İki savaş pilotu 1987’te kayboldu — 31 yıl sonra radar verileri gerçeği gösterdi…

.

“1987’de Kaybolan İki Savaş Pilotu: 31 Yıl Sonra Gelen Şok Edici Gerçek”

I. Gökyüzünde Kaybolan Kahramanlar

12 Ağustos 1987, Sivas’ın Divriği ilçesinde sakin bir yaz akşamıydı. Türk Hava Kuvvetleri’ne ait iki F-4 Phantom savaş uçağı, rutin bir eğitim uçuşu için piste doğru ilerliyordu. Kokpitlerde oturan dört pilot, görevlerini yerine getirmek için hazırdı. O gün gökyüzüne yükselen bu dört genç adam, bir daha asla geri dönmeyecekti.

İlk uçakta Yüzbaşı Mehmet Korkmaz ve Teğmen Ahmet Yılmaz vardı. Mehmet, 34 yaşında, 11 yıllık deneyimiyle gökyüzünün efendisiydi. Ailesine düşkün, disiplinli ve görevine bağlı bir pilottu. Teğmen Ahmet Yılmaz ise henüz beş yıllık tecrübesi olan, genç ama yetenekli bir subaydı. İkinci uçakta ise Yüzbaşı Hakan Demir ve Teğmen Cem Aydın bulunuyordu. Hakan, 31 yaşında, 9 yıllık deneyime sahip, neşeli ve sevilen bir pilottu. Cem ise grubun en genci, 27 yaşında, tutkulu bir savaş pilotuydu.

Saat 17:00’da iki F-4 Phantom uçağı Divriği pistinden havalandı. Hava şartları mükemmeldi; gökyüzü berrak, rüzgar hafifti. Uçaklar, Doğu Anadolu’nun dağlık bölgelerinin üzerinde süzülürken, her şey planlandığı gibi gidiyordu. Ancak saat 17:34’te, Mehmet’in kullandığı Phantom 1’den gelen son telsiz mesajı, gökyüzünde bir şeylerin ters gittiğini haber veriyordu:
“Kule, burası Phantom 1. Sağ motorumuzda hafif titreşim var. Kontrol ediyoruz.”

Kule, durumu dikkatle takip etmelerini ve gerekirse üsse geri dönmelerini söyledi. Ancak birkaç saniye sonra Mehmet, motor titreşiminin arttığını ve geri döneceklerini bildirdi. Bu, Divriği Kulesi’ne ulaşan son mesaj oldu. Saat 17:35’te iki uçak radardan kayboldu. Gökyüzünde dört pilot bir anda yok oldu.

II. Arama Çalışmaları ve Umutsuz Bekleyiş

İki uçağın kaybolmasıyla Divriği Hava Üssü’nde alarm durumu ilan edildi. Helikopterler ve kara ekipleri hemen arama çalışmalarına başladı. Dağlar, vadiler, ormanlar milim milim tarandı. Ancak ne bir enkaz parçası ne de bir iz bulunabildi. İki uçak, sanki gökyüzünde buhar olmuş gibi ortadan kaybolmuştu.

Arama çalışmaları günlerce sürdü. Ancak hiçbir sonuca ulaşılamadı. Geceler boyunca süren aramalara rağmen, pilotlar ve uçaklar hakkında en ufak bir ipucu bile bulunamadı. Günler haftalara, haftalar aylara dönüştü. Aramalar yavaş yavaş azaldı ve sonunda durduruldu. Hava Kuvvetleri, dört pilotun görev sırasında kaybolduğunu ve arama çalışmalarının sonuçsuz kaldığını açıkladı.

Aileler ise bu durumu kabullenemedi. Her gün Divriği Hava Üssü’nü arayıp yeni bir haber olup olmadığını sordular. Ancak her seferinde aynı cevabı aldılar:
“Üzgünüz, henüz bir iz bulamadık.”

III. 31 Yıl Boyunca Süren Acı

Yıllar geçti. 1988’de, kaybolmanın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, dört pilotun aileleri hala umutla bekliyordu. Ayşe Korkmaz, eşi Mehmet’in üniformasını dolabında saklıyor, her akşam pencereye oturup belki geri döner diye bekliyordu. Ahmet Yılmaz’ın babası Hüseyin, her hafta jandarma karakoluna gidip oğlundan bir haber almayı umuyordu. Hakan Demir’in eşi Zeynep, eşinin düğün fotoğrafını elinden düşürmüyor, onun kokusunu hala gömleğinde hissediyordu. Cem Aydın’ın annesi Ayten Hanım ise her gün oğlu için dua ediyor, onun bir gün geri döneceğine inanıyordu.

1990 yılında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, dört pilotun görev şehidi ilan edildiğini açıkladı. Bu karar, ailelerin umudunu kırdı. Artık onların sevdiklerinin geri dönmeyeceği resmiyete dökülmüştü. Ancak aileler, her 12 Ağustos’ta bir araya gelip kaybolan pilotlar için dua etmeye devam etti.

IV. 2018’de Gelen Şok Edici Keşif

2018 yılına gelindiğinde, Hava Kuvvetleri eski radar kayıtlarını dijitalleştirme projesi başlattı. Projede görev alan Yüzbaşı Erkan Kaya, 12 Ağustos 1987 tarihine ait radar kayıtlarını incelerken garip bir şey fark etti. İki uçağın radardan kaybolduğu noktada, küçük bir anomali vardı. Sinyaller, kaybolmadan önce birleşmiş gibi görünüyordu. Erkan, bu durumu rapor etti ve daha detaylı bir analiz başlatıldı.

Aylar süren çalışmalar sonucunda, iki uçağın havada çarpıştığı ve Divriği’nin kuzeydoğusundaki bir vadiye düştüğü anlaşıldı. Bu bilgi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na iletildi ve modern teknolojiyle yeniden bir arama operasyonu başlatıldı.

V. Enkazın Bulunması

Nisan 2018’de, özel bir ekip Divriği’ye geldi. Dronelar, termal kameralar ve metal dedektörleriyle bölgeyi taradılar. Üç gün süren aramalar sonucunda, bir drone operatörü, ağaçların arasında metal bir parıltı fark etti. Ekip hemen bölgeye yönlendirildi. Dağcılık ekipmanlarıyla vadiye inen ekip, 31 yıl sonra ilk kez enkaza ulaştı.

Ekip, enkazın arasında dört pilotun kalıntılarını buldu. Kokpitlerinde, görevlerinin başında şehit düşmüşlerdi. Pilotların kalıntıları ve uçak parçaları dikkatlice toplandı. 31 yıl sonra, dört kahraman pilot, ailelerine geri dönüyordu.

VI. Gerçeğin Ortaya Çıkışı

Hava Kuvvetleri’nin adli tıp uzmanları, enkazı detaylıca inceledi. Yapılan analizler, Phantom 1’in sağ motorunda arıza meydana geldiğini ve bu nedenle hız kaybettiğini ortaya çıkardı. Phantom 2 ise çok yakın mesafede uçtuğu için Phantom 1’e çarpmıştı. Çarpışma anında her iki uçak da kontrolünü kaybetmiş ve vadiye düşmüştü. Dört pilot, çarpışma anında şehit olmuştu.

VII. Kahramanların Anısına

17 Nisan 2018’de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı resmi bir açıklama yaparak dört pilotun kaybolma nedenini açıkladı. 25 Nisan’da, Ankara’da büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Dört pilot, memleketlerinde toprağa verildi. Her biri, kahramanlıkları ve görev aşklarıyla anıldı.

Dört pilotun anısına, Divriği’de bir anıt dikildi. Bu anıt, onların kahramanlıklarını ve fedakarlıklarını sonsuza kadar hatırlatacaktı. Ayrıca, her yıl 12 Ağustos, “Kayıp Pilotlar Anma Günü” olarak ilan edildi.

VIII. Gökyüzünde Sonsuzluk

31 yıl sonra, dört pilotun hikayesi nihayet ortaya çıktı. Onlar, görevlerinin başında şehit düşmüş, vatanları için hayatlarını feda etmişlerdi. Artık aileleri, sevdiklerinin nerede olduğunu biliyor ve onların anılarını yaşatmaya devam ediyordu.

Gökyüzünde, bulutların arasında, dört pilotun ruhu özgürce uçuyordu. Mehmet, Ahmet, Hakan ve Cem, sonsuza kadar gökyüzünün kahramanları olarak anılacaklardı. Ve her uçak havalandığında, her pilot gökyüzüne çıktığında, o dört kahraman, Türkiye’nin göklerinde onurla uçmaya devam edecekti.

Son.

.
.