“Milyarderin oğlu uyanmıyordu, ta ki bir çalışan herkesin görmezden geldiği detayı fark edene kadar”
.
.
Milyarderin Oğlu ve Sessiz Çığlık
Giriş
Ankara’nın en prestijli semti Çankaya’da, Yılmaz ailesinin üç katlı villasında sabahın ilk ışıklarıyla birlikte bir ses yankılanıyordu. Ancak bu ses, evin içinde yankılanan neşeli kahkahalar değil, derin bir sessizliğin ardından gelen bir sessiz çığlıktı. 127 gün boyunca Baran, günde 18 saat uyuyordu. Doktorlar buna tıbbın mucizesi diyordu, ama Necla, onun durumunu sessiz bir çığlık olarak adlandırıyordu.
Cem Yılmaz, Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin CEO’su olarak tanınıyordu. 40’larının sonundaki bu adam, iş dünyasında demir yumruk olarak ünlenmişti. Ancak oğlu Baran’ın yatak odasındaki monitörlerin başında otururken, dünyanın en güçsüz babası gibi görünüyordu. Bugün nasıl diye sordu Cem, gece vardiyasına gelen Necla’ya. Sesinde yorgunluk vardı; sanki her gün aynı soruyu sorup aynı cevabı almaktan bezmiş gibiydi.
Baran’ın Durumu
Necla çantasını dolabın üzerine bırakırken, öğleden sonra 3 saat uyanık kaldığını söyledi. “Biraz su içti,” dedi. Sesinde umut vardı ama gerçekçiydi. Doktor Erdem, yeni ilaçların etkisini göstermeye başladığını düşünüyordu. Cem, başını salladı ama gözlerinde şüphe vardı. 3 aydır aynı umutları duyuyordu. Nörolog Doktor Selim Erdem, Ankara’nın en saygın uzmanlarından biriydi. REM olmayan uyku sendromu teşhisi koymuş ve kapsamlı bir tedavi planı hazırlamıştı. Ancak hiçbir ilaç, hiçbir terapi Baran’ı bu derin uykudan tamamen uyandıramıyordu.
“Ben gidiyorum,” dedi Cem, odasına son bir bakış atarak. “Sabah toplantım var. Acil bir durum olursa ara.” Necla, Cem’in çıkmasını bekledikten sonra Baran’ın yanına oturdu. Çocuğun soluk tenli yüzüne baktı. Bu çocukta bir şeyler vardı; tıbbi raporlarda yazmayan bir şeyler. 3 ay boyunca gecelerde onunla vakit geçiren Necla, doktorların görmediği detayları fark etmişti. Baran’ın nefes alışında, göz kapaklarının titreşiminde, parmak uçlarının hafif kımıldayışında sanki ruhunun bir parçası uyanık kalmış, dünyayla bağlantısını koparmamış gibiydi.
Annenin Kaybı
Necla kendi 9 yaşındaki kızı Ayşe’yi düşündü. Boşandıktan sonra tek başına büyüttüğü kızının enerjisi, bu evdeki sessizlikle ne kadar büyük bir tezat oluşturuyordu. Ayşe her sabah koşarak uyanır, dünyayı keşfetmeye hazır gözlerle güne başlardı. Baran ise sanki dünyadan kaçıyor, kendini uykunun koruyucu kollarında saklıyordu. “Ne oldu sana küçük adam?” diye fısıldadı Necla, Baran’ın alnını okşayarak. Hangi sır seni bu kadar derinlerde tutuyor?
O anda, sanki Necla’nın sesini duymuş gibi Baran’ın sol göz kapağı titredi. Çok hafif, fark edilmesi zor bir hareket ama Necla gördü. Çünkü o sadece bakmakla kalmıyor, gerçekten görüyordu. Dışarıda Ankara’nın gece ışıkları parıldıyordu. Şehrin en zengin ailesinin villasında en gelişmiş tıbbi ekipmanlar çalışıyordu. Ama asıl gizem, küçük bir çocuğun kalbinde saklıydı ve belki de bu gizemi çözecek kişi, sözde basit bir hemşire olan Necla’ydı.
Geceyi Aydınlatan Umut
Gece ilerledikçe villa sessizliğe gömülüyordu. Ama Necla biliyordu ki asıl hikaye şimdi başlıyordu. Gecenin sessizliğinde Necla’nın gözlemleri daha da keskinleşiyordu. Baran’ın yanında oturur, çocuğun her nefesini, her küçük hareketini not ederdi zihninde. Saat 02:30’da Baran’ın başını hafifçe sağa çevirdiğini fark etti. Sonra 04:15’te parmakları sanki hayali bir şeyi tutuyormuş gibi kıvrıldı. Bu hareketler rastgele değildi. Bir düzen vardı, bir anlam.
Necla’nın zihni 3 ay öncesine gitti. İş görüşmesinin o günü Cem Yılmaz’ın odasında oturmuş, oğlunun durumunu anlatmasını dinliyordu. “Eşimi kaybettikten sonra Baran değişti,” demişti Cem o gün. “Önce sadece üzgündü, sonra içe kapandı. Artık sanki burada değil.” Necla o gün sormuştu, “Baran annesiyle nasıl bir ilişkisi vardı?” Cem’in yüzü gerilmişti. “Çok yakındılar. Belki de çok yakın.” İşte o an Necla anlamıştı. Bu tıbbi bir vaka değildi. Bu açılmamış bir yara, yaşanmamış bir yas, tamamlanmamış bir veda hikayesiydi.
Uyanış Anı
Şimdi gecenin sessizliğinde Baran’ın yüzüne bakarken Necla, o günkü sezgisinin doğru olduğunu daha da net hissediyordu. Çocuğun göz kapaklarının altında gözleri hızla hareket ediyordu. REM uykusu rüya görüyordu. “Sen beni duyuyorsun değil mi küçük?” diye fısıldadı Necla. “Annen de seninle böyle konuşur muydı?” Baran’ın yüzünde bir değişim oldu. Çok hafif ama Necla’nın deneyimli gözleri kaçırmadı. Çocuğun sol yanağından bir damla yaş süzüldü. Uyurken ağlıyordu.
Necla’nın kalbi sıkıştı. Kendi kızı Ayşe’yi düşündü. Boşanma sürecinde Ayşe de benzer tepkiler vermişti. Babasının gidişinden sonra geceleri kabuslar görür, günlerce hiç konuşmazdı. Ama Necla onu yalnız bırakmamıştı. Sürekli konuşmuş, sarılmış, dinlemişti. Baran’ın durumu farklıydı belki ama özde aynıydı. Bu çocuk da kayıp yaşamıştı ve bu kaybın acısını tek başına taşıyordu.
Sevgi ve Bağlantı
“Sen bilir misin?” dedi Necla, sanki Baran uyanıkmış gibi normal sesle konuşarak. “Benim de bir kızım var. Ayşe 9 yaşında. Sen onunla aynı okula gitseydin kesinlikle arkadaş olurdunuz.” Baran’ın nefes alışı değişti. Daha düzenli, daha sakin oldu. “Ayşe de bazen üzülür. Özellikle babasını özlediğinde. Ama sonra bana gelir, konuşuruz. Çünkü üzüntüler paylaşılınca hafifler. Sen de üzgünsün değil mi Baran?” Bu sefer Baran’ın sağ eli hafifçe kasıldı. Adeta Necla’nın sözlerini onaylar gibiydi.
Necla ayağa kalktı, pencereye gitti. Ankara’nın gece manzarası karşısında durdu. Bu şehirde milyonlarca insan vardı. Herkesin bir hikayesi, bir acısı, bir umudu. Ama şu anda onun tek odak noktası arkasındaki yatakta uyuyan küçük çocuktu. Doktor Erdem’in raporlarını düşündü. Sayfalarca tıbbi terim, karmaşık ilaç isimleri, beyin görüntüleme sonuçları ama hiçbirinde anne özlemi yazmıyordu. Hiçbirinde işlenmemiş yaz ifadesi geçmiyordu.
Necla geri döndü. Baran’ın yanına oturdu. “Sen bilir misin?” dedi, sesini daha da alçaltarak. “Bazen en büyük hastalıklar en küçük sebeplerden olur. Bazen bir kucaklaşma bin tane ilaçtan daha etkilidir.” Baran’ın göz kapaklarında yine o titreşim başladı. Sanki uyanmaya çalışıyor ama bir şey onu engelliyordu. Necla’nın aklına korkutucu bir düşünce geldi. Ya çocuk uyanmak istemiyorsa? Ya uyku, onun için kaçış değil, gitmek istediği yer ise rüyalarında annesiyle buluşuyordu?
Necla’nın Kararı
O gece Necla, sabaha kadar bu soruyu düşündü ve güneş doğduğunda aklında bir plan vardı. Belki de bu planı uygulamak için önce Cem Yılmaz’ı ikna etmesi gerekecekti. Ertesi gece Necla’nın merakı onu villanın derinliklerine sürükledi. Cem işten geç gelmişti ve doğruca odasına çıkmıştı. Baran her zamanki gibi derin uykudaydı. İşte bu sessizlik anlarında Necla evdeki gizli hikayeyi keşfetmeye başlayacaktı.
Villada üç kat vardı. Baran’ın odası ikinci katta, Cem’in odası ise üçüncü kattaydı. Birinci katta misafir odaları, kütüphane ve kapalı kapılar arkasında gizli kalan odalar vardı. Necla mola verirken aşağı inmeye karar verdi. Ayak seslerini duyurmamalıydı. Villa personeli evde yaşamıyordu. Gündüz vardiyalıydılar. Gece sadece o, Baran ve Cem vardı bu büyük evde.
Birinci katın koridorunda yürürken duvarlardaki çerçevelenmiş fotoğraflara dikkat etti. Çoğu Cem’in iş hayatından karelerdi. Ödül törenlerinde, toplantılarda, resmi ziyaretlerde çekilmiş fotoğraflar. Ama aralarında birkaç aile fotoğrafı da vardı. İşte orada gördü onu ilk kez. Baran’ın annesi. Uzun kahverengi saçları, sıcak gülümsemesi, Baran’a çok benzeyen ela gözleri. Fotoğrafta Baran bebekken annesinin kucağındaydı. Kadın, oğluna öyle bakıyordu ki sanki dünyada sadece o vardı.
Elif’in Mektubu
Necla daha yakından baktı. Fotoğrafın altında küçük bir etiket. “Elif Yılmaz 1985-2022.” Demek adı Elif’ti ve sadece 37 yaşındayken vefat etmişti. Necla koridorun sonundaki kapalı kapıya doğru yürüdü. Kapı kilitli değildi. İçeriye girdiğinde nefesi kesildi. Bu oda zamanın durduğu bir yerdi. Kadınsı bir dokunuş, zarif mobilyalar, duvarlarda sanat eserleri, makyaj masasının üzerinde parfüm şişeleri, makyaj malzemeleri, sanki Elif daha dün burada yaşamış gibiydi.
Necla odanın atmosferini içine çekti. Bu sadece bir yatak odası değildi. Bu bir annenin, bir eşin, bir kadının ruhunun yaşadığı yerdi. Ve Cem bu odayı hiç bozmamıştı. Komodinin üzerindeki çerçevede başka bir fotoğraf daha vardı. Elif ve Baran bahçede oynuyorlardı. Baran 4-5 yaşlarındaydı. Gülüyordu, mutluydu, canlıydı. Şimdiki halinden çok farklı. Necla gözlerinin yaşardığını hissetti. Bu harika.
Necla, “Biliyor musun, Baran? Annen seni çok seviyor,” dedi. “O, senin hayatında her zaman olacak.” Baran’ın gözleri parladı. “Gerçekten mi?” diye sordu. “Evet, her zaman kalbinde.”
Geçmişle Yüzleşmek
O akşam Necla, Cem’le konuşması gereken önemli bir şey olduğunu düşündü. Baran’ın odasında otururken, Cem’e Elif’in mektubunu anlatmaya karar verdi. “Cem, Baran’ın durumu tıbbi değil. O yaz tutuyor. İşlenmemiş, konuşulmamış bir yaz. Baran annesini rüyalarında arıyor. Çünkü gerçek dünyada ondan hiç bahsedilmiyor.”
Cem, “Ama nasıl? Bu çok karmaşık,” dedi. Necla, “Hayır, Bay Cem. Siz anlamıyorsunuz. Ben dün gece Elif Hanım’ın odasına girdim. Özür dilerim ama girmek zorundaydım. Orada bir mektup buldum. Elif Hanım’ın Baran’a yazdığı bir veda mektubu. Bu mektup hiç verilmemiş.”
Cem’in sesi titremeye başladı. “O mektup, onu daha çok üzer. Hayır, o mektup onu iyileştirir. Necla ayağa kalktı, Cem’e döndü. Çünkü annesinin onu sevdiğini ama yaşamasını istediğini söylüyor. Şu anda Baran annesinin yanında olmak için rüya dünyasında yaşamayı tercih ediyor.”
Cem, “Ben de kayıp yaşadım,” dedi. “Boşandığımda hayallerimin öldüğünü düşündüm ama Ayşe vardı ve o benim yaşama sebebimdi. Baran da sizin yaşama sebebiniz olmalı.”
Yeni Bir Başlangıç
O günden sonra her gün Baran’la birlikte daha çok zaman geçirmeye başladılar. Baran, annesinin anısını yaşatırken, Cem de oğlunun hayatında daha aktif bir rol almaya başladı. Baran, okula başlamaya hazır hale gelmişti. İlk gün çok korumacıydı ama Ayşe ile birlikte yeni arkadaşlar edinmeye başladı.
Cem, Baran’ın okulda yaşadığı deneyimleri dinlerken, Elif’in anısını yaşatma konusunda kendini daha güçlü hissediyordu. Baran, annesinin sevgisini kalbinde taşıyarak büyüyordu. Cem, “Biliyor musun, Baran? Annem her zaman her şeyin bir nedeni olduğunu söylerdi. Belki de bütün bu acı, birbirimizi bulmamız için gerekliydi,” dedi.
Baran, “Gerçekten mi?” diye sordu. Cem, “Evet, oğlum. Sevgi her zaman galip gelir.”
Sonuç
Sonunda, Baran’ın kalbi annesinin sevgisiyle dolmuştu. O, sadece bir çocuk değil, aynı zamanda annesinin mirasını taşıyan bir bireydi. Cem, Baran’ın iyileşmesine tanıklık ederken, kendi kaybıyla yüzleşmenin önemini anladı. Necla, bu süreçte sadece bir hemşire değil, aynı zamanda ailenin bir parçası haline gelmişti.
Yıllar sonra Yılmaz Villası, kayıpların ve acıların ardından yeniden sevgiyle dolmuştu. Baran, annesinin anısını yaşatırken, Cem de oğlu için güçlü bir baba olmaya devam etti. Sevgi, kayıpların üstesinden gelmek için en büyük güçtü. Ve belki de en derin uykulardan sonra en güzel uyanışlar yaşanırdı.
.
News
Sad News for Amitabh Bachchan Fans as Amitabh Bachchan was in critical condition at hospital!
Sad News for Amitabh Bachchan Fans as Amitabh Bachchan was in critical condition at hospital! . . Amitabh Bachchan’s Hospitalization…
Aishwarya Rais Shocking Step Sued with Bachchan Family & Move to Delhi Court for Linkup with Salman?
Aishwarya Rais Shocking Step Sued with Bachchan Family & Move to Delhi Court for Linkup with Salman? . . Bollywood…
कोच्चि दहल उठा: मछली पकड़ने वाली नाव के डिब्बे से 36 शव बरामद, सीमा पर छिपा चौंकाने वाला सच
कोच्चि दहल उठा: मछली पकड़ने वाली नाव के डिब्बे से 36 शव बरामद, सीमा पर छिपा चौंकाने वाला सच ….
एक अरबपति एक टोकरी में एक बच्चे को पाता है और सच्चाई उसे हमेशा के लिए उसकी नौकरानी से जोड़ देती है
एक अरबपति एक टोकरी में एक बच्चे को पाता है और सच्चाई उसे हमेशा के लिए उसकी नौकरानी से जोड़…
Avika Gor’s grand Wedding with Milind Chandwani on National TV with Tv Actors and Family
Avika Gor’s grand Wedding with Milind Chandwani on National TV with Tv Actors and Family . . Avika Gor and…
Chhannulal Mishra: Classical music legend Chhannulal Mishra passes away, last rites to be performed in Kashi!
Chhannulal Mishra: Classical music legend Chhannulal Mishra passes away, last rites to be performed in Kashi! . . India Mourns…
End of content
No more pages to load