HIÇBIR ITFAIYECI BAŞARAMADI, AMA FAKIR BIR KIZ ARAP MILYARDERIN OĞLUNU KURTARDI…

.
.

Yanık Kokusu ve Cesaret: Milyarderin Kurtuluşu ve Yetim Kızın Mirası

 

I. İhanet ve Yanan Konak

İstanbul’un en prestijli semtlerinden birinde, Boğaz manzaralı görkemli konağında, Valid Al Mansuri akşam yemeğini bitirmiş, 6 yaşındaki oğlu Yusuf‘u yatağına yatırmaya çıkıyordu. Milyarlarca liralık Petrol İmparatorluğunun başındaki bu Arap iş adamı, hayatının en huzurlu anlarından birini yaşıyordu.

Aynı saatlerde, konağın birkaç sokak ilerisindeki dar sokaklarda, 8 yaşındaki Aylin, elinde kalmış son çiçekleri satmaya çalışıyordu. Yetimhaneden kaçtıktan sonra geçirdiği üç yılda, İstanbul sokaklarını evinden daha iyi tanır olmuştu. Soğuk gecenin yaklaşmasıyla, gece barınacak güvenli bir yer arıyordu.

İki farklı dünyadan bu iki çocuk, kaderlerinin birkaç saat sonra çok farklı bir şekilde kesişeceğinden habersizdi.

Gece yarısına doğru, şehrin sessizliğini bozan bir koku vardı havada: Yanık kokusu.

Saat 01:15’i geçtiğinde, Valid Al Mansuri’nin konağının alt katından yükselen duman, lüks yatak odasının kapısının altından sızmaya başladı. Uykunun derinliklerinde olan milyarder, yanık kokusuyla gerçeklikle yüzleşti. Gözlerini açtığında, odasının tavanında dans eden turuncu ışıkları gördü. “Yangın!” diye çığlık attı.

Hemen oğlunun odasına koştu. Kulağı sağır eden alarmlar çalmaya başlamıştı. Yusuf’u kucaklayıp merdivenlerden aşağı koşmaya başladı, ancak ana merdiven zaten alevlerle çevrilmişti. “Bu mümkün değil,” diye mırıldandı. Panikle, konağın ikinci katındaki misafir odasına sığındı ve acil durum hizmetlerini aradı.

HIÇBIR ITFAIYECI BAŞARAMADI, AMA FAKIR BIR KIZ ARAP MILYARDERIN OĞLUNU  KURTARDI... - YouTube

II. Görünmez Kahraman

Aylin, o sırada terk edilmiş bir binanın çatısına çıkarak şehre bakıyordu. Uzakta, tanıdık mahallede büyük bir ışık huzmesi gördü. Alevlerin dansı gökyüzünü aydınlatıyordu. Birisi yardıma ihtiyaç duyuyor, diye düşündü.

İtfaiye ekipleri, konağın önüne varmıştı. Başkomiser Mehmet Arslan, üç katlı konağın alt iki katının tamamen alevler içinde olduğunu gördü. Valid’in çaresiz sesi pencereden geldi: “Ben ve oğlum ikinci kattayız. Yardım edin.”

Yoğun duman ve alevlerin şiddeti nedeniyle itfaiyecilerin yaklaşması imkansızdı. İtfaiyeci Hasan Kaya, havalandırma borularının çok dar olduğunu, kimsenin sığamayacağını söyledi.

Aylin, bu konuşmayı duyduğunda kalbi hızlandı. İşte aradığı fırsat buydu. Sessizce, kimsenin fark etmediği bir yerden, havalandırma bacasına yaklaştı. Islak bir battaniye ve su dolu küçük bir plastik şişeyi yanına aldı. Sokakta yaşarken öğrendiği temel kural şuydu: “Her zaman bir çıkış yolu olur. Sadece onu görebilmek gerekir.”

Aylin, havalandırma borusuna girdi. İçerisi sıcaktı ve nefes almak zordu. Yavaş yavaş boru içinde ilerlerken, üst kata çıkan bir bağlantı buldu.

Konağın üst katındaki bir odada kendini buldu. Duman doluydu. Islak battaniyeyi burnuna kapattı. “Yusuf, neredesiniz?” diye bağırdı.

Valid, uzaktan gelen çocuk sesini duyduğunda önce kulaklarına inanamadı. Karşısında duran bu küçük kız, ıslak battaniyeye sarılmış, kararlı gözlerle ona bakıyordu. “Sen kimsin? Buraya nasıl geldin?” diye sordu Valid inanamayarak.

“Ben Aylin, sizi kurtarmaya geldim. Hemen gelmemiz lazım. Sizin geldiğiniz yol artık kapandı, değil mi? Ben başka bir yol biliyorum.

Valid, Aylin’in elindeki su şişesini battaniyeye dökmesini söyledi: “Daha etkili olur.” Bu küçük kızın pratik zekasına hayran kalmıştı. Yusuf’u ıslak battaniyeye sardı ve Aylin’i takip etmeye hazırlandı.

III. Medyanın Şaşkınlığı ve Vicdan Azabı

Aylin, Valit ve Yusuf’u, arka bahçeye inen bir çamaşır ipeği yardımıyla aşağı indirdi. Hepsi de bahçeye güvenli bir şekilde indiler, ancak henüz güvende değillerdi.

Başkomiser Arslan, “Allah’a şükür! Siz nasıl çıktınız?” diye bağırdı.

Valid nefes nefese, “Bu kız, bu kız bizi kurtardı,” dedi. Arslan şaşkınlıkla Aylin’e baktı. Karşısında duran, külden kapkara olmuş bu küçük kız mı itfaiyecilerin başaramadığını başarmıştı?

Gazeteciler olay yerine doluşmuştu. Valid, gazetecilere döndü. “Ben hiçbir şey başarmadım. Bu küçük kahraman,” dedi Aylin’i göstererek, “hayatımızı kurtardı.”

Gazetecilerden biri Aylin’e mikrofonu uzattı. “Bu riski almaya sizi iten neydi?”

Aylin önce sessiz kaldı. Sonra küçük sesiyle cevap verdi: “Birinin yardıma ihtiyacı vardı. Ben de yardım edebilirdim. O kadar.”

Ambulansla hastaneye giderlerken Valid, sürekli Aylin’i gözlüyordu. Bu kız, sadece oğlunu kurtarmakla kalmamış, ona hayat hakkında derin dersler veriyordu. Doktorlar, Aylin’in genel sağlık durumunun yetersiz beslenme belirtileri gösterdiğini ve kapsamlı bir sağlık bakımına ihtiyaç duyduğunu belirtti.

Valid, doktorla özel olarak konuştu: “Bu kız benim oğlumun hayatını kurtardı. Onun geleceği için sorumluluk almak istiyorum.

Aylin, Valid’in teklifini kabul etti. Ona söz verdi: “Seni kimseye zorla teslim etmeyeceğim. Sadece konuşalım.”

IV. Çift Babalı Yeni Bir Dünya

Hastaneden çıkarken, Valid gazetecilere net bir mesaj verdi: “Bu çocuğu spekülasyona dönüştürmek istemiyorum. Mahremiyeti, her şeyden önemli.”

Valid, Aylin’in eğitimi ve sağlığı için her şeyi sağladı. Aylin, kısa sürede akademik olarak çok başarılı oldu. Yusuf’la aralarında güçlü bir kardeşlik ilişkisi oluştu. Valid’in iş arkadaşları, Aylin’in etkisiyle şirkette sosyal sorumluluk departmanı kurulduğunu gördüler.

Ancak, Aylin’in geçmişi geri döndü. Okulda, eski yetimhaneden tanıdığı bir çocukla karşılaştı ve babasının—Ömer Demir—yıllardır onu aradığını, ancak yetimhane müdürünün “öldü” dediğini öğrendi. Babası yaşıyordu.

Valid, bu durumu öğrendiğinde, Aylin’in elini tuttu. “Kızım, senin mutluluğun benim için en önemli şey. Eğer gerçek ailen seni arıyorsa, onları bulmanda sana yardım edeceğim.”

Polis merkezine gittiler ve Ömer Demir’in yaşadığını doğruladılar. İki gün sonra, duygusal bir buluşma gerçekleşti. Ömer, kızını gördüğünde gözyaşlarına boğuldu. Ancak Ömer’in maddi durumu zordu.

Ömer, Valid’e döndü. “Ben seni çok seviyorum, ama şu anki durumun çok iyi. Bu ailenin yanında daha iyi bir geleceğin olacak.” Bu fedakarlık herkesi etkiledi.

Valid, Ömer’e döndü: “Ömer Bey, siz de ailemizin bir parçası olabilirsiniz. Aylin’in hem gerçek babası hem de bizim dostumuz olarak.”

Aylin, bu çok anlamlıydı. Artık resmi olarak iki babaya sahipti. İki yıl sonra, Aylin 13 yaşındaydı ve hayatı mükemmel bir dengeye oturmuştu. Hafta sonları Ömer’le vakit geçiriyor, hafta içi ise Valid’in ailesinde yaşamaya devam ediyordu.

Aylin, defterine şunu yazdı: “Bir yangın beni kurtarmak için girdiğim günden bu yana, aslında hep kurtarılmaya devam ediyorum. Ama en güzeli artık ben de başkalarını kurtarabiliyorum.

.