Fakir Siyahî Dadı, Kimsenin İstemediği 3 Çocuğu Evlat Edindi — 25 Yıl Sonra Akıl Almaz Bir Şey Yaptılar.
.
.
Sevginin Gücü
Birmingham’ın sakin bir mahallesinde, kırmızı tuğlalı eski bir ev vardı. Yılların yorgunluğu, evin duvarlarında ve çatısında kendini belli ediyordu. Sokakta çocukların futbol oynaması ve uzaktan gelen köpek havlamaları dışında her şey sessizdi. Bu evde, Mary Johnson adında genç bir kadın yaşıyordu. Mary, o zamanlar otuzlu yaşlarının başındaydı; güçlü ama yorgun biriydi. İngiltere’ye genç yaşta gelmiş, yıllarca farklı evlerde dadılık yapmıştı. Kendi hayatını ayakta tutmaya çalışırken, başka çocukların hayatlarına dokunmuştu.
Mary’nin hayatı kolay değildi. Alabama’nın güneyinde büyümüş, genç yaşta İngiltere’ye gelmişti. Annesi ona sık sık şöyle derdi: “Mary, içinde sevgi var. Onu boşa harcama. Tanrı’nın seni yönlendirdiği yerde kullan.” Bu sözler, Mary’nin hayatına ışık tutmuştu.
Bir yağmurlu öğleden sonra, Mary işten eve dönerken küçük bir yetimhane binasının önünden geçti. İçeriden gelen çocuk kahkahaları onu durdurdu. Kahkahalar tatlı ama içten değildi; sanki özgürce gülmeyi unutmuş çocukların sesi gibiydi. Kapının üzerindeki tabela “Street Mary’nin Yetimhanesi” yazıyordu.
Mary’nin kalbi çocuklara karşı her zaman yumuşak olmuştu. Kendi çocuğu olmamıştı ama bir gün küçük elleri tutmayı, “anne” diye seslenilmeyi hayal ederdi. O an, içindeki o özlem güçlendi ve kapıyı açtı.
İçeride, dezenfektan kokusu ve yulaf lapası karışımı bir koku vardı. Çocuklar oyun odasında dağınık şekilde oynuyordu, ama Mary’nin dikkatini çeken üç küçük çocuktu. James, Daniel ve Michael. James beş yaşında, dağınık sarı saçlı, elinde kırık bir oyuncak kamyon tutuyordu. Daniel yedi yaşında, yere bakıyor, kimse tarafından fark edilmemiş gibi sessizdi. Michael ise dört yaşında, kocaman kahverengi gözleriyle etrafı izliyordu.
Yetimhanenin görevlisi, çocukların hikayelerini anlattı. James’in ailesi bağımlılığa yenik düşmüştü. Daniel’in babası hapisteydi, annesi kayıptı. Michael ise trafik kazasında anne babasını kaybetmiş, kimse sahip çıkmamıştı. Bu üç çocuk, kimsenin almak istemediği “zor vakalar”dı.
Mary’nin yüreği sıkıştı. Onlara baktığında sanki Tanrı fısıldıyordu: “Bunlar senin çocukların.”
Ama yetimhanenin müdürü Mary’nin isteğine karşı çıktı. “Mary Hanım, paranız yok. Bekarsınız. Bir çocuk bile zor, üçü imkansız.”
Mary ise kararlıydı. “Belki sizin için imkansız, ama benim için değil. Bu çocukların sevgiye ihtiyacı var, ben de onlara verecek tek şeyim sevgim.”
Uzun ve zorlu bir süreç başladı. Evraklar, mülakatlar, şüphe dolu bakışlar… Komşular dedikodu yapıyor, alay ediyordu. “Fakir bir siyahi kadın, üç terkedilmiş çocuğu büyütmeye çalışıyor. Hayatını mahvedecek.” Ama Mary pes etmedi.
Soğuk bir Aralık sabahı, camlardaki buz kristalleri arasında Mary evrakları imzaladı. James, Daniel ve Michael artık resmen onun çocuklarıydı.
O gece, küçük evin mutfağında tavuk yemeği pişirdi. Yemek kokusu odayı doldururken, elleri titriyordu. James yüzüne bulaşan yemekle gülümserken, Michael koluna yaslanmıştı. Daniel ise fısıldadı: “Anne.”
Mary’nin gözleri doldu. O andan itibaren, onlar onun çocuklarıydı.
Hayat kolay değildi. Mary sabahları ofisleri temizliyor, akşamları kafede çalışıyor, geceleri ise dikiş dikiyordu. Çocuklar ikinci el ayakkabılar giyiyor, kışın bir battaniyeyi paylaşıyorlardı. Mary bazen kendi yemeğini atlar, çocuklarının karnını doyururdu. Ama hiçbir zaman şikayet etmedi. Her gece onları sarıp sarmalardı.
“Çok şeyimiz yok,” derdi, “ama birbirimiz varız, bu altından daha değerli.”
Yıllar geçti. James yaramazdı, okulda kavga eder, eve morluklarla gelirdi. Daniel’in içinde öfke vardı, geçmişin yaralarıyla sessizce savaşıyordu. Michael ise nazik ama hasta bir çocuktu; astımı sık sık hastaneye götürürdü. Mary bütün bu yükleri omuzlarında taşıdı ama vazgeçmedi.
Bir gece James eve topallayarak geldi. Mary onu kucağına aldı, “Dünyaya sakın izin verme seni küçük düşürsün. Sen çöp değilsin, unutulmadın. Sen benim oğlumsun ve daha fazlasını hak ediyorsun.”
Daniel bir keresinde, “Anne, neden bizi seviyorsun? Biz sadece sorunuz,” dedi. Mary yüzünü elleriyle tuttu, “Tanrı beni hiçbir şeyken sevdi, ben de sizi aynı şekilde seviyorum. Ne yaparsanız yapın, bu değişmeyecek.”
Yılbaşı geldiğinde, Mary oyuncak alamayacak kadar fakirdi. Ama James’e tahta bir kamyon yaptı, Daniel’e atkı ördü, Michael’a ikinci el bir kitap aldı. Çocuklar sevinçten havalara uçtu.
Bir kış gecesi, Michael nefes almakta zorlanırken Mary onu kucağında salladı, sabaha kadar uyumadı, dua etti. Sevgi, onları bir arada tutan güç oldu.
Zamanla çocuklar okullarda burs kazandı. James mühendislik, Daniel hukuk, Michael ise işletme okudu. Mary hâlâ küçük evinde, elleri çalışmaktan nasırlı, bedeni yorgundu. Hiçbir zaman bir şey istemedi, tek hayali çocuklarının başarılı olmasıydı.
Yıllar geçti, Mary’nin saçları beyazladı, elleri artritten dolayı sertleşti. Komşular onu bastonuyla yavaşça yürürken izliyordu. Ama o hep gülümsüyor, geçen çocuklara el sallıyordu.
James Londra’da şehirleri birbirine bağlayan köprüler tasarlayan ünlü bir mühendis oldu. Daniel New York’ta saygın bir avukat, Michael ise ülke çapında kahve zinciri sahibi başarılı bir iş adamıydı. Milyoner olmuşlardı ama içlerinde hep Mary’nin fedakarlıklarının izi vardı.
Aylarca plan yaptılar. Sadece para değil, sevgilerini, teşekkürlerini ve Mary’nin her gece ettiği duaları simgeleyecek bir şey hazırladılar.
Bir öğleden sonra Mary verandada çayını yudumlarken, üç siyah lüks araba sokağa girdi. İçlerinden James, Daniel ve Michael indi; şık takım elbiseleriyle, kendinden emin, başarılı adamlar.
Mary bastonunu sıkarken gözleri doldu. “Oğullarım…” dedi.
James koşup onu kucakladı, Daniel yanağından öptü, Michael elini tuttu. “Anne, bugün senin günün,” dediler.
Mary şaşkındı. “Ne demek istiyorsunuz?”
James anahtarı eline verdi. “Bak karşıya. Yeni araban. Artık yağmurda otobüs beklemeyeceksin, doktora yürümeyeceksin. Daha iyisini hak ediyorsun.”
Mary nefesini tuttu, ama daha bitmemişti.
Michael başka bir anahtar verdi. “Ve bu, yeni evin. Beş dakika ötede, tamamen döşenmiş. Artık yalnız yaşamayacaksın. Sana yardımcı olacaklar var.”
Mary dizleri titredi, gözyaşları süzüldü. “Çocuklar, hayır… Bu çok fazla.”
Daniel onu destekledi. “Anne, asla yeterli değil. Bize hayat verdin, bu en azından yapabileceğimiz bir şey.”
En büyük sürpriz ise Michael’dan geldi. “Anne, hep bir kafeye sahip olmak istemiştin, değil mi? İnsanların kendilerini evlerinde hissedeceği, kahve ve sevgi sunacağın bir yer.”
Mary başını salladı, elleri titredi.
Michael dosyayı uzattı. “Yeni evinin yakınında açtık. ‘Mary’nin Yeri’ adında. Senin olacak. Personel var ama sen yöneteceksin. İnsanların buluştuğu, sevgi dolu bir yer.”
Mary ağlamaya başladı, onları teker teker sarıldı. “Oğullarım, bunu hak etmiyorum.”
James saçlarını okşadı. “Anne, dünyayı hak ediyorsun.”
Komşular dışarı çıktı, olan biteni izliyordu. Kadın, hiç bir şeyi olmayan, dünya tarafından görmezden gelinen, şimdi üç başarılı adamın annesi olarak sarılıyordu.
Yeni evine giderken Mary camdan dışarı baktı, şükür duası etti. Soğuk geceler, açlık, fedakarlıklar boşa gitmemişti.
Anladı ki, sevgi en büyük yatırımdı. Kalpten verilen her şey, katlanarak geri dönerdi.
Mary’nin Yeri’nde müşteriler hemen fark etti; orada bir sıcaklık, bir nezaket, görünmez bir sevgi vardı.
Duvarlarda Mary ve üç oğlunun gülümseyen fotoğrafı asılıydı. Altında şu yazıyordu:
“Sevgi aileyi yaratır. Aile mucizeleri yaratır.”
News
यह 15 साल का लड़का गर्मी में कार में बंद रोते हुए बच्चे को देखकर तुरंत कांच तोड़ देता है और फिर…
यह 15 साल का लड़का गर्मी में कार में बंद रोते हुए बच्चे को देखकर तुरंत कांच तोड़ देता है…
अमीर लड़के ने बुज़ुर्ग का मज़ाक उड़ाया, लेकिन सच्चाई जानकर पैरों तले ज़मीन खिसक गई
अमीर लड़के ने बुज़ुर्ग का मज़ाक उड़ाया, लेकिन सच्चाई जानकर पैरों तले ज़मीन खिसक गई सुबह के ग्यारह बज चुके…
तलाक के 10 साल बाद अस्पताल में हुआ ऐसा मिलन, जिसने सबको रुला दिया
तलाक के 10 साल बाद अस्पताल में हुआ ऐसा मिलन, जिसने सबको रुला दिया टूटा हुआ रिश्ता और फिर से…
नई-नवेली बहू सास का अपमान करती थी… फिर जो हुआ, सबके लिए सबक बन गया |
नई-नवेली बहू सास का अपमान करती थी… फिर जो हुआ, सबके लिए सबक बन गया | रिश्तों की कसौटी: प्यार,…
टीचर जिसे गरीब बच्चा समझ रही थी…जब सच्चाई खुली, तो टीचर की होश उड़ गए…
टीचर जिसे गरीब बच्चा समझ रही थी…जब सच्चाई खुली, तो टीचर की होश उड़ गए… खोई हुई पहचान: नील की…
वृद्धाश्रम में ससुर को छोड़ने गई बहू… वहीं अपनी मां मिली तो पैरों तले ज़मीन खिसक गई
वृद्धाश्रम में ससुर को छोड़ने गई बहू… वहीं अपनी मां मिली तो पैरों तले ज़मीन खिसक गई वृद्धाश्रम की दीवारों…
End of content
No more pages to load