“YEMEK KARŞILIĞINDA TAMİR EDEBİLİR MİYİM? — ALAY ETTİLER, OYSA BİR OTOMOBİL ŞAMPİYONUNUN OĞLUYDU”
Yeniden Doğuş
Kerem’in midesi üçüncü gündür gurulduyordu. 16 yaşındaki bu genç, son yediği şeyin çöpten bulduğu yarım ekmek parçası olduğunu biliyordu. Gri gömleğinde yağ lekeleri vardı; geçen hafta bir kamyonun altını tamir etmeye çalışırken bulaşmıştı. Başarısız olmuştu tabii ama en azından denemişti. Şehrin kenarındaki sanayi bölgesinde dolaşıyordu. Büyük parlak tabelalar, lüks arabalar ve temiz giysili insanlar, ona çok uzak görünüyordu. Cebinde beş kuruş yoktu ama ellerinde babasından kalan bir yetenek vardı: motorları anlayabiliyordu.
Mercedes servis yazan büyük binaya yaklaştığında, vitrindeki arabalar göz kamaştırıyordu. İçeri girmeye cesaret edemiyordu ama açlık korkudan daha güçlüydü. Derin bir nefes alıp kapıyı itti. Klima sesi ve parfüm kokusu onu karşıladı. Resepsiyondaki kadın ona baktı ve kaşlarını çattı. Müşteriler telefonlarını çıkarmaya başlamıştı bile.
“Yemek karşılığında tamir edebilir miyim?” dedi Kerem, sesini zar zor duyurabiliyordu. Gülüşmeler başladı. Biri, “Bu çocuk ne diyor?” diye fısıldadı. Başka biri telefonuyla video çekmeye başlamıştı. “Story’ye koymalık,” diye güldü. Kerem’in yüzü kızarmıştı ama geri çekilmedi. Umut ile utanç arasında sallanırken bir ses duydu.
“Dur bakalım, ne tamir edebilirsin?” dedi Usta Hasan, 50’li yaşlarında deneyimli gözlerle ona bakıyordu. Kerem de bir şeyler görmüş gibiydi. “Her şeyi tamir edebilirim,” dedi Kerem, sesinde yeni bir güven vardı. “Motor sesi dinlediğimde ne sorunu olduğunu anlayabiliyorum.”
Usta Hasan şüpheyle baktı. Müşteriler hala gülümsüyordu ama artık merakla izliyorlardı. Bu sıradan bir dilenci çocuk değildi. Gözlerinde kararlılık vardı. “Peki o zaman,” dedi Usta Hasan, “şu köşedeki BMW’ye bak. Üç gündür uğraşıyoruz. Motor çalışıyor ama tuhaf sesler çıkarıyor. Bulabilir misin sorunu?”
Kerem arabaya yaklaştı. Ellerini kaputun üzerine koydu ve gözlerini kapattı. Motor çalışırken çıkan sesleri dinledi. Bu sesler ona tanıdık geliyordu. Çok tanıdık. “Su pompası arızalı,” dedi emin bir sesle. “Ama asıl sorun termostat. Kısmen takılmış. Bu yüzden motor aşırı ısınıyor ve pompa zorlanıyor. Ses de oradan geliyor.” Usta Hasan’ın gözleri büyüdü. Tam olarak doğruydu. Üç günlük araştırmanın sonucunu çocuk beş dakikada bulmuştu. “Bu nasıl mümkün?” diye mırıldandı. “Sen kimsin evlat?”
Kerem duraksadı. Babası hakkında konuşmak hep acı veriyordu. “Sadece, sadece anlıyorum işte,” dedi. Müşteriler artık gülmüyordu. Merakla yaklaştılar. Bu çocuk nasıl bu kadar iyi biliyordu?
“Tamam,” dedi Usta Hasan. “Bir tabak yemek karşılığında bu arabayı tamir et. Başarırsan belki sürekli iş de veririm.” Kerem’in kalbi hızla çarpmaya başladı. Nihayet bir şans. Kerem ellerini yıkayıp işe koyuldu. Her hareketi emin ve hızlıydı. Sanki yıllardır bu işi yapıyormuş gibi Usta Hasan ve diğerleri onu hayretle izliyordu.
“Nereden öğrendim bunları?” diye sordu genç bir müşteri. “Babamdan,” diye mırıldandı Kerem. Gözleri hala motorda. Termostatı çıkarırken aniden duraksadı. Bu hareket, tam olarak babasının ona gösterdiği teknikti. 8 yaşındayken garajda babasını izlerken öğrenmişti. “Baban tamirci miydi?” diye sordu Usta Hasan. Kerem sessiz kaldı. Nasıl anlatabilirdi ki? Babası Türkiye’nin en ünlü yarış pilotlarından biriydi. Yazar Kemal Özdemir. “O kazadan önce herkes onu tanıyordu.”
Eskiden tamirci miydi?” diye ısrar etti Usta Hasan. “Hayır,” dedi Kerem sessizce. “Pilot.”
Araba tamiri bittiğinde motor mükemmel çalışıyordu. Hiç ses çıkmıyordu. Herkes alkışladı. Usta Hasan ona vaadettiği yemeği getirdi. Kerem o döner kebabı o kadar hızlı yedi ki nefes almayı unuttu. “Yarın sabah gel,” dedi Usta Hasan. “Sürekli işin var artık.” O gece Kerem sokaklarda uyurken yıldızlara bakarak babasını hatırladı. “Baba,” diye fısıldadı. “Senin oğlun olmaktan gurur duyuyorum.” İlk kez uzun zamandır umutla uyudu.
Kerem servis her sabah erkenden gidiyordu. Usta Hasan ona küçük bir köşe vermişti ve günde iki öğün yemek veriyordu. İlk kez aylardır düzenli yiyebiliyordu. Müşteriler onun hakkında konuşmaya başlamıştı. “O garip çocuk kimmiş? Nereden bu kadar iyi biliyor?” Ama Kerem sessizce çalışıyordu.
Bir gün pahalı bir Porsche geldi. Sahibi genç, kibirli bir adamdı. “Bu arabanın motoru çok tuhaf çalışıyor,” dedi. “Üç serviste gezdirdim. Kimse çözemedi.” Usta Hasan başka işlerle meşguldü. “Kerem,” dedi, “sen bakabilir misin?” Genç adam itiraz etti. “Bir çocuk mu? Bu araba çok değerli!” “O çocuk senden daha iyi anlıyor arabalardan,” dedi Usta Hasan.
Sakin bir şekilde Kerem Porsche’ye yaklaştığında kalbi hızlandı. Bu model, babasının en sevdiği arabalardan biriydi. Hatta aynı model bir arabayla kazayı yapmıştı. Motoru dinledi. Sorun açıktı. “Yakıt sistemi ayarsızlığı. Ama bu özel bir ayarsızlıktı. Sadece yarış araçlarında görülen cinsten. Bu araba modifiye edilmiş,” dedi Kerem. “Yarış için hazırlanmış ama sonra tekrar normal kullanıma çevrilmiş. İşte sorun da burada.” Genç adamın yüzü değişti. “Sen nasıl anladın?”
“Çünkü babam da aynı arabayı kullanırdı.” “Baban kimdi?” Kerem duraksadı. Bu sırrını sakladığı kadar saklayabilirdi. “Yazar Kemal Özdemir.” Genç adamın sesi şaşkınlık doluydu. “Yazar Kemal Özdemir’in oğlu musun?” Genç adamın sesi heyecanla titriyordu. Usta Hasan bile şok olmuştu. “Yazar Kemal Özdemir Türkiye’nin gururu olan yarış pilotuydu. Avrupa şampiyonlukları, uluslararası yarışlar ama 8 yıl önce korkunç bir kazada öldü.” “Evet,” dedi Kerem sessizce. “Babam oydu.”
Ama sen neden burada? Yani genç adam ne diyeceğini bilemiyordu. Kerem derin bir nefes aldı. “Babam öldükten sonra annem hasta oldu. Tüm paramız tedaviler için gitti. Annem de iki yıl önce öldü. O zamandan beri sokaklarda yaşıyorum.” Herkes sessizleşmişti. Bu çocuk sadece yetenekli değil, aynı zamanda çok acı çekmişti. “Yazar Kemal’in oğlu sokaklarda yaşayamaz,” dedi genç adam heyecanla. “Ben spor gazetecisiyim Murat Kaya. Bu hikayeyi yazacağım.”
“Hayır,” diye bağırdı Kerem. “Lütfen yazmayın. Ben sadece çalışmak istiyorum.” “Ama insanlar senin durumunu bilmeli. Yardım edebilirler.” Kerem kafasını salladı. Acıma istemiyordu. Sadece kendi ayakları üzerinde durmak istiyordu. Usta Hasan ona yaklaştı. “Evlat,” dedi yumuşak bir sesle. “Belki de insanlar seni hatırlamalı baban için.”
O gece Kerem çok düşündü. Belki de zamanı gelmişti. Murat’ın yazdığı makale çok ses getirdi. “Efsanevi pilot yazar Kemal’in Oğlu sokaklarda Yaşıyor” başlığı tüm gazetelere yansıdı. Kerem’in fotoğrafları, babasının eski yarış fotoğraflarıyla yan yana basıldı. Benzerlik şaşırtıcıydı. Aynı gözler, aynı kararlı bakış.
Servise yüzlerce insan gelmeye başladı. Bazıları sadece merak için, bazıları da yardım etmek için. Kerem bundan rahatsızdı ama usta Hasan ona sabır öğretiyordu. “Babanı tanıyan insanlar,” diyordu. “Onlar seni seviyorlar çünkü onu seviyorlardı.”
Bir gün elegant bir kadın servise geldi. Kerem’i görür görmez ağlamaya başladı. “Sen gerçekten yazarın oğlusun,” dedi. “Ben Selma Hanım, babanın eski sponsor firması sahibiyim.” Kerem onu hatırlamıştı. Küçükken babasının yarışlarında hep vardı. “Yazarın ölümünden sonra seni aradık,” dedi Selma Hanım ama hiç bulamadık.
“Neredeydin evlat?” Kerem annesinin son dönemlerini, hastaneleri sonra sokaklarda yaşamaya başladığını anlattı. Selma Hanım gözyaşlarını tutamıyordu. “Bu böyle olmayacak,” dedi kararlı bir sesle. “Sen yazarın oğlusun. Sana yakışan hayatı yaşayacaksın.” “Ben acıma istemiyorum,” dedi Kerem. “Bu acıma değil evlat. Bu bir borç. Babana olan borcumuz.”
O gün Kerem’in hayatı yeniden değişmeye başladı. Selma Hanım Kerem için küçük ama temiz bir ev kiraladı. İlk kez kendi odası olan Kerem, duvara babasının yarış fotoğrafını astı. Okula gitmek için ısrar ediliyordu ama Kerem Usta Hasan’ın yanında çalışmaya devam etmek istiyordu. Sonunda iki şeyi birden yapmaya karar verdiler. Sabahları okul, öğleden sonra servis.
İlkokul günü zor geçti. Sınıf arkadaşları onu gazetelerden tanıyordu. Bazıları ona hayranlıkla bakıyor, bazıları da yargılıyordu. “Zengin pilotun oğlu” diye fısıldıyordu biri. “Neden fakir ayaklarına yatıyor?” Kerem bunları duymamaya çalışıyordu. En zor kısmı, hiç kimsenin gerçek hikayeyi anlamak istememesiydi. Ona göre ya kahraman ya da sahte biriydi.
Ama serviste işler çok iyiydi. Usta Hasan ona daha karmaşık tamirler vermeye başlamıştı. Her geçen gün daha çok öğreniyordu. Bir gün özel bir müşteri geldi. Eski yarış arabası olan bir Ferrari’yi getirdi. “Bu arabayı sadece eski yarışçılar anlayabilir,” dedi müşteri. “Modern tamirciler beceremiyor.”
Kerem arabanın başına geçtiğinde babasının sesini duyar gibi oldu. “Her araba bir müzik çalar oğlum. Sen o müziği dinlemeyi öğren.” Tamiri mükemmel yaptı. Müşteri hayretler içinde kalmıştı. “Gerçekten babanın oğlusun,” dedi saygıyla. “Bu yetenek kalıtsalmış.”
O akşam Kerem babasının fotoğrafına baktığında gülümsedi. “Baba,” dedi, “Açlık karşılığında tamir etmek istediğimde alay ettiler. Ama sen bir otomobil şampiyonunun oğlu olduğumu hiç unutmadın, değil mi? Şimdi ben de unutmayacağım. Artık sadece yazar Kemal’in oğlu değildi. Kerem Özdemir’di. Kendi hikayesi olan, kendi hayalleri olan bir genç adam. Ve bu sadece başlangıçtı.
Yeni Hayat, Eski Değerler
Bir yıl geçmişti. Kerem artık şehrin en tanınan genç tamircisiydi. Okuldaki notları mükemmeldi ve serviste Usta Hasan’ın sağ kolu olmuştu. Ama en önemlisi kendisini bulmuştu. Selma Hanım ona yarış eğitimi almayı öneriyordu. “Babanın yetenekleri sende var,” diyordu. “Pilot olabilirsin.”
Kerem düşünceli kaldı. Babasının izinden gitmek istiyordu ama kendi yolunu da çizmek istiyordu. “Belki,” dedi ama önce bu işimi tamamlamak istiyorum. Serviste çalışmaya devam etmekten mutluydu. Usta Hasan ona kendi oğlu gibi davranıyordu. Bir gün eski bir tanıdık müşteri geldi.
“Kerem,” dedi genç gazeteci Murat Kaya, “seni bir yıl önce tanıdığımda çok farklıydın. Şimdi bak kendine.” Kerem aynaya baktı. Artık sağlıklı, güçlü bir genç adamdı. Gözlerinde hala aynı kararlılık vardı ama artık umut da vardı. “Sen insanlara bir şey kanıtladın,” dedi Murat. “Düştüğün yerden kalkabilirsin. Adınla, yeteneklerinle ve kendi ellerinle.” “Ekledi Kerem. O akşam evde babasının fotoğrafına baktığında gülümsedi.
“Baba,” dedi, “Artık açlık karşılığında tamir etmek istemiyorum. Ben kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum.” O gece, Kerem yeni bir karar aldı. Yarış eğitimine başlayacak ve babasının izinden gidecekti. Ama bunu kendi hayalleri doğrultusunda yapacaktı.
Eğitim süreci zorlu geçti. Kerem, hem okul hem de servis işlerini sürdürürken yarış eğitimine de katılıyordu. Usta Hasan, ona destek oluyor, her zaman yanında duruyordu. Yarış pistinde geçirdiği her an, babasının anılarını tazeliyor, ona olan özlemini artırıyordu.
Bir gün, Kerem, yarış pistinde ilk kez direksiyon başına geçti. Kalbi hızla çarpıyordu. Yarış arabasının içinde oturduğunda, kendini özgür hissetti. Motorun sesi, babasıyla geçirdiği o güzel günleri hatırlatıyordu. Yarış başlamadan önce derin bir nefes aldı. “Baba, bu senin için,” dedi içinden.
Yarış başladı. Kerem, hızla virajları dönerken, adeta uçuyordu. Hızın verdiği adrenalinin yanında babasının ruhunu da hissediyordu. Her turda daha da kendine güveni artıyordu. Yarış sonunda, birinci oldu. İzleyicilerin alkışları arasında, Kerem mutluluğun doruklarına ulaştı.
O an, babasının ona öğrettiği her şeyi hatırladı. “Baba, ben de senin gibi olacağım,” diye fısıldadı. O günden sonra, Kerem’in hayatı değişmeye başladı. Yarış kariyeri hızla yükselmeye başladı. Medya onu takip ediyor, her yarışı büyük bir heyecanla bekliyordu.
Bir gün, Selma Hanım, Kerem’i aradı. “Kerem, büyük bir yarış var. Hem de uluslararası. Bu senin için büyük bir fırsat,” dedi. Kerem’in kalbi heyecanla çarptı. “Katılmak istiyorum,” dedi. “Ama bu benim için çok önemli.” Selma Hanım, ona destek olacağını söyledi. “Babanın izinden gideceksin,” dedi.
Yarış günü geldiğinde, Kerem’in heyecanı doruk noktadaydı. Kalabalık, heyecanla onu bekliyordu. Aracının içine girdiğinde, babasının ruhunu yanında hissetti. “Baba, bu senin için,” dedi. Yarış başladı ve Kerem, tüm gücüyle pedalına bastı.
Yarış sırasında, rakipleriyle kıyasıya bir mücadeleye girdi. Her virajda, her düz yolda, babasının ona öğrettiği tüm teknikleri uyguluyordu. Hızla ilerlerken, kendini özgür hissediyordu. Son turda, birinci olma şansı elindeydi. Ancak son virajda, rakibi ona çok yaklaştı.
Kerem, tüm gücünü toplayarak son bir hamle yaptı. Aracını kaydırmadan, rakibinin önüne geçti. Son düzlüğe çıktığında, kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Ve sonunda, birinci olarak yarışı tamamladı.
İzleyicilerin coşkusu içinde, Kerem aracından indi. Alkışlar arasında, gözleri dolmuştu. “Baba, bunu başardım,” diye fısıldadı. O an, babasının gururunu hissetti.
Yarış sonrası, Selma Hanım ona sarıldı. “Sen gerçekten babanın oğlu oldun,” dedi. Kerem, o an her şeyin değiştiğini fark etti. Artık sadece yazar Kemal’in oğlu değil, kendi hikayesini yazan bir genç adamdı.
Yarış kariyeri hızla devam ederken, Kerem’in hayatında yeni bir dönem başladı. Artık sokaklarda yaşamıyordu. Kendi evinde, kendi hayatında, kendi hayalleri peşinde koşuyordu. Usta Hasan, ona her zaman destek oluyordu.
Bir gün, Kerem, Usta Hasan ile birlikte çalışırken, bir müşteri geldi. “Bu çocuk çok yetenekli,” dedi. “Kendisi de bir yarışçı olabilir.” Usta Hasan, “Evet, o babasının izinden gidiyor,” dedi. Kerem, o an kendini daha güçlü hissetti.
Hayatında yeni bir sayfa açılmıştı. Artık sadece geçmişle değil, gelecekle de barışmıştı. Kendine güveni artmış, hayallerinin peşinden koşmaya başlamıştı.
Bir gün, yarışlardan birinde, Kerem’in karşısına eski bir rakibi çıktı. “Seni tekrar görmek güzel,” dedi rakibi. “Ama bu sefer kazanamayacaksın.” Kerem, gülümsedi. “Bunu göreceğiz,” dedi. Yarış başladı ve Kerem, tüm gücüyle pedalına bastı.
Son turda, rakibiyle kıyasıya bir mücadeleye girdi. Ancak bu sefer, Kerem’in aklında babasının öğretileri vardı. Hızla ilerlerken, kalbinde bir güven vardı. Ve sonunda, birinci olarak yarışı tamamladı.
İzleyicilerin coşkusu içinde, Kerem aracından indi. Alkışlar arasında, gözleri dolmuştu. “Baba, bunu başardım,” diye fısıldadı. O an, babasının gururunu hissetti.
Kerem’in hayatı, artık sadece sokaklarda değil, yarış pistlerinde geçiyordu. Her yarışta, babasının izinden gidiyor, onun anısını yaşatıyordu.
Sonunda, Kerem, hem yarışçı hem de mekanikçi olarak kendini kabul ettirmişti. Artık kendi hikayesini yazıyor, kendi ayakları üzerinde duruyordu. Babasının izinden gitmek, onun için bir onur kaynağıydı.
Ve böylece, Kerem Özdemir, kendi hayallerinin peşinden koşarak, hayatını yeniden inşa etti. Artık sadece yazar Kemal’in oğlu değil, kendi hikayesini yazan bir genç adamdı. Ve bu sadece başlangıçtı.
Sonuç
Kerem’in hayatı, bir zamanlar sokaklarda geçirdiği zor günlerden, şimdi başarılarla dolu bir hayata dönüşmüştü. Babasının izinden giderek, hem mekanik hem de yarışçı olarak kendini kanıtlamıştı. Artık hayalleri peşinde koşuyor, geçmişiyle barışmıştı. Kerem, geleceğe umutla bakarak, hayatının her anını dolu dolu yaşamaya kararlıydı.
News
टैक्सी ड्राइवर को विदेशी पर्यटक महिला ने दिया ऐसा इनाम जो किसी ने सोचा नहीं होगा
टैक्सी ड्राइवर को विदेशी पर्यटक महिला ने दिया ऐसा इनाम जो किसी ने सोचा नहीं होगा उम्मीद की एक नई…
तलाकशुदा पत्नी और उसकी बेटी चाय बेच रही थी, तभी फार्च्यूनर में आया पति… आगे जो हुआ दिल तोड़ देगा!”
तलाकशुदा पत्नी और उसकी बेटी चाय बेच रही थी, तभी फार्च्यूनर में आया पति… आगे जो हुआ दिल तोड़ देगा!”…
तलाक के 10 साल बाद पत्नी और बेटी सड़क किनारे चाय बेचती हुई मिली, फिर जो हुआ
तलाक के 10 साल बाद पत्नी और बेटी सड़क किनारे चाय बेचती हुई मिली, फिर जो हुआ कभी जिन…
Everyone Ignored the CEO’s Paralyzed Daughter – Until a Single Dad Asked to Dance
Everyone Ignored the CEO’s Paralyzed Daughter – Until a Single Dad Asked to Dance Görünmeyen Kız ve Dans Balo salonu,…
“Bana bir oğul ver, seni özgür bırakacağım…” — Ama bir gece kadın delicesine âşık oldu…
“Bana bir oğul ver, seni özgür bırakacağım…” — Ama bir gece kadın delicesine âşık oldu… Yasak Aşk ve Özgürlük Güneşin…
ONA 6 AYLIK ÖMÜR BIÇTILER, AMA DADI ARAP MILYARDERI AĞLATAN BIR ŞEY YAPTI…
ONA 6 AYLIK ÖMÜR BIÇTILER, AMA DADI ARAP MILYARDERI AĞLATAN BIR ŞEY YAPTI… Aşkın Mucizeleri İstanbul’un en prestijli semtlerinden birinde,…
End of content
No more pages to load