TEMİZLİKÇİYİ AŞAĞILADI… ONUN PATRON OLDUĞUNU BİLMİYORDU!

.
.

Betül Vasconcelos’un İntikamı

Güneş, İstiklal Caddesi üzerindeki 30 katlı heybetli binanın aynalı pencerelerini kavururken, Vasconcelos Gayrimenkul için yeni bir gün başlıyordu. Antan Vasconcelos tarafından neredeyse 40 yıl önce kurulan bu inşaat şirketi, İstanbul’un en büyüklerinden biriydi. 29. kattaki lüks toplantı odasında, CEO Rafet Mendonça’nın ağır başlı sesi yankılanıyordu.

“Burada ne yapıyorsunuz? Yatırımcılarla toplantıda olduğumuzu görmüyor musunuz?” diye bağırdı. O sırada temizlik arabasını tutan 58 yaşındaki Zeynep Hanım içeri girmişti. Odadaki yöneticiler ve yatırımcılar, Rafet’in bu sert çıkışına utançla başlarını çevirdiler.

“Affedersiniz efendim, sadece toplamaya gelmiştim,” dedi Zeynep Hanım.

“Sonra toplarsınız. Yoksa işinizin nasıl işlediğini mi açıklamam gerekiyor?” Rafet masaya vurdu. “Şimdi buradan def olun.”

Zeynep Hanım başını eğerek odadan çıktı. Ancak Rafet’in bilmediği şey, bu aşağılamanın, şirketin gerçek sahibi ve kurucusunun kızı olan Betül Vasconcelos’un beklediği şey olduğuydu. Betül, temizlikçi kılığına girmişti ve bu an, son 72 saatte dikkatlice planlanmış bir planın doruk noktasıydı.

Üç gün önce Betül, Berlin’de işletme yönetimi ve inşaat sektöründe sürdürülebilirlik bilgilerini geliştirmek için geçirdiği iki yılın ardından gizlice İstanbul’a dönmüştü. Şirketin yönetimini, babasının bir arkadaşı tarafından önerilen, uluslararası bir şirkette çalışan ve kusursuz bir özgeçmişe sahip olan Rafet Mendonça’ya emanet etmişti. Ancak bu adamın şirketi nasıl kötü yönettiğini kısa sürede fark edecekti.

TEMİZLİKÇİYİ AŞAĞILADI... ONUN PATRON OLDUĞUNU BİLMİYORDU! - YouTube

Betül, uzun boylu, kıvırcık saçlı ve annesinden miras aldığı yoğun yeşil gözlere sahipti. Medyada görünmekten kaçınan bir kadın olarak, çok az çalışan onun yüzünü tanıyordu. “Okuduğuma inanamıyorum,” diye mırıldandı. Zeynep Hanım’ın çalıştığı günlerde, insan kaynakları müdürü Canan Demir tarafından kendisine gönderilen raporları incelerken, çalışanların ayrıntılı raporları ve endişe verici mali verilerle karşılaştı.

“Daha kötü,” diye yanıtladı Canan. “Ortam terör dolu. İnsanlar kelimenin tam anlamıyla hastalanıyor. Son iki ayda üç yönetici ruh sağlığı sorunları nedeniyle izin istedi ve Rafet her zaman miras kalan ekibi yeniden yapılandırdığını söylüyor.”

Betül birkaç saniye sessiz kaldı. “Bunu yakından görmem gerekiyor ama eğer patron olarak ortaya çıkarsam herkes davranışlarını değiştirecek ve gerçeği asla öğrenemeyeceğim.” Aklında, babasının güvenlik görevlisi kılığına girdiği zamanları hatırladı.

Ertesi sabah, Betül tanınmaz haldeydi. Gri peruk, kalın çerçeveli gözlükler, derin kırışıklıkları taklit eden makyaj ve hafif kambur bir duruşla Zeynep Hanım’a dönüştü. Temizlik amiri Meral Hanım tarafından tanıtıldığında, Meral, Canan’ın maddi sıkıntı yaşayan bir arkadaşına yardım ettiğine inanıyordu.

Betül, temizlik arabasıyla başkanlık katına çıktı. Koridorda Rafet ile karşılaştığında içgüdüsel olarak gülümsedi. “Günaydın efendim,” dedi. Rafet, onu küçümseyerek süzdü. “Ne zamandan beri temizlikçiler beni selamlar? İşinize bakın.”

Betül, o sözlerin etkisini içine sindirirken, bu sadece kabalık değil, ailesinin her zaman savunduğu insan onuruna karşı bir küçümseme gösterisiydi. İlk gün boyunca odaları temizlerken, Rafet’in toplantılarda çalışanları nasıl aşağıladığını gördü.

“Bu tam bir çöp,” diye bağırıyordu Rafet, belgeleri yere fırlatarak. “12 yaşındaki yeğenim daha iyisini yapardı. Yarın sabaha kadar her şeyi yeniden yapın ya da başka bir iş arayın.”

Betül, Rafet’in bu tavırlarına daha fazla dayanamayarak, Canan ile buluşmak için kafeye gitti. “Yıkıcıydı,” diye yanıtladı Betül. “Babam saygı ve insanlara değer verme üzerine bir şirket inşa etti. Ama Rafet her şeyi zehirli bir ortama dönüştürdü. Acımasız ve kabul edilemez.”

Bir gün, Betül, koridorda yüksek sesler duydu. Gizlice kapının yanına yaklaştı ve Rafet’in şirketin en eski proje yöneticisi Levent Arslan’a bağırdığını gördü. “Yeteneksiz herif! Bu proje senin yüzünden gecikti. Yeni zamanlara adapte olamayan bir dinozorsun.”

Levent, başını eğerek bu aşağılamaya katlanıyordu. Betül, o an Levent’i temizlemek için girdiği erkekler tuvaletinde buldu. Hıçkırarak lavabonun üzerine eğilmişti. “Üzgünüm. Ben burada kimse yok sanmıştım,” dedi Levent.

“Özür dilemenize gerek yok, Zeynep,” diye yanıtladı Betül. “Bazen ağlamamız gerekir.” Levent, “Sizinle dertleştiğim için üzgünüm. 35 yıldır bu şirkette çalışıyorum. Antan Bey bana bir evlat gibi davranırdı. Şimdi bu adam beni aşağılıyor,” dedi.

Betül, Levent’in gözyaşlarını görünce duygulandı. “Her şey değişecek,” dedi. İki gün sonra, Rafet’in şirketin en eski ve saygın proje yöneticisi Levent Arslan’a bağırdığını gördü. “Ne oldu? Rafet, bu kadar sert olamazsın,” dedi Levent.

Betül, Rafet’in Levent’i aşağılamasını izlerken, içindeki öfke büyüyordu. “Bu kabalık kabul edilemez,” diye düşündü. “Bunu durdurmalıyım.”

Bir gün, Betül, Rafet’in toplantı odasında gizlice belgeleri incelemeye karar verdi. Hızla masadaki dosyaları karıştırırken, gizli bir kırmızı dosya buldu. İçinde alarm verici mali raporlar vardı. Son 6 ayda gelir %23 düşmüş, portföyün yaklaşık %30’unu temsil eden üç kilit müşterinin kaybı yaşanmıştı.

Betül, belgeleri fotoğrafladı ve Rafet’in yönetimindeki yolsuzlukları ortaya çıkarmak için hazırlanmaya başladı. Bir gün, Rafet’in toplantısında, “Sadece bir temizlikçiyim,” dedi. “Ama bu şirketteki herkesin onuru var.”

Rafet, “Siz sadece bir temizlikçisiniz,” diye yanıtladı. Betül, “Hayır, ben Vasconcelos’un kızıyım,” dedi. “Ve bu şirketin gerçek sahibi benim.”

O gün, Betül, Rafet’in kötü yönetimine dair somut kanıtları topladı. Yönetim kurulu toplantısında Rafet’in görevden alınmasını sağladı. “Bu şirket, babamın hayalini gerçekleştirecek,” dedi Betül.

Rafet’in yönetimi altında kaybedilen iki ana müşteri geri döndü. Çalışan devri %65 azaldı ve insanlar yeniden gülümsemeye başladı. Betül, her çalışanın görülmeyi, duyulmayı ve değer görmeyi hak ettiğini biliyordu.

Bir gün, Betül, toplantıda çalışanların gözlerinde yaşlar gördü. “Biliyorum, hepimiz zor zamanlardan geçiyoruz,” dedi. “Ama birlikte bu şirketi yeniden inşa edeceğiz.”

Betül, sonunda şirkete liderlik etmeye başladı. “Burada her görevin onuru vardır,” diye ilan etti. “Ve kimse harcanabilir değildir.”

İstanbul’un ışıkları altında, Betül Vasconcelos, babasının mirasını onurlandırarak, şirketi yeniden inşa etmeye kararlıydı. Herkesin hikayesini dinleyerek, saygı ve onur dolu bir çalışma ortamı yaratmak için mücadele edecekti.

Betül, temizlikçi kılığına girerek başladığı bu yolculukta, sadece kendi kimliğini değil, aynı zamanda şirketin geleceğini de yeniden inşa edecekti. Ve bu, onun için sadece bir başlangıçtı.

.