“İmkansız,” diye kekeledi milyarder. Garson borsayı işaret etti ve “Çoktan oldu” dedi.
.
.
Boğaziçi Terasında Bir Akşam: Kaybetmek ve Kazanmak Üzerine
Üsküdar’daki Boğaziçi Terası’nın geniş camları, İstanbul’un büyüleyici silüetini çerçeveliyordu. Akşam ışığı Boğaziçi’nin sularında dans ederken, restoranın müdavimleri alçak sesli konuşmalarla kristal kadehlerin melodisini oluşturuyordu. Bu saatler, güçlü insanların gücünü sergilediği, iş dünyasının stresini Boğaziçi manzarası eşliğinde attığı en değerli anlardı.
Cengiz Adalı, köşedeki masada oturmuş, bıçağıyla bifteğini hassas hareketlerle kesiyordu. Her hareketi hesaplı, kontrollüydü. 52 yaşındaki iş adamının her davranışı, hayatının her anını mükemmel bir düzene sokma obsesyonunu yansıtıyordu. Karşısında oturan ortağı Metin Özka ise, yılların tecrübesiyle genç ortağının bu titizliğini yıllardır izliyordu.
“Almanya ile olan sözleşme kesinleşti,” dedi Cengiz, bıçağını tam istediği açıda tutarak, “3 milyon dolarlık sipariş. Tekstil sektöründe böyle fırsatlar her gün gelmiyor.” Metin başını sallayarak gülümsedi. 60 yıllık tecrübesi ona sabırlı olmayı öğretmişti. “Sen her zaman aceleci olmuşsun Cengiz. Büyük rakamlar konuşmak kolay ama piyasalar değişken.”

Masalarının yanından geçen genç garson Tarık Şen, şarap şişesini ustaca tutarak kadehleri doldurdu. Tarık, üç yıldır bu restoranda çalışıyordu ve müşterilerinin her nüansını okumayı öğrenmişti. Cengiz’in hareketlerindeki aşırı kontrolü fark etti. Bu, aslında maskelenmiş bir güvensizliğin işaretiydi.
“Değişken mi?” dedi Cengiz, sert bir gülüşle. “Ben spekülasyon yapmam. Katı yatırımlarım var. Kripto para piyasasında bile pozisyonlarım sağlam.” Konuşma derinleşirken, Tarık şarabı dökerken konuşmanın parçalarını duyuyordu. Ekonomi fakültesinde gece dersleri alan biri olarak, “sağlam yatırım” sözlerinin arkasındaki gerginliği algılayabiliyordu.
“Peki ya global piyasalar?” diye sordu Metin, kadehini döndürerek. “Teknoloji hisselerindeki dalgalanmalar, merkez bankalarının politika değişiklikleri…” Cengiz lafını kesti. “Benim portföyüm çeşitlendirilmiş. Hem geleneksel yatırımlar hem modern araçlar. Risk yönetimi konusunda kimse bana ders veremez.”
Restoranın diğer masalarında da benzer konuşmalar dönüyordu. İstanbul’un iş dünyasının önde gelen isimleri, günün yorgunluğunu atarken gelecek planlarını tartışıyorlardı. Tarık bu ortamın dilini öğrenmişti. Gündüz burada gerçek hayatın ekonomisini gözlemlerken, gece üniversitede makroekonomi dersleri alıyordu.
Cengiz elini cebine attı ve telefonunu çıkardı. Ekranı kontrol etti, hiçbir bildirim yoktu. Rahatlamış bir ifadeyle cihazı masaya koydu. “Görüyor musun? Sessizlik. İş dünyasında sessizlik her şeyin yolunda gittiğinin kanıtıdır.” Metin şüpheli bir bakış attı. “Ya da fırtınadan önceki sessizlik,” dedi pesimist bir yaklaşımla.
“Ben iyimserim,” dedi Cengiz. “Yarın sabah Frankfurt’a uçuyorum. Avrupa pazarını genişletme zamanı geldi.” Tarık masayı temizlerken Cengiz’in telefon ekranında anlık bir parlaklık değişimi gördü. Gelen bir bildirimin işaretiydi ama Cengiz bunu fark etmemişti.
“Tatlı ister misiniz efendim?” diye sordu Tarık kibarca. “Hayır,” dedi Cengiz elini sallayarak, “Şeker tüketimimi kontrol ediyorum. Vücut da iş kadar disiplin ister.” Bu kontrol obsesyonu Cengiz için her şeydi. Yediği her lokma, attığı her adım, verdiği her karar hepsi mükemmel bir düzenin parçası olmalıydı. Ama Tarık bu düzenin çatlaklarını görmeye başlamıştı.
Akşam derinleştikçe restoran daha da doluyordu. Kimse o anda teknoloji borsalarında yaşanan sessiz depremin dalgalarının yaklaşmakta olduğunu bilmiyordu. Cengiz ve Metin konuşmalarını sürdürürken Tarık uzaktan onları izliyordu. Deneyimi ona öğretmişti ki en büyük fırtınalar en sakin anlardan sonra gelir.
Cengiz’in telefonunda ilk titreşim o anda geldi. Hafif bir vızıltı. Masada kristal kadehlerle yarışan bir ses. İş adamı konuşmasını kesmeden cihazına baktı. Borsa uygulamasından bir bildirimdi. Hızla kaydırdı ve ekranı kapattı. “Önemsiz,” diye mırıldandı. “Otomatik bildirimler. Sistem her küçük dalgalanmada alarm veriyor.”
Metin kaşlarını çattı. “Hangi alarm?” “Nasdaq’ta küçük bir düşüş. %2-3. Normal. Piyasalar nefes alır.” Tarık yakınlarındaki boş masayı temizlerken kulağı onlardaydı. Üniversitede öğrendiği teoriler burada yaşanıyordu. Küçük düşüş sözcükleri ona endişe verici geliyordu. Çünkü gerçek piyasa oyuncuları böyle ifadeler kullanmazlardı.
Cengiz Metin’e ciddi bir sesle konuştu. “Ben bu işi 40 yıldır yapıyorum. Küçük düşüşler genelde büyük düşüşlerin habercisi.” Cengiz lafını tamamladı. “Biliyorum ama ben farklıyım. Yatırımlarım diversifiye edilmiş. Teknoloji hisselerinin yanında MTIA, Forex, hatta kripto para…” Telefon yeniden titredi. Bu sefer daha uzun sürdü. Cengiz cihazı eline aldı. Ekrana baktı ve yüzü soldu.
Tarık müşterisinin el hareketlerindeki değişimi fark etti. O ana kadar kontrollü olan parmaklar şimdi ekranda aceleyle kaydırılıyordu. “Sorun yok,” dedi Cengiz ama sesi bir önceki kadar emin değildi. “Piyasa düzeltmesi sağlıklı bir hareket.” Metin şarap kadehini ağzına götürürken durdu. “Ne kadar düştü?” “%7, belki 8… Geçici.” Tarık şarabı dökerken ekonomi derslerinde öğrendiği kavramları hatırladı. %7 bir günde teknoloji hisselerinde ciddi bir düşüştü.
Cengiz’in telefonu üçüncü kez titredi. Bu sefer arayan vardı. Ekranda “Muhasebe Müdürü” yazısı göründü. Cengiz rahatsızlıkla kıpırdandı. “Özür dilerim,” dedi Metin’e, “iş telefonu.” Tarık kasıtlı olarak onların masasının yakınında dolaşıyordu. Cengiz’in sesindeki ton değişimini duyabiliyordu. Kontrolden uzaklaşan birinin sesiydi bu.
“Stop loss emirleri nerede?” Cengiz’in sesi yükseldi, sonra hemen alçalttı. “Nasıl yani? Tetiklenmedi mi? %10 düşüşte otomatik satış olacaktı.” Metin ortağının yüzündeki ifade değişimini izliyordu. Kontrol illüzyonunun çöktüğü anı tanıyordu.
Cengiz telefonu kapatıp masaya döndüğünde elleri hafifçe titriyordu. “Küçük bir teknik sorun. Sistemde bir glitç. Hallederiz.” Metin öne eğildi. “Bana doğruyu söyle. Ne kadar zarar var?” “Henüz zarar yok. Sadece geçici düşüşler.” Kripto portföyüm bile…” Telefon dördüncü kez çaldı. Bu sefer “Broker Urgent” yazıyordu. Cengiz ekrana bakarken yüzü bembeyaz oldu.
Artık akşamın başında bifteğini mükemmel kesen adam, elindeki çatalı tutmakta zorlanıyordu. “Şunu almalıyım,” dedi ve ayağa kalktı. “Hemen dönerim.” Metin tek başına kalınca masanın karşısındaki boş sandalyeye baktı. 40 yıllık deneyimi ona öğretmişti ki Cengiz’in yaşadığı bu durumun sonu hep aynıydı.
Tarık Metin’in yanına yaklaştı. “Bir şeye ihtiyacınız var mı efendim?” “Hayır, teşekkür ederim. Sadece… Sen burada uzun süredir çalışıyorsun?” “3 yıldır efendim.” “O zaman böyle durumları görmüşsündür. İnsanların bir anda değiştiği anları…” Tarık dikkatli bir şekilde başını salladı. “Piyasalar acımasız olabilir efendim.” “Evet. Gururlu insanlar daha da acımasız.”
Restoran içinde hayat normale devam ediyordu. Diğer masalardaki konuşmalar, gülüşmeler, kadeh tıkırtıları… Kimse köşedeki masada yaşanan sessiz dramı fark etmiyordu. Cengiz tuvalette telefon konuşmasını sürdürürken, sesinin koridordan sızan parçaları diğer müşterilerin kulaklarına ulaşıyordu. “Ne demek sıfırlandı? Bu imkansız. Kripto pozisyonları nasıl?”
Tarık bu konuşma parçalarını duyunca endişelendi. Üniversitedeki hocaları böyle durumları anlatırdı. Bir günde her şeyini kaybeden yatırımcıların hikayelerini. Metin masada tek başına otururken Cengiz’in telefonu masada unutulmuş şekilde titremeye devam ediyordu. Ekranda sürekli bildirimler yanıp sönüyordu. Kırmızı rakamlar, düşen grafikler, alarm mesajları…
Klasik davranış, kontrolü kaybetmeyi kabul edemeyen ego. 10 dakika sonra Cengiz geri döndüğünde yüzü maskeli bir sakinlik ifadesi takınmıştı. Ama Tarık onun adımlarındaki değişimi fark etti. O kendinden emin yürüyüş yerini çekimser, dikkatli adımlara bırakmıştı.
“Her şey halledildi,” dedi Cengiz masaya otururken. “Geçici bir dalgalanmaydı. Piyasalar şimdi toparlanıyor.” Metin ona inanmadığını belli eden bir bakış attı ama bir şey söylemedi. Tecrübesi ona öğretmişti ki böyle anlarda doğruyu söylemek daha da acı verirdi.
Akşam yavaş yavaş ilerlerken Cengiz’in telefonu suskunluğa gömülmüş gibi görünüyordu. Ama Tarık biliyordu ki bu sessizlik fırtınadan önceki son anların sessizliğiydi. Cengiz masaya oturduğu anda telefonu çılgına dönmüştü. Vızıltılar art arda gelmeye başladı. Her titreşim onun dikkatle inşa ettiği sakin maskesini biraz daha eritiyordu.
“Özür dilerim,” dedi Metin’e. Cihazını elinde çevirirken, “Sistem arızası sanırım. Bildirimler durmak bilmiyor.” Metin sessizce gözlemliyordu. Cengiz’in telefonu eline alış şekli değişmişti. Artık o kendinden emin kavrayış yoktu. Parmakları belirsizce ekranda geziniyor, her yeni bildirimi açmaktan çekiniyordu.
Tarık yaklaşarak tabakları topladı. Cengiz’in soluk almada zorlandığını fark etti. Göğsü düzenli aralıklarla inip çıkmıyor, kesik kesik nefes alıyordu. Bu belirtileri üniversitedeki psikoloji derslerinden tanıyordu. Kontrol kaybının fiziksel yansımaları…
“Efendim, başka bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sordu Tarık nazikçe. Cengiz başını kaldırdı, gözleri odaklanmakta zorlanıyordu. “Hayır… yani belki biraz su.” Su getirirken Tarık müşterisinin değişimini analiz ediyordu. Akşamın başında her detayı kontrol eden adam, şimdi temel ihtiyaçlarını bile ifade etmekte güçlük çekiyordu.
Siz hiç her şeyin kontrolünüzden çıktığını hissettiğiniz o anı yaşadınız mı? O duygu nasıl bir şey? Telefon yeniden çalmaya başladı. Bu sefer arama değil, bildirim sağanağıydı. Ekranda bankalardan, yatırım şirketlerinden, kripto borsalarından onlarca mesaj beliriyordu. Cengiz her birini açmaya çalışıyor, sonra hemen kapatıyordu.
“Problem nedir?” diye sordu Metin, artık endişesini gizleyemeyerek. “Sadece piyasa hareketleri, normal dalgalanmalar…” Cengiz’in sesi titriyordu. Sistem her şeyi büyütüyor ama Metin ortağının alnındaki ter damlalarını görmüştü. Cengiz’in dikkatli şekilde düzenlenmiş yaşam tarzında ter, kontrol kaybının en belirgin işaretiydi.
Tarık suyu getirirken Cengiz’in telefonundan gelen sesli bildirimleri duyabiliyordu. “Margin call, stop loss tetiklendi. Pozisyon kapatıldı.” Bu terimler ekonomi fakültesinde öğrendiği en kötü senaryoların anahtar kelimeleri değil miydi?
Cengiz, Metin öne eğildi. “Bana gerçeği söyle. Durum ne kadar ciddi?” Cengiz bardağı eline aldı. Ama elleri o kadar titriyordu ki suyu ağzına götürmekte zorlandı. Bu titreme sadece fiziksel değildi. Ruhsal çöküşün bedensel yansımasıydı.
“Ciddi değil,” diye ısrar etti ama sesinin tonu inandırıcı olmaktan uzaktı. “Geçici bir düşüş. Hollanda’daki büyük yatırımcılar panik yaptı. Piyasalar overreact ediyor.” Tam o sırada telefonu çaldı. Ekranda Sinem yazıyordu; karısının adı.
Cengiz cihaza bakar bakmaz yüzü daha da soldu. “Karın mı?” diye sordu Metin. “Almayacağım şimdi.” Cengiz telefonu masaya bıraktı. Sonra ararım ama telefon durmuyordu. Sinem üst üste arıyordu. Sonunda Cengiz mecburen açtı.
“Alo Sinem. Hayır şimdi konuşamam. Ne demek bankadan aradılar? Hangi banka?” Konuşma devam ederken Cengiz’in yüz ifadesi daha da gerginleşti. Tarık müşterisinin sesindeki tonu takip ediyordu. Başlangıçta kontrollü olan ses giderek yükseliyor ve savunma moduna geçiyordu.
“Kredi kartları neden bloke edildi? Bu imkansız. Ödeme yapamadın mı? Nasıl yapamadın?” Metin arkadaşının özel konuşmasını duymamak için kadehiyle oynuyordu ama restoran ortamında seslerin taşınması kaçınılmazdı.
“Sakin ol Sinem. Geçici bir durum. Bankalar sistematik kontrol yapıyor. Ne demek ev kredisi ödemesi geri döndü?” Cengiz telefonu kapatıp masaya sert bir şekilde bıraktığında cihaz yeniden titremeye başladı. Bu sefer farklı bankalardan, farklı kurumlardan ardı ardına çağrılar geliyordu.
Metin, Cengiz’in sesini alçalttı. “Senden bir ricam olacak.” “Söyle.” “Bu akşamki konuşmamızı özel tutabilir misin? Yani piyasadaki diğer ortaklarımıza tabii ki.” Metin başını salladı ama Cengiz, “Eğer ciddi bir durum varsa birlikte çözebiliriz.” dedi.
Telefon yeniden çaldı. Bu sefer ekranda “Avukat Bey” yazısı belirdi. Cengiz o yazıyı gördüğünde neredeyse telefonu düşürüyordu. “Neden avukatin arıyor?” diye sordu Metin. “Bilmiyorum,” dedi Cengiz ama sesindeki panik artık gizlenemiyordu. “Belki rutin bir şey.”
Tarık yakınlarında durup durumu gözlemlemeye devam ediyordu. Ekonomi derslerinde öğrendiği domino etkisi teorisi tam da böyle işliyordu. Bir yatırımın çökmesi, diğer finansal yapıları da peş peşe deviriyordu.
Telefon susmuyordu. Her çağrı, her bildirim Cengiz’in dikkatli şekilde inşa ettiği imajı biraz daha yıkıyordu. Restoran içindeki diğer müşteriler de artık onların masasındaki gerginliği fark etmeye başlamışlardı.
Cengiz, Metin elini uzattı. “Telefonu kapat. Şimdi bu çağrıları cevaplamak zorunda değilsin.” “Hayır.” Cengiz telefonu göğsüne bastırdı. “Kontrol etmek zorundayım. Her şeyi kontrol edebilirim.” Ama kontrolün çoktan elinden çıktığı belliydi.
Tarık müşterisinin durumunu izlerken üzüldü. İnsan psikolojisinin kırılganlığı karşısında ne kadar savunmasız olduğunu görüyordu. Akşam ilerledikçe Cengiz’in telefonu adeta bomba gibi titremeye devam ediyordu. Her bildirim onun dünyasının bir parçasını daha yok ediyordu ve Metin eski arkadaşının bu yavaş çöküşünü çaresizlikle izliyordu.
Restoran müdavimlerinin neşeli sohbetleri arasında köşedeki masada yaşanan drama sessizce devam ediyordu. “Tuvalete gidiyorum,” dedi Cengiz. Ayağa kalkarken sandalyesine tutundu. Bacakları onu taşımakta zorlanıyor gibiydi. “Hemen dönerim.” Metin başını salladı ama Cengiz’in yürüyüşündeki değişimi fark etmişti.
Tarık Cengiz’in tuvalete doğru yürürken telefonu kulağına yapıştırdığını gördü. Onun arkasından gitmeye karar verdi. Taze havlu götürme bahanesiyle tuvalet koridorunda Cengiz’in sesini duyabiliyordu.
.
News
आम लड़की के सामने क्यों झुक गया पुलिस वाला…
आम लड़की के सामने क्यों झुक गया पुलिस वाला… सुबह का वक्त था। एक ऑटो धीरे-धीरे चल रहा था और…
आखि़र SP मैडम क्यों झुक गई एक मोची के सामने जब सच्चाई आया सामने….
आखि़र SP मैडम क्यों झुक गई एक मोची के सामने जब सच्चाई आया सामने…. एक सुबह, जिले की आईपीएस मैडम…
इंस्पेक्टर ने–IPS मैडम को बीच रास्ते में थप्पड़ मारा और बत्तमीजी की सच्चाई जानकर पहले जमीन खिसक गई.
इंस्पेक्टर ने–IPS मैडम को बीच रास्ते में थप्पड़ मारा और बत्तमीजी की सच्चाई जानकर पहले जमीन खिसक गई. सुबह के…
जब दरोगा ने मारा ips अधिकारी को थपड़ फिर क्या हुआ
जब दरोगा ने मारा ips अधिकारी को थपड़ फिर क्या हुआ सुबह का समय था और बाजार में चहल-पहल थी।…
जब पुलिस इंस्पेक्टर ने आर्मी ट्रक रोका | फिर हुआ ऐसा इंसाफ़ जिसने सबको हिला दिया
जब पुलिस इंस्पेक्टर ने आर्मी ट्रक रोका | फिर हुआ ऐसा इंसाफ़ जिसने सबको हिला दिया राजस्थान की गर्मी में…
End of content
No more pages to load






