Milyonerin her şeyi vardı ama görme yetisi yoktu, ta ki Tanımadık Fakir Bir Kız çareyi bulana kadar!

.
.

Gözlerin Arkasındaki Işık

Aylin, daha küçücük bir kızdı ama hayata dair yükleri büyük insanlardan fazlaydı. Babası yıllar önce onları terk etmiş, annesi de ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Annesine bakabilmek için okula tam devam edemiyor, boş vakitlerinde evlere temizliğe gidiyor, bazen de pazar yerinde küçük tezgâhlarda çalışıyordu. Çocukluğu, oyun ve masallardan çok, sorumluluk ve yorgunlukla yoğrulmuştu.

Fatma teyze, onların tek destekçisiydi. Mahallede yalnız yaşayan bu iyi yürekli kadın, Aylin’i ve annesini sık sık evine davet eder, yemek paylaşır, elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdı. İşte Aylin’in kaderini değiştiren gün de yine Fatma teyzenin kapısını çaldığı gündü.

“Bak evladım,” dedi Fatma teyze, “şehir merkezinde çok zengin ama hasta bir adam var. İsmi Kemal Bey. Gözleri görmüyor. Ona evinde yardım edecek, yanında olacak güvenilir birine ihtiyaçları var. İstersen seni tavsiye edeyim.”

Aylin’in kalbi hızla çarptı. Bu iş, hem annesine daha iyi bakmasını sağlayacak parayı kazanmasına, hem de hayatında yeni bir kapı açmasına vesile olabilirdi.


Kör Adamın Köşkü

Kemal Bey, şehrin en zengin iş insanlarından biriydi. Yıllar önce geçirdiği korkunç bir trafik kazasında gözlerini kaybetmiş, o günden sonra da içine kapanmıştı. Malikanesinde hizmetkârlar vardı ama hiçbirine yakınlık göstermiyordu. Onun dünyası, karanlıkla ve yalnızlıkla çevriliydi.

Aylin, ürkek adımlarla o büyük kapıdan içeri girdiğinde, devasa mermer sütunlar, yüksek tavanlar ve sessizliğin ağırlığı arasında adeta nefessiz kaldı. Gözleri görmeyen Kemal Bey, salondaki koltukta oturuyordu. Yüzünde gururlu ama kırık bir ifade vardı.

“Kim bu?” diye sordu sert bir sesle.

“Benim adım Aylin. Size yardımcı olmaya geldim.”

Kemal kısa bir sessizlikten sonra başını eğdi. “Peki. Eğer samimiysen kal. Ama bil ki burada yalanı affetmem.”


Küçük Ellerin Büyük Değişimi

Günler birbirini kovaladı. Aylin önce sadece günlük işleri yapıyor, yemek masasında ona eşlik ediyor, kitap okuyordu. Fakat zamanla fark etti ki, Kemal’in içindeki kırgınlık, görmeyişinden daha ağırdı. Adam, dünyaya değil, kendi kalbine kör olmuştu.

Bir gün Aylin cesurca sordu:
“Beyim, neden hep bu kadar öfkelisiniz? Hayat hâlâ devam ediyor.”

Kemal kahkaha attı ama kahkahasında acı vardı.
“Devam ediyor mu sanıyorsun? Benim için her gün aynı: karanlık, karanlık, karanlık.”

Aylin’in yüreği burkuldu. Ama vazgeçmedi. Ona farklı tatlar denetti, bahçede çiçeklerin kokusunu hissettirdi, eski plakları dinletti. Her defasında Kemal’in yüzünde küçücük de olsa bir yumuşama görüyordu.


İlk Kıvılcım

Bir gece, fırtına çıkmıştı. Rüzgâr camları dövüyor, şimşekler gökyüzünü yarıyordu. Aylin korkuyla ışıkları açtı ama odadaki lamba hafifçe parıldayınca, Kemal’in gözlerinde de tuhaf bir parıltı belirdi. Adam irkilip doğruldu.

“Aylin… Orada ışık mı var? Ben… sanki bir şey gördüm.”

Aylin şaşkınlıkla yaklaştı. “Nasıl yani? Siz hiçbir şey göremiyorsunuz sanıyordum.”

Kemal titreyen elleriyle yüzünü kapattı. “Ben bunu herkesten sakladım. Doktorlar ışığa karşı hafif bir duyum kalabileceğini söylemişti. Ama ben umut etmeyi unuttum. Korktum… Yeniden hayal kırıklığı yaşamak istemedim.”

Aylin’in gözleri doldu. “O halde yeniden deneyelim. Ben yanınızda olacağım. Belki gözleriniz tam açılmaz ama hayatınıza ışık geri döner.”


Yeniden Doğuş Mücadelesi

O günden sonra Aylin, Kemal’in sadece yardımcısı değil, adeta gözleri oldu. Onu her sabah bahçeye çıkarıyor, güneşin yönünü, gökyüzünün rengini, çiçeklerin açışını anlatıyordu. Kemal, ilk kez uzun yıllardan sonra kahkaha attı.

Aylin, göz egzersizlerini araştırıp doktorlarla konuştu. Kemal ise onun gayretine karşılık, sabırla her denileni yapmaya başladı. Günler geçtikçe, karanlığın içindeki küçük ışık lekeleri çoğaldı.

Bir sabah kahvaltı masasındayken, Kemal titreyerek,
“Aylin… Kırmızı bir şey görüyorum. Bu, masadaki elma mı?” diye sordu.

Aylin sevinçten ağladı. “Evet! Bu elma! Siz görüyorsunuz!”


Kalplerin Yakınlaşması

Artık sadece gözleri değil, kalpleri de açılıyordu. Kemal, Aylin’e geçmişini anlatmaya başladı. Zenginlik içinde büyümüş, gençliğinde gururlu ve bencil bir adam olmuştu. Kazadan sonra herkes yavaş yavaş ondan uzaklaşmış, yanında kalan tek şey serveti olmuştu. Ama servet, karanlığı aydınlatmaya yetmemişti.

Aylin ise ona annesini, yaşadığı yoksulluğu, küçük kızların bile nasıl ağır yükler taşıyabileceğini anlattı. İki farklı dünyanın insanı, aynı sofrada gözyaşlarıyla birbirini anlamaya başladı.


Toplumun Önüne Çıkış

Kemal, uzun yıllar sonra ilk kez iş toplantısına katılmak istedi. Aylin onun koluna girdi, kalabalık salona birlikte girdiler. Işıklar vurduğunda, Kemal kısık da olsa bir parlaklık hissetti. Salondaki insanlar hayretle baktılar:

“Bakın! Kemal Bey’in gözleri ışığa tepki veriyor!”

Bu haber kısa sürede yayıldı. Gazeteler, televizyonlar “Mucize Adam” manşetleri attılar. Ama Kemal için en büyük mucize, yeniden ışığı görmek değil, Aylin’i tanımaktı.


Yeni Bir Ev

Kemal, Aylin ve annesini malikaneye taşımaya karar verdi. Fatma teyze de onlarla birlikte gelip koca evin sıcak bir köşesine yerleşti. Artık Aylin, yalnızca bir yardımcı değil, Kemal’in ailesinin bir parçasıydı.

Annesi tedavi gördükçe iyileşiyor, Zeynep gibi küçük çocuklar da bahçede koşuşturuyordu. Kemal her sabah onların kahkahalarını duydukça, hayatın anlamını yeniden keşfediyordu.


Gelecek Hayalleri

Bir akşamüstü bahçede otururken, Aylin sessizce,
“Ben bir gün doktor olmak istiyorum. İnsanlara umut verebilmek için,” dedi.

Kemal gülümsedi. “Sen zaten benim en büyük doktorumsun, Aylin. Kalbimi iyileştirdin. Eğer gerçekten bunu istiyorsan, tüm imkanlarımı seferber edeceğim. Senin yolunu açacağım.”

Aylin’in gözlerinden yaşlar aktı. “Hayat bana hiç böyle hayaller kurma fırsatı vermemişti. Şimdi inanıyorum.”


Sonsöz

Zaman geçti. Kemal’in gözleri tam olarak açılmadı ama ışığı, renkleri ve en önemlisi sevgiyi görebiliyordu. Aylin ise büyüdü, eğitimine devam etti, doktor olma yoluna girdi.

Bir zamanlar karanlık bir köşkte yalnız yaşayan bir adam, artık sevgiyle dolu bir aileye sahipti. Bir zamanlar yoksullukla boğuşan küçük bir kız ise, geleceğe umutla bakan güçlü bir kadına dönüşüyordu.

Ve onların hikâyesi, tek bir gerçeği haykırıyordu:
Asıl görme, gözlerle değil, kalple olur.


.