiz kaldı. Kucağında birleştirdiği elleri hafifçe titriyordu ama bunu kimse fark etmedi.
Annenin Gücü
“Ne oldu böyle?” diye sordu Selin, sahte bir özürle kıkırdayarak. “Üstün başın mahvoldu ama zaten atılacak gibi duruyordun.” Berna ve Aylin, karınlarını tutarak kahkahalara boğuldular. Asya, ilk defa sesini yükseltti. “Buna yeter artık! Beni aşağılamayı bırakın!” dedi. Ama sesinin tonu, içindeki öfkeyi bastırmaya yetmedi.
Hızla yanlarına gelen Fatma Hanım, bir kaplan gibi ileri atıldı. Çantasından çıkardığı mendille öfkeden tir tir titreyen elleriyle arkadaşının sırılsıklam yüzünü silmeye çalıştı. “Sizde hiç mi vicdan yok? Nasıl yaparsınız bunu?” diyerek Selin ve arkadaşlarına döndü.
Selin, “Aa Fatma teyze sen de mi buradaydın? Hala bu fakir sümsüm peşinde dolanıyorsun demek,” dedi. “Senin hayatında pek bir acınası.”
Gerilim, salondaki havayı bir barut fıçısı gibi doldurmuştu. Gelin ve damadın içeri girmesini bekleyen tüm davetlilerin bakışları artık bu köşedeydi. Mert, olan biteni uzaktan görmüştü. Annesinin başına şampanyanın döküldüğü o an, beyni bomboş olmuştu. Koşup o kadınların boğazına yapışmak istedi ama ayakları yere kök salmış gibiydi. Birazdan nikah masasına oturacak bir damat olmanın getirdiği sosyal pranga ve hayatı boyunca annesine karşı içinde biriktirdiği o karmaşık duygular onu yerinde tutuyordu.
“Selin Hanım, bu kadın Asya Yılmaz, hayatını bu vatana adadı,” dedi Fatma Hanım. “Terörle mücadelede en ön saflarda çarpıştı.”
O an, o mütevazı yaşlı kadının gitmiş yerine yıllarca binlerce askere komuta etmiş demir iradeli bir komutan gelmişti. “Paşam, hoş geldiniz,” dedi Asya Hanım sesi sakin ama tartışılmaz bir otoriteyle doluydu. “Oğlunuzun bu mutlu gününü tebrik etmek için geldik. Kusura bakmayın, haber vermeden geldik ama sizi bu halde görmeyi beklemiyorduk.”
Güç ve Onur
O sırada, salonun kapıları ardına kadar açıldı ve içeri, bu mütevazı düğün salonuyla tamamen tezat oluşturan ezici bir varlığa sahip figürler girdi. Üzerlerinde kusursuzca kesilmiş Türk Silahlı Kuvvetlerinin koyu renkli tören üniformaları vardı. Omuzlarındaki parlak sarı apoletler ve yıldızlar, göğüslerindeki sayısız şerit rozet, onların rütbesini ve otoritesini haykırıyordu. Bunlar ordunun en tepesindeki generallerdi.
Grubun başında dört yıldızlı bir orgeneral İsmail Hakkı Paşa yürüyordu. Arkasında ise birkaç korgeneral, tüm general ve kurmay albay vardı. Her biri, seçkin bir ordunun disiplinli, kararlı adımlarıyla doğruca Asya Hanım’ın oturduğu köşedeki masaya doğru ilerliyordu. Salondaki tüm gürültü ve hareket bir anda bıçak gibi kesildi.
Neşe ile sohbet eden davetliler ağızları açık bir şekilde bu davetsiz misafirlere baka kaldı. Az önce şampanya tokuşturan ve kıkırdayan Selin ile yandaşları, gözleri fal taşı gibi açılmış donup kalmışlardı. Yüzlerindeki alaycı gülümseme silinmiş, yerini şaşkınlık ve şüpheye bırakmıştı. Orgeneral İsmail Hakkı Paşa, hala şampanya lekeli giysisiyle oturan Asya Hanım’ın tam önünde durdu. Dimdik bir duruşla tüm salonu titreten gür bir sesle ve kusursuz bir askeri harekette esas duruşa geçip selam verdi.
“Komutanım Asya Yılmaz Paşam. Oğlunuzun bu mutlu gününü tebrik etmek için geldik. Kusura bakmayın, haber vermeden geldik ama sizi bu halde görmeyi beklemiyorduk.” Bu kelimeler salonda bir bomba gibi patladı. Selin, Berna ve Aylin’in beti benzi attı. Mert ve gelini Elif, şok içinde onlara bakıyordu. Tüm davetliler nefeslerini tutmuş bu inanılmaz sahneyi izliyordu.
Asya Hanım yavaşça ayağa kalktı. Omuzları birden dikleşti. Bakışları o eski yorgun ifadeyi üzerinden atıp bir kartalın keskinliğine büründü. O an, o mütevazı yaşlı kadın gitmiş, yerine yıllarca binlerce askere komuta etmiş demir iradeli bir komutan gelmişti. “Paşam,” dedi Asya Hanım, sesi sakin ama tartışılmaz bir otoriteyle doluydu. “Hoş geldiniz. Bu sadece küçük bir talihsizlik. Lütfen oğlumun düğününü mahvetmeyelim.”
Ama İsmail Hakkı Paşa’nın gözleri ateş saçıyordu. Bakışlarını bembeyaz kesilmiş Selin, Berna ve Aylin’e çevirdi. “Talihsizlik mi dediniz komutanım? Türk Silahlı Kuvvetlerinin en şanlı generallerinden birine ve bir şehit anasına yapılan bu hakaret, bir talihsizlik değil, vatana ihanette eşdeğer bir alçaklıktır.”
O anda, Selin’in bacakları titremeye başladı. Karşısında duranların kim olduğunu, ne anlama geldiğini yeni yeni idrak ediyordu. Bu mütevazı düğünün ülkenin en yüksek rütbeli komutanlarından birinin jest olduğunu, şampanya dökerek aşağıladıkları o kadının ise milli savunmanın zirvesindeki yaşayan bir efsane olduğunu, Asya Hanım artık kendini tutamadı. Hıçkırıklar ve öfke dolu bir sesle bağırdı: “Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz sefiller? Bu kadın Asya Yılmaz, hayatını bu vatana adadı. Terörle mücadelede en ön saflarda çarpıştı.”
O an, mütevazı yaşlı kadının gitmiş, yerine yıllarca binlerce askere komuta etmiş demir iradeli bir komutan gelmişti. “Paşam, hoş geldiniz,” dedi Asya Hanım sesi sakin ama tartışılmaz bir otoriteyle doluydu. “Oğlunuzun bu mutlu gününü tebrik etmek için geldik. Kusura bakmayın, haber vermeden geldik ama sizi bu halde görmeyi beklemiyorduk.”
Asya’nın Gücü
Asya Hanım, o an karşısında duran genç kadınların yüzlerindeki ifadeleri gördüğünde, yıllarca süren mücadelelerinin ve zorluklarının bir yansımasını hissetti. Kendisi de bir zamanlar aynı küçümsemeye maruz kalmıştı. Ama şimdi, o günlerin acısı ve utancı yerini gurura bırakmıştı. “Beni küçümseyenler, şimdi burada duruyorlar,” diye düşündü. “Ama ben buradayım ve onlardan daha güçlüyüm.”
O, yıllar boyunca kazandığı tecrübeyle, sadece kendi onurunu değil, aynı zamanda o anki durumu da korumaya kararlıydı. “Bu kadın, benim için önemli bir mücadele,” dedi içinden. “Ve ben bu mücadeleyi kazanacağım.”
Zaman geçtikçe, Asya Hanım, Mert’in düğününde yaşadığı bu olayın, sadece kendi geçmişiyle yüzleşmekle kalmayıp, aynı zamanda geleceği için de bir dönüm noktası olacağını fark etti. O, sadece bir anne değil, aynı zamanda bir savaşçıydı.
Gelecek
Düğün sonrası, Asya Hanım, oğlunun ve gelininin mutlu hayatlarına tanıklık ederken, geçmişte yaşadığı tüm zorlukları geride bırakmaya karar verdi. Mert, annesinin gücünü ve cesaretini gördükçe, ona daha fazla saygı duymaya başladı. “Anne, seninle gurur duyuyorum,” dedi bir gün. “Sen benim kahramanımsın.”
Asya Hanım, o an, yıllar boyunca taşıdığı yüklerin hafiflediğini hissetti. Artık yalnız değildi. Oğlunun ve gelininin sevgisi, ona yeniden güç verdi. “Birlikte her zorluğun üstesinden gelebiliriz,” dedi.
Zamanla, Asya Hanım’ın hikayesi, sadece kendi ailesinin değil, aynı zamanda toplumun da bir parçası haline geldi. O, cesareti ve azmiyle birçok insana ilham verdi. Kendi hikayesini paylaşarak, başkalarının da kendi mücadelelerini kazanmalarına yardımcı oldu.
News
Inspector ने गरीब समझकर किया अपमान ! अगले दिन खुला राज— वही निकला करोड़पति 😱 फिर जो हुआ…
Inspector ने गरीब समझकर किया अपमान ! अगले दिन खुला राज— वही निकला करोड़पति 😱 फिर जो हुआ… . ….
रातों रात बदल गई जिंदगी। जब बीवी ने दिया धोखा तब हाथ में लगा करोड़ों का खजाना
रातों रात बदल गई जिंदगी। जब बीवी ने दिया धोखा तब हाथ में लगा करोड़ों का खजाना . . अर्जुन…
मैं SP थी, भेष बदलकर निकली, थाने का भ्रष्ट इंस्पेक्टर मुझसे छेड़खानी की, फिर जो हुआ सिस्टम हिल गया
मैं SP थी, भेष बदलकर निकली, थाने का भ्रष्ट इंस्पेक्टर मुझसे छेड़खानी की, फिर जो हुआ सिस्टम हिल गया ….
“सबने उसे आम कचरा चुनने वाली समझा, लेकिन सच पता चलते ही सबके होश उड़ गए वह लड़की गुप्त इंटेल निकली”
“सबने उसे आम कचरा चुनने वाली समझा, लेकिन सच पता चलते ही सबके होश उड़ गए वह लड़की गुप्त इंटेल…
सफाई वाले लड़के ने कहा: “साहब, मुझे बस एक मौका दीजिये”… उसने मशीन ठीक की और सब सन्न रह गए!
सफाई वाले लड़के ने कहा: “साहब, मुझे बस एक मौका दीजिये”… उसने मशीन ठीक की और सब सन्न रह गए!…
Polis memurları bekar babayla alay ettiler… ta ki kimliğini görene kadar.
Polis memurları bekar babayla alay ettiler… ta ki kimliğini görene kadar. . Bekar Baba ve Kimliği Bölüm 1: Hayatın Zorluklarıyla…
End of content
No more pages to load






