Hande Erçel’in yokluğunda, Kerem kızı Maya’nın hem annesi hem de babası oluyor! 👨‍👧💖👩‍👧‍👦✨

.

.

Hande Erçel’in Paris Yolculuğu: Aileye Duyulan Özlemle Yoğrulmuş Bir Başarı Hikayesi

Hande Erçel, Fransız romantizminin ortasında, sabahın erken saatlerinde Paris’e adım attığında yüzündeki gülümseme bir an bile kaybolmadı. Bu beş günlük Paris ziyareti, kariyerinde önemli adımlar atacağı yeni projelerin başlangıcını simgelese de, onun için bundan çok daha fazlasını ifade ediyordu: Özlem, sevgi ve aile bağlarıyla örülmüş bir iç yolculuk.

Hande, uçağından iner inmez onu bekleyen gazetecilere sıcak bir gülümsemeyle yaklaştı. Yorulmuş görünmektense, gözlerinde memleketine ve sevdiklerine duyduğu özlemi yansıtan bir ifade vardı. Röportajın başında sarf ettiği şu sözler yürekleri titretti:

“Kerem’i ve kızım Maya’yı çok özledim…”

Bu cümle, sadece bir annenin ya da bir âşığın özlemini değil, aynı zamanda bir yuvaya duyulan derin bağlılığı yansıtıyordu. Hande, yoğun programına rağmen kısa bir basın toplantısı düzenleyerek, samimiyetini ve alçakgönüllülüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Paris’in kalabalığına zıt bir huzurla konuşan oyuncunun sesi ve sözleri, profesyonelliğin ötesinde bir içtenlikle doluydu.

Fakat röportaj sırasında beklenmedik bir şey oldu: Telefonu çaldı. Ekranda beliren isimler “Kerem” ve “Maya”ydı. Gözleri bir anda parladı. En yoğun anlarda bile bir annenin kalbi, çocuğunun gülüşüyle yenilenir. Hande, gazetecilerden nazikçe izin isteyip telefon görüşmesini kabul etti. O anın doğallığı ve samimiyeti, orada bulunan herkesi etkiledi.

Ekranda Maya’nın neşeli yüzü ve Kerem’in hafif uykulu ama sevgi dolu bakışları yer alıyordu. Hande’nin gözlerinden süzülen duygu, bu anın bir görüşmeden öte bir “kavuşma” olduğunu hissettirdi. Görüşme sonrası kameralara dönen Hande, Kerem’in ona gönderdiği o günün planını paylaştı:

In the absence of Hande Erçel, Kerem becomes a mother and father of his  daughter "Maya"! - YouTube

“Kerem Maya’yla doğada bir piknik yapacaktı, ardından onun en sevdiği lunaparka gideceklerdi. Akşam ise küçük bir restoranda birlikte yemek yiyeceklerdi.”

Bu sade ama anlamlı plan, Hande’nin kalbini huzurla doldurdu. Bu sözleri sarf ederken yüzündeki ifade sadece bir annenin değil, aynı zamanda sevdiği erkeğe güvenen güçlü bir kadının yansımasıydı. Hande sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kerem’e olan bağlılığım asla bitmeyecek. Çünkü biz sadece bir aile değiliz; birlikte hayal kuran, birlikte inşa eden iki güçlü insanız. Bu çok değerli…”

Paris yolculuğu, kariyerinde yeni kapılar açarken, aynı zamanda içsel bir büyümenin de yansımasıydı. Hande için başarı sadece kırmızı halılarda, setlerde veya sahnelerde değil, aynı zamanda bir annenin evladına, bir kadının sevgilisine duyduğu şeffaf sevgideydi.

Gün boyunca birçok toplantıya katıldı: senaryo okuma oturumları, yaratıcı ekiplerle birebir görüşmeler… Her toplantı sonrası gelen kısa bir mesaj, Maya’nın bir fotoğrafı veya Kerem’den gelen küçük bir cümle Hande’yi adeta yeniden canlandırdı. Çünkü Hande için gerçek başarı, en samimi anlarda gizliydi.

Günün sonunda kaldığı otelin lobisinde yeniden basınla buluştu. Kısa ama içten bir sohbet gerçekleşti. Hande, “Kariyerimde yeni bir döneme giriyorum; heyecan verici projeler konuşuyoruz. Ama ne olursa olsun aklım Maya’da, kalbim Kerem’de” diyerek yüreğinin pusulasını ortaya koydu.

Bu sözler, kameralardan uzak inşa ettiği hayatın en gerçek yansımasıydı. Onun kariyer basamaklarını emin adımlarla tırmanmasının arkasında yalnızca yetenek değil, iç huzurundan beslenen bir denge vardı. Ve bu dengeyi kurmasında en büyük destekçilerinden biri, Kerem’le kurduğu sağlıklı iletişim ve ortak vizyondu.

Kerem ve Hande’nin ilişkisi, geleneksel rollerin ötesinde bir bağ kurdu. Birbirlerinin bireysel başarılarına saygı duyarak, birlikte var olmanın, birlikte büyümenin değerini bilen bir çift oldular. Bu bağ, onları hem ebeveyn hem de birey olarak daha güçlü kılıyordu.

Gecenin sonunda odasına dönen Hande’yi telefon ekranında bekleyen tanıdık yüzler vardı: Kerem ve Maya. Kısa ama huzurlu bir video görüşmesi gerçekleştirdiler. Maya, o günkü piknikte neler yediğini, lunaparkta hangi oyuncaklara bindiğini heyecanla anlatırken, Kerem sessizce gülümsüyordu. Hande o anın ekran görüntüsünü aldı ve telefonunun arka planına koydu. O küçük kare, onun için tüm günü özetliyordu.

Sanatçının Paris günlüğü, çizimlerle, renklerle ve derin düşüncelerle doluydu. O sırada İstanbul’da bir baba ile kızın gündelik hayatı, her akşam gökyüzünde aynı yıldızı aramakla geçiyordu. Bu iki farklı dünyanın arasındaki bağı kuran şey yalnızca teknoloji değildi — kalpten gelen samimiyet, sabır ve umuttu.

Hande, yalnızlıkla dolu bir şehirde söyleyemediklerini resmetmeye başladı. Öte yandan Kerem, Maya’ya her gece bir kadın kahramanın Paris duvarlarına hayaller çizdiği hikâyeler anlatıyordu. Maya henüz tam anlayamasa da, o kadının kendisinin bir parçası olduğunu hissediyordu. Bu masallar, Hande’nin gönderdiği dijital mektuplar ve görüntülü konuşmalar, boşluğu sevgiyle dolduruyordu.

Bu hikâyeden doğan tablo yalnızca bir portre değil, mesafelere rağmen sevgiyle büyüyen modern bir ailenin yansımasıydı. Bu tablo, henüz verilmemiş ama hissedilmiş sarılmaların ve beklenen kavuşmaların habercisiydi.

Sonuç olarak, bu beş günlük Paris yolculuğu, Hande için kariyerinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak her günün sonunda onu tamamlayan şey, Maya’nın sesi ve Kerem’in kelimeleri olacaktır. Çünkü bazı başarılar yalnızca bireysel değildir; sevgiyle, birlikte kurulan hayallerle doğarlar.

Hande ve Kerem’in hikâyesi tam olarak böyle bir hikâyedir: Hayatın her alanında birbirini tamamlayan, mesafe tanımayan, bir çocuğun gülümsemesinde birleşen iki yoldaşın geleceği…

PLAY VIDEO: