FAKİR ÇOCUK MÜHENDİSLERE 100 MİLYON LİRALIK MAKİNEDE MEYDAN OKUYOR… VE HERKESİ ŞOKA UĞRATUYOR

.
.
.

Valfin Sesi: Emre’nin Bursa Metalurji’deki Yolculuğu

1. Fabrikanın Sirenleri

Bursa Metalurji fabrikasında bir sabah, sirenler yankılanıyor, mühendisler çaresizce bir oraya bir buraya koşuyordu. Şirketin en pahalı makinesi, 100 milyon liralık devasa bir ekipman, üç haftadır tamamen durmuştu. Her saat 50.000 lira zarar yazıyor, yönetim kurulu baskı altındaydı. İstanbul’dan uzmanlar gelmiş, kimse sorunu bulamamıştı.

Tam o sırada, 16 yaşındaki Emre Yılmaz, dev makinenin önünde durdu. Temizlik işinde gece vardiyasında çalışıyordu, ama ilk günden beri bu heybetli makineyi hayranlıkla izliyordu. Ebeveynleri Ayşe ve Mehmet Yılmaz, insan kaynaklarındaki bir tanıdık sayesinde ona bu işi bulmuştu. Emre, makinelerin seslerine ve hareketlerine özel bir ilgisi vardı; mahalledeki hurdalıkta dedesi Hasan’a yardım ettiği yıllarda makinelerin kendi dilleri olduğunu öğrenmişti.

Bakım şefi mühendis Ahmet Demir, “Hey çocuk, çekil oradan!” diye bağırdı. Emre hızlıca uzaklaştı ama gözlerini vanadan ayıramadı. Vananın titreşmesinde tuhaf bir şey vardı. Mola sırasında annesi Ayşe’ye koştu: “Anne, sanırım sorunun nerede olduğunu biliyorum.” Ayşe endişeliydi. “Oğlum, mühendisler yıllarca bu makineleri okudu. Temizlikçi çocuğun fikir yürütmesi yeri değil,” dedi. Ama Emre ikincil basınç vanasında sorun olduğuna emindi. “Dede hep derdi ki bir parça böyle titreştiğinde dikkat etmek gerekir.” Ayşe, “İşine dön, bu hikayeyi unut,” diye kestirip attı.

Emre ağır bir kalple işine döndü. Annesinin riskler konusundaki endişesini anlıyordu ama gözlemlediği şeyi kafasından atamıyordu.

2. Bir Gözlemden Doğan Cesaret

Ertesi sabah, İstanbul’dan daha fazla uzman geldi. Emre uzaktan izliyor, kimsenin bulamadığı arızayı anlamaya çalışıyordu. Şirketin yönetim kurulu başkanı Mustafa Özdemir, çalışmaları bizzat takip ediyordu. “Neredeyse 4 haftadır durmuş durumda. Çözemezsek yeni makine almak zorunda kalacağız. Bu da işten çıkarmalar demek,” dedi yardımcısına. Emre, ailesinin fabrikadaki işlere bağımlı olduğunu biliyordu; annesi kantinde, babası bakım işlerinde çalışıyordu.

Öğle yemeğinde babası Mehmet’i tamir atölyesinde aradı. “Baba, basınç valfleri hakkında bir şey anlatabilir misin?” Mehmet, “Bir valf farklı titreşiyorsa kalibrasyon sorunu olabilir. Bazen bir milimetrelik fark kocaman bir soruna yol açar,” dedi. Emre heyecanlandı: “Yani haklı olabilirim?” Mehmet, “Olabilirsin ama bunu çözmesi gereken sen değilsin,” dedi.

Emre öğleden sonra uzmanların makinede çalışmasını izledi. Onlarca parça değiştirildi, karmaşık sistemler ayarlandı ama Emre’nin fark ettiği valf dokunulmamıştı. Vardiya sonunda mühendisler bir günü daha başarısız bitirdi. Emre artık kendini tutamadı, bakım şefi Ahmet’e yaklaştı: “Ahmet Bey, sanırım sorunun nerede olduğunu biliyorum.” Ahmet alaycı bir tonla, “Sen biliyor musun? 15 yıllık makine mühendisiyim. İstanbul’dan uzmanlar getirdik. Sen bir temizlikçi çocuk, herkesten daha iyi bildiğini mi sanıyorsun?” dedi.

Emre cesaretini topladı: “İkincil basınç valfi sağ tarafta yanlış kalibre edilmiş. Bu yüzden makine basıncı sabit tutamıyor.” Ahmet, “O valf eyaletin en iyi teknisyenleri tarafından üç kez kontrol edildi,” diyerek gülümsedi. Diğer mühendisler de güldü. Emre gözlerinde yaş hissetti ama pes etmedi.

Tam o anda, Mustafa Özdemir ortamı yardı: “Burada ne oluyor?” Ahmet, “Sadece temizlik işlerine bakan çocuk makinelerden anladığını sanıyor,” dedi. Mustafa Emre’ye ilgiyle baktı. “Bu gencin söyleyecekleri neler?” diye sordu. Emre, “Sorun ikincil basınç valfinde. Doğru kalibre edilmemiş,” dedi.

Mustafa, “Bunu neden düşünüyorsun?” diye sordu. “Çıkardığı ses yüzünden, efendim. Dedem makinelerin bir şeyler yolunda gitmediğinde haber verme yolları olduğunu öğretmişti.” Ahmet, “Biz bu valfi defalarca kontrol ettik. Teknik standartlar içinde mükemmel şekilde kalibre edilmiş,” dedi. Mustafa, “Peki bu makineyi farklı kalibrasyonlarla en son ne zaman test ettiniz?” diye sordu. Sessizlik oldu.

Mustafa, “Belki basit bir test yapmak ilginç olabilir. Gencin önerisini kontrol etmenin bir zararı olmaz,” dedi. Ahmet rahatsızdı ama başkanın emrine karşı çıkamazdı. Test ekipmanları getirildi, Emre’nin işaret ettiği valf ilgi odağı oldu.

3. Valfin Dili

İki saat boyunca teknisyenler ikincil basınç valfini söktü, ölçümler yaptı. Mustafa Özdemir süreci bizzat denetledi. Başteknisyen, “Valf ideal kalibrasyondan 0.33 milim sapmış. Küçük bir fark ama sistemde kararsızlığa yol açıyor,” dedi. Ağır bir sessizlik ortamı kapladı. Emre’ye şaşkınlık, mahcubiyet ve isteksiz bir saygı karışımıyla bakılıyordu.

Mustafa, “Genç, tam adın ne?” diye sordu. “Emre Yılmaz, efendim.” “Ne zamandır burada çalışıyorsun?” “İki aydır, temizlik işlerinde.” “Makineler hakkında nereden bilgi edindin?” Emre, “Dedem Hasan Yılmaz’dan. Eskiden metalurji fabrikalarında çalışırdı. Sonra bir hurdalık açtı. Ona eski makineleri tamir ederken yardım ederdim,” dedi.

Mustafa, “Hasan Yılmaz… Bursa Metalurji’de mi çalışmıştı?” diye mırıldandı. “Evet efendim, çok uzun zaman önce.” Mustafa, “Pekala Emre, gözlemin için teşekkür ederim. Bu kalibrasyonu düzeltin ve makineyi test edin,” dedi.

Ertesi sabah makinenin yeniden çalıştığı haberi tüm şirkete yayıldı. Emre iş vardiyasına geldiğinde insanların ona farklı baktığını fark etti. Ayşe, “Oğlum, şirkete yardım ettiğin için gurur duyuyorum ama endişeliyim. Bu tür durumlar düşman yaratabilir,” dedi. Emre, “Neden anne?” diye sordu. “Çünkü bazı önemli mühendislerin yüzünü kızarttın ve çok eğitimli insanlar bazen kendilerinden aşağı gördükleri kişiler tarafından düzeltilmekten hoşlanmaz.”

4. Kıskançlık ve Direniş

Sonraki günlerde Emre, iş ortamında küçük değişiklikler fark etti. Kıdemli çalışanlar onu tebrik etmeye geliyordu. Diğerleri ise daha ince ve rahatsız edici davranıyordu. Özellikle Ahmet Demir, Emre’nin her hareketini gözlüyordu. Bir gün, Ahmet’in başka bir mühendise, “Belki de sorunu kendisi yarattı,” dediğini duydu. Sabotaj… Emre damarlarında kanı dondu.

O akşam, babası Mehmet’e danıştı. Mehmet, “Oğlum, bu çok ağır bir suçlama. Bu hikaye yayılırsa ailemizi mahvedebilir. Ama önemli olan benim ne düşündüğüm değil, başkalarının neye inandırılabileceği,” dedi. “Deden Hasan da benzer bir durum yüzünden kovulmuştu.” Emre şok oldu. “Neden anlatmadınız?” “Çünkü deden öfke veya kırgınlıkla büyümeni istemedi.”

O gece Emre zar zor uyuyabildi. Ertesi gün işe başını öne eğip yanlış anlaşılabilecek her durumdan kaçınmaya kararlı geldi. Ama kaderin başka planları vardı.

5. İkinci Büyük Keşif

Gece vardiyası sırasında başka bir makineden alarmlar çalmaya başladı. 40 milyon liralık hidrolik pres garip sesler çıkarıyor, hızla verim kaybediyordu. Emre, mekanik merakı ağır bastı, gölgelerde kalarak bölüme yaklaştı. Ana hidrolik sistemden gelen derin bir titreşim vardı. Pompalardan biri aşırı yükleniyordu.

Mustafa Özdemir acil durum yüzünden gece yarısı fabrikaya geldi. Teknisyenler, “Sorunu tespit edemiyoruz,” dedi. Uzmanlar ancak üç saat sonra gelebilecekti. Emre gölgelerden çıktı: “Bay Özdemir, sanırım makinedeki sorunun ne olduğunu biliyorum. İki hidrolik pompa senkronize çalışmıyor. Biri tüm işi yaparken diğeri neredeyse durmuş durumda. Böyle devam ederse aşırı yüklenen pompa yanacak.”

Mustafa, “Bu mümkün olabilir mi?” diye sordu. Teknisyenler, “Doğrulamak için özel teşhis ekipmanlarına ihtiyacımız var,” dedi. Mustafa, “O ekipmanları hemen getirin,” dedi.

Mustafa Emre’yi kenara çekti: “Emre, işin sırasında gözlemlemek dışında bu makinelerle herhangi bir temasın oldu mu?” Emre, “Hayır efendim, sadece gözlemliyor ve dinliyorum,” dedi. Mustafa, “Bir hafta içinde iki makinenin arızalanması ve senin her ikisini de teşhis etmen bazı insanlara tesadüften daha fazlası gibi görünebilir,” dedi. Emre, “Aileme yemin ederim ki asla yanlış bir şey yapmadım,” dedi.

Teşhis ekipmanları iki saat sonra geldi. Testler tam olarak Emre’nin söylediğini doğruladı. Mustafa, “Şirketi bir milyonluk zarardan daha kurtardın Emre,” dedi.

6. Kahraman mı Casus mu?

Emre’nin hikayesi tüm şirkete yayıldı. Bazı çalışanlar onu dahi olarak görüyordu. Bazıları şüpheyle yaklaşıyordu. Ahmet Demir, Emre’nin yetkinliğini sorgulayan teoriler yaymaya başladı. “Doğal değil, bir dış uzman ona yardım ediyor olmalı,” diyordu.

Ayşe, “Oğlum, insanlar belki de sorunları daha sonra keşfetmek için makinelere bilerek müdahale ettiğini fısıldaşıyor,” dedi. Emre dünyasının yıkıldığını hissetti. “Anne, siz buna inanıyor musunuz?” “Tabii ki hayır. Ama diğer insanların ne düşünebileceğinden endişeliyim.”

Emre, bir süre makinelerle uğraşmayı bırakmaya karar verdi. Sadece temizlik işini yapacaktı. Ama başka bir sorun görürse ne olacaktı?

7. Gerçeğin Peşinde

Babası Mehmet, “Babanın Bursa Metalurji’deki hikayesini Bay Özdemir’e anlatmanın zamanı geldi,” dedi. Ertesi gün Emre, Mustafa Özdemir ile görüşmek istediğini söyledi. Mustafa onu hemen kabul etti.

Emre, “Büyükbabam Hasan Yılmaz, benzer bir durum yüzünden işten çıkarılmış. Sorunları tespit etmiş, amirleri uyarınca suçlanmış,” dedi. Mustafa, “Hasan Yılmaz… Önleyici bakımda çalışıyordu. Onun işten çıkarılması bu şirkette şahit olduğum en büyük haksızlıklardan biriydi,” dedi.

Mustafa, “Sana bir teklifim var. Seni yeni bir bölüme transfer etmek istiyorum. Önleyici teşhis. Doğrudan benimle çalışacak, potansiyel sorunları acil durum haline gelmeden önce tespit edeceksin,” dedi.

Emre, “Teknik eğitimim yok,” dedi. Mustafa, “Teknik eğitimden çok daha değerli bir şeyin var. Sezgin var. Ve sezgi üniversitede öğretilmez,” dedi.

O gece Emre ailesiyle konuştu. Dedesi Hasan, “Ailemize Tanrı’nın verdiği bir yeteneğe sahipsin. Senin bu yeteneği birçok insana yardım etmek ve bunun için takdir görmek için kullanma şansın var,” dedi. Emre kararını verdi: “Bay Özdemir, teklifinizi kabul ediyorum.”

8. Direniş ve Zafer

Emre’nin terfi haberi şirkette bomba gibi patladı. Ahmet Demir acil bir toplantı çağrısı yaptı: “Onlarca yıllık deneyime sahip mühendislerin çalışmasını eğitimsiz bir çocuk mu denetleyecek?” dedi. Genç mühendis Zeynep Kaya, “Önleyici teşhisler yapacak,” dedi.

Mustafa, Emre’ye bilgisayarlar, ölçüm aletleri ve tüm makinelerin izleme sistemlerine erişim sağladı. “Burası senin alanın olacak. Tüm makinelerin verilerine tam erişimin olacak,” dedi. Emre, “Yaptığın her teşhis sorgulanacak. Her önerin mercek altına alınacak. Bir şey söylemeden önce kesinlikle emin olmalısın,” dedi.

İlk haftada Emre, makinelerin geçmiş verilerini inceledi, döngüler halinde tekrarlanan sorunlar keşfetti. İkinci haftada ana üretim hattının verilerini analiz ederken üç makinenin senkronizasyon sorunu geliştirdiğini fark etti. Mustafa’ya, “Üç makinenin senkronizasyon sistemlerini aynı anda yeniden kalibre etmeliyiz,” dedi.

Toplantıda Ahmet, “Bu analizin bilimsel bir temeli yok. Normal parametreler içindeki titreşimler gelecekteki arızaları tahmin etmek için kullanılamaz,” dedi. Emre, “Basit bir test yapabilirim. Eğer teorilerim doğruysa 7 numaralı makine maksimum kapasitede test edildiğinde titreşim tehlikeli seviyelere çıkacak,” dedi.

Test yapıldı, Emre’nin tespit ettiği titreşim tam da tahmin ettiği gibi fırladı. Makine hemen kapatıldı, hasar alındı. Emre sadece teorisini kanıtlamakla kalmamış, sorunun hayal edilenden çok daha ciddi olduğunu göstermişti.

9. Yolsuzluk Şeması

Emre, ana dökümenin soğutma sisteminde endişe verici bir örüntü tespit etti. Mustafa’ya bildirdi, “Dökümhaneyi derhal durdurmalı ve soğutma sisteminin tam bir revizyondan geçmesini sağlamalıyız,” dedi. Dış uzmanlar geldi, Emre’nin tespit ettiği yerde ana hatta kısmi bir tıkanma buldular.

Ahmet Demir, Emre’ye karşı daha sinsi bir strateji benimsedi. Her önerisini sorguladı, bürokrasi yarattı, uygulamaları geciktirdi. Mustafa, “Yarından itibaren tüm önerilerin doğrudan uygulamaya girecek,” dedi.

Emre, şirketin satın alma kayıtlarında bir dolandırıcılık şeması keşfetti. Birileri orijinal parça fiyatına düşük kaliteli parçalar satın alıp aradaki farkı cebe indiriyordu. Ahmet Demir dahil kıdemli mühendislerin imzası vardı.

Emre, bulgularını Mustafa’ya sundu. Mustafa, “Şirkete milyonlara mal olabilecek bir düzeni keşfettin. Ama kendini tehlikeli bir pozisyona soktun,” dedi. Dış denetçiler soruşturma başlattı.

Ahmet, Emre’yi endüstriyel casuslukla suçladı. Mustafa, “Ahmet, sen kovuldun. Meslektaşlarına asılsız suçlamalarda bulunduğun, çalışanların özel hayatını yasa dışı araştırdığın için,” dedi.

10. Son Zafer

Denetçilerin soruşturması ilerledi, dolandırıcılık şeması tamamen ortaya çıkarıldı. Ahmet Demir ve birkaç mühendis, dış tedarikçiler, idari personel ve bazı yöneticiler işten atıldı. Şirketin toplam zararı 10 milyon lirayı aştı.

Emre, artık sadece makinelere karşı sezgisi olan bir genç değil, sektörde bir kamu figürü olmuştu. Basında hikayesi yayıldı, üniversiteler yöntemlerini incelemeye başladı.

Mustafa, “Emre, ülkenin dört bir yanındaki gençler senin örneğini izlemek isteyecek. Bu bir sorumluluk ama aynı zamanda bir fırsat,” dedi. Emre, “Gençlerin makinelerin sezgisel teşhisini öğrenebileceği bir eğitim merkezi kurmak istiyorum,” dedi.

Dedesinin hurdalığını uygulamalı laboratuvar, Bursa Metalurji’nin tesislerini test alanı olarak kullanarak benzersiz bir program oluşturdu. Hasan Yılmaz Teşhis Merkezi açıldı.

11. Miras ve Umut

Emre, eğitim merkezinin açılışında ailesini, iş arkadaşlarını, öğrenmeye hevesli gençleri ve hatta başlangıçta onu reddeden mühendisleri gördü. “Yeteneğin dürüstlük olmadan değersiz olduğunu, bilginin alçak gönüllülük olmadan tehlikeli olduğunu ve fırsatların sorumluluklarla birlikte geldiğini öğrendim,” dedi.

Annesi Ayşe, kantin süpervizörlüğüne terfi etti. Babası Mehmet, şirketin tüm dış bakımından sorumlu oldu. Hasan, eğitim merkezinin baş eğitmeni oldu.

Emre, “Doğru olanı yaptığınızda zor olsa bile, tehlikeli olsa bile sadece kendi hayatınızı değiştirmezsiniz. Etrafınızdaki herkesin hayatını değiştirirsiniz,” dedi.

12. Yeni Nesil ve Sonsuz Döngü

Eğitim merkezi ulusal bir referans haline geldi. Ülkenin her yerinden gençler onun yöntemlerini öğrenmeye geldi. Artık 18 yaşında olan Emre, sadece bir makine teşhis uzmanı değil, saygın bir iş insanı ve Türk gençleri için bir rol model olmuştu.

Bir röportajda, “Fırsatlar her yerde ama onları sadece dikkatini verenler görebilir. Öğrenmekten asla vazgeçmeyin. Doğru olanı yapın, zor olduğunda bile,” dedi.

Yıllar sonra Emre, yolculuğuna baktığında her şeyin diğerlerinden farklı titreşen bir valf hakkındaki basit bir gözlemle başladığını fark etti. Gerçek başarı, yeteneklerini başkalarına yardım etmek için kullandığında herkesin kazançlı çıktığını kanıtlamaktı.

Mezuniyet töreninde, gençler sertifikalarını aldı. Emre, “Başarı sevdiklerinle paylaşılamayan bir şeyse hiçbir değeri yoktur,” dedi. Dedesi Hasan, “Sen sadece makineleri değil, karakterimi de miras aldın,” dedi.

O akşam Emre ailesiyle yemek yedi. “Aile ailedir anne. Sevdiklerinle paylaşılamayan başarının hiçbir değeri yoktur,” dedi.

13. Hikayenin Sonu

Emre, başkalarının kendi yollarını izlemeleri için fırsatlar yaratmanın gerçek mirası olduğunu anladı. Dünya böyle değişir: Bir gençten başlayarak, bir gözlemle, bir cesaretle…

Hikayenin Sonu.