Bir Misafir, Temizlik Arabasındaki Bebeği Gördü… Tepkisi Herkesi Şaşırttı
.
.
Bir Misafir, Temizlik Arabasındaki Bebeği Gördü… Tepkisi Herkesi Şaşırttı
İstanbul’un kalbinde, Taksim’e yakın lüks Sultan Ahmet Palas oteli, salı akşamının alışıldık ritmiyle çalkalanıyordu. Uzun koridorların kristal avizeleri, altın rengi ışıklar saçarken, siyah mermer zemin üzerinde yansıyan gölgeler sessizce dans ediyordu. Klima sisteminden gelen hafif uğultu, pahalı parfümlerle karışan lavanta kokulu temizlik maddelerinin arasında kayboluyordu.
-
katta, 42 yaşındaki iş adamı Kemal Özkan, yorgun bir günün ardından kravatını çözüyordu. Teknoloji konferansından çıkan kahverengi saçlı, ela gözlü adam, uzun iş seyahatinin verdiği yorgunluğu omuzlarında taşıyordu. 314 numaralı oda kusursuz düzenlenmişti. Kar beyazı çarşaflar, bordo kadife perdeler ve Galata Kulesi’ne bakan muhteşem manzara. Çantasını açarken koridordan garip bir ses duydu. Zayıf, neredeyse fark edilmez bir ağlama sesi yakınlardan geliyordu.
Hareketlerini durdurarak dikkatle dinledi. Sessizlik yeniden çökmüştü ama o seste onu donduran bir şey vardı. Kulağını kapıya dayatıp neredeyse bir dakika boyunca hareketsiz kaldı. Sonra ağlama sesi tekrar duyuldu. Açıkça çok küçük bir çocuk, belki yeni doğmuş bir bebek. Ama nereden geliyordu? Otel, üst katlarda 3 yaş altı çocuklara izin vermiyordu; lüks ve sessizlik atmosferini korumak için katı bir kuraldı bu.
Kemal kapıyı dikkatle açıp koridora çıktı. LED ampullerin sakin ışığı, gri ve gümüş tonlarında dokunmuş halının üzerine eşit olarak düşüyordu. Koridor bomboştu ama ağlama sesi devam ediyordu. Şimdi daha netti. Asansörlerin yönünden geliyordu. Daha önce temizlik arabasıyla bir temizlik görevlisi gördüğü yerden. Araba, 318 numaralı odanın yanında terk edilmiş duruyordu. Temiz havlular, deterjan şişeleri ve elektrikli süpürge ile doluydu.
Kemal yaklaştığında sesin tam olarak oradan geldiğini fark etti. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Arabanın içinde beyaz havluların altında küçük ve kırılgan bir şey hareket ediyordu. Titreyen elleriyle havluları hafifçe kaldırdı ve gördüğü manzara nefesini kesti. İki aylık kadar büyük bir bebek, lekeli pembe bodisi ve ince bir battaniyeye sarılmış, gözlerini sıkıp yumruklarını kavuşturarak sessizce ağlıyordu. Tenis olgun dudakları, soğuktan hafif morarmıştı. Yanında yarım boş bir biberon ve kullanılmış bir bez, birinin ona aceleyle bakmaya çalıştığını gösteriyordu.
Kemal midesinin buruştuğunu hissetti. Baba değildi ama insani içgüdüsü ona bu çocuğun acil yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Temizlik arabası, bebek için yer değildi. Soğuk, güvensiz ve bu kadar kırılgan bir varlık için tamamen uygunsuzdu. Bakışları temizlik arabasının üzerindeki kimlik kartına yöneldi. Ayşe Demir, temizlik görevlisi, 34 yaşında. İsmin yanında büyük kahverengi gözlü ve saçları zarif bir topuzla toplanmış genç bir kadının küçük fotoğrafı vardı.
O anda asansör nazik bir ding sesiyle açıldı ve fotoğraftaki kadın çıktı. Ayşe Demir, 25 yaşında görünüyordu. Otelin lacivert üniformasını giymiş ve zar zor gizlediği panik ifadesi taşıyordu. Kemal’i arabasının yanında görünce yüzü bembeyaz oldu. “Beyefendi,” dedi Türkçe kekeleyerek. Sonra sözlerini yuttu. Kemal doğrudan gözlerinin içine baktı ve o anda her şeyi anladı. Korku, çaresizlik, utanç hepsi yorgun yüzünde yazıyordu.
“Bu benim,” diye fısıldadı sonunda. Sesi o kadar zayıftı ki Kemal zar zor duyabildi. Kemal göğsünde bir şeyin sıkıştığını hissetti. Temizlik arabasındaki bebeğe, sonra da önünde utançtan başı öne eğik duran kadına baktı. Sultan Ahmet Palas Hotel’in zarif koridorunda yerini bulamayan bir görüntüydü bu. Lüks ve konforun arkasında gizlenen bir çaresizlik hikayesi.
“Ne kadar süredir burada çalışıyorsun?” diye sordu Kemal, durumu anlamaya çalışarak. Ayşe titreme başladı ve gözleri yaşlarla doldu. “Altı ay,” diye cevapladı. Lastik eldivenlerinin arkasıyla gözyaşlarını silerek, “İki vardiya çalışıyorum. Bazen gerektiğinde geceleri de onun için. Onun için paraya ihtiyacım var.” Kemal, aniden tüm hikayenin gözlerinin önünde yazıldığını görebiliyordu. Bekar bir anne, muhtemelen çok genç. Temizlik görevlisi maaşıyla çocuğunu büyütmeye çalışıyor. Kendi geçmişini hatırladı. O da sadece annesiyle büyümüştü. Babası 8 yaşındayken aileyi terk etmişti.
Çalışırken onu genellikle “Nerede bırakıyorsun?” diye sordu Kemal, durumu anlamaya çalışarak. Ayşe, ilk kez başını kaldırdı ve Kemal’in kahverengi gözlerinde o kadar derin bir acı gördü ki kalbi sıkıştı. Gündüz vardiyasında çalışırken ona bakan bir komşum var. Ama bugün hastalandı ve onu alamadı. Müdür, benim çocuğum olduğunu bilmiyor. Sözleşmede çalışanların ne zaman gerekse çalışmalarını engelleyecek yükümlülükleri olamayacağı açıkça yazıyor.
Sesi giderek daha titrek hale geliyordu. Çocuğu otele getirdiğimi öğrenirse beni kovar. Ama başka çarem yoktu. İstanbul’da kiralar pahalı, mama, bez, her şey çok para. Bu iş, tek gelirim. Kemal, Ayşe’nin çocuğunu sallamaya devam ettiğini, annesinin ona küçükken söylediği bir melodi mırıldandığını izliyordu. O kadar doğal ve güzel bir görüntüydü ki göğsünde bir şeyin eridiğini hissetti.
Adı ne? diye sordu. Emir, diye cevapladı Ayşe sevgi dolu bir sesle. Kemal, küçük Emir’e baktı ve sağlıklı, yuvarlak yanaklı, annesinin bluzuna yapışan küçük parmaklarıyla mükemmel bir çocuk gördü. Sadece koşulları tamamen yanlıştı. “Babasını nerede?” diye sordu Kemal. Sonra sorunun çok kişisel olabileceğini fark etti. “Özür dilerim, sormamalıydım.” “Hamile olduğumu öğrendiğinde gitti,” diye cevapladı Ayşe basitçe. Sorumluluk için çok genç olduğunu ve benim sorunu çözmem gerektiğini söyledi. O zamandan beri onu görmedim.
Sözleri basitti ama Kemal arkalarındaki acıyı hissedebiliyordu. 25 yaşında bir kadın hamilelik sırasında terk edilmiş, sabırsız bir dünyada tek başına idare etmeye çalışıyor. Kemal’in telefonları komodinin üzerindeydi ve birkaç dakikadır titriyordu. Muhtemelen iş e-postalarıydı veya Antalya’daki eşinden mesajlar. Eşini düşünmek ona ne kadar farklı dünyalarda yaşadıklarını fark ettirdi. Ayşe, dedi birden. “Yaptığının yasa dışı olduğunu biliyorsun değil mi?”
Kemal, hemen soldu. “Bunun uygun olup olmadığını bilmiyorum.” Ayşe, dedi Kemal ismini ilk kez kullanarak, “Bir saat önce var olduğunu bilmiyordum. Şimdi çocuğunu kucağımda tutuyorum otel odamda. Sanırım sosyal gelenekleri çoktan açtık.” Ayşe’nin yüzünde zar zor fark edilir bir gülümseme belirdi. “Ayda 5.500 lira artı şanslıysam 600-800 lira bahşiş.”
Kemal zihninde hızla hesapladı. İstanbul’un merkezinde iyi bir restoranda iki kişilik yemeğe harcadığından daha azdı. Şu anda bulundukları odanın tek gecelik ücretinden çok daha az. Kira: Başakşehir’de bir stüdyo daire için 2700 lira. Küçük ama temiz. Kemal, Ayşe’nin çocuğunu sallamaya devam ettiğini, annesinin ona küçükken söylediği bir melodi mırıldandığını izliyordu. O kadar doğal ve güzel bir görüntüydü ki göğsünde bir şeyin eridiğini hissetti.
“Adı ne?” diye sordu. “Emir,” diye cevapladı Ayşe sevgi dolu bir sesle. Kemal, küçük Emir’e baktı ve sağlıklı, yuvarlak yanaklı, annesinin bluzuna yapışan küçük parmaklarıyla mükemmel bir çocuk gördü. Sadece koşulları tamamen yanlıştı. “Babasını nerede?” diye sordu Kemal. Sonra sorunun çok kişisel olabileceğini fark etti. “Özür dilerim, sormamalıydım.” “Hamile olduğumu öğrendiğinde gitti,” diye cevapladı Ayşe basitçe. Sorumluluk için çok genç olduğunu ve benim sorunu çözmem gerektiğini söyledi. O zamandan beri onu görmedim.
Sözleri basitti ama Kemal arkalarındaki acıyı hissedebiliyordu. 25 yaşında bir kadın hamilelik sırasında terk edilmiş, sabırsız bir dünyada tek başına idare etmeye çalışıyor. Kemal’in telefonları komodinin üzerindeydi ve birkaç dakikadır titriyordu. Muhtemelen iş e-postalarıydı veya Antalya’daki eşinden mesajlar. Eşini düşünmek ona ne kadar farklı dünyalarda yaşadıklarını fark ettirdi.
Ayşe, dedi birden. “Yaptığının yasa dışı olduğunu biliyorsun değil mi?” Kemal, hemen soldu. “Bunun uygun olup olmadığını bilmiyorum.” Ayşe, dedi Kemal ismini ilk kez kullanarak, “Bir saat önce var olduğunu bilmiyordum. Şimdi çocuğunu kucağımda tutuyorum otel odamda. Sanırım sosyal gelenekleri çoktan açtık.” Ayşe’nin yüzünde zar zor fark edilir bir gülümseme belirdi.
“Bir IT danışmanlık firmam var. Çok büyük değil ama iyi gidiyor. Ofis yönetimi ile ilgilenecek birine ihtiyacım var. Randevu alma, telefon cevaplama, belge düzenleme, müşteri iletişimi, ofis işi, normal çalışma saatleri, pazartesi cuma, aylık 10.500 lira maaş.” Ayşe’nin gözleri büyüdü. İş özel sağlık sigortası, yemek kartı ve gerektiğinde çocuğunu ofise getirme imkanıyla geliyor.
Kemal, zihninde hızla hesapladı. İstanbul’un merkezinde iyi bir restoranda iki kişilik yemeğe harcadığından daha azdı. Şu anda bulundukları odanın tek gecelik ücretinden çok daha az. Kira: Başakşehir’de bir stüdyo daire için 2700 lira. Küçük ama temiz. Kemal, Ayşe’nin çocuğunu sallamaya devam ettiğini, annesinin ona küçükken söylediği bir melodi mırıldandığını izliyordu. O kadar doğal ve güzel bir görüntüydü ki göğsünde bir şeyin eridiğini hissetti.
Kemal, telefonunu eline aldı ve Ayşe’ye bir mesaj gönderdi. “Yarın akşam için bir şeyler planlayalım.” Ayşe, gülümseyerek yanıtladı. “Tamam, çok sevinirim.”
O gece Kemal, Ayşe ile birlikte otel odasında oturdu. İkisinin de gözlerinde bir umut vardı. Kemal, Ayşe’nin hayatındaki zorlukları aşmasına yardımcı olmak istiyordu. “Birlikte daha güçlü olabiliriz,” dedi Kemal.
Ayşe, “Evet, birlikte her şeyi başarabiliriz,” diye yanıtladı. Kemal, Ayşe’nin elini tuttu ve ona güven verdi. “Seni destekleyeceğim,” dedi.
Zamanla, Kemal ve Ayşe arasındaki bağ güçlendi. Kemal, Ayşe’nin çocuğuna olan sevgisini ve özverisini gördükçe, ona daha da yakınlaştı. Birbirlerinin hayatında önemli bir yer edindiler.
Ayşe, Kemal’in hayatına yeni bir anlam kattığını fark etti. Kemal, Ayşe’nin güçlü duruşunu ve azmini takdir ediyordu. İkisi de birbirlerine destek olarak, zorlukların üstesinden gelmeyi başardılar.
Bir gün, Kemal, Ayşe’ye sürpriz bir teklif yaptı. “Seninle birlikte bir iş kurmak istiyorum,” dedi. Ayşe şaşırmıştı. “Gerçekten mi?” diye sordu. Kemal, “Evet, seninle birlikte çalışmak istiyorum. Senin yeteneklerinle bu işi büyütebiliriz,” dedi.
Ayşe, Kemal’in teklifini kabul etti. Birlikte yeni bir başlangıç yaptılar. Kemal, Ayşe’nin yanında durarak ona destek oldu. İkisi de birbirlerinin hayatında önemli bir değişim yarattılar.
Sonunda, Kemal ve Ayşe, birlikte bir aile oluşturdular. Küçük Emir, onlara her gün yeni bir mutluluk getirdi. Kemal, Ayşe ve Emir ile birlikte geçirdiği her anın değerini biliyordu.
İstanbul’un kalbinde, Taksim’in yakınındaki o lüks otelde başlayan hikaye, şimdi yeni bir başlangıçla devam ediyordu. Kemal, Ayşe ve Emir, hayatlarının en güzel anlarını birlikte yaşıyorlardı. Herkesin şaşırdığı o an, aslında onların hayatında yeni bir sayfa açmıştı.
Ve böylece, bir misafir, temizlik arabasındaki bebeği gördüğünde herkesin tepkisini şaşırtan bir hikaye başlamış oldu.
.
News
MİLYONER DOĞUM GÜNÜNÜ TEK BAŞINA KUTLUYORDU – TEK ANNE “KALABİLİR MİYİZ?” DİYE SORANA KADAR
MİLYONER DOĞUM GÜNÜNÜ TEK BAŞINA KUTLUYORDU – TEK ANNE “KALABİLİR MİYİZ?” DİYE SORANA KADAR . . Milyonerin Doğum Günü: Beklenmedik…
Fakir Bir Kız, Boğulmakta Olan Milyonerin İkizlerini Kurtardı, O Bir Kahramandı ve Hayatları Sonsuza
Fakir Bir Kız, Boğulmakta Olan Milyonerin İkizlerini Kurtardı, O Bir Kahramandı ve Hayatları Sonsuza . . Zengin Çocuğun Kurtuluşu: Bir…
MİLYONERİN BEBEĞİ TÜM DADILARI REDDETTİ… BU ÇALIŞAN HARİÇ
MİLYONERİN BEBEĞİ TÜM DADILARI REDDETTİ… BU ÇALIŞAN HARİÇ . . Zengin Çocuğun Bakıcıları: Bir Aşk Hikayesi On iki ay içinde,…
नौकर घर से || जाने लगा तो मालकिन हाथ पकड़ कर बोली मत जाओ मेरा क्या होगा || और फिर
नौकर घर से || जाने लगा तो मालकिन हाथ पकड़ कर बोली मत जाओ मेरा क्या होगा || और फिर…
न्यूयॉर्क के होटल में एक अमेरिकी ने भारतीय महिला का अपमान किया… लेकिन कहानी में एक चौंकाने वाला मोड़ आया!
न्यूयॉर्क के होटल में एक अमेरिकी ने भारतीय महिला का अपमान किया… लेकिन कहानी में एक चौंकाने वाला मोड़ आया!…
Cycle Ka Challan Krny Waly IPS officer ka Kya Injaam Howa – Real Hindi Moral Islamic Story
Cycle Ka Challan Krny Waly IPS officer ka Kya Injaam Howa – Real Hindi Moral Islamic Story लखनऊ की पुरानी…
End of content
No more pages to load