KİMSE MİLYONER İKİZLERE YEMEK YEDİREMİYORDU. TA Kİ DUL BABA BİR BAKICI TUTTU. VE ŞOKE OLDU
.
.
Milyoner İkizler ve Mucizevi Bakıcı: Bir Ailenin Yeniden Doğuşu
İzmir’in en gösterişli semtlerinden birinde, mermer köşklerin arasında, Serhan Bey’in evinde derin bir sessizlik hâkimdi. Serhan, şehrin en güçlü iş adamlarından biriydi. Eşi Meltem’i altı ay önce kaybetmiş, iki ikiz çocuğu Defne ve Umut’la koca köşkte yalnız kalmıştı. Ama serveti, şöhreti ve gücü ne olursa olsun, çocuklarının gözlerinin önünde yavaş yavaş solup gitmesini engelleyemiyordu. İkizler, annelerinin ölümünden sonra yemek yemeyi reddetmiş, en ünlü doktorlar, psikologlar bile bu soruna çare bulamamıştı. Evdeki her yemek masası, hayalet gibi dolaşan iki solgun çocuk ve çaresiz bir baba ile doluydu.
Serhan, son çare olarak kıyıdaki bir köyden gelen, mütevazı bir kadın olan Efsun’u bakıcı olarak işe aldı. Efsun, ne doktor ne terapistti; ama gözlerinde insan ruhunun derinliklerini görebilen bir bilgelik vardı. İlk gününde, çocuklarla masaya oturdu ve onlara bir soru sordu: “Neden yemek yemiyorsunuz?” Defne ve Umut, korkmadan Efsun’a güvenmeye başladılar ve odalarına götürdüler. Yatağın altından çıkardıkları eski bir kutuda, anneleri için sakladıkları yemek artıkları vardı. “Annem geri gelirse acıkır,” dedi Umut, gözleri yaşlarla dolu. Defne ekledi: “Annem çok hastaydı, hiç yemek yiyemiyordu. Şimdi cennette ama belki bizi ziyarete gelir.”
Efsun, çocukların acısına dokunarak, “Anneniz sizi çok seviyor ve eminim cennetten sizi izliyor. Her yediğiniz lokmada onun mutlu olacağını düşünün,” dedi. O gece, aylar sonra ilk kez Defne ve Umut tabaklarındaki yemeği yediler. Serhan, gözyaşları içinde, Efsun’a teşekkür etti. “Aylardır kimse başaramadı, sen başardın,” dedi. Efsun ise sadece onları dinlediğini söyledi.
Sonraki günlerde evde bir değişim başladı. Efsun, İzmir’den getirdiği baharatlarla, büyükannesinin tariflerini kullanarak çocuklara yemek yapmayı öğretti. Defne ve Umut, elleri unlanmış, mutfakta Efsun’la birlikte gözleme açmayı öğrendiler. Her lokma, annelerine bir selam gibiydi. Serhan, mutfağın kapısından izlerken, uzun zamandır hissetmediği bir sıcaklık ve umut hissetti.
Efsun, çocuklara yemek pişirmenin bir sevgi eylemi olduğunu anlattı. “Büyükannem hep derdi ki, yemek yapmak hayatı öğrenmek gibidir.” Defne, “Yemek yapınca annemiz yanımızda mı oluyor?” diye sordu. Efsun, “Özel insanların sevgisi asla gitmez. Her zaman kalbimizde ve bize öğrettikleri güzel şeylerde yaşar,” dedi. Çocuklar, Efsun’a hızla bağlandı. Artık yemek masası bir savaş alanı değil, paylaşım ve sevgiyle dolu bir yer olmuştu.
Serhan, işten erken çıkıp evde çocuklarıyla yemek yemeye başladı. Efsun’un hikâyeleriyle, büyükannesinin lokantasında geçen günleriyle evde neşe ve huzur hâkim oldu. Bir akşam Defne, “Ayşe teyzenin doğum günü partisi var ama gitmek istemiyorum. Herkes annesiyle geliyor, ben kiminle gideceğim?” dedi. Efsun, “Benimle gelmek ister misin?” diye sordu. Umut da katıldı. Böylece Efsun, çocukların hayatında bir anne figürü olmaya başladı.
Günler geçtikçe, Serhan ve Efsun arasında da bir yakınlık oluştu. Serhan, Meltem’in ölümünden sonra ilk kez bir kadına karşı kalbinde bir kıpırtı hissetti. Ama bu duygudan korkuyordu. Efsun ise, kendi acılarını, hayallerini ve geçmişini çocuklara ve Serhan’a anlatmaya başladı. Bir akşam, Serhan şirketteki kriz nedeniyle evden uzaklaşmaya başladı. Çocuklar tekrar eski huzursuz hallerine döndü. Efsun, onlara babalarının işlerinin çok yoğun olduğunu söyledi ama içten içe Serhan’ın kendisinden uzaklaşmasının başka bir nedeni olduğunu hissediyordu.
Bir gün, çocuklar babalarına sürpriz yapmak istedi. Efsun, Serhan’ın en sevdiği yemekleri hazırladı ve ofisine gittiler. Fakat Serhan orada değildi, başka bir kadınla toplantıdaydı. Efsun, Serhan’ın evden ve kendisinden uzaklaşmasının nedeninin bu kadın olup olmadığını düşünmeye başladı. O gece Defne ateşlendi, hastalandı. Serhan, Efsun’u suçladı. “O garip Ege yemeklerini mi verdin?” dedi. Efsun, kırılmıştı. Hastanede doktor, Defne’nin basit bir mide virüsü geçirdiğini söyledi. Serhan, Efsun’a haksızlık ettiğini anladı ama özür dilemekte zorlandı.
Efsun, bu olaydan sonra gitmeye karar verdi. Karşı yakada yeni bir iş buldu, bavulunu toplamaya başladı. Umut ve Defne ağlayarak, “Sen bizim ailemizsin, neden gidiyorsun?” diye sordu. Efsun, “Bazen sevdiğimiz insanlardan ayrılmamız gerekir, onların iyiliği için,” dedi. Serhan, çocuklarının bu halini görünce Efsun’la konuşmak istedi. “Sen benim hayatımı değiştirdin, seni seviyorum,” dedi. Efsun, gözyaşları içinde, “Bu o kadar basit değil,” dedi. Serhan, “Bakıcı olarak değil, hayat arkadaşım olarak kal,” dedi. Çocuklar da “Kalmanı istiyoruz!” diye bağırdı. Efsun, iş teklifini iptal etti ve ailede kaldı.
Aylar geçti, evde huzur ve mutluluk hâkim oldu. Serhan ve Efsun, çocukların hayatına gerçek anlamda anne ve baba oldular. Bir akşam Serhan, çocuklara dönüp, “Efsun ablanızın bizimle kalmasından memnun musunuz?” diye sordu. Çocuklar, “O bizim ailemiz artık!” diye bağırdılar. Serhan, Efsun’a evlenme teklif etti. Efsun, gözyaşları içinde kabul etti. Düğünlerinde Defne ve Umut nedime ve sağdıç oldu. Serhan’ın annesi Sevim Hanım, “Oğluma ve torunlarıma yeniden hayat verdin,” diyerek Efsun’u bağrına bastı.
Bir buçuk yıl sonra, Efsun hayalini kurduğu “Babaannemin Lezzetleri” adlı küçük bir lokanta açtı. Defne ve Umut, anneleriyle birlikte mutfakta çalıştı, misafirlere yemek servis etti. Efsun, 6 aylık hamileydi, aileye yeni bir bebek geliyordu. Lokantanın açılışında eski nişanlısı Burak bile gelip Efsun’u tebrik etti. Efsun, geçmişin acılarını geride bırakmış, yeni ailesiyle mutlu bir hayata başlamıştı.
O gece, evde çocuklar uykuya dalarken Defne, “Sence annemiz bizi görüyor mudur, mutlu mudur?” diye sordu. Efsun, “Eminim görüyordur ve sizinle gurur duyuyordur,” dedi. Serhan, Efsun’a sarılarak, “Sen bizim hayatımızın eksik parçasıydın. Sen geldiğinde hepimiz kaybolmuştuk. Sen bize sadece nasıl yemek yapılacağını değil, nasıl sevilip yaşanacağını da öğrettin,” dedi.
Efsun, karnındaki bebeği okşayarak, “Siz de bana aile olmayı öğrettiniz. Hayatımın tüm parçaları yerine oturdu,” dedi. Pencereden İzmir’in yıldızlı gecesi görünüyordu. Lokantanın tabelası rüzgarda sallanıyordu: “Babaannemin Lezzetleri – Her tabak aile sevgisiyle yapılır.” Artık bu aile, acıların ve zorlukların üstesinden birlikte gelmeyi öğrenmişti. Hayat, tüm sürprizleriyle, umut ve sevgiyle doluydu.
.
Videoyu izleyin:
News
Kimse bana hayır diyemez, zavallı!— diye bağırdı milyoner kadın, ama mütevazı tamirci ona ders verdi
Kimse bana hayır diyemez, zavallı!— diye bağırdı milyoner kadın, ama mütevazı tamirci ona ders verdi . . Kimse Bana Hayır…
“Yaşlı kadın bozuk paraları sayıyordu… ama kasiyerin beklenmedik hareketi HERKESİ ağlattı!”
“Yaşlı kadın bozuk paraları sayıyordu… ama kasiyerin beklenmedik hareketi HERKESİ ağlattı!” . . Bozuk Paralar ve Bir Mucize: Kadıköy’de Bir…
“Milyoner oğluna anne aramak için fakir rolü yaptı… fakir temizlikçi herkesi şoke etti”
“Milyoner oğluna anne aramak için fakir rolü yaptı… fakir temizlikçi herkesi şoke etti” . . Gerçek Sevgi: Zengin Adamın Mütevazı…
Yoksul Kız, Milyonerin büyükbabasının arabasını tamir eder, o ise hatırlarken gözyaşlarına boğulur..
Yoksul Kız, Milyonerin büyükbabasının arabasını tamir eder, o ise hatırlarken gözyaşlarına boğulur.. . . Arabaların Kalbini Duyan Kız İstanbul’un sıcak…
“BABA, ÇÖPTE UYUYAN O İKİ KIZ BANA BENZIYOR” DEDİ KIZI MİLYONERE…
“BABA, ÇÖPTE UYUYAN O İKİ KIZ BANA BENZIYOR” DEDİ KIZI MİLYONERE… . . Çöpte Uyuyan Kızlar ve Ailenin Sırrı İstanbul’un…
“BABA, SENİNLE YEMEK YİYEBİLİR MİYİM” DEDİ DİLENCİ KIZ MİLYONERE ONUN CEVABI HERKESİ ŞAŞIRTTI!
“BABA, SENİNLE YEMEK YİYEBİLİR MİYİM” DEDİ DİLENCİ KIZ MİLYONERE ONUN CEVABI HERKESİ ŞAŞIRTTI! . . Baba, Seninle Yemek Yiyebilir Miyim?…
End of content
No more pages to load