ONA 6 AYLIK ÖMÜR BIÇTILER, AMA DADI ARAP MILYARDERI AĞLATAN BIR ŞEY YAPTI…

Aşkın Mucizeleri

ONA 6 AYLIK ÖMÜR BIÇTILER, AMA DADI ARAP MILYARDERI AĞLATAN BIR ŞEY YAPTI...  - YouTube

İstanbul’un en prestijli semtlerinden birinde, Boğaz manzaralı görkemli villasında Farit Al-Mansuri sessizce duruyordu. 33 yaşındaki Arap milyarder, kristal pencereden dışarı bakarken elindeki kahve fincanı titriyordu. Sabahın erken saatleriydi ama o saatlerce uyuyamamıştı. Son iki yıldır geceleri huzur bulmak imkansız hale gelmişti. Villada her şey mükemmel görünüyordu; mermer zeminler, altın varaklar, dünyanın en pahalı sanat eserleri. Ama bu görkemli görüntünün ardında derin bir sessizlik vardı. Eşi Yasmin’i kaybettikten sonra bu ev artık bir yuva değil, sadece soğuk duvarlardan ibaret bir mekandı. Yasmin’in hastalığı onu yavaş yavaş götürmüş, tüm parayı ve gücü ona rağmen kurtaramamıştı. Şimdi tek endişesi 5 yaşındaki kızı Eda’ydı. Küçük prenses, Yasmin’in ölümünden sonra içine kapanmış, eskisi gibi gülmeyi unutmuştu. Farit onunla zaman geçirmeye çalışıyordu ama iş yoğunluğu ve kendi içsel savaşı buna engel oluyordu. Çocuk bakıcısı Havva teyze yaşlıydı ve artık Eda’nın enerjisine yetişemiyordu.

Bu sabah Farit önemli bir karar vermişti. Eda için genç, dinamik bir bakıcı bulacaktı. Birisi ki ona sadece bakmakla kalmayıp hayata geri dönmesine yardım edecekti. Asistanı Kemal’i arayarak en iyi acentelerden adayları değerlendirmesini istemişti. Farit çocukluğundan beri sorumluluk sahibiydi. Babası onu sert bir terbiyeyle büyütmüş, duygularını göstermemeyi öğretmişti. Ama Yasmin hayatına girdiğinde her şey değişmişti. O, ona sevmeyi ve sevilmeyi öğretmişti. Şimdi o da yoktu ve Farit kendini tekrar o soğuk adam olarak buluyordu.

Merdivenlerde küçük ayak sesleri duydu. Eda aşağı iniyordu. Saçları darmadağınık, elinde pembe tavşanı vardı. “Baba, kahvaltı hazır mı?” diye sordu sessizce. “Sesi eskisi kadar canlı değildi.” “Tabii prensesim, mutfakta bekliyor,” dedi. Farit ona sarılmaya çalıştı ama Eda çekingen davrandı. Bu durum Farit’in kalbini dağlıyordu. Kızı ona eskisi gibi yaklaşmıyordu. O gün birçok bakıcı adayı gelecekti. Farit mükemmel birini bulacağına emindi. Çünkü Eda için en iyisinden başka bir şey kabul etmezdi. Para problemi değildi. Sorun, doğru kişiyi bulmaktı. Birisi ki Eda’yı gerçekten sevecek, ona anne sevgisi verebilecekti. Henüz bilmiyordu ki o gün kapısına gelecek olan genç kadın sadece Eda’nın değil, onun da hayatını tamamen değiştirecekti.

Selin Kaya otobüsten inerken elindeki adresi tekrar kontrol etti. Beşiktaş’taki bu lüks semti ilk kez görüyordu. Büyük villalar, bakımlı bahçeler, pahalı arabalar. Burası başka bir dünyaydı. 27 yaşındaki genç kadın, basit beyaz gömleği ve lacivert pantolonuyla bu zenginlik arasında kaybolmuş gibiydi. Hemşirelik fakültesinden mezun olduktan sonra çeşitli hastanelerde çalışmıştı. Ama asıl hayali hep çocuk bakımıydı. Küçük yaşlardan beri çocukları çok severdi. Onlarla özel bir bağı vardı. Kendi çocuğu olmamasının acısını bu şekilde hafifletmeye çalışıyordu. Doktorların ona söylediği gerçek hala kalbinde bir yara gibiydi. Rahimle ilgili doğuştan gelen bir problem nedeniyle hiçbir zaman anne olamayacaktı. Bu hayal kırıklığı onu derin bir depresyona sokmuştu. Eş adayları bu durumu öğrendiğinde ilişki bitiyor, Selin kendini daha da yalnız hissediyordu.

Almansuri villasının kapısına vardığında nefesi kesildi. Bahçesi sarayları andıran bu ev, şimdiye kadar gördüğü en büyük konuttu. Güvenlik görevlisi ona kapıyı açtı ve içeri alındı. Mermer döşeli koridor, kristal avizeler, duvar halıları, her şey filmlerdeki gibi görünüyordu. “Selin Hanım, buyurun oturun. Farit Bey birazdan sizinle görüşecek,” dedi Kemal Bey kibarca. Bu arada size ev hakkında bilgi vereyim. Farit Bey 3 yıl önce eşini kaybetti. Şimdi 5 yaşındaki kızı Eda ile yaşıyor. Çok zeki bir çocuk ama son zamanlarda oldukça sessizleşti.

Selin dikkatle dinliyordu. Eda nasıl bir çocuk? “Çok tatlı ama içine kapanık. Annesinin ölümünden sonra pek gülmüyor.” Farit Bey çok çalışıyor. Kızıyla yeterince vakit geçiremiyor. Size ihtiyacı var. O sırada merdivenlerden ağır adımlar geldi. Uzun boylu, yakışıklı bir adam aşağı iniyordu. Koyu gözleri, bakımlı sakalı ve ciddi ifadesiyle tam bir iş adamı görünümündeydi. Pahalı takım elbisesi kusursuzca oturmuştu. Selin Hanım, “Memnun oldum. Ben Farit Almansuri,” dedi soğuk ama nazik bir sesle. Selin ayağa kalktı. “Memnun oldum. Farit Bey,” dedi.

Farit onu süzdü. Diğer adaylardan farklı görünüyordu. Daha samimi, daha doğal. “Özgeçmişinizi inceledim. Hemşire olduğunuzu gördüm. Neden çocuk bakıcılığı?” “Çocukları seviyorum. Onlarla çalışmak bana huzur veriyor,” dedi Selin içtenlikle. “Eda özel bir çocuk. Annesinin ölümünden sonra çok sessizleşti. Sabır gerekiyor.” “Anlıyorum. Ben de küçük yaşta annemi kaybettim. Eda’nın hissettiklerini anlayabilirim.” Bu cevap Farit’in dikkatini çekti. Gözlerinde bir yumuşama vardı.

“Eda ile tanışmak ister misiniz?” Yukarı çıktılar. Pembe tonlarda döşenmiş büyük bir odanın kapısını açtılar. Küçük bir kız pencere kenarında oturmuş dışarı bakıyordu. Uzun siyah saçları, büyük kahverengi gözleri ve minik yüzüyle çok tatlıydı. Eda, “Sana bir misafir geldi,” dedi Farit yumuşak bir sesle. Eda döndü ve Selin’e baktı. Gözlerinde çekingen bir merak vardı. Selin yavaşça yaklaştı ve çömeldi. “Merhaba Eda. Ben Selin. Çok güzelsin.” “Teşekkür ederim,” dedi Eda sessizce. “Neler yapıyorsun burada?” “Kuş izliyorum. Pencereden bahçedeki kuşları seyrediyorum.” Selin pencereye baktı. “Vay, ne kadar çok kuş var. Hangisini en çok seviyorsun?” Eda biraz canlandı. “Şuradaki kırmızı olanı her sabah geliyor. O kardinal kuşu çok zeki kuşlardır.” Sen de zeki bir kıza benziyorsun. İlk kez Eda gülümsedi. Küçük ama gerçek bir gülümseme.

Farit bu sahneyi izlerken içinde garip bir sıcaklık hissetti. Eda aylardır hiç kimseyle bu kadar rahat davranmamıştı. Selin işe başladığının 3. günü Eda ile bahçede oyun oynuyorlardı. Küçük kız önceki günlere göre çok daha canlıydı. Gülümsemeye başlamış, hatta ara ara kahkaha atıyordu. Bu değişimi gören Farit, ofis penceresinden onları izliyordu. “Selin abla, sen hiç evlendin mi?” diye sordu Eda masum gözlerle. Selin duraksadı. “Hayır, henüz evlenmedim. Neden?” “Sen çok güzelsin. Bazen kaderden başka şeyler planlıdır,” dedi Selin gülümseyerek. “Annem de çok güzeldi. Baba, onun fotoğraflarını saklıyor ama ben görüyorum, geceleri ağlıyor.” Bu sözler Selin’in kalbini burktu. “Sen babanı çok seviyorsun. Sadece çok üzgün.” “Sen de üzgün müsün?” Gözleri bazen üzgün görünüyor. Eda’nın sezgisi şaşırtıcıydı. Herkesin hayatında üzgün anları vardır. Ama seninle birlikte olmak beni mutlu ediyor.

O akşam Farit eve erken geldi. Mutfakta Selin yemek hazırlarken buldu. Eda masa başında ödevini yapıyordu. Neşeli bir şekilde mırıldanıyordu. “Nasıl geçti bugün?” diye sordu Farit. “Çok güzel. Eda bahçede oynadık, hikaye okuduk. Çok zeki bir çocuk. Son günlerde çok değişti. Size minnettar kalacağım.” Selin kızardı. “Bu benim işim. Eda’yı seviyorum.” Farit onun samimiyetini hissediyordu. Diğer çalışanlar hep mesafeli davranırdı ama Selin farklıydı. Gerçekten Eda’yı önemsiyordu.

“Size bir şey sorabilir miyim?” dedi Farit. “Tabii.” “Neden çocuk sahibi olmadınız? Çocuklarla çok iyi anlaşıyorsunuz.” Selin durakladı. “Bu soruyu hiç beklemiyordum. Ben sağlık problemlerim var. Çocuk sahibi olamam.” Farit şaşırmıştı ama Selin’in gözlerindeki acıyı gördü. “Özür dilerim. Kişisel bir soruydu.” “Sorun değil, zaten gizli bir şey değil. O gece Farit Selin’i düşünmekten uyuyamadı. Onun da kayıpları vardı, acıları. Belki bu yüzden Eda ile bu kadar iyi anlaşıyordu.

Ertesi sabah Eda hasta oldu. Hafif ateşi vardı ve çok halsizdi. Selin paniklemeden hemen Farid’i aradı. “Farit Bey, Eda’nın ateşi var. Doktora götürmek gerekebilir.” Farit hemen eve koştu. Eda yatakta yatıyordu. Selin başında bekliyordu. Alnında soğuk kompres vardı. “Nasıl hissediyorsun prensesim?” diye sordu Farit endişeyle. “Başım ağrıyor baba,” dedi Eda, zayıf bir sesle. Selin ateşini ölçtü. “38.5 derece. Doktora gitmek iyi olur.” Hastaneye giderken Farit arabayı kullanıyordu. Selin arkada Eda’yı teselli ediyordu. “Merak etme tatlım, sadece nezle. Çabucak geçer.”

Doktor muayene ettikten sonra viral enfeksiyon teşhisi koydu. “Birkaç gün istirahat yeterli ama dikkatli olmak lazım.” Eve dönerken Eda arabada uyumuştu. Selin ona bakıyor, saçlarını okşuyordu. “Çok iyi davranıyorsunuz ona,” dedi Farit sessizce. “O benim için çok özel. Sanki benim kızım gibi. Biliyorum, saçma ama öyle hissediyorum.” Farit ona dikkatle izledi. Gözlerinde anne sevgisi vardı. O akşam Selin Eda’nın başında nöbet tuttu. Ateşi düşene kadar ondan ayrılmadı. Farit kapıda durmuş onu izliyordu. Selin’in Eda’ya sarıldığını, ona ninni söylediğini görüyordu.

Gece yarısı Farit mutfağa su içmeye indi. Selin orada oturmuş, çay içiyordu. “Uyuyamıyor musunuz?” diye sordu. “Sürekli düşünüyorum. Ya başaramazsak?” “Başaracağız. Başarmak zorundayız.” “Siz nereden bu kadar emin olabiliyorsunuz?” Selin ona baktı. “Çünkü Eda’yı seviyorum.” “Aşk her şeyin üstesinden gelir.” “Yasmin’i de seviyordum ama o gitti. Bu farklı.” “Eda daha güçlü. Ve bu sefer sadece değilsiniz. Ben de varım.” Farit ona minnettar gözlerle baktı. “Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.” “Teşekkür etmeyin. Ben bunu istiyorum.”

O gece ikisi uzun uzun konuştular. Farit Selin’e çocukluğunu anlattı. Arap kültüründen bahsetti. Yasmin ile tanışma hikayesini paylaştı. Selin de kendi hikayesini anlattı. Ailesini, hemşirelik yıllarını, çocuk sahibi olamama acısını. “Hiç evlenme isteğiniz olmadı mı?” diye sordu Farit. “Oldu. Hatta nişanlanmıştım. Ama o durumu öğrenince bıraktı.” “Çok üzgünüm.” “Artık değil. Belki kaderim buydu. Belki ben Eda’yı bulacaktım.”

Bu sözler Farit’in kalbinde garip bir etki yarattı. Tedavinin ikinci ayında Eda’nın durumu biraz düzeldi. Ateşi düştü, iştahı açıldı. Doktor umutluydu. Tedaviye iyi yanıt veriyor, dedi. Eda’nın vücudu mükemmel yanıt gösteriyordu. Selin mutluluktan ağlıyordu. “Demek ki tamamen iyileşti.” “Henüz tam değil ama çok yakın. Birkaç ay daha kontrol. Sonra İstanbul’a dönebilirsiniz.”

O akşam kutlama yemeği yediler. Eda çok neşeliydi. “Artık normal bir çocuk muyum?” “Sen hep normal bir çocuktun,” dedi Selin. “Sadece biraz hasta olmuştun.” “Peki şimdi okula gidebilir miyim?” “Tabii ki. İstanbul’a döndüğümüzde.” Farit Eda’ya baktı. Kızı hayatta kalacaktı. Bu gerçek hala rüya gibiydi. O gece Eda uyuduktan sonra Farit ve Selin otelin terasında oturdular. Zurik’in ışıkları altlarında parlıyordu. “Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum,” dedi Farit. “Teşekkür etmeyin. Ben bunu istiyordum.” “Hayır, siz çok fazlasını yaptınız. Kendi hayatınızı bir kenara koydunuz.” “Hayatım bu artık.” Eda’nın yanında olmak.

Farit o an anladı ki Selin sadece bir bakıcı değildi. O gerçekten Eda’nın annesi olmuştu. Eda’nın hastalığının teşhisinden sonra hayat tamamen değişti. Farit dünyanın en iyi onkologlarıyla görüştü. Özel klinikler araştırdı. Amerika ve Avrupa’daki tedavi merkezleriyle iletişime geçti. Para hiç önemli değildi. Tek önemli olan Eda’nın iyileşmesiydi. Selin bu süreçte Farit’in yanında durdu. Tıbbi terimleri araştırıyor, doktor randevularında not alıyor, Eda’nın durumunu takip ediyordu. Hemşirelik geçmişi çok işe yarıyordu.

Baston’daki Dana Farber Enstitüsü’nde yeni bir tedavi protokolü var,” dedi Farit bir akşam. Masanın üzerinde onlarca rapor ve araştırma makalesi vardı. “Ne gibi bir tedavi?” “Kök hücre nakli. Ama çok riskli. Eda’nın yaşı ve genel durumu için uygun mu?” “Emin değilim.” Selin raporları inceledi. “Swiss’teki University Kinder Spital Zürich’te pediatrik onkolojide çok ünlü. Belki oradan da konsültasyon alabiliriz.” Farit ona şaşkınlıkla baktı. “Bu terimleri nereden biliyorsunuz?” “Hemşire olduğumu unuttunuz mu? Ayrıca Eda için ne gerekiyorsa öğreniyorum.” Bu cevap Farit’i derinden etkiledi. Selin gerçekten Eda için mücadele ediyordu.

Eda henüz durumunun ciddiyetini bilmiyordu. Ona biraz hasta olduğu ve tedavi göreceği söylenmişti. Ama zeki bir çocuktu. Etrafındaki değişimleri fark ediyordu. “Selin abla, neden doktorlar sürekli kanımı alıyor?” diye sordu bir gün. “Kanında ne var ne yok bakıyorlar. Böylece seni daha iyi tedavi edebilirler.” “Annem de çok doktora gitmişti.” “Bu cümle Selin’in kalbini burktu. “Sen annen gibi güçlü bir kızsın. Mücadele edeceksin.” “Sen yanımda olacak mısın?” “Hep yanında olacağım.” Farit kapıda durmuş bu konuşmayı dinliyordu. Selin’in Eda’ya verdiği sözü duymuştu.

Test sonuçları geldiğinde doktor ciddi görünüyordu. “Farit Bey, size özel olarak konuşmam gerekiyor.” Farit’in dünyası yıkıldı. Doktor ona anlatılanları kabul etmek istemiyordu. Bu mümkün değildi. Eda sadece 5 yaşındaydı. Selin, Farit’in yüzündeki ifadeyi gördüğünde her şeyi anladı. “Ona sarılmak istedi ama kendini tuttu. Ne söyledi doktor?” diye sordu titreyen sesle. Farit konuşamıyordu. Sadece başını sallıyordu. “Söyleyin lütfen. Ben de bilmek istiyorum.” “Eda’nın kanseri var.” Selin sanki yıldırım çarpmış gibi oldu. “Ne? Bu imkansız.” “Kan kanseri.” “Doktor, doktor 6 ay,” dedi. İkisi de sustu. Bu gerçekle yüzleşmek çok zordu.

Eda’ya söyleyecek miyiz? diye sordu Selin ağlayarak. “Henüz değil. Önce tedavi seçeneklerini araştıracağım.” O gece ikisi de uyuyamadı. Selin Eda’nın yanında oturmuş onu izliyordu. Bu masum çocuğa böyle bir şey nasıl olabilirdi? Farit gece yarısı Selin’i buldu. “Selin, evet. Siz, siz kaçmayacaksınız değil mi? Zorlaşacak, çok zor günler olacak.” Selin ona kararlı gözlerle baktı. “Asla Eda’yı terk etmem. Onu seviyorum.”

Farit o an anladı ki Selin sadece bir bakıcı değildi. O gerçekten Eda’nın annesi olmuştu. Eda’nın hastalığının teşhisinden sonra hayat tamamen değişti. Farit dünyanın en iyi onkologlarıyla görüştü. Özel klinikler araştırdı. Amerika ve Avrupa’daki tedavi merkezleriyle iletişime geçti. Para hiç önemli değildi. Tek önemli olan Eda’nın iyileşmesiydi. Selin bu süreçte Farit’in yanında durdu. Tıbbi terimleri araştırıyor, doktor randevularında not alıyor, Eda’nın durumunu takip ediyordu. Hemşirelik geçmişi çok işe yarıyordu.

Baston’daki Dana Farber Enstitüsü’nde yeni bir tedavi protokolü var,” dedi Farit bir akşam. Masanın üzerinde onlarca rapor ve araştırma makalesi vardı. “Ne gibi bir tedavi?” “Kök hücre nakli. Ama çok riskli. Eda’nın yaşı ve genel durumu için uygun mu?” “Emin değilim.” Selin raporları inceledi. “Swiss’teki University Kinder Spital Zürich’te pediatrik onkolojide çok ünlü. Belki oradan da konsültasyon alabiliriz.” Farit ona şaşkınlıkla baktı. “Bu terimleri nereden biliyorsunuz?” “Hemşire olduğumu unuttunuz mu? Ayrıca Eda için ne gerekiyorsa öğreniyorum.” Bu cevap Farit’i derinden etkiledi. Selin gerçekten Eda için mücadele ediyordu.

Eda henüz durumunun ciddiyetini bilmiyordu. Ona biraz hasta olduğu ve tedavi göreceği söylenmişti. Ama zeki bir çocuktu. Etrafındaki değişimleri fark ediyordu. “Selin abla, neden doktorlar sürekli kanımı alıyor?” diye sordu bir gün. “Kanında ne var ne yok bakıyorlar. Böylece seni daha iyi tedavi edebilirler.” “Annem de çok doktora gitmişti.” “Bu cümle Selin’in kalbini burktu. “Sen annen gibi güçlü bir kızsın. Mücadele edeceksin.” “Sen yanımda olacak mısın?” “Hep yanında olacağım.” Farit kapıda durmuş bu konuşmayı dinliyordu. Selin’in Eda’ya verdiği sözü duymuştu.

Test sonuçları geldiğinde doktor ciddi görünüyordu. “Farit Bey, size özel olarak konuşmam gerekiyor.” Farit’in dünyası yıkıldı. Doktor ona anlatılanları kabul etmek istemiyordu. Bu mümkün değildi. Eda sadece 5 yaşındaydı. Selin, Farit’in yüzündeki ifadeyi gördüğünde her şeyi anladı. “Ona sarılmak istedi ama kendini tuttu. Ne söyledi doktor?” diye sordu titreyen sesle. Farit konuşamıyordu. Sadece başını sallıyordu. “Söyleyin lütfen. Ben de bilmek istiyorum.” “Eda’nın kanseri var.” Selin sanki yıldırım çarpmış gibi oldu. “Ne? Bu imkansız.” “Kan kanseri.” “Doktor, doktor 6 ay,” dedi. İkisi de sustu. Bu gerçekle yüzleşmek çok zordu.

Eda’ya söyleyecek miyiz? diye sordu Selin ağlayarak. “Henüz değil. Önce tedavi seçeneklerini araştıracağım.” O gece ikisi de uyuyamadı. Selin Eda’nın yanında oturmuş onu izliyordu. Bu masum çocuğa böyle bir şey nasıl olabilirdi? Farit gece yarısı Selin’i buldu. “Selin, evet. Siz, siz kaçmayacaksınız değil mi? Zorlaşacak, çok zor günler olacak.” Selin ona kararlı gözlerle baktı. “Asla Eda’yı terk etmem. Onu seviyorum.”

Farit o an anladı ki Selin sadece bir bakıcı değildi. O gerçekten Eda’nın annesi olmuştu. Eda’nın hastalığının teşhisinden sonra hayat tamamen değişti. Farit dünyanın en iyi onkologlarıyla görüştü. Özel klinikler araştırdı. Amerika ve Avrupa’daki tedavi merkezleriyle iletişime geçti. Para hiç önemli değildi. Tek önemli olan Eda’nın iyileşmesiydi. Selin bu süreçte Farit’in yanında durdu. Tıbbi terimleri araştırıyor, doktor randevularında not alıyor, Eda’nın durumunu takip ediyordu. Hemşirelik geçmişi çok işe yarıyordu.

Baston’daki Dana Farber Enstitüsü’nde yeni bir tedavi protokolü var,” dedi Farit bir akşam. Masanın üzerinde onlarca rapor ve araştırma makalesi vardı. “Ne gibi bir tedavi?” “Kök hücre nakli. Ama çok riskli. Eda’nın yaşı ve genel durumu için uygun mu?” “Emin değilim.” Selin raporları inceledi. “Swiss’teki University Kinder Spital Zürich’te pediatrik onkolojide çok ünlü. Belki oradan da konsültasyon alabiliriz.” Farit ona şaşkınlıkla baktı. “Bu terimleri nereden biliyorsunuz?” “Hemşire olduğumu unuttunuz mu? Ayrıca Eda için ne gerekiyorsa öğreniyorum.” Bu cevap Farit’i derinden etkiledi. Selin gerçekten Eda için mücadele ediyordu.

Eda henüz durumunun ciddiyetini bilmiyordu. Ona biraz hasta olduğu ve tedavi göreceği söylenmişti. Ama zeki bir çocuktu. Etrafındaki değişimleri fark ediyordu. “Selin abla, neden doktorlar sürekli kanımı alıyor?” diye sordu bir gün. “Kanında ne var ne yok bakıyorlar. Böylece seni daha iyi tedavi edebilirler.” “Annem de çok doktora gitmişti.” “Bu cümle Selin’in kalbini burktu. “Sen annen gibi güçlü bir kızsın. Mücadele edeceksin.” “Sen yanımda olacak mısın?” “Hep yanında olacağım.” Farit kapıda durmuş bu konuşmayı dinliyordu. Selin’in Eda’ya verdiği sözü duymuştu.

Test sonuçları geldiğinde doktor ciddi görünüyordu. “Farit Bey, size özel olarak konuşmam gerekiyor.” Farit’in dünyası yıkıldı. Doktor ona anlatılanları kabul etmek istemiyordu. Bu mümkün değildi. Eda sadece 5 yaşındaydı. Selin, Farit’in yüzündeki ifadeyi gördüğünde her şeyi anladı. “Ona sarılmak istedi ama kendini tuttu. Ne söyledi doktor?” diye sordu titreyen sesle. Farit konuşamıyordu. Sadece başını sallıyordu. “Söyleyin lütfen. Ben de bilmek istiyorum.” “Eda’nın kanseri var.” Selin sanki yıldırım çarpmış gibi oldu. “Ne? Bu imkansız.” “Kan kanseri.” “Doktor, doktor 6 ay,” dedi. İkisi de sustu. Bu gerçekle yüzleşmek çok zordu.

Eda’ya söyleyecek miyiz? diye sordu Selin ağlayarak. “Henüz değil. Önce tedavi seçeneklerini araştıracağım.” O gece ikisi de uyuyamadı. Selin Eda’nın yanında oturmuş onu izliyordu. Bu masum çocuğa böyle bir şey nasıl olabilirdi? Farit gece yarısı Selin’i buldu. “Selin, evet. Siz, siz kaçmayacaksınız değil mi? Zorlaşacak, çok zor günler olacak.” Selin ona kararlı gözlerle baktı. “Asla Eda’yı terk etmem. Onu seviyorum.”

Farit o an anladı ki Selin sadece bir bakıcı değildi. O gerçekten Eda’nın annesi olmuştu. Eda’nın hastalığının teşhisinden sonra hayat tamamen değişti. Farit dünyanın en iyi onkologlarıyla görüştü. Özel klinikler araştırdı. Amerika ve Avrupa’daki tedavi merkezleriyle iletişime geçti. Para hiç önemli değildi. Tek önemli olan Eda’nın iyileşmesiydi. Selin bu süreçte Farit’in yanında durdu. Tıbbi terimleri araştırıyor, doktor randevularında not alıyor, Eda’nın durumunu takip ediyordu. Hemşirelik geçmişi çok işe yarıyordu.

Baston’daki Dana Farber Enstitüsü’nde yeni bir tedavi protokolü var,” dedi Farit bir akşam. Masanın üzerinde onlarca rapor ve araştırma makalesi vardı. “Ne gibi bir tedavi?” “Kök hücre nakli. Ama çok riskli. Eda’nın yaşı ve genel durumu için uygun mu?” “Emin değilim.” Selin raporları inceledi. “Swiss’teki University Kinder Spital Zürich’te pediatrik onkolojide çok ünlü. Belki oradan da konsültasyon alabiliriz.” Farit ona şaşkınlıkla baktı. “Bu terimleri nereden biliyorsunuz?” “Hemşire olduğumu unuttunuz mu? Ayrıca Eda için ne gerekiyorsa öğreniyorum.” Bu cevap Farit’i derinden etkiledi. Selin gerçekten Eda için mücadele ediyordu.

Eda henüz durumunun ciddiyetini bilmiyordu. Ona biraz hasta olduğu ve tedavi göreceği söylenmişti. Ama zeki bir çocuktu. Etrafındaki değişimleri fark ediyordu. “Selin abla, neden doktorlar sürekli kanımı alıyor?” diye sordu bir gün. “Kanında ne var ne yok bakıyorlar. Böylece seni daha iyi tedavi edebilirler.” “Annem de çok doktora gitmişti.” “Bu cümle Selin’in kalbini burktu. “Sen annen gibi güçlü bir kızsın. Mücadele edeceksin.” “Sen yanımda olacak mısın?” “Hep yanında olacağım.” Farit kapıda durmuş bu konuşmayı dinliyordu. Selin’in Eda’ya verdiği sözü duymuştu.

Test sonuçları geldiğinde doktor ciddi görünüyordu. “Farit Bey, size özel olarak konuşmam gerekiyor.” Farit’in dünyası yıkıldı. Doktor ona anlatılanları kabul etmek istemiyordu. Bu mümkün değildi. Eda sadece 5 yaşındaydı. Selin, Farit’in yüzündeki ifadeyi gördüğünde her şeyi anladı. “Ona sarılmak istedi ama kendini tuttu. Ne söyledi doktor?” diye sordu titreyen sesle. Farit konuşamıyordu. Sadece başını sallıyordu. “Söyleyin lütfen. Ben de bilmek istiyorum.” “Eda’nın kanseri var.” Selin sanki yıldırım çarpmış gibi oldu. “Ne? Bu imkansız.” “Kan kanseri.” “Doktor, doktor 6 ay,” dedi. İkisi de sustu. Bu gerçekle yüzleşmek çok zordu.

Eda’ya söyleyecek miyiz? diye sordu Selin ağlayarak. “Henüz değil. Önce tedavi seçeneklerini araştıracağım.” O gece ikisi de uyuyamadı. Selin Eda’nın yanında oturmuş onu izliyordu. Bu masum çocuğa böyle bir şey nasıl olabilirdi? Farit gece yarısı Selin’i buldu. “Selin, evet. Siz, siz kaçmayacaksınız değil mi? Zorlaşacak, çok zor günler olacak.” Selin ona kararlı gözlerle baktı. “Asla Eda’yı terk etmem. Onu seviyorum.”

Farit o an anladı ki Selin sadece bir bakıcı değildi. O gerçekten Eda’nın annesi olmuştu. Eda’nın hastalığının teşhisinden sonra hayat tamamen değişti. Farit dünyanın en iyi onkologlarıyla görüştü. Özel klinikler araştırdı. Amerika ve Avrupa’daki tedavi merkezleriyle iletişime geçti. Para hiç önemli değildi. Tek önemli olan Eda’nın iyileşmesiydi. Selin bu süreçte Farit’in yanında durdu. Tıbbi terimleri araştırıyor, doktor randevularında not alıyor, Eda’nın durumunu takip ediyordu. Hemşirelik geçmişi çok işe yarıyordu.

Baston’daki Dana Farber Enstitüsü’nde yeni bir tedavi protokolü var,” dedi Farit bir akşam. Masanın üzerinde onlarca rapor ve araştırma makalesi vardı. “Ne gibi bir tedavi?” “Kök hücre nakli. Ama çok riskli. Eda’nın yaşı ve genel durumu için uygun mu?” “Emin değilim.” Selin raporları inceledi. “Swiss’teki University Kinder Spital Zürich’te pediatrik onkolojide çok ünlü. Belki oradan da konsültasyon alabiliriz.” Farit ona şaşkınlıkla baktı. “Bu terimleri nereden biliyorsunuz?” “Hemşire olduğumu unuttunuz mu? Ayrıca Eda için ne gerekiyorsa öğreniyorum.” Bu cevap Farit’i derinden etkiledi. Selin gerçekten Eda için mücadele ediyordu.

Eda henüz durumunun ciddiyetini bilmiyordu. Ona biraz hasta olduğu ve tedavi göreceği söylenmişti. Ama zeki bir çocuktu. Etrafındaki değişimleri fark ediyordu. “Selin abla, neden doktorlar sürekli kanımı alıyor?” diye sordu bir gün. “Kanında ne var ne yok bakıyorlar. Böylece seni daha iyi tedavi edebilirler.” “Annem de çok doktora gitmişti.” “Bu cümle Selin’in kalbini burktu. “Sen annen gibi güçlü bir kızsın. Mücadele edeceksin.” “Sen yanımda olacak mısın?” “Hep yanında olacağım.” Farit kapıda durmuş bu konuşmayı dinliyordu. Selin’in Eda’ya verdiği sözü duymuştu.

Test sonuçları geldiğinde doktor ciddi görünüyordu. “Farit Bey, size özel olarak konuşmam gerekiyor.” Farit’in dünyası yıkıldı. Doktor ona anlatılanları kabul etmek istemiyordu. Bu mümkün değildi. Eda sadece 5 yaşındaydı. Selin, Farit’in yüzündeki ifadeyi gördüğünde her şeyi anladı. “Ona sarılmak istedi ama kendini tuttu. Ne söyledi doktor?” diye sordu titreyen sesle. Farit konuşamıyordu. Sadece başını sallıyordu. “Söyleyin lütfen. Ben de bilmek istiyorum.” “Eda’nın kanseri var.” Selin sanki yıldırım çarpmış gibi oldu. “Ne? Bu imkansız.” “Kan kanseri.” “Doktor, doktor 6 ay,” dedi. İkisi de sustu. Bu gerçekle yüzleşmek çok zordu.

Eda’ya söyleyecek miyiz? diye sordu Selin ağlayarak. “Henüz değil. Önce tedavi seçeneklerini araştıracağım.” O gece ikisi de uyuyamadı. Selin Eda’nın yanında oturmuş onu izliyordu. Bu masum çocuğa böyle bir şey nasıl olabilirdi? Farit gece yarısı Selin’i buldu. “Selin, evet. Siz, siz kaçmayacaksınız değil mi? Zorlaşacak, çok zor günler olacak.” Selin ona kararlı gözlerle baktı. “Asla Eda’yı terk etmem. Onu seviyorum.”

Farit o an anladı ki Selin sadece bir bakıcı değildi. O gerçekten Eda’nın annesi olmuştu. Eda’nın hastalığının teşhisinden sonra hayat tamamen değişti. Farit dünyanın en iyi onkologlarıyla görüştü. Özel klinikler araştırdı. Amerika ve Avrupa’daki tedavi merkezleriyle iletişime geçti. Para hiç önemli değildi. Tek önemli olan Eda’nın iyileşmesiydi. Selin bu süreçte Farit’in yanında durdu. Tıbbi terimleri araştırıyor, doktor randevularında not alıyor, Eda’nın durumunu takip ediyordu. Hemşirelik geçmişi çok işe yarıyordu.

Baston’daki Dana Farber Enstitüsü’nde yeni bir tedavi protokolü var,” dedi Farit bir akşam. Masanın üzerinde onlarca rapor ve araştırma makalesi vardı. “Ne gibi bir tedavi?” “Kök hücre nakli. Ama çok riskli. Eda’nın yaşı ve genel durumu için uygun mu?” “Emin değilim.” Selin raporları inceledi. “Swiss’teki University Kinder Spital Zürich’te pediatrik onkolojide çok ünlü. Belki oradan da konsültasyon alabiliriz.” Farit ona şaşkınlıkla baktı. “Bu terimleri nereden biliyorsunuz?” “Hemşire olduğumu unuttunuz mu? Ayrıca Eda için ne gerekiyorsa öğreniyorum.” Bu cevap Farit’i derinden etkiledi. Selin gerçekten Eda için mücadele ediyordu.