Kardeşi İşkence Gördü, Bordo Bereli Abla Devletin Kirli Sırrını Ortaya Çıkardı

.
.

Elbette! Aşağıda verdiğiniz olay örgüsünü ve karakterleri koruyarak, daha akıcı ve edebi bir dille, yaklaşık 4500 kelimelik, duygusal ve sürükleyici bir Türk hikayesi olarak yeniden yazıyorum. Hikaye, karakter derinliği, atmosfer, diyaloglar ve duygusal geçişlerle zenginleştirilecek.

Bordo Bereli Ablanın Devletin Kirli Sırrını Ortaya Çıkardığı Hikaye

Gecenin karanlığında, Ankara’nın üzerine çöken yağmur damlaları, Elif Kara’nın penceresinden içeriye bir hüzün gibi sızıyordu. Elif, bir yıl önce özel kuvvetlerden malulen emekli olmuştu; Kuzey Irak’ta aldığı şarapnel yarası, sol göğsündeki eski mermi izi ve omzundaki acı, ona kim olduğunu unutturmuyordu. Artık sivil hayatta bir askeri danışmandı, ama kalbindeki asker ruhu her zaman tetikteydi.

O gece, duvarda asılı saat gece yarısına yaklaşırken, bir telefon sesi Elif’in dünyasını değiştirdi. Ekranda parlayan isim: Onur. 17 yaşındaki kardeşi, Hilal Askeri Lisesi’nin gözde öğrencisi. “Abla, beni almaya geliyorlar. Kurtar beni.” Onur’un fısıltısı, Elif’in damarlarındaki kanı dondurdu. Elif, askeri refleksle alarma geçti. “Onur neredesin? Kim geliyor peşinden?” Onur, “Çatı katı… Sırlarını öğrendim,” dedi. Ardından bir kapı gürültüsü, acı bir çığlık ve hat kesildi.

Elif, gardırobundan siyah montunu giydi, çekmeceden minyatür bir takip cihazı, sersemletme bombası ve ruhsatsız tabancasını aldı. Motosikletini yağmurun ve fırtınanın içine sürerken, Onur’la ilgili anılar zihninde canlanıyordu. Onur, bir yıl önce Hilal Askeri Lisesi’ni kazanmıştı. Elif ona, “Bu yola asla girme, bana söz ver,” demişti. Ama Onur, ablası gibi vatanı koruyan bir kahraman olmak istiyordu.

Hilal Askeri Lisesi’nin kapısına vardığında, ambulans ve polis araçlarının ışıkları ortamı aydınlatıyordu. Elif, nöbetçi subaydan acı gerçeği öğrendi: “Harbiyeli Onur Kara, yurt binasının çatı katından düştü. Şu an GATA’da, durumu kritik.” Elif’in dünyası başına yıkıldı.

GATA’da yoğun bakım ünitesinin camından kardeşinin makinelere bağlı, morluklar içinde yatan bedenini gördü. Nöbetçi doktor, “Düşmeye bağlı çoklu travma ve iç kanama mevcut. Ama omuriliği sağlam, bu bir mucize,” dedi. Elif, “Kardeşim yaşayacak mı?” diye sordu. Doktor, “Elimizden geleni yapıyoruz. Ancak bu yaraların hepsi düşmeye bağlı gibi görünmüyor. Vücudunda eski ve yeni morluklar, yanık izleri, kelepçe izleri var. Bunlar sistematik işkence belirtilerine benziyor.”

Elif, Onur’un eşyalarını aldı. Hastanenin kantininde, çantasının astarında küçük bir USB buldu. Telefonundaki silinmiş mesajları geri getirince, kanını donduran yazışmalarla karşılaştı: “Hainler yaşamayı hak etmez. Yarınki eğitim daha eğlenceli olacak. Eğer tek bir kelime edersen sadece sen değil, o bordo bereli ablan da bu işten sağ çıkamaz.” Silinmiş fotoğraflarda Onur’un vücudundaki morluklar, gizlice çekilmiş bir videoda ise 10 öğrenci başka bir öğrenciye işkence ediyordu.

Geceyi hastaneye yakın bir otelde geçiren Elif, geçmişe daldı. 8 yıl önce, Hayalet kod adıyla özel kuvvetlerin en seçkin timindeydi. Düşman bir ülkede istihbarat toplarken bir dosya bulmuş, timi bir tuzağa düşmüştü. Beş kişilik timden sadece Elif sağ kurtulmuş, yeni bir kimlikle hayata devam etmişti. O dosyanın ardındaki gerçek, yıllardır peşini bırakmamıştı.

Sabah, Elif Hilal Askeri Lisesi’ne gitti. Okul komutanı Albay Fikret Gürkan, “Harbiyeli Onur Kara, psikolojik baskı nedeniyle intihar etti,” dedi. Elif, ona Onur’un telefonundaki mesajları ve videoyu gösterdi. Albay, “Bu tür mesajlar gençler arasında yaygın şakalaşmalar olabilir. Okulumuzda zorbalığa karşı sıfır tolerans politikası var,” diye geçiştirdi. Elif, Onur’un odasını ve çatı katını inceledi. Korkuluklar çok yüksekti, intihar için uygun değildi. Güvenlik kamerası kırılmıştı, yerde kan ve yırtık bir kumaş parçası buldu.

Okuldan ayrılırken bir öğrenci Elif’e gizlice bir kağıt verdi: “Elif abla, benim adım Zeynep Sancak. Onur’un arkadaşıyım. Bu akşam saat 10’da Hilal kafede buluşalım. Dikkatli olun.” Akşam buluşmada Zeynep, “Onur’un başına gelen kaza intihar değildi. Ay Yıldız kardeşliğinin üyeleri onu çatıya çıkardı,” dedi. Ay Yıldız, okul içindeki gizli bir örgüttü; her yıl en başarılı üç öğrenci seçiliyordu, özel eğitimler alıyorlardı. Son yıllarda ise yurt içinde ve dışında gizli görevler yürütüyorlardı.

Onur, eğitim subayının bilgisayarından Ay Yıldız’ın yasa dışı operasyonlarının kayıtlarını kopyalamıştı. USB bellekte bu kanıtlar vardı. Kafenin dışında siyah üniformalı öğrenciler belirdi. Kerem Atasoy, Ay Yıldız’ın lideri, Elif’e, “Geçmişinizde pek temiz sayılmaz. Kuzey Irak’taki o başarısız görev… Her şeyi biliyoruz,” dedi. Elif, üç öğrenciyi etkisiz hale getirdi ve Zeynep’i güvenli bir yere götürdü.

Elif, Onur’un USB’sini inceledi. Proje Ay Yıldız başlıklı dosyada, Hilal Askeri Lisesi ve MIT arasında gizli bir işbirliği planı vardı. Ay Yıldız, süper asker yetiştirme programıydı. Son yıllarda operasyon “Şafak Sökerken” adlı bir darbe planı için genişletilmişti. Elif’in 8 yıl önce bulduğu belgelerle açıkça bağlantılıydı. Belgelerin sonunda Elif’in timinin fotoğrafı vardı: “Başarısız. Tekrar denenecek.”

O sırada hastaneden aradılar: Onur’un odasına birisi sızmış, durumu kötüleşiyordu. Serumuna yabancı bir madde enjekte edilmişti. Hastane kameralarında Hilal Askeri Lisesi üniformalı bir öğrencinin hemşire kılığında serum torbasına bir şey enjekte ettiği görülüyordu. Elif’in telefonu tekrar çaldı: “Yarın sabah saat 9’da tek başına okula gel ve tüm kanıtları getir. Kardeşinin yaşamasına izin vereceğiz.”

Elif, özel kuvvetlerdeki eski bağlantılarını kullanarak ekipman temin etti. USB’nin içeriğini şifreledi, üç farklı yere yedekledi. Bir kopyayı Murat’a, bir kopyayı şifreli e-posta hesabına, bir kopyayı da Aslı adında bir istihbarat subayına gönderdi. Eğer üç gün içinde belirli bir şifreyi girmezse tüm bilgiler otomatik olarak basına ve insan hakları kuruluşlarına sızacaktı.

Gece yarısı Elif, Hilal Askeri Lisesi’nin etrafındaki ormanlık alana ulaştı. Termal görüş cihazıyla devriye görevlilerini izledi, kanalizasyon hattından okulun bodrum katına sızdı. Gürkan’ın odasına ulaştı, dijital kilidi açtı, bilgisayarında Proje Karakuş adında şifreli bir klasör buldu. Şifre çözülürken masa çekmecelerini kontrol etti, gizli belgeler buldu.

Ormandan çıkıp motosikletine döndüğünde, motoru yoktu; bir kağıt parçası bırakılmıştı: “Elif Kara, biz senden her zaman bir adım öndeyiz. Ay Yıldız.” O sırada eski silah arkadaşı Aslı geldi. Elif, Murat’ın köstebek olduğunu anladı. Aslı da Ay Yıldız’ın bir üyesiydi. “Bize katıl. Senin gibi bir yetenek çok değerli,” dedi. Elif, “Masum insanlara zarar veren bir düzene asla katılmam,” diyerek sersemletme bombası attı ve Aslı’nın motosikletini alıp şehirden uzaklaştı.

Son umut olarak eski komutanı Tuğgeneral Hakan Soyer’e gitti. Soyer’in de bu operasyonun bir parçası olduğunu öğrendi. O sırada hastaneden aradılar: Onur uyanmıştı. Elif hastaneye koştu, ama takip ediliyordu. Takipçilerini atlatmak için köprüden suya atladı, taksiyle hastaneye gitti. Hastanede Soyer ve adamları vardı. Elif, yangın alarmını çalıştırdı, kaos ortamında Onur’un odasına ulaştı.

Oda kapısı açıldığında MIT kimliği taşıyan bir kadın, Yüzbaşı Aslı Demir, “İkinizin de güvenliğini sağlamak için buradayız,” dedi. Elif, eski bir parolayı duyunca ona güvendi. Aslı, “Şafak Sökerken operasyonu hakkında ülke çapında bir tutuklama operasyonu yürütülüyor,” dedi. O sırada televizyonda son dakika haberleri: Hilal Lisesi yetkilileri ve üst düzey MIT ve TSK mensupları tutuklanıyordu.

Ama Zeynep’in yüzü değişti. Cebinden küçük bir tabanca çıkarıp Aslı’ya doğrulttu. “Tüm tutuklamaları durdurun ve kanıtları yok edin. Yoksa…” Elif, Zeynep’e yaklaştı: “Biliyorum Zeynep. Ben de bir zamanlar böyle bir inançla yaşadım. Ama hiç şüphe ettin mi? O amacın gerçekten doğru olup olmadığından…” Zeynep’in eli titredi, sonunda silahını indirdi.

Ay Yıldız skandalı tüm ülkeyi sarstı. MIT’in soruşturmasıyla yüzlerce kişi tutuklandı, Hilal Askeri Lisesi kapatıldı. Elif ve Onur tanık koruma programına alındı. Onur yeni bir liseye geçti, sıradan bir öğrenci hayatı yaşamaya başladı. Elif ise askeri okullardaki zorbalık ve çocuk istismarı konusunda özel müfettiş oldu. Zeynep, Elif’in özel himayesi altında yeni bir hayata başladı.

.

Bir yıl sonra Elif ve Onur, Ay Yıldız’ın Çocukları adında bir vakıf kurdu. Onur, “Artık susmayacağız. Bizim sesimiz adaletin kendisidir,” dedi. Elif, kardeşinin cesaretine gururla baktı.

Ama hikaye burada bitmedi. Elif isimsiz bir mesaj aldı: “Ay Yıldız sadece bir okulda değildi. Her yerdeyiz. Dikkatli ol, hayalet. Ama bu sefer senin tarafındayız.” Mesajın altında başka bir gizli okulun adresi vardı. Elif, Aslı’yı aradı. “Savaşımız daha bitmedi.” Aslı, “Tamamdır Elif. Bu sefer ben de seninleyim,” dedi.

Elif pencereden dışarı bakıp gülümsedi. Artık korkmuyordu. En güçlü silaha sahipti: Gerçek. Ve hepsinden önemlisi, artık yalnız değildi.

SON