“SAÇINDA BİR ŞEY VAR!” Milyonerin Oğlu Sürekli Ağlıyordu — Ta ki Hizmetçi Saçına Dokunana Kadar

.
.

Saçındaki Sır: Deniz’in Kurtuluşu

1. Bölüm: Çığlıkla Başlayan Sabah

İstanbul’un en sessiz, en güvenli villalarından birinde, sabahın huzuru bir çocuğun çığlığıyla paramparça oldu. Hizmetçi Neriman, elinde küçük bir makasla sekiz yaşındaki Deniz’in saçını düzeltmeye çalışıyordu. Ama parmakları çocuğun ensesine değdiği anda Deniz öyle bir çığlık attı ki, sanki kafatasının içine bir bıçak saplanmıştı. O an, evde yıllardır gizlenen bir sır, bir hizmetçi kadının parmakları sayesinde açığa çıkmak üzereydi.

Mert Karahan, oğlunun acıyla kıvranmasını görünce öfkeyle odaya girdi. Yanlış anlamıştı. “Ne yaptın sen o çocuğa?” diye bağırdı. Neriman ne olduğunu anlatmaya çalıştı, ama kimse onu dinlemedi. Güvenlik şefi tarafından misafir odasına kilitlendi, telefonu alındı. Oysa Neriman sadece saçını tutmuştu, ama Deniz’in ensesinde sert, metalimsi bir çıkıntı hissetmişti. Şimdi konuşsa bile kimse inanmazdı.

2. Bölüm: Kilitli Kapının Ardında

Neriman, misafir odasında elleri titreyerek ne yaptığını sorguluyordu. O çığlık sadece bir acı değil, bir uyarı taşıyordu. Dakikalarca odada volta attı. Kapının altından Ayten Hanım’ın sesi geldi. “Kızım, bir şey yedin mi? Su ister misin?” Neriman, Deniz’in neden öyle bağırdığını anlattı. Ayten, “Son aylarda çocukta bir gariplik var. Gece uyanıyor, başını tutuyor, kendi etrafında dönüyor. Mert Bey kimseye bir şey söyletmiyor,” dedi. Neriman, “Ensesinde bir çıkıntı hissettim,” deyince Ayten kısa bir sessizlikten sonra, “Bu evde çok şey gördüm, çok şey susmak zorunda kaldım. Ama Mert Bey oğlunu canından çok sever. Eğer bir şey varsa o da öğrenir,” dedi. Ayten, gizlice telefonunu çekmeceye koydu. “Gerektiğinde kullanırsın.”

Gece bitmek bilmedi. Sabahın ilk ışıkları pencereye vurduğunda Neriman neredeyse hiç uyumamıştı. Kapı açıldı, Ayten Hanım göründü. “Mert Bey seninle konuşmak istiyor,” dedi. Neriman, koridorda merdivenlere bakarken Mert’in yüzünde hem öfke hem de korku vardı. “Gel,” dedi Mert. Salonun kapısı kapandı, yalnız kaldılar.

3. Bölüm: Gerçeğin İlk Kıvılcımı

Mert, “Dün gece düşündüm. Deniz bana senin incitmediğini söyledi,” dedi. Neriman, “Elimi ensesine koydum, bir çıkıntı hissettim. Metal gibiydi, kesinlikle kemik değildi,” dedi. Mert’in yüzü değişti. “Gel benimle,” dedi ve onu Deniz’in odasına götürdü.

Deniz yatakta yatıyordu. Neriman saçlarını ayırıp ense köküne dokundu, o çıkıntıyı tekrar hissetti. “Bu normal değil, bir yara izi gibi değil, altında bir şey var,” dedi. Mert, yıllardır doktor doktor gezdirdiği oğlunda hiçbir MR, tomografi, testin böyle bir şeyi göstermediğini düşündü. “Bunu nasıl fark etmediler?” diye fısıldadı. Ardından, “Neriman, bu söylediğini kimse bilmeyecek,” dedi. Çünkü eğer orada bir şey varsa ve yıllardır hiçbir doktor bunu söylemediyse, işte bir yanlışlık vardı.

4. Bölüm: Gizli Laboratuvara Yolculuk

Mert, Deniz’i özel bir laboratuvara götüreceğini söyledi. “Sen de geliyorsun,” dedi Neriman’a. Çünkü ona güveniyordu. Araba hareket ettiğinde Deniz arka koltukta yatıyordu. Mert, şirketindeki Ar-Ge merkezinin alt katında özel bir tarayıcıya götürdüklerini açıkladı. “Derinin altındaki metal alaşımları milimetrik olarak tespit edebiliyorlar,” dedi.

Laboratuvara girdiklerinde, mavi ışıklı cihazlar, ekranlar ve yuvarlak metal kemerlerle dolu bir tarama odasıyla karşılaştılar. Kerem adlı genç mühendis, cihazı Deniz’in ensesine doğru uzattı. Ekranda kırmızı bir uyarı belirdi: “Foreign Metallic object detected.” Denizin ensesinde deri altına gömülü yarım santimetrelik bir metal kapsül görünüyordu.

5. Bölüm: Kapsülün Sırrı

Mert’in yüzü kireç gibi oldu. “Denizin kafasına bunu kim koydu? Ve neden?” dedi. Kerem, kapsülün rastgele bir metal olmadığını, askeri teknolojide bile bu kadar küçük versiyonunun geliştirilmediğini söyledi. Deri altında minik bir kesiyle, ameliyat izi olmadan yerleştirilmişti.

Kerem, eski bir rıza formu buldu. Üç yıl önce, Mert’in imzasına benzeyen ama sahte olan bir imza ile doldurulmuştu. Doçent Doktor Fikret Kayhan’ın adı vardı. “Deniz, sizin haberiniz olmadan bir nöroharitalama testi için götürülmüş,” dedi Kerem. O gün kapsül yerleştirilmişti.

Mert kendini suçladı, ama Neriman, “Suç sizde değil. Sizi kandırmışlar,” dedi. Kerem, başka çocukların da bu programa dahil olabileceğini söyledi. Mert, “Her şeyi açığa çıkaracağız,” dedi.

6. Bölüm: Tehdit ve Takip

Tam o sırada Yasin, villa güvenlik kayıtlarının gece biri tarafından silindiğini bildirdi. Biri villaya yaklaşmış, kameraları devre dışı bırakmıştı. Deniz tam o saatlerde kabus görüp ağlamıştı. Kerem, bunun profesyonel bir iş olduğunu, uzaktan tetiklenmiş olabileceğini açıkladı. Deniz’in kapsülüne uzaktan komut gönderilebiliyor, acı, korku hatta yönlendirme sinyalleri ile işkence edilebiliyordu.

Kerem, başka çocukların da implantı olabileceğini, bir test grubunun parçası olduklarını söyledi. Mercek adında bir merkezi çocuk kontrol protokolünün varlığını buldu. Amaç, çocukların davranışlarını izlemek, yönlendirmek ve gerektiğinde müdahale etmekti.

.

7. Bölüm: Saldırı Başlıyor

Kerem, villadaki sinyal tarayıcısında bir ping yakaladı. Sinyal Yeşilköy’deki eski Hava Harp Okulu araştırma binasından geliyordu. Tam o anda Mert’in telefonu çaldı. Gizli bir numara, mekanik bir ses: “Oğlunuzun durumunu takip ediyoruz. Deniz, tamamlanması gereken bir programın parçası.” Telefon kapandı. Kerem’in bilgisayarında “Konumunuz teyit edildi. Çıkış yok,” yazısı belirdi.

Mert, “Bu bir tehdit. Bizi izliyorlar,” dedi. Kerem, “Bu bir uyarı. Sisteme dokunduğumuzu fark ettiler. Bu insanlar laboratuvar korsanından bile hızlılar. Belki içimizde bile biri olabilir,” dedi. Yasin güvenlikteydi ama kimseye tam güvenilmiyordu.

8. Bölüm: Kaçış ve Savaş

Kerem, sinyali geçici olarak kesmek için bir manyetik sprey kullandı. Deniz’in kapsülü 30 dakika boyunca sinyal göndermeyecekti. Ama bu riskliydi; kapsül ısınabilirdi. Mert, “Yap,” dedi. Sprey uygulandı, kapsül görünmez oldu. Şimdi villadan çıkmak gerekiyordu. Kerem, Yeşilköy araştırma binasına gitmeyi önerdi. Orada oyunun kurucusuyla yüzleşmek gerekiyordu.

Garaja yöneldiler. Üst katta bir hareket sensörü yandı. Bir patlama, elektrik kesildi. Garajın camı kırıldı, maskeli bir saldırgan içeri girdi. “Deniz seni almaya geldik,” dedi. Mert, Kerem ve Neriman çocuğu korumak için harekete geçti. Yasin saldırganla mücadele etti, onları oyaladı. Kerem arabayı çalıştırdı, garajdan kaçtılar.

9. Bölüm: Mercek Sistemiyle Yüzleşme

Yeşilköy araştırma binasına vardıklarında bir helikopter üzerlerinde süzülüyordu. “Teslim olun. Çocuk bize ait,” dedi metalik bir ses. Kapıdan içeri girdiler, binanın koridorlarında ilerlediler. Mercek kontrol ve ana sunucu odasına ulaştılar. Kerem, sistemi çökertmek için bilgisayarını açtı. “Tüm sistemi çökerteceğim,” dedi. Enter’a bastı, sunucular bir bir kapandı. Mercek sistemi yok olmuştu.

Tam güvenli olduklarını düşündüklerinde iki saldırgan içeri girdi. “Çocuğu geri almak zorundayız. Program yarım kalamaz,” dediler. Kerem, “Program artık yok. Komut yok, sinyal yok,” dedi. Saldırganlar geri çekildi. Mert, Deniz’i kucağına aldı. Güneş doğarken dışarı çıktılar.

10. Bölüm: Özgürlük ve Güven

Deniz, babasına sarıldı. “Baba artık beni alamazlar değil mi?” dedi. Mert, “Hayır oğlum, kimse seni benden alamaz,” dedi. Neriman yanlarında yürüyordu. Kerem, “Mercek artık yok. Siz özgürsünüz,” dedi. Mert, Neriman’a döndü. “Bize gerçekten aile gibi oldun.” Neriman gözlerini kaçırdı. “Ben sadece doğru olanı yaptım,” dedi.

Güneş gökyüzünde yükselirken, Deniz ilk kez başı ağrımadan, korkmadan özgürce nefes aldı. Artık onu kontrol eden hiçbir sistem, hiçbir karanlık el hayatına dokunamayacaktı. Geride sadece sağ kalan bir aile kaldı. Bazen bir çocuğu korumak dünyanın en güçlü sistemlerine karşı durmayı gerektirir. Ama bir baba, bir hizmetçi ve bir dost aynı amaç için birleştiğinde hiçbir güç onların önüne geçemez.

Eğer hikayemizi buraya kadar dinlediyseniz, her gün yeni hikayeler için kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bir sonraki hikayede görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.