“Bir Tabak Yemek İçin Çalabilir Miyim” 200 Milyoner Güldü. Ama Yeteneği Herkesi Etkiledi
.
.
Tarık Gökalp ve Altınsaray’da İnsanlık Sınavı
Bursa’nın en gösterişli ve prestijli oteli Altınsaray’ın büyük salonunda, kristal avizelerden yayılan ışıklar altında Türkiye’nin en zengin ve güçlü iş insanları bir araya gelmişti. İnce dantel işlemeli masa örtüleri, kristal kadehler ve gümüş çatal bıçak takımları, bu elit topluluğun zenginliğini ve ihtişamını gözler önüne seriyordu. Özel yapım Türk rakıları ve Fransız şampanyaları eşliğinde sohbetler, kahkahalar yükseliyordu.
Ancak bu lüks ve ihtişam dolu ortamda, kapıdan titrek bir ses yükseldiğinde kibirli kahkahalar aniden kesildi. Yırtık pırtık kıyafetler içinde, uzun ve bakımsız sakalı, ayağındaki delik ayakkabılarıyla bir adam içeri girmişti. Ayakkabıları cilalı mermer zeminde çamurlu izler bırakıyor, bu durum salondaki kusursuz düzeni bozan bir leke gibiydi.
“Affedersiniz efendim,” dedi adam titreyen sesiyle. “Acaba bir tabak yemek karşılığında size piyano çalabilir miyim?”
Salon bir anda şaşkınlık ve inanmazlık dolu fısıltılarla doldu. Bu adam nasıl olmuştu da böyle biri Altınsaray’ın sıkı güvenliğini aşabilmişti? Burada tamamen farklı bir dünyaya ait insanlar arasında ne işi vardı?
Adam, Tarık Gökalp’ti. Türkiye’nin en zengin ve saygın iş insanlarından biri olmasına rağmen, bu gece kendini evsiz bir adam kılığına sokmuştu. Bükülmüş duruşu ve perişan kıyafetleri, kendisini önemsiz biri zanneden insanların gerçek yüzünü görmek için dikkatle hazırlanmış bir maskeydi. Tarık, “Hayırseverler Gecesi” adı verilen bu etkinlikte, yanında çalışan ve sosyal sorumluluk projelerine her zaman karşı çıkan ortağı Serhat Tuna’nın gerçek yüzünü görmek istiyordu.
Tarık’ın bu oyunu, sosyal sınıfların ve insanların gerçek karakterlerinin ortaya çıkması için bir deneydi.
Zenginler Arasında Bir Yabancı
Salonda herkes Tarık’a bakıyordu. İri yapılı, 45 yaşlarında, üzerinde el yapımı 40.000 liralık Türk terzisinin diktiği takım elbisesi olan Serhat Tuna, öfke ve küçümsemesini gizleyemiyordu. Gözlerindeki bakış, Tarık’ın görmek istediği şeydi.
“Güvenlik!” diye bağırdı Serhat yüksek sesle. “Bu adam nasıl girdi buraya? Çabuk atın dışarı!”
Tarık içinden gülümsedi. Oyun başlamıştı ve her şey planladığı gibiydi. Serhat, 55.000 liralık İtalyan ayakkabıları, pırlanta kol düğmeleri ve İsviçre yapımı saatiyle tam bir zenginlik tablosuydu. Ama ruhunun derinliklerinde aynı zarafet yoktu. “Bu dilenci nasıl girdi buraya? Güvenlik nerede?” diye haykırdı.
Serhat, şirketin sosyal sorumluluk projelerine karşı çıkan, fakirlere yardımın tembelliği teşvik ettiğini savunan biriydi. “Çalışsınlar, kazansınlar,” derdi. Oysa Tarık, Serhat’ın babasından kalan büyük mirasla hayata başlamıştı. Serhat’ın çalışarak kazandığı tek şey golf sahalarında geçirdiği saatlerdi.
Genç garson kız Canan, mutfak kapısından olayı izliyordu. Gözlerindeki merhamet, salondaki soğuklukla tezat oluşturuyordu. Tam bir şey söylemek üzereyken otel müdürü Necati Bey onu geri çekti: “Sakın karışma, işini kaybetmek istemiyorsan.”
Canan, gözlerini Tarık’tan ayırmıyordu. İçinden bir ses, bu adamın göründüğü gibi olmadığını fısıldıyordu.
Piyano Başında Bir Gösteri
Tarık, salonun ortasındaki muhteşem Alman yapımı piyanoya doğru yavaşça ilerledi. Bu enstrümanı çok iyi tanıyordu; kendi evinde de aynı modelden üç tane vardı. Ancak şu anda bu görkemli ortamda tamamen tedirgin biri gibi davranıyordu.
“Lütfen,” dedi titrek bir sesle. “Sadece bir parça çalacağım. Üç gündür açım.”
Bu son cümle aslında iki saat önce Kapalı Çarşı’nın ünlü lokantalarından birinde yediği özel yemekten sonra söylenmiş bir yalandı. Ama Tarık’ın amacı, bu insanların gerçekten savunmasız birine nasıl davrandıklarını görmekti.
İki güvenlik görevlisi yaklaşırken, Tarık titreyen elini kaldırdı: “Lütfen, sadece bir şans.”
Serhat kahkaha atarak arkadaşlarına döndü: “Görüyor musunuz? Bu tiplerle uğraşmak zorunda kalmamız bile saçmalık. Bizim sorunumuz değil bu.”
Tarık her kelimeyi, her küçümseyici bakışı zihnine kaydediyordu. Gecenin sonunda tüm bu insanlar, özellikle Serhat, gerçeği öğrenecekti.
Müzik ve İnsanlık
Tarık piyano başına oturdu ve sanki nasıl oturacağını bilmiyormuş gibi pozisyonunu ayarladı. Aslında bu özel model Steinway piyanoda yüzlerce kez çalmıştı. Ancak şimdi tüm salonu şaşırtmak için kendini tutuyordu.
“Ne çalacaksın bakalım?” diye sordu Serhat kendini beğenmiş bir tavırla. “İyi ki doğdun şarkısı mı? Herhalde bildiğin tek parça odur.”
Salondakiler yine güldü. Bazıları “Belki de konuşamıyordur bile, belki hiç eğitim almamıştır,” dedi.
Serhat alaycı bir şekilde: “Peki neyi çalacaksın? Bize söyleyebilir misin?” diye sordu.
Tarık piyano tuşlarına uzandı ve “Annem, annem öğretmişti bana,” dedi. Bu söz salonun atmosferini bir an değiştirdi. Herkesin bir annesi vardı ve bu basit cümle, Tarık’a yapılan aşağılamaları zorlaştırdı.
Serhat hemen müdahale etti: “Annen mi? Eminim annecik piyanist olmak istiyordu ama olamadı değil mi? Ve şimdi oğlu da sokakta yaşıyor. Ne kadar gurur duyuyordur seninle.”
Bu söz o kadar acımasızdı ki, salondaki bazı insanlar bile irkildi.
Tarık derin bir nefes aldı: “Annem derdi ki, ‘Müzik kıyafetlerinize, banka hesaplarınıza ya da nerede uyuduğunuza bakmaz. Müzik sadece ruhunuzun olup olmadığıyla ilgilenir.’”
Bu sözler bazı konukları derinden etkiledi. Ancak Serhat yine kahkaha attı: “Sokak filozofu da olmuşsun. Hadi çal şu annecik şarkını da bu komediyi bitirelim artık.”
Tarık parmaklarını tuşların üzerine yerleştirdi. Salondaki herkes nefesini tutmuş onun başarısız olmasını bekliyordu. Ama yanılıyorlardı.
Gerçek Yetenek Ortaya Çıkıyor
İlk notayı çaldığında salonun her köşesine ulaşan berrak, kristal gibi bir ses yankılandı. Bu acemice basılmış, tereddütlü bir nota değildi. Yıllarca eğitim görmüş, binlerce kez prova yapmış bir piyanistin notasıydı.
Tarık, müziğin teknik açıdan en zorlayıcı bölümüne geldiğinde adeta parmakları tuşlarda dans ediyor, salonu büyülüyordu. Serhat’ın yüzündeki ifade hızla değişti. Bu plan böyle gelişmiyordu.
Tarık’ın elleri piyanoda dans ederken, 30 yıllık pratik kas hafızasına işlediği her hareket mükemmel bir zarafet sergiliyordu. Ancak hala gerçek ustalığını göstermiyor, sadece onları şaşırtacak kadar iyi çalıyordu.
Salonun arkasında huzursuz fısıltılar dolaşmaya başladı. Bu adam Beethoven’ı nereden biliyor? Sokakta yaşayan biri nasıl böyle çalabilir? Bu imkansızdı.
Serhat terlemiş alnını silerken hızlıca açıklama bulmaya çalıştı: “Radyoda duymuştur, birkaç notayı ezberlemiştir.” Ancak sesi kendini bile ikna edemiyordu.
Tarık, müziğin en tutkulu anını yaşarken sahte sakalını yavaşça çıkardı. Salon bir kez daha şok içindeydi. Perişan kıyafetlerin içindeki adam, Türkiye’nin en zengin iş insanlarından biri olan Tarık Gökalp’ti.
İnsanlık Dersi
Tarık, salonu dolduran insanlara dönerek sakin bir sesle konuştu:
“Bu akşam hepiniz bir sosyal deneyin parçası oldunuz. İnsanların sosyal maskeleri olmadan gerçekte kim olduklarını görmek istedim. Bugün burada 200 kişinin önünde gerçek karakterinizi gösterdiniz. Bir insanın değerini kıyafetleriyle, sosyal statüsüyle, banka hesabıyla ölçtünüz.”
Salon sessizleşti. Birçok kişi başını öne eğdi, kendi davranışlarından utanıyordu.
“Bir insanın gerçek değeri zor zamanlarda başkalarına nasıl davrandığıyla ölçülür. Kendinden daha az şanslı olanlara gösterdiği saygı ve merhamet ile ölçülür.”
Bu sözler salonda fısıltı gibi yayıldı. Bazıları gözyaşlarını tutamadı.
Tarık, Serhat’a döndü:
“Sana bir öğrenme fırsatı veriyorum. Doğu Anadolu’daki yeni fabrikamızda asgari ücretle, çalışanlarımızla birlikte bir yıl geçireceksin. Belki o zaman gerçek değerleri öğrenirsin.”
Serhat, gözyaşları içinde başını eğdi ve kabul etti.
Sonuç
Gece sonunda Tarık Gökalp, sadece piyano çalmakla kalmadı, aynı zamanda insanlara gerçek insanlığın ne olduğunu gösterdi. Sosyal sınıfların, kıyafetlerin ve paranın insan değerini belirlemediğini, gerçek değerin merhamet, saygı ve empati olduğunu herkese hatırlattı.
Canan gibi saf kalpli insanlar ise, bu deneyim sayesinde hayatlarında yeni bir sayfa açtı. Tarık Gökalp’in cesareti ve zekâsı, Bursa’nın en lüks otelinde unutulmaz bir insanlık dersi olarak hafızalara kazındı.
News
28 वर्ष की IPS मैडम ने 16 साल के लड़के से शादी कर ली; लेकिन फिर अगले दिन जो हुआ……
28 वर्ष की IPS मैडम ने 16 साल के लड़के से शादी कर ली; लेकिन फिर अगले दिन जो हुआ………
SDM Neelam Verma की सच्ची कहानी | अकेली महिला अधिकारी ने हिला दिया पूरा थाना
SDM Neelam Verma की सच्ची कहानी | अकेली महिला अधिकारी ने हिला दिया पूरा थाना . . बरनाली सिंह एक…
“तलाक के 10 साल बाद पत्नी और बेटी सड़क किनारे चाय बेचती हुई मिली, फिर जो हुआ… | सच्ची जासूसी”
“तलाक के 10 साल बाद पत्नी और बेटी सड़क किनारे चाय बेचती हुई मिली, फिर जो हुआ… | सच्ची जासूसी”…
जब बैंक का सिस्टम ठप हो गया… तब सफाईकर्मी की बेटी ने कर दिखाया वो काम… जो किसी ने सोचा भी नहीं था
जब बैंक का सिस्टम ठप हो गया… तब सफाईकर्मी की बेटी ने कर दिखाया वो काम… जो किसी ने सोचा…
स्कूल में बेटे का एडमिशन करवाने गया, प्रिंसिपल निकली तलाकशुदा पत्नी | फिर जो हुआ… इंसानियत रो पड़ा
स्कूल में बेटे का एडमिशन करवाने गया, प्रिंसिपल निकली तलाकशुदा पत्नी | फिर जो हुआ… इंसानियत रो पड़ा . ….
DM साहब भिखारी बनकर आधी रात कोर्ट पहुंचे, जज के सामने किया बड़ा खुलासा 😱 Shocking!
DM साहब भिखारी बनकर आधी रात कोर्ट पहुंचे, जज के सामने किया बड़ा खुलासा 😱 Shocking! . . न्याय की…
End of content
No more pages to load