Sokak kızı bozuk para sayıyordu… Ama mağaza CEO’sunun hareketi herkesi ağlattı!

.
.

Görünmez Bir Çocuğun Hikayesi

Eskişehir’in Yıldız Mahallesi’nde sıradan bir salı sabahıydı. Bereket Market’in kapıları her zamanki gibi saat 8’de açılmış, çalışanlar işlerine başlamıştı. Ancak o sabah, yolun karşısında küçük bir kız, Aylin, mağazayı dikkatle izliyordu. Üzerinde iki beden küçük, yıpranmış kıyafetler vardı ve sırtındaki çanta neredeyse boştu. Son günlerde trafik ışıklarında şeker satarak biriktirdiği birkaç kuruşu elinde sıkıca tutuyordu. Kardeşi Eren, Yeni Umut Barınağı’nda hala uyuyordu; Aylin ise o sabah ona kahvaltı götürmek istiyordu.

Aylin, marketin fırın bölümünden iki ekmek aldı, ardından en ucuz sütü bulmak için raflara uzandı. Parası tam yetiyordu; gece boyu hesabını defalarca yapmıştı. Kasada sıraya girdiğinde, bozuk paralarını avucunda sayıyordu. Kimse onu fark etmiyordu; küçük ellerinin titremesini, utancını ve endişesini görmüyordu. Sırası geldiğinde kasiyer Zeynep ona gülümsedi, ürünleri okuttu ve toplam tutarı söyledi: 435 lira. Aylin’in parası yetmiyordu. Utançla “Sadece 375 liram var,” dedi.

Arkasında sabırsız bir müşteri homurdandı. Aylin bir ekmeği geri vermek istedi. Tam o sırada, sıradan görünümlü bir adam, Kemal, sessizce bir tahıl barı ekleyip “Farkı ben ödeyeceğim,” dedi. Aylin şaşkındı; karşılığında bir şey istemeden yardım eden biriyle nadiren karşılaşıyordu. “Teşekkür ederim,” diye fısıldadı.

Kemal Yılmaz, Bereket Market’in CEO’suydu ve o sabah şubeyi anonim olarak ziyaret ediyordu. Babasından öğrendiği bir geleneği sürdürüyor, müşterilerin ve çalışanların gerçek deneyimini gözlemliyordu. Aylin’in bozuk paraları sayarken yaşadığı utancı ve sessiz onurunu görünce, babasının “Onur ekmekten daha değerlidir” sözünü hatırladı.

Alışverişten sonra Kemal, Aylin’e adını sordu ve onun barınakta kaldığını öğrendi. Küçük bir kızın kardeşi için bozuk para sayarak kahvaltı alması Kemal’i derinden etkiledi. Mağaza müdürüyle konuştu ve o andan itibaren, mağazaya giren savunmasız durumdaki her çocuğun ekmek ve süte ücretsiz erişim hakkı olmasını yetkilendirdi. Bu, hayırseverlik değil, sosyal sorumluluktu.

Kemal, müşteri hizmetleri mikrofonundan yeni politikayı duyurdu. Mağazada bir sessizlik oldu, ardından mırıltılar yayıldı. Bazı müşteriler şaşkın, bazıları ise onaylayarak gülümsüyordu. Dakikalar içinde bu an sosyal medyada viral oldu.

Aylin, marketten ayrılırken hala ne olduğunu tam anlamamıştı. Kemal ona barınağa kadar eşlik etti. Barınakta, Fatma Hanım ve Eren ile tanıştı. Kemal, barınakta çalışanların zorluklarını dinledi ve ekmek-süt programının ötesinde daha büyük bir ortaklık kurmayı teklif etti. O sırada marketteki videosu sosyal medyada hızla yayılıyor, gazeteciler ve diğer iş insanları örneğini takip edeceklerini açıklıyordu.

Günler içinde Bereket Market’in ekmek ve süt programı ulusal bir harekete dönüştü. Şirket merkezinde basın toplantısı düzenlendi. Kemal, programın geçici bir reklam taktiği olmadığını, şirketin kurumsal misyonunun bir parçası olarak kalıcı hale geleceğini açıkladı. Tüm şubelerde, savunmasız çocuklara ücretsiz ekmek ve süt sağlanacaktı.

Bu süreçte Aylin’in ve Eren’in hayatı da değişti. Barınak tadilat gördü, yeni bağışlar ve eğitim fırsatları sunulmaya başlandı. Yerel bir dernek, Aylin ve Eren’e kişiselleştirilmiş eğitim desteği sundu. Aylin ilk kez umut dolu bir geleceğe bakmaya başladı.

Kemal, gizemli el yazısı mektuplar almaya başladı. Mektuplar, marketteki videoyu izleyen ve eve dönmeye karar veren bir oğuldan bahsediyordu. Kemal, sonunda mektupların sahibini buldu: Serap Kaya. Oğlu İbrahim, bir yıl önce evden ayrılmış, videoyu izleyince geri dönmüştü. Kemal’in küçük bir hareketi, bir ailenin yeniden birleşmesine vesile olmuştu.

Vakfın açılış günü geldiğinde, Aylin ve Eren özel konuk olarak davet edildi. Limuzinle vakıf merkezine geldiler, törende Kemal’le birlikte kurdele kestiler. Tüm basın ve davetliler önünde Aylin mikrofonu alarak, “Önceden kimsenin bizi görmediğini düşünüyordum. Şimdi bunun doğru olmadığını biliyorum. Dünyada çok iyi insan var. Sadece birbirimizi bulmamız gerekiyor,” dedi. Salonda gözyaşları ve alkışlar yükseldi.

Kemal, iş dünyasında iyilik yapmak ile iyi iş yapmak arasında seçim yapmaya gerek olmadığını, ikisinin bir arada olabileceğini vurguladı. Yönetim kurulu, vakfın bütçesini artırmayı kabul etti. Ekmek ve süt programı, diğer şirketlere ve topluluklara ilham verdi.

Aylin ve Eren’in hikayesi, görünmez çocukların görünür olmasını sağladı. Bir CEO’nun küçük bir hareketi, yüzlerce çocuğun hayatını değiştirdi. Kemal, “Devam ediyoruz. Her seferinde bir gün, her seferinde bir kişi, dünyayı biraz daha iyi yapmak için elimizden geleni yaparak,” dedi.

Ve o gün, bir salı sabahı market kasasında başlayan hikaye, bir ülkenin vicdanında sonsuza kadar yankılandı.

.