KOCASI TERK EDİNCE OĞLUYLA DAĞLARA TAŞINDI, O EVDE BULDUĞU ŞEY HAYATINI KÖKTEN DEĞİŞTİRDİ.
.
.
Dağın Sessizliği
Kayseri’nin dar sokaklarında kışın sert ayazı, evlerin arasından ince bıçak gibi esiyordu. Şubat ayının kuru ve keskin soğuğu, nefesleri buhar olup havada asılı bırakıyordu. Eski taş binaların pencerelerinden sızan ışıklar, karla kaplı kaldırımlara titrek gölgeler düşürüyordu. Bu soğuk ve sessiz gecede, Ayla elinde yıpranmış bez çanta, diğer elinde sıkıca tuttuğu küçük oğlu Murat’ın eliyle yürüyordu. Çocuğun parmakları soğuktan buz kesmişti ama annesinin elini bırakmıyordu.
Aralarındaki mesafe, ardında bıraktıkları evden kopuşun ağırlığını taşıyordu. Komşuların fısıltıları, Cemal’in yüzüne bile bakmadan ayrılmaları, Ayla’nın yüreğinde derin bir acı bırakmıştı. O gece, yıllardır evin içinde biriken sessizlik, ağır ve kırıcı cümlelerle yer değiştirmişti. Cemal’in dudaklarından dökülen sözler, “Sen ve bu çocuk benim için hiçbir şey ifade etmiyorsunuz,” Ayla’nın kalbine saplanan keskin bir hançer gibiydi.
Ama aynı zamanda içinde garip bir hafiflik de vardı; yıllardır taşıdığı görünmez zincirlerin kırıldığı an. Aklında sadece bir yer vardı: Babaannesinden kalan, dağın yamacındaki eski taş ev. Yıllardır gitmediği o yer, şimdi tek sığınağı olacaktı.
Şehirden uzaklaştıkça, evlerin yerini çıplak ağaçlar, tarlalar ve karlı tepeler aldı. Rüzgar daha sert esiyor, yolun kenarındaki ince dallar birbirine çarpıp hüzünlü sesler çıkarıyordu. Murat minibüsün buğulu camından dışarı bakarken annesinin dizine yaslanmıştı. Korku ve merak karışımı bir ifadeyle, “Orası çok mu uzak anne?” diye fısıldadı. Ayla başını salladı, gözleri nemliydi. Oraya varmak için uzun ve zorlu bir yolculuk gerekiyordu.
Köy yoluna vardıklarında hava iyice kararmıştı. Gökyüzü lacivert bir örtü gibi dağın üstüne serilmişti. Ayaklarının altında kar gıcırdıyor, uzaktan köpek havlamaları ve rüzgarın uğultusu geliyordu. Taş ev nihayet göründüğünde, Ayla’nın içi bir an için ısındı. Evin duvarları karla kaplanmış, ahşap pencerelerin boyaları dökülmüş, kapının önünde eski bir bakır testisi duruyordu. Kapıyı açtığında içeri yayılan soğuk ve rutubet kokusu, yıllardır kimsenin burada yaşamadığını hatırlattı.
Tavanın köşelerinde örümcek ağları, yerde ince bir toz tabakası vardı ama ev sağlamdı. Ayla sobanın başına geçti. Eski odun yığınından birkaç kütük aldı ve kibriti çaktı. İlk alevler yanarken odanın içi hafifçe aydınlandı. Duvarlarda asılı duran babaannesinin siyah-beyaz fotoğrafı gözüne ilişti. Fotoğraftaki yüz, yıllar öncesinden ona bakıyordu; kararlı, sert ama güven veren bir ifade.
Murat, annesinin dizine başını koymuş uyumaya hazırlanırken, Ayla pencereden dışarı baktı. Kartaneleri ağır ağır düşüyor, uzaklardaki köyün birkaç ışığı rüzgarda titriyordu. Kendine söz verdi: Ne olursa olsun burası artık onların evi olacaktı. Ne sırlar saklarsa saklasın, bu dağın üstünde ayakta kalmayı başaracaklardı.
Dağın yamacındaki eski taş evde geçen ilk sabah, Ayla için hem yabancı hem de tanıdık bir uyanıştı. Geceden kalan soğuk, sobanın yanmasına rağmen odaların köşelerinde hala kendini hissettiriyordu. Nefesinden çıkan buhar, ince bir sis gibi yüzüne yayılıyordu. Murat yorganın altında küçücük büzülmüş, sabahın sessizliğinde annesinin ağır adımlarını dinliyordu.
Evin her yerinde geçmişten kalma bir hikaye vardı: Duvarlardaki çatlaklar, pencere pervazındaki eskimiş vernik, babaannesinden kalan ince nakışlı perdeler… Ama o hikayeler şimdilik susuyordu. Ayla henüz geçmişle yüzleşmeye hazır değildi. Tek düşüncesi oğlunu bu kışın ortasında güvende tutmaktı.
Kış Anadolu’nun ortasında sertti. Şubatın ikinci haftasına girilmişti. Günler kısa, geceler uzun ve ayazlıydı. Rüzgar evin etrafındaki çıplak ağaçların dallarını birbirine vurduruyor, ince kar taneleri savrularak pencere camlarına çarpıyordu. Ayla ısınmak için sürekli sobayı beslemek zorundaydı. Köyden getirdiği birkaç parça odun hızla tükeniyordu. Kalanını kendi toplamak için sabah erkenden kalın paltosunu giyip dışarı çıktı. Kar dizlerine kadar çıkıyor, her adımı ağırlaştırıyordu. Topladığı odunları sırtına bağlayarak eve taşıdı. Sırtında keskin bir ağrı hissetse de bunu önemsemedi.
Murat, şehirde alışık olduğu gürültülü sabahların aksine burada sadece rüzgarın uğultusunu ve uzaktan gelen köpek havlamalarını duyuyordu. Annesinin hareketlerini sessizce izliyor, onun yüzündeki yorgunluğu fark ediyordu. Ama Ayla, oğlunun gözünde korku görmemek için güçlü görünmeye çalışıyordu. Ona bu dağ evinin güvenli olduğunu, burada huzur bulacaklarını hissettirmek istiyordu. İçinde büyüyen endişeyi ise saklıyordu.
Öğlene doğru Ayla köy yoluna indi. Dağın eteğinde birbirine yakın dizilmiş tek katlı taş evlerden oluşan küçük yerleşim vardı. Köyün girişinde bir bakkal, biraz ilerisinde bir fırın ve köy meydanında eski bir çınar ağacı bulunuyordu. Aile, bakkaldan un, tuz ve birkaç temel ihtiyaç aldı. Dükkan sahibi yaşlı bir adam ona dikkatle bakıyor ama fazla konuşmuyordu.
Çıkarken köy meydanında birkaç kadının kendi aralarında fısıldaştığını gördü. Kimi kısa bir selam verdi, kimi gözlerini kaçırdı. Ayla bu bakışların çoğunu yıllar önce de hissetmişti. Küçük bir yerde yabancı olmak, hele ki geçmişinden dedikodularla bilinen biri olmak kolay değildi.
Eve dönüş yolunda dağın yamacındaki patika daha sessizdi. Sanki kar sesleri yutmuş gibiydi. Uzaktan bir tavuk kümesinin yanından geçen ince bir duman çizgisi gözüne çarptı. Yakınlarda biri ateş yakmış olmalıydı. Ama bu hava koşullarında dışarıda ateş yakmak nadirdi. İçinde küçük bir huzursuzluk oluşsa da bunu kendi kendine bastırdı.
O günün akşamı evin sobasında yeni pişen ekmek kokusu yayıldı. Aile babaannesinden öğrendiği gibi hamuru yoğurmuş, mayalamış, odun ateşinde pişirmişti. Murat ekmeğin sıcak buharında keyifle yemeğini yerken, Ayla’nın gözleri pencereye kayıyordu. Karanlık çökmüştü ve pencereden sadece karla kaplı bahçe görünüyordu. Ama bazen sanki uzakta bir gölge hareket ediyormuş gibi geliyordu. Bunu Murat’a hissettirmedi ama içgüdüleri ona tetikte olmasını söylüyordu.
Gece soğuk daha da yoğunlaştı. Sobanın başında oturup geçmişi düşündü. Cemal’in öfkesi, küçümseyen bakışları, son tartışmada kullandığı kelimeler zihninde yankılanıyordu. Yıllar boyunca sessizce katlandığı kırgınlıklar birikmişti. Şimdi burada, bu dağın başında kendi hayatını yeniden kurma fırsatı vardı. Ama bunun kolay olmayacağını biliyordu. Yalnızlık, özgürlükle beraber geliyordu. Ama aynı zamanda dışarıdan gelecek her tehlikeye karşı tek başına durmak zorundaydı.
Ertesi gün Ayla köyde tanıştığı birkaç kişiden biri olan Kemal’le karşılaştı. Kemal köyün kasabıydı. Orta yaşlarında, yüzünde derin çizgiler taşıyan, konuşurken gözlerini fazla kırpmayan bir adamdı. Ona kapısının önündeki kırık menteşeyi onarabileceğini söyledi. Ayla bu yardım teklifini nezaketle kabul etti. Ancak adamın bakışlarında ölçülü bir mesafe vardı. Onun varlığı Ayla’ya hem pratik bir yardım hem de açıklayamadığı bir tedirginlik veriyordu.
O akşam sobanın yanında otururken babaannesinin eski sözleri zihninde canlandı: “Dağlarda herkes kendi sessizliğini taşır ama bazılarının sessizliği karanlıktan daha yoğundur.” Ayla köyün insanlarının kendi sessizliklerinde neler sakladığını bilmiyordu. Ama hissediyordu ki bu dağ sadece rüzgarı ve soğuğu barındırmıyordu. Başka, daha derin şeyler de vardı.
Murat annesinin dizine koymuş uyumaya hazırlanırken, Ayla pencereden dışarı baktı. Uzakta karanlığın içinde ince bir ışık titriyordu. Belki bir evin lambasıydı, belki de başka bir şey. Ama o an içini kaplayan huzursuzluk dalgası, buradaki yalnızlığın sadece soğuktan ibaret olmadığını ona fısıldıyordu. Yavaşça sobanın kapağını kapattı, yorganı oğlunun üzerine çekti ve sessizce odanın köşesindeki eski sandalyeye oturdu. Rüzgar evin çatısına çarptığında çıkan uğultu gecenin derinliğine karışıyordu.
Ayla içten içe bunun sadece uzun bir kışın başlangıcı olmadığını, daha farklı bir yolculuğun eşiğinde olduğunu hissediyordu. Dağın üstündeki bu ev şimdilik sığınaklarıydı ama aynı zamanda henüz bilmediği sırların da bekçisi olacaktı.
News
यह 15 साल का लड़का गर्मी में कार में बंद रोते हुए बच्चे को देखकर तुरंत कांच तोड़ देता है और फिर…
यह 15 साल का लड़का गर्मी में कार में बंद रोते हुए बच्चे को देखकर तुरंत कांच तोड़ देता है…
अमीर लड़के ने बुज़ुर्ग का मज़ाक उड़ाया, लेकिन सच्चाई जानकर पैरों तले ज़मीन खिसक गई
अमीर लड़के ने बुज़ुर्ग का मज़ाक उड़ाया, लेकिन सच्चाई जानकर पैरों तले ज़मीन खिसक गई सुबह के ग्यारह बज चुके…
तलाक के 10 साल बाद अस्पताल में हुआ ऐसा मिलन, जिसने सबको रुला दिया
तलाक के 10 साल बाद अस्पताल में हुआ ऐसा मिलन, जिसने सबको रुला दिया टूटा हुआ रिश्ता और फिर से…
नई-नवेली बहू सास का अपमान करती थी… फिर जो हुआ, सबके लिए सबक बन गया |
नई-नवेली बहू सास का अपमान करती थी… फिर जो हुआ, सबके लिए सबक बन गया | रिश्तों की कसौटी: प्यार,…
टीचर जिसे गरीब बच्चा समझ रही थी…जब सच्चाई खुली, तो टीचर की होश उड़ गए…
टीचर जिसे गरीब बच्चा समझ रही थी…जब सच्चाई खुली, तो टीचर की होश उड़ गए… खोई हुई पहचान: नील की…
वृद्धाश्रम में ससुर को छोड़ने गई बहू… वहीं अपनी मां मिली तो पैरों तले ज़मीन खिसक गई
वृद्धाश्रम में ससुर को छोड़ने गई बहू… वहीं अपनी मां मिली तो पैरों तले ज़मीन खिसक गई वृद्धाश्रम की दीवारों…
End of content
No more pages to load