“NİŞANLIN, OĞLUNUN YÜRÜMEMESİNİN SEBEBİ” DEDİ FAKİR ÇOCUK, VE MİLYONER PANİĞE KAPILDI
.
.
Umut’un Mücadelesi: Bir Babaanne ve Gizli Tehlike
Tahsin Bey, Bodrum’daki köklü ailesinin konağında otururken, 6 yaşındaki oğlu Umut’un günden güne eriyen kuvvetini kaygıyla izliyordu. Üç ay önce bahçede koşarken çıkan neşeli kahkahalar artık sessizliğe gömülmüştü. Umut, tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş, bacakları cansız ve tepkisizdi. Doktorlar ani bir sinir hasarından bahsediyordu ama yapılan sayısız tetkik sonucunda hiçbir açık neden bulunamıyordu.
Bir buçuk yıldır hayatında olan sevgilisi Nuray, Ege Üniversitesi’nde hemşirelik okumuş, Umut’un tedavisinin her aşamasını üstlenmişti. İlaçların verilmesinden ev terapisi seanslarına kadar her şeyi titizlikle yönetiyor, özverisi sınırsız görünüyordu. Herkesin gözünde gerçek bir anne şefkati sergiliyordu. Ancak konağın yardımcılarından Sevim Hanım’ın 11 yaşındaki oğlu Taner’in beklenmedik ziyaretiyle her şey değişmeye başladı.
Taner, Tahsin Bey’in çalışma odasına izinsiz girdiğinde yüzü solgun, elleri cebinde sakladığı püskülü kasketini sıkıca kavramıştı. Soluk soluğa kalmış, gözleri korkuyla büyümüştü. “Nuray abla, Umut’un yürümesine izin vermiyor,” dedi Taner. Sesi fısıltıdan biraz yüksekti. Tahsin Bey koltuktan doğruldu. “Ne demek istiyorsun, Taner?” Çocuk titreyerek anlatmaya başladı.
Nuray’ı, Umut’un meyve suyuna küçük bir şişeden tuhaf bir şey eklerken görmüştü. Umut’un içeceğe karşı duyduğu güvensizliği, Nuray’ın ise içmezse durumunun daha da kötüleşeceği tehdidiyle nasıl ısrar ettiğini detaylıca anlattı. “Abime de aynısını yapardı diye korktum,” dedi Taner sesi çatlayarak. “İki gündür izliyorum. Hep aynı şeyi yapıyor.”
Tahsin Bey’in zihninde bir şimşek çaktı. Gözlerinin önünde Umut’un gülümseyen yüzü, bahçedeki zeytin ağaçları arasında koşarken savrulan saçları canlandı. Sonra tekerlekli sandalyedeki hareketsiz bedeni. Eşi Leyla’nın ani trafik kazasında kaybından sonra hayatına giren Nuray’ın oğlunun bakımını üstlenirken gösterdiği ısrar şimdi farklı bir anlam kazanıyordu.
“Kimseye söyleme, Taner,” dedi Tahsin Bey. Sesi resmi bir tonda çıkıyordu ama gözlerinde endişe dalgalanıyordu. “Bu konuştuklarımız aramızda kalacak, anlaşıldı mı?” Taner başını salladı. Gözleri hala korkuyla doluydu.
Tahsin Bey pencereye döndü. Bahçede Nuray’ın Umut’un tekerlekli sandalyesini ittiğini gördü. Kadının oğlunun saçlarını okşarken gösterdiği şefkat dolu hareket artık gözüne bambaşka görünüyordu. Bu çocuksu ihbar zihnine bir şüphe tohumu ekmişti. Küçük ama kökleri hızla derinleşen bir şüphe.
Karısını kaybettikten sonra hayatına giren kadına güvenmişti. Şimdi ise Ege’nin ılık rüzgarı penceresini döverken oğlunu korumak için ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Şüphe içinde bir fırtına gibi yükselmeye başlamıştı. Taner’in sarsıcı açıklaması Tahsin’in zihninde inatçı bir yankı gibi çınlıyordu.
Ege Denizi’ne bakan çalışma odasında pencereden giren rüzgar perdeleri havalandırırken Bodrum’un ışıltılı manzarası artık gözüne hiç güzel görünmüyordu. Çocuğun anlattıkları mantığın sınırlarını zorlayan bir gerçeği ortaya çıkarıyordu. Nuray kasıtlı olarak Umut’un yiyeceklerini manipüle ediyordu.
Tahsin konağın gösterişli merdivenlerini inerken geçmişe daldı. Üç ay önceki bir akşamüstü zihninde canlandı. Umut kırmızı çizgili tişörtüyle bahçede koşuyor, elinde tuttuğu rengarenk uçurtma Ege’nin mavisinde dans ediyordu. Şimdiki hareketsiz haliyle o neşeli anlar arasındaki uçurum yüreğinde derin bir sızı yaratıyordu.
Baba bugün denize gidecek miyiz? diye sormuştu Umut o gün. Yüzünde güneş yanığı izleri ve uçsuz bucaksız bir heyecanla. Şimdi ise aynı çocuk odasında pencereden sadece izleyebildiği denize hasret kalıyordu.
Umut’un bacaklarındaki ani güç kaybı başvurdukları her uzmanı şaşırtmıştı. İzmir’deki en saygın nörologlar bile tatmin edici bir tıbbi açıklama bulamamışlardı. Tahsin oğlunu Ankara’daki özel kliniklere götürmeyi önerdiğinde Nuray’ın gösterdiği direncin nedeni şimdi anlam kazanıyordu.
“Doktorlar geleneksel yaklaşımlarıyla Umut’un durumunu daha da kötüleştirebilir,” demişti Nuray. Sesi kadife gibi yumuşak ama bakışları çelikten sertti. “Ona ben bakacağım Tahsin. Sağlık eğitimim var ve oğlunu seviyorum.”
Tahsin Nuray’ın Umut’un hastalığı süresince gösterdiği sürekli varlık şimdi korkunç bir boyut kazanıyordu. Kadının bakımın tüm yönlerini kişisel olarak kontrol etmedeki ısrarı, geleneksel tıbbı reddedişi ve görünüşte yorulmak bilmeyen özverisi artık şüpheli bir şekilde hesaplanmış görünüyordu.
Taner’in cesareti olağanüstüydü. Yaşını ve ailesinin konaktaki hassas konumunu düşünürsek gördüklerini açıklamak büyük bir risk almıştı. Çocuğun tanıklığı çocuksu anlatımların tipik fantezisini içermiyordu. Kesin, tutarlı ve Umut için duyduğu gerçek endişeyle doluydu.
Tahsin’in babalık içgüdüsü eşinin kaybından bu yana hissetmediği bir yoğunlukla harekete geçti. Birinin kasıtlı olarak oğluna zarar verme olasılığı onda öfke ve kararlılığın patlayıcı bir karışımına neden oldu. Ancak aceleci bir yüzleşmenin umudu daha büyük tehlikeye sokabileceğini ve Nuray’ı şüpheleri konusunda uyarabileceğini anlıyordu.
Konağın kapısında duran Nuray’ın siluetini gördü. İnce, zarif ve mükemmel bir bakıcı görüntüsüyle kadının dudaklarındaki o nazik tebessüm şimdi ona bir yılanın soğuk gülümsemesi gibi geliyordu. Güven duyduğu, yatak odasını paylaştığı, oğlunun bakımını emanet ettiği kadın şimdi en büyük korkusu haline gelmişti.
“İyi misin Tahsin?” diye seslendi Nuray. Sesi bal gibiydi.
“Seni düşünceli gördüm.”
“İyiyim,” dedi Tahsin. Yalanın boğazında acı bir tat bıraktığını hissederek, “Sadece iş düşünüyordum.”
O gece Bodrum’un yıldızlı gökyüzü altında Tahsin karanlıkta saatlerce uyumadan yattı. Yanında yatan kadının nefesini dinledi ve düşündü: “Oğlumu nasıl koruyacağım?”
Tahsin, Taner’in ciddi suçlamalarını destekleyecek sağlam kanıtlar olmadan Nuray’a yüzleşemeyeceğine karar verdi. Normallik görüntüsünü korumak hayati önem taşıyordu. Davranışlarındaki herhangi bir değişiklik Nuray’ı uyarabilir ve Umut’un güvenliğini tehlikeye atabilirdi.
Gizli bir gözetim başlattı. Sevgilisi ve oğlu arasındaki her etkileşimi yenilenmiş bir dikkatle izlemeye başladı. Eski taş konağın her köşesi şimdi Tahsin için ipuçları barındıran bir sahneye dönüşmüştü. Nuray’ın basit görünen hareketleri, Umut’un yemeğini hazırlarken gösterdiği özen, diğer aile fertlerinin ve hizmetlilerin çocuğa yaklaşırken takındığı kontrollü tavır artık bambaşka anlamlar taşıyordu.
Geceler Tahsin için dayanılmaz oldu. Yatakta saatlerce uykusuz kalıyor, son ayların her ayrıntısını zihninde defalarca gözden geçiriyordu. Olayların kronolojisi rahatsız edici tesadüfler ortaya çıkarmaya başladı. Umut’un belirtileri tam da Nuray’ın tıbbi bakımı ve beslenmesi üzerinde tam kontrol sağladığı zamanla tam olarak örtüşüyordu.
Bir akşam, “Umut’a yemek vermesine izin vermiyorsun artık, değil mi?” diye sordu Tahsin, sesini olabildiğince doğal tutmaya çalışarak. Nuray, Dolunay’ın aydınlattığı veranda çay bardağını dudaklarına götürürken gülümsedi: “Sevim Hanım çok iyi ama Umut’un özel diyeti var. En ufak bir hata bile tedavisini aksatabilir.”
“Hangi tedavi bu? Doktorlar herhangi bir ilaç reçete etmedi,” dedi Tahsin, sesindeki şüpheyi gizlemeye çalışarak.
“Geleneksel tıbbın çözemediği şeyleri doğal yöntemlerle çözüyoruz,” dedi Nuray. Sesi kadife gibi yumuşak ama gözlerinde bir an için parlayan sertlik Tahsin’in dikkatinden kaçmadı.
Yemekler sırasında Tahsin daha önce gözden kaçırdığı incelikleri fark etmeye başladı. Nuray’ın Umut’un tüm yemeklerini kişisel olarak hazırlama şekli, süreçte başka kimsenin müdahale etmemesi konusundaki ısrarı ve çocuğun tükettiği her lokmayı denetleme biçimi bu yeni bakış açısı altında uğursuz bir anlam kazandı.
Günlük rutinin gözlemlenmesi ek endişe verici kalıplar ortaya çıkardı. Nuray, Umut’un yanında kimin ne zaman olabileceği konusunda sıkı bir kontrol uyguluyordu. Daha önce temel bakım görevlerinde yardımcı olan ev hizmetlileri şimdi tedavinin tutarlılığının tek bir sorumlu kişi gerektirdiği bahanesiyle sistematik olarak dışlanıyordu.
Tahsin aynı zamanda Nuray’ın ek tıbbi konsültasyonlar veya alternatif tedavilerle ilgili konuşmaları nasıl yönlendirdiğini de fark etti. Argümanları o anda her zaman makul geliyordu. Ancak geriye dönük olarak analiz edildiğinde Umut’u düzensizlikleri tespit edebilecek dış denetim olmaksızın kendi münhasır kontrolü altında tutmak için tasarlanmış bir tıbbi izolasyon modelini ortaya çıkarıyordu.
Bir akşam, Umut’un odasının yanındaki koridorda durduğunda Nuray’ın fısıltılı sesini duydu. Kadın telefonla konuşuyordu:
“Evet, her şey planlandığı gibi gidiyor. Hayır, henüz şüphelenmiyor. Biraz daha zamana ihtiyacım var. Her şeyi güvence altına almak için.”
Evet.
Belgeler hazır olduğunda Tahsin’in kalbi göğsünde vahşice çarpmaya başladı. Kim olduğunu bilmediği biriyle kendi evinde oğlunun iyiliğini tehdit eden bir komployu tartışıyordu Nuray. O anda daha fazla kanıt toplamak ve oğlunu kurtarmak için bir plan yapması gerektiğini anladı.
Denizi seyrederek Umut’un tekrar o sularda yüzebileceği günü hayal etti. Bu bir savaştı. Oğlunun hayatı için verilen sessiz, gizli bir savaş.
Nuray, Çarşamba pazarı alışverişi bahanesiyle konaktan ayrıldığında, Tahsin fırsatı değerlendirerek onun terapi odasını gizlice inceledi. Odaya girdiğinde keskin kimyasal kokusu hemen dikkatini çekti. Tıbbi alkol ve bilinmeyen maddelerin karışımı boğucu bir ortam yaratıyordu. Duvarlar, çeşitli boyutlarda şişeler, kavanozlar ve kutularla dolu raflarla kaplıydı. Ortadaki çalışma masasında, sıkışık el yazısıyla yazılmış açık defterler vardı.
Sayfalar, tarihler ve miktarlarla dolu sütunlar içeriyordu. Doz artışı, miktar azaltması, yavaş tepki, titremeler ve sıvıyı reddediyor gibi rahatsız edici gözlemler not edilmişti. Bu kayıtların bilimsel kesinliği, Nuray’ın ev bakımı imajıyla çarpıcı bir tezat oluşturuyordu. Alçak bir rafta etiketsiz birkaç şişe vardı; bazıları sudan daha yoğun kıvamda şeffaf sıvılar, diğerlerinde ise çok ince beyaz tozlar bulunuyordu. Metalik koku özellikle bu kaplardan yayılıyordu, farmasötik veya veteriner karakterli kimyasal bileşikleri düşündürüyordu.
En çarpıcı keşif, bir çekmeceyi açtığında geldi. Mudanya veteriner kliniğinden katlanmış faturalar buldu. Belgeler, özellikle hayvanlar için tasarlanmış kas gevşeticilerin ve ağrı kesicilerin satın alınmasını detaylandırıyordu. Bu alımların tarihleri, Umut’un bacaklarında hareketliliği kaybettiği ilk dönemle tam olarak örtüşüyordu.
Tahsin masanın altında yıpranmış deri kaplı küçük bir günlük buldu. Sayfaları karıştırdığında tüyleri ürperdi. Günlük Nuray’ın el yazısıyla doluydu. Ancak bir hemşirenin klinik notları gibi değil, daha çok bilimsel bir deneyin kaydı gibiydi. Sayfalarda denekler, dozaj yanıtları ve beklenen sonuçlar başlıkları vardı. Kalbinin hızla attığını hissederken Tahsin bir sayfada mülkünün devri ve vekaletname hazırlıkları gibi notlar gördü.
Korku omurgasında buz gibi bir dalga olarak yükseldi. Bu sadece oğlunu zehirlemekle ilgili değildi. Bu servetini ele geçirmeye yönelik bir komplonun parçasıydı. Defterin arka sayfalarında Nuray’ın önceki kurbanlarının olduğunu düşündüğü isimler ve durumlar hakkında notlar buldu. Belli ki bu ilk kez uyguladığı bir plan değildi.
Tahsin konağın merdivenleri gıcırdarken irkildi. Hızla defterin fotoğraflarını çekti ve her şeyi bulduğu gibi düzenledi. Nefesini kontrol etmek için kendini zorlarken yatak odasına kaçtı. Alnında soğuk ter boncuklanıyordu. Bu odadan çıkan bulgular tek bir sonuca işaret ediyordu: Nuray metotlu bir zehirleyiciydi ve bir sonraki hamlesini yapmadan önce onu durdurmak zorundaydı.
Umut’un odasının önünden geçerken durdu. Oğlu pencere kenarında oturmuş, denizi seyrediyordu. Tahsin çocuğun gözlerindeki özlemi görebiliyordu. Dışarıda koşma, dalgalarda yüzme özlemi kendi kendine bir söz verdi: “Seni kurtaracağım oğlum. Ne pahasına olursa olsun.”
Tahsin bulgularını doğru yorumlamak için profesyonel tıbbi tavsiyeye ihtiyaç duyduğunu anladı. Doktor Melike Özgür, Umut’un doğumundan beri çocuk doktoru olarak en güvenilir seçenekti. Ancak Nuray, Umut’un sorununun özel doğasını anlamadıklarını öne sürerek geleneksel tüm doktorları kademeli olarak uzaklaştırmayı başarmıştı.
Melike Hanım’ı aramak doğrudan ve acil bir konuşma oldu. Tahsin, Nuray’da şüphe uyandırmamak için sosyal bir ziyaret bahanesiyle bir görüşme ayarladı. Doktor konağa geldiğinde gündelik giyinmiş olmasına rağmen koltuğunun altındaki tıbbi dosya Tahsin’i rahatlatmıştı.
“Ne kadar zaman oldu Tahsin Bey?” dedi Melike Hanım, sesi samimi ama gözleri tetikteydi. “Umut’u görmek için sabırsızlanıyorum.” Nuray verandadaki çay masasında onları bekliyordu. “Melike Hanım, ne hoş sürpriz! Umut’un durumu hakkında konuşmak için mi geldiniz?” diye sordu. Ses tonu nazik ama gözlerinde alarm kıvılcımı vardı.
Melike Hanım, görünüşte rahat bir sohbet sürdürürken ustaca teşhis değerlendirmeleri yaptı. Refleksleri kontrol etti, uzuvları yokladı ve oyun ya da arkadaşça etkileşimler gibi görünen hareketlerle nörolojik tepkileri izledi. Deneyimi, ziyaretin tıbbi doğası hakkında Nuray’ı uyarmadan tam bir değerlendirme yapmasını sağladı.
“Umut’un kas tonusu, belirli kimyasal bileşiklerle uzun süreli zehirlenme ile tutarlı şekilde değişmiş. Refleksler, ani felç veya doğal nörolojik hastalıkla uyumlu olmayan anormal örüntüler gösteriyor. Duyarlılıktaki azalma kısmi değil, toplam. Bu da yapısal kalıcı hasardan ziyade farmakolojik müdahaleyi düşündürüyor,” dedi Melike Hanım.
Tahsin’in nefesi kesildi. “Yani oğlum zehirleniyor. Belirtiler sinir sistemini baskılayan maddelerin sistematik ve uzun süreli uygulanmasıyla tutarlı,” dedi Melike Hanım. Sesi kontrollü bir fısıltıyla. Klinik tablo doğal bir tıbbi durumu değil, kasıtlı ve sürekli kimyasal müdahalenin sonucunu gösteriyordu.
Nuray’ın geri dönmesiyle konuşma kesildi. Tahsin midesinde yumruk yemiş gibi bir ağrı hissetti. Nuray çayları servis ederken kadının ellerinin, oğlunun zehirli içeceklerini hazırlayan aynı eller olduğunu düşünmek onu hasta etti.
“Umut’u İstanbul’daki bir uzmana götürmeyi düşünüyorum,” dedi Tahsin tepkisini ölçmek için. “Gereksiz,” dedi Nuray keskin bir tonla. Sonra hemen yumuşayarak ekledi: “Canım, tedavimiz işe yarıyor. Bir ay içinde Umut’un bacaklarında hissi geri gelecek. Söz veriyorum.”
Melike ile göz göze geldiler. Doktorun bakışları teyit ediyordu. Bu vaat, kurtulmaya çalışan bir zehirleyicinin aldatmacasıydı. Tahsin şimdi tıbbi kesinlikle biliyordu: Sevdiği kadın metotlu bir biçimde oğlunu öldürmeye çalışıyordu.
Melike Hanım’dan gelen tıbbi onayı aldıktan sonra, Umut’un sistematik olarak zehirlendiğini kesinleştiren Tahsin, Nuray’ın faaliyetlerinin çürütülemez kanıtını elde etmek için teknolojik bir gözetim sistemi kurma kararı aldı.
Eski bir askeri subay olan güvenlik danışmanı Orhan Bey’i aradı ve durumu açıkladı: “Ses kayıt cihazları, hareket sensörleri ve mini kameralar gerekecek.” Orhan’ın sesi ciddi ve profesyoneldi. “Ege bölgesindeki bağlantılarım var. Yarın sabah erkenden hazır olur.”
Cihazların kurulumu titiz planlama ve mükemmel zamanlama gerektiriyordu. En kritik cihaz mutfağa yerleştirildi. Nuray’ın düzenli olarak Umut’un yemeklerini ve içeceklerini hazırladığı tezgah ve masadaki tüm faaliyeti yakalayacak şekilde stratejik olarak konumlandırıldı. Kayıt açısı, yiyecek veya sıvılarda yapılan herhangi bir manipülasyonu net bir şekilde belgelemek için kalibre edildi.
İkinci bir cihaz terapi odasının yüksek rafına, Nuray’ın kendini gözlemlenmediğini düşündüğünde yaptıklarını izlemek için şişeler ve kutular arasına kamufle edildi. Yükseltilmiş konum, veteriner kimyasallarını ve şüpheli notları içeren defterleri keşfettiği çalışma alanına panoramik bir görüş sağlıyordu.
Üçüncü gözetim noktası, Nuray’ın sık sık telefon görüşmeleri yaptığı alana özel olarak yönlendirilecek şekilde yemek odasına kuruldu. Tahsin, bu konuşmaların belirli zamanlarda ve suç faaliyetlerine karışan üçüncü kişilerle koordinasyonu düşündüren bir gizlilik düzeyiyle gerçekleştiğini gözlemlemişti.
“Cihazlar tamamen görünmezdir,” dedi Orhan kurulumu tamamlarken. “Ses sensörleri hareket olduğunda otomatik olarak kaydı başlatacak. Tüm kayıtlar şifreli bir bulut sunucusuna yedeklenecek.”
Takip eden günlerde Tahsin, cihazlar Nuray’ın her hareketini yakalarken mutlak bir normallik görüntüsü korudu. Masadaki konuşmalar hafif ve gündelikti. Umut ile etkileşimleri normal babalık endişesi görüntüsünü koruyordu ve Nuray’a karşı davranışları şüphe belirtisi göstermiyordu. Bu kontrollü performans, suç faaliyetlerinin gerçek kanıtını elde etmek için gerekliydi.
Yakında Ankara’ya bir iş seyahatim olacak,” dedi Tahsin bir akşam yemeğinde. “Maalesef üç gün kalacağım.” Nuray’ın gözleri bir an parladı. “Sorun değil canım. Ben Umut’a bakarım. Belki de biraz yalnız zaman bize iyi gelecek, öyle değil mi küçüğüm?” dedi çocuğun saçlarını okşayarak.
Çocuğun gözlerindeki korku Tahsin’in kalbini paramparça etti. Umut, içgüdüsel olarak ona zarar verenin kim olduğunu biliyordu ancak savunmasızdı.
Tahsin, iş seyahati öncesi gece boyunca uyuyamadı. Umut’un hastane odasında, oğlunun düzenli nefes alışını sessizce izliyordu. Endişe ve kararlılık iç içeydi; gitmesi gerekiyordu ama kalmak istiyordu. Bu, Nuray’ı suçüstü yakalamak için tek fırsatıydı.
Nuray, Umut’la yalnız olduğunu düşünerek son “zehir dozunu” hazırlamaya başladı. Tahsin’in talimatıyla Taner, mutfakta Nuray’ın hareketlerini kaydedecek şekilde telefonunu kayıt modunda bıraktı. Tahsin, kalp atışlarının yüksekliğini hissedebiliyordu.
Kameralar, Nuray’ın küçük kristal bir şişe ve ince bir şırınga çıkarıp hassas hareketlerle sıvıyı Umut’un çorbasına dökmesini net şekilde kaydetti. Hareketleri mekanikti, daha önce de defalarca yaptığı bir rutin gibiydi.
Melike, kulaklıkla fısıldadı: “Bu sıvı muhtemelen atropin veya skopolamin bazlı, ölümcül olabilir.” Orhan’dan gelen onay sinyaliyle, güvenlik güçleri ani bir baskın yaptı.
Tahsin, iki özel güvenlik görevlisi ve Adnan ile birlikte konağa girdi. Koridorda ayak sesleri yankılanıyordu. Nuray, hala zehirli tabağı elinde tutuyordu. Şaşkın ve panik içindeydi. Tahsin tabağı alırken, ajanlar şişeyi güvence altına aldı.
Nuray öfkeyle bağırdı: “Ne yapıyorsun Tahsin? Delirdin mi sen?”
Tahsin sakin ama kararlı bir sesle yanıtladı: “Oyun bitti, Nermin Hanım.”
Nuray’ın yüzü bembeyaz kesildi. “Anlamıyorsun,” dedi titreyerek. “Ben sadece Umut’a yardım ediyordum.”
Melike, eldivenli ellerle kabı alırken, “Sadece vitamin takviyesi,” dedi Nuray. Ama gözleri kaçış noktalarını arıyordu.
Taner cesurca ortaya çıktı: “Yalancı! Seni her gün gördüm. Umut’un yemeğine zehir koyuyordun ve ona yürüyemeyeceksin diyordun.”
Nuray, kelepçelenmeden önce son sözlerinde tehditkarydı: “Kazandığını sanıyorsun ama bu burada bitmiyor. Biz her yerdeyiz.”
Nuray tutuklandı. Umut, kapsamlı tıbbi incelemeler için hastaneye sevk edildi. Yapılan toksikoloji testleri, Umut’un vücudunda veteriner ilaçlarının yüksek seviyelerini doğruladı. Bu zehirlenme, hareket kabiliyetini yavaş yavaş yok etmişti.
Melike, “İyi haber şu ki, ilaçların etkisi geçici görünüyor. Uygun fizik tedavi ile iyileşme mümkün,” dedi.
Tahsin, oğlunun yanında nöbet tutmaya devam etti. Umut’un ilk adımlarını attığı an, yaşadığı zorlukların ve babasının sevgisinin simgesiydi.
Tahsin, Nuray’ın uluslararası suç ağının parçası olduğunu ortaya çıkardı. Polisle iş birliği yaparak, Türkiye’nin birçok şehrinde eş zamanlı operasyonlarla suç örgütünün üyeleri yakalandı.
Mahkemede, Nuray’ın suçları kanıtlandı. 25 yıl hapis cezası aldı. Tahsin, adaletin yerini bulmasına rağmen, gerçek zaferin Umut’un sağlığına kavuşması olduğunu biliyordu.
Umut, fizik tedavi ile güçlenmeye başladı. Babasının ve Taner’in desteğiyle yeniden yürümeye başladı. Bodrum’un güzel sahilinde, “Baba, bugün denize girebilir miyim?” diye sorduğunda, Tahsin gözyaşları içinde “Yakında oğlum, yakında,” dedi.
Aile, karanlık günlerin ardından yeni bir hayata başlamıştı. Umut’un gülümsemesi, sevgi ve umutla dolu bir geleceğin habercisiydi.
News
पापा को छोड़ दो, मैं उन्हें चलना सिखाऊंगी,” बच्ची ने कहा। अदालत हँसी… लेकिन फिर सब हैरान रह गए!
पापा को छोड़ दो, मैं उन्हें चलना सिखाऊंगी,” बच्ची ने कहा। अदालत हँसी… लेकिन फिर सब हैरान रह गए! ….
गरीब बच्चे ने सड़क पर पड़ा एक लॉटरी टिकट उठाया और कई समय तक उससे खेलता रहा…
गरीब बच्चे ने सड़क पर पड़ा एक लॉटरी टिकट उठाया और कई समय तक उससे खेलता रहा… . . शंकर…
IPS मैडम निरीक्षण के लिए जा रही थी 10 साल पहले खोया बेटा रास्ते में भीख मांगता हुआ मिला फिर,,,
IPS मैडम निरीक्षण के लिए जा रही थी 10 साल पहले खोया बेटा रास्ते में भीख मांगता हुआ मिला फिर,,,…
The famous actor from the film industry passed away at the age of 91.
The famous actor from the film industry passed away at the age of 91. . . Veteran Actor Achyut Potdar…
“70 साल के बुजुर्ग को बैंक में भिखारी समझकर पीटा… फिर जो हुआ.. उसने सबको हिला दिया !!
“70 साल के बुजुर्ग को बैंक में भिखारी समझकर पीटा… फिर जो हुआ.. उसने सबको हिला दिया !! . ….
सड़क किनारे बैठी बेज़ुबान लड़की को देखकर एक करोड़पति ने उसे एक नई जिंदगी दी, लेकिन फिर उस लड़की ने..
सड़क किनारे बैठी बेज़ुबान लड़की को देखकर एक करोड़पति ने उसे एक नई जिंदगी दी, लेकिन फिर उस लड़की ने…..
End of content
No more pages to load