Amerikalı milyoner uçakta bayıldı, ve bir Türk lise öğrencisi boynuna bir kalem sapladı ✏️😱

.

.

Gökyüzünde Bir Mucize: Eylül’ün Hikayesi

Akdeniz’in masmavi sularının üzerinde, 10.700 metre yükseklikte Türk Hava Yolları’nın 400 sefer sayılı uçağı Antalya’ya doğru süzülüyordu. Ekonomi kabininde yolcular ya hafif horultuyla uyukluyor ya da küçük ekranlarda vakit geçiriyordu. Ancak 32. koltukta oturan 18 yaşındaki lise öğrencisi Eylül Öztürk’ün kalbi o an çok farklı atıyordu. Elinde babasının eskimeyen Scriks kalemi, defterine notlar alıyordu. Bu uçuş, onun hayatının dönüm noktası olacaktı.

Kayseri’de doğup büyüyen Eylül, ailesinden aldığı tıbbi mirasla büyümüştü. Annesi Perihan Hanım göğüs cerrahı, babası Selçuk Bey ise iç hastalıkları uzmanıydı. Eylül, Ramazan gecelerinde annesiyle izlediği tıbbi belgesellerden öğrendiği acil müdahale prosedürlerini defterine yazıyor, özellikle trakeotomiye odaklanıyordu. Bu bilgiler onun için sadece bir hobi değil, bir takıntıydı.

Uçakta aniden kabin anonsu duyuldu. Tıbbi yardım isteyen bir çağrıydı. Business class bölümünde, Türkiye’nin en büyük inşaat holdinglerinden birinin sahibi Murat Gürkan Bey, kuzu tandırı yerken lokma kaçırmış ve hava yolu tıkanıklığı yaşamaya başlamıştı. Kabin ekibi Heimlich manevrasını denemiş ancak başarılı olamamıştı. Murat Bey’in durumu hızla kötüleşiyordu.

AMERİKALI MİLYONER UÇAKTA BAYILDI, VE BİR TÜRK LİSE ÖĞRENCİSİ BOYNUNA BİR  KALEM SAPLADI - YouTube

Bu kritik anda, ekonomi kabininden genç bir kızın kararlı adımları duyuldu. Eylül, yanında sadece defteri ve kalemiyle business class bölümüne ilerledi. Kabin görevlileri önce şaşkınlıkla karşıladı onu. “Sen kimsin?” diye sordular. Eylül sakin bir sesle, “Lise son sınıf öğrencisiyim. Annem doktor, ne yapılması gerektiğini biliyorum.” dedi.

Durumun ciddiyetini anlayan kabin ekibi, İstanbul Tıp Fakültesi’nden yeni mezun hemşire Yasemin’in desteğiyle Eylül’e izin verdi. Eylül, steril bir bistüri ve kaleminin kapağını çıkararak geçici bir trakeotomi tüpü olarak kullanacağı kalem gövdesini hazırladı. Murat Bey’in boynundaki tiroid kıkırdağı ve krikoit arasındaki krikotiroid membranı buldu, annesinin öğrettiği gibi yatay bir kesi yaptı.

Kabin sessizliğe bürünmüş, herkes Eylül’ün ellerine kilitlenmişti. Eylül, titreyen elleriyle kesiyi yaptı, kalem tüpünü yerleştirdi ve nefes yolunu açtı. Murat Bey’in göğsü hafifçe yükselmeye başladı. Kabin memurları ve yolcular rahat bir nefes aldı, gözlerde yaşlar belirdi. Murat Bey’in rengi düzelmeye, nabzı güçlenmeye başladı. O anda, sınıf, statü ve zenginlik farkı anlamsızlaşmış, sadece insanlık kalmıştı.

Uçağın Antalya’ya inişi sırasında tıbbi ekipler hazır bekliyordu. Murat Bey, sedyeyle ambulansa taşınırken Eylül’ün elini sıkıca tuttu. Gözlerinde derin bir minnettarlık vardı. O gece, Eylül’ün hayatı tamamen değişmişti. Medya, sosyal medya ve uluslararası haber kanalları bu mucizevi müdahaleyi konuşuyordu. “Türk liseli kız, kalemiyle milyoner iş adamını kurtardı” başlıkları dünya çapında trend olmuştu.

Eylül, bu ilgi karşısında mütevazı kaldı. “Sadece bildiklerimi uyguladım” dedi. Ancak herkes onun cesaretini ve bilgisini hayranlıkla karşıladı. Okulunda, öğretmenleri ve arkadaşları gurur duyuyor, hatta tıp fakülteleri ona özel davetler gönderiyordu. Eylül, bu tekliflere rağmen sınavlarına odaklanmayı tercih etti.

Yaşadığı deneyim, Eylül’ün tıp fakültesindeki eğitimine farklı bir anlam kattı. Artık sadece teorik bilgi değil, gerçek hayatta karşılaşabileceği durumlara hazırlıklıydı. Klinik rotasyonlarında, hastalarla kurduğu bağ ve profesörlerin takdiri, onun doktorluk yolundaki kararlılığını pekiştirdi.

Yıllar geçti, Eylül mezun oldu. Mezuniyet töreninde dekan ona özel bir plaket verdi; içinde orijinal Scriks kalemi ve “Bilgi güçtür, cesaret ise onu kullanabilmektir” yazısı vardı. Eylül, ninesinin “Şifa dağıtmak nasip işidir” sözünü hatırladı. O gece, Akdeniz’in üzerinde 10.700 metrede bir adamın ilk nefesinin sesi, hayatının müziği olmuştu.

Eylül’ün hikayesi, sadece bir hayat kurtarma eylemi değil, cesaretin, bilginin ve insanlığın gücünün simgesi oldu. Gökyüzünde başlayan mucizesi, yeryüzünde umut ve ilham kaynağı olarak devam etti.

Eylül’ün tıp fakültesindeki ilk yılları, yoğun bir öğrenme süreciyle geçti. Dersler zorlu, beklentiler yüksekti. Ancak o, uçaktaki o kritik anın verdiği özgüvenle her zorluğun üstesinden gelmeye kararlıydı. Klinik uygulamalarda, hastalarla birebir iletişim kurarken, geçmişte yaşadığı deneyimlerin ona ne kadar büyük bir avantaj sağladığını fark etti.

Bir gün, çocuk cerrahisi kliniğinde staj yaparken, küçük bir çocuğun hava yolu tıkanıklığı vakasıyla karşılaştı. Çocuğun dudakları mavileşmiş, gözlerinde korku vardı. Eylül, cebindeki mavi Scriks kalemiyle o an uçakta yaşadığı trakeotomi deneyimini hatırladı. Hekim gözetiminde, hızlı ve doğru müdahaleyle çocuğun hava yolu açıldı. Annesi gözyaşları içinde Eylül’e teşekkür etti. O an, Eylül’ün doktorluk yolculuğunda yeni bir dönüm noktasıydı.

Medya ilgisi azalmış olsa da, Eylül’ün hikayesi tıp camiasında konuşulmaya devam ediyordu. Profesörleri, onun sadece bilgisiyle değil, aynı zamanda kriz anındaki soğukkanlılığı ve cesaretiyle de örnek olduğunu söylüyordu. Arkadaşları ise ona “Kalemli Kız” lakabını takmış, bu lakap Eylül’ü hem gururlandırıyor hem de motive ediyordu.

Zamanla, Eylül akademik başarılarının yanı sıra tıp etiği ve acil müdahale konularında seminerler vermeye başladı. Öğrenciler, onun yaşadığı gerçek deneyimlerden ders alıyor, kriz anlarında nasıl davranılması gerektiğini öğreniyordu. Eylül, sadece bir öğrenci değil, aynı zamanda bir lider olmuştu.

Mezuniyet günü geldiğinde, Eylül ailesiyle birlikte büyük bir gurur yaşadı. Dekan, ona özel plaket verirken, “Bilgi güçtür, cesaret ise onu kullanabilmektir” sözünü tekrar etti. Eylül, ninesinin sözlerini hatırladı: “Şifa dağıtmak nasip işidir.” O gün, hayatının en anlamlı anlarından biriydi.

Eylül, doktorluk kariyerine başlarken, uçakta kurtardığı Murat Bey ile olan bağını hiç koparmadı. Murat Bey, ona tıbbi ekipmanlar ve burslar göndererek destek oldu. Ancak Eylül, tüm teklifleri nazikçe reddetti ve kendi emeğiyle ilerlemeyi tercih etti.

Yıllar sonra, Eylül Türkiye’nin önde gelen göğüs cerrahlarından biri oldu. Hastalarına şefkatle yaklaşırken, geçmişte yaşadığı o uçak anısını her zaman kalbinde taşıdı. O an, sadece bir hayat kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda kendi kaderini de şekillendirmişti.