Bir çete kamyon şoförünün deposunu ateşe verir, şoför 10 araçlık kamyonla güneye doğru kaçar.
.
.
Küllerden Doğanlar – Amara Dialo’nun Hikayesi
Amara Dialo, gözlerinde soğuk bir kararlılıkla, yanmakta olan depo enkazının önünde duruyordu. Bir zamanlar babasının kurduğu, ailesinin onuruyla büyüttüğü Dialo Enfield Taşımacılık şirketi, şimdi bir avuç kara metal ve duman yığınıydı. 35 yaşında, ömrünün büyük kısmını bu kamyon parkında geçirmiş, babasının dizinde oturup Berlier marka eski bir kamyonun kabininde direksiyon öğrenmişti. Babası beş yıl önce öldüğünde, hiç tereddüt etmeden şirketin başına geçmiş, 15 kamyonluk filoyu yönetmeye başlamıştı. Amara, sert mizacı ve açık sözlülüğüyle tanınır, bölgedeki taşımacılar arasında saygı görürdü. 10 adet devasa araç taşıyıcı kamyon, onun gururuydu; hayatının birikimiydi.
Ama şimdi, ana depo, ofisler ve tamirhane, bir iskelet gibi yanıyordu. Yanık lastik ve mazotun keskin kokusu ciğerlerine işlerken Amara’nın gözleri yaşarmadı. Acı içindeydi, ama öfkesi daha büyüktü. Yangın söndüğünde, itfaiye şefi yanına yaklaştı, yüzü is içinde. “Bitti, Amara. Hiçbir şey kalmadı.” Amara ona bakmadı bile. Gözleri, yıkık tabelada asılı kalan ‘Dialo Enfield’ yazısına kilitlenmişti. “Hayır,” dedi buz gibi bir sesle. “Daha yeni başlıyor.”
O gece, jandarma kaptanı Leand geldi. Sıkılmış bir ifadeyle, elinde not defteriyle Amara’ya yaklaştı. “Kötü bir gece, Amara. Hızlı geldik.” Amara, onun formalitesine karşılık vermedi. “Göreviniz bu.” “Bir fikriniz var mı, belki kısa devre, eski elektrik tesisatı?” Amara ona döndü, bakışı adamı donakaltacak kadar sertti. “Kısa devre mi? Saçmalamayın. Kim olduğunu siz de biliyorsunuz.” Kaptan gözlerini kaçırdı. “Delil olmadan suçlama bir yere varmaz. Du Bois, bölgenin en büyük iş adamı.” “O bir suçlu,” dedi Amara. “Arazimi istedi. Geçen hafta teklif yaptı, reddettim. ‘Pişman olacaksın’ dedi. İşte sonucu.” Kaptan, “Ticari anlaşmazlık,” diye not aldı. “Soruşturma açacağız, sizi bilgilendiririz.” Amara, bu raporun bir ‘kaza’ olarak kapanacağını biliyordu. Du Bois, vadinin yarısını ve adamları da satın almıştı. Adaletin burada bir fiyatı vardı ve Amara’nın buna gücü yetmiyordu.
Kaptan ayrıldığında, Amara enkazın önünde bir süre daha yalnız kaldı. Ama umutsuzluğu kısa sürdü; yerine buz gibi bir irade geçti. Binalar gitmişti, ama en önemli şey hâlâ elindeydi: On adet araç taşıyıcı kamyon. Şans ya da sezgiyle onları bir gece önce şehir çıkışındaki güvenli depoya çekmişti. Ertesi gün büyük bir iş alacaktı. Artık sahip olduğu tek şey buydu: On dev kamyon, on potansiyel silah.
Yanına gelen yaşlı tamirci Jean-Pierre, gözleri yaşlı, “Her şey gitti, patron,” dedi. “Yılların emeği.” “Her şey değil, Jean-Pierre. Dinle. Güvenilir şoförleri topla, korkmayanları. Bu gece yola çıkıyoruz.” “Nereye gideceğiz? Polis, soruşturma…” “Soruşturma bir oyun. Burada kalmak, Du Bois’in işi bitirmesini beklemek demek. O beni diz çökmüş görmek istiyor. Ama başaramayacak. On kamyonla güneye kaçıyoruz, radar dışına çıkıyoruz. Bu bir kaçış değil, stratejik geri çekilme. Yeniden toplanıp döneceğiz. Ve Du Bois, babamın ve benim buraya harcadığım her damla terin bedelini ödeyecek.”
İki saat sonra, gece karanlığında sessiz bir konvoy yola çıktı. Amara, Jean-Pierre ve altı sadık şoför, kamyonları hazırladı. Motorlar birer birer homurdanarak çalıştı. Fazla ışık yok, konuşma yok; sadece kesin hareketler ve gergin bir sessizlik. Amara, kendi kamyonunun kabinine bindi, konvoyun başında. Son bir kez, aynadan yanan evinin ve işyerinin turuncu ışığına baktı. Artık ev değil, bir mezarlıktı. On kamyonluk dev zincir, geceyi yararak güneye, bilinmeze doğru ilerledi. Arkalarında bir hayat, önlerinde intikam sözü.
Güney yolculuğu kolay olmayacaktı. Du Bois, siyasetten polise kadar bölgeyi kontrol ediyordu. Amara, kamyonlarıyla kaçarken, karşısına sadece bir baron değil, bir suç ağı çıkacaktı. Yolculuk, onu taşımacılık dünyasında beklenmedik ittifaklara, daha derin bir yolsuzluk ağına ve kendi sınırlarını zorlayacağı bir savaşa sürükleyecekti.

Sabah, Provence semalarında mor bir şafak yükselirken, Amara’nın konvoyu Marsilya’nın kenar mahallelerine ulaştı. Bir gecede yüzlerce kilometre yol almışlardı. Her kabinde yorgunluk ağırdı, yakıt göstergeleri tehlikeli şekilde sıfıra yakındı. Bir süpermarketin boş otoparkında durdular. Jean-Pierre, “Belki elli kilometrelik yakıtımız kaldı, patron. Şirket hesapları da dondurulmuştur. Parasızız, açız,” dedi. Amara, limandaki vinçlere bakarak, “Bir saat dinlenin. Kimseyle konuşmak yok,” dedi. Ardından, babasının cenazesinden beri aramadığı eski bir numarayı çevirdi. Bastien, babasının Marsilya’daki eski dostuydu.
“Bastien, ben Amara, Mamadou Dialo’nun kızı.”
“Duydum olanları, küçük. Haber çabuk yayılır. Burası tehlikeli.”
“Daha da kötüsü var Bastien. On kamyon, yedi adam. Birkaç gün güvenli bir yer lazım.”
Bastien sustu, tehlikeyi tarttı. “Du Bois, seni arıyor. Kamyonlarını görenlere ödül vaat etti. Radyoaktif oldun.”
“Biliyorum. Babam hep senin korkusuz olduğunu söylerdi. Borcunu istemiyorum, sadece yardım.”
Bastien, “Tamam. Fossein lojistik deposunun arkasında, eski bir Hangar 14 var. Kapısı paslı ama açık. Oraya girin, kimse sizi bulamaz. Gece uğrayacağım. Ama logoları hemen silin!” dedi.
Bir saat sonra, kamyonlar sanayi bölgesinde Hangar 14’e yöneldi. Burası unutulmuş bir depo, yüksek otlar ve konteyner hurdalarıyla çevriliydi. Şoförler, Dialo logolarını siyah sprey boyayla kapattı, kamyonları gizledi. Amara, kasadaki son paraları saydı. Bir haftadan fazla dayanamayacaklardı. Artık geri çekilme değil, hayatta kalma savaşıydı.
Akşam Bastien geldi, elinde sandviç ve su. “Bütün ordunu getirmişsin,” dedi.
“Bunlar babamın mirası,” dedi Amara.
“Ne yapacaksın? Kamyonları satıp kaçmak mı? Du Bois, numaranı kara listeye aldı. Kimse sana resmi iş vermez.”
“O zaman gayriresmi iş bulurum.”
Bastien, “Cesursun. Belki bir iş var. Kirli, az ödeniyor, ama nakit. Yarın şafakta lüks otomobilleri Monaco’daki bir yata taşımak. Evrak yok, sorusu yok. Ama yol tehlikeli, Le Corse’in adamları kontrol ediyor. Görülürseniz, sorun büyük.”
Ertesi sabah, Amara ve ekibi, kimliksiz kamyonlarla lüks arabaları yükledi. Nakliye sessizce yapıldı, ödeme yarısı peşin, yarısı teslimde. Ama Nice yakınlarında iki siyah araba onları takibe aldı. Amara, “Hızınızı değiştirmeyin, devam edin,” dedi. Yolda, arabalar onları durdurdu. Dört adam indi, başlarında yüzü yara izli bir adam: Le Corse.
“Yeni gelenler, bizim bölgede iş yapıyor. Bu iyi değil,” dedi tehditkârca.
Amara, kabinden inip demir bir çubuk aldı. Altı şoförü de yanında durdu.
“Biz işimizi yapıyoruz. Yolumu aç, yoksa polise haber veririm. Arabalarında ne var, bir bakalım…”
Le Corse, Amara’nın gözlerindeki korkusuzluğu gördü. Bir kavga fazla dikkat çekerdi. “Bugün şanslısın. Ama Marsilya küçük bir şehir. Görüşeceğiz.”
Adamlar çekildi, Amara ve ekibi Monaco’ya ulaştı. Arabaları teslim edip parayı aldılar. Başarmışlardı, ama artık hem Du Bois hem Le Corse onların düşmanıydı. Kamyoncular artık basit taşımacı değil, ölümcül bir oyunun parçasıydı.
Hangar 14’e döndüklerinde, Bastien onları karşıladı. “Kıyıdaki gösterin konuşuluyor. Le Corse’a kafa tuttun. Şimdi intikam peşinde olacak.”
Amara, “Gitmiyoruz. Burada kalıp direniyoruz.”
Bastien, “O zaman hangarı kale yapın.”
Günler, hangarı güçlendirmekle geçti. Sanayi zincirleri, kalın kilitler, metal plakalar, jeneratörler alındı. Jean-Pierre’in liderliğinde, kapılar ve pencereler güçlendirildi. Basit bir depo olmaktan çıktı; bir direniş kampı oldu. Ekip artık sadece çalışan değil, hayatta kalmaya yeminli bir birlikti.
Bir hafta geçti, sessizlik gerilimden daha kötüydü. Bastien, küçük işler buldu; kamyonlar ikişer ikişer, asla yalnız çıkmadı. Sonra bir gece, saldırı geldi. Şiddet yoktu, daha sinsi bir yöntemdi. Altı kamyonun dışarıda kalan lastikleri bıçakla kesilmiş, dört kamyonun deposuna şeker doldurulmuştu. Motorlar mahvolmuştu, on binlerce euro zarar. Moraller çöktü. Luc, “Bitti. Ailem var, daha fazla kalamam,” dedi. Birkaç kişi gitmek istedi.
Amara, ekibi topladı. “Bizi korkutmak, bölmek istiyorlar. Şimdi giderseniz, tam da istediklerini yapmış olursunuz. Birlikte kalırsak şansımız var. Ayrılırsak her şey biter. Şimdi karar verin: Şoför müsünüz, korkak mı?”
Sessizlik oldu. Jean-Pierre, “Tamir ederiz, patron,” dedi.
O sırada Jean-Pierre, telefonda bir haber gördü. Du Bois, yangını bir rakipten bilip, on kamyonun ‘çalındığını’ polise bildirmişti. Kamyonların şasi numaraları listelenmişti. Artık sadece bir baronun değil, devletin de hedefiydiler. Her polis, her jandarma, onları arıyordu. Artık kaçak, resmen suçlu olmuşlardı.
Hangar 14’te ölüm sessizliği vardı. Artık sadece mağdur değil, devletin gözünde teröristtiler. Luc, “Bittik. Tamamen bittik,” dedi. Jean-Pierre bile çökmüştü. Sadece Amara, yeni bir soğuk parıltı ile ayakta kaldı. “Du Bois, bizi silmek istiyor. Ama bir hata yaptı. Kamyonları suç deliline çevirdi. Ama delil iki taraflıdır. Kimlikleri değiştireceğiz, kaybolacağız. Dört kamyon sağlam. Jean-Pierre, Marsilya’da birini tanıyorsun mu? Kasa, hurdacı, yasa dışı iş yapabilen biri?”
“Yanis, Yunan. Bölgenin en büyük hurdacısı. Ama pahalıdır, tehlikelidir.”
“Onu bulmamız lazım.”
Ertesi gün, Amara ve Jean-Pierre, Bastien’in Peugeot’suyla Yanis’in hurdalığına gittiler. Burası bir metal mezarlığıydı. Yanis, küçük, keskin bakışlı bir adam. “Jean-Pierre, mezardan çıktın! Patronun kim?”
“Amara.”
Yanis, Amara’yı baştan aşağı süzdü. “On kamyonun kimliğini mi değiştireceksin? On yıl hapis cezası. Paran yok.”
Amara, “Bir kamyon veriyorum. Parçalayıp üç katı kazanırsın. Karşılığında dokuz kamyonun kimliği değişmeli, tamir parçaları da lazım.”
Yanis, “Cesursun. Tamam. Ama işler kötüye giderse, seni tanımam. Ve Jean-Pierre, bana bir iyilik borçlusun.”
Hangara döndüklerinde ekip yeniden umutlandı. Bir kamyonu feda etmek zordu ama hayatta kalmak için şarttı.
Amara, ekibi ikiye böldü: Jean-Pierre ve yarısı tamirde, diğer yarısı onunla. Artık sadece savunma yoktu; saldırı zamanıydı. “Karim, sen bilgisayardan Du Bois’in şirketini, ortaklarını, şüpheli işlemleri araştır. O bizi suçlu yaptı, biz de onu kendi silahıyla vuracağız.”
Ekipte korku gitmiş, yerine karanlık bir azim gelmişti. Artık kaçak değil, yeraltı savaşçısıydılar.
Hangar 14, iki ayrı ritimde çalışıyordu. Jean-Pierre’in ekibi, gece gelen Yanis’in parçalarıyla kamyonları tamir ediyordu. Her tamir, bir zaferdi. Diğer köşede, Karim eski bir laptopta dijital savaş veriyordu. Du Bois’in şirket ağında, offshore bağlantılar, şaibeli işlemler buldu. Ama anahtar belge eksikti.
Marsilya’da çeteyle ateşkes sürerken, bir hafta sonra Antoine Le Corse aradı: “Bana bedava bir iş borcun var. Parça taşıma, bu gece. Sadece bir kamyon, bir şoför.”
Amara, “Adres gönder,” dedi. Jean-Pierre, “Bu tuzak,” dedi.
“Biliyorum. Ama öldürmek istemiyor, test etmek istiyor.”
Planını yaptı: Luc uzaktan takipte, kamyonda GPS, her yarım saatte bir kontrol. Yükü Jean-Pierre ile birlikte inceledi: kasalar, içinde binlerce sahte ilaç kutusu. Amara fotoğrafladı, sessizce.
Yolda Luc takipteydi. Sorunsuz teslim etti, dönerken Karim aradı: “Patron, anahtar belgeyi buldum!”
Pharmatech adlı bir şirket, Du Bois’in gizli bağlantısıydı. Avrupa’dan kimyasal ithalat, sahte ilaç üretimi, dağıtımını Le Corse yapıyordu. Amara, “Du Bois ve Le Corse bir bütün. Yangın, araziyi değil, sessizliği satın almak içindi. Artık sıradan bir intikam değil, suç imparatorluğunu yıkmak için mücadele.”
Artık hedef belliydi: Pharmatech’in gerçek muhasebe kayıtları. Karim, şirketin sunucularına sızdı, sevkiyat planlarını buldu. Bir gece, Lyon-Marsilya arasında bir sevkiyat kamyonunu durdurdular, GPS ve mikrofon yerleştirdiler, gümrük polisine ihbar ettiler. Operasyon başarılıydı; polis baskın yaptı, kamyon ve sahte ilaçlar yakalandı, Le Corse’in adı ortaya çıktı.
Ama Du Bois’in bağlantıları harekete geçti. Bastien aradı: “Artık terörist olarak aranıyorsunuz. Polis değil, ordu peşinizde. Kaçın!”
Amara, “Herkes kamyonlara. On dakika içinde çıkıyoruz.”
Yanis’in hurdalığından kaçış, iki kamyonu feda ederek dikkat dağıttılar. Yedi kamyon, Amara’nın liderliğinde şehrin dışındaki bir sanayi bölgesine ulaştı. Artık saklanmak yetmezdi; son hamle gerekiyordu.
Karim, Pharmatech’in muhasebesinde bir açık buldu: Finans müdürü Sylvain Morau. Onu Lyon’da izlediler, golf kulübü çıkışında yolu kamyonla kestiler. Amara, “Bize sunucudan gerçek büyük defteri indir, yoksa basına sızdırırız,” dedi. Morau, çaresizce kabul etti, dosyayı verdi.
Son aşama: Tüm belgeleri, kanıtları, ülkenin tüm medya ve adli makamlarına aynı anda göndermek. Karim, Twitter’da Du Bois’in hesabını hackledi, “Pharmatech gerçeği geliyor, A7 otobanında canlı yayında” mesajını paylaştı. Luc, konvoyu canlı yayınladı.
Ertesi sabah, yedi kamyonluk konvoy otobana çıktı. Polis, ordu, helikopterler peşlerinde. Amara, “Durmak yok, hız sabit, bu bizim adalet teslimatımız,” dedi. Medya, canlı yayında belgeleri okuyor, kamuoyu baskısı artıyordu. Yolun sonunda, eski şirketlerinin önünde, polis barikatında Amara teslim oldu. Du Bois, öfkeden kudurdu; ama o anda, üst düzey yolsuzlukla mücadele ekibi gelip Du Bois’i tutukladı. Amara ve ekibi, tanık koruma statüsüyle serbest bırakıldı.
Altı ay sonra, Dialo Enfield’in yerinde yeni bir depo yükseliyordu. Amara, ekibiyle birlikte yeniden başlıyordu. Sigorta ve tazminatlarla, daha büyük bir şirket kurdu. Jean-Pierre, Luc, Karim, Bastien hepsi yanındaydı. Amara, “Daha fazla kamyona, daha büyük bir ekibe ihtiyacımız var,” dedi. Artık sadece intikam değil, adalet, yeniden doğuş ve umut vardı.
Amara’nın hikayesi, bir kadının, bir ekibin, adalet için her şeyi göze alışının hikayesiydi. Onlar, küllerden doğanlardı. Ve yol, her zaman devam ediyordu.
.
News
“Bu çikolataları Almanca satarsan 100 bin veririm” dedi milyoner alayla… sonra donakaldı
“Bu çikolataları Almanca satarsan 100 bin veririm” dedi milyoner alayla… sonra donakaldı . . Bir Çikolata Sepetinin Hikayesi İstanbul’un Taksimindeki…
Kareena kapoor khan spotted after she announced her 3rd pregnancy after diwali! Good news
Kareena kapoor khan spotted after she announced her 3rd pregnancy after diwali! Good news . . Kareena Kapoor Khan Announces…
खतरे में धर्मेंद्र की जान, चाकू से हुआ हमला अंडरवर्ल्ड के निशाने पर थे धर्मेंद्र! Dharmendra news
खतरे में धर्मेंद्र की जान, चाकू से हुआ हमला अंडरवर्ल्ड के निशाने पर थे धर्मेंद्र! Dharmendra news . . Dharmendra’s Life Under Threat: A Brush with Danger in Bollywood’s Dark Era In the glitzy…
धर्मेंद्र की बिगड़ी तबियत, अस्पताल में भर्ती ! Dharmendra Hospitalised
धर्मेंद्र की बिगड़ी तबियत, अस्पताल में भर्ती ! Dharmendra Hospitalised . . Dharmendra Hospitalized: A Nation’s Heart Stops In the…
10 साल के बच्चे ने बताया मोदी की मृत्यु कब होगी! 10 year old child told when Modi will die
10 साल के बच्चे ने बताया मोदी की मृत्यु कब होगी! 10 year old child told when Modi will die…
रेखा के निधन की खबर ..? Very Sad News for Rekha fan’s ..?
रेखा के निधन की खबर ..? Very Sad News for Rekha fan’s ..?. . . The Sad News of Rekha’s…
End of content
No more pages to load






